Makale

İLMÎ TEFSİR

İLMÎ TEFSİR

Yrd. Doç.Dr. Nurettin TURGAY*

A - İlmî Tefsirin Tanımı ve Gelişimi

Genel olarak tefsirleri, takip edilen metot ve kullanılan malzeme bakımından rivayet tefsirleri ve dirayet tefsirleri diye iki kısım halinde özetlememiz mümkündür.

Zamanla tefsirler, işlenen konuların çeşitlilik arz etmesi nedeniyle muhtevaları bakımından içtimai, edebi, mezhebi, tasavvufi, ilmi ve benzeri şekillerde tasnif edilmişlerdir. Görüldüğü gibi bu tefsir çeşitlerinden biri de “İlmi Tefsir”dir. Gittikçe her tefsir çeşidinin çevresinde kümelenmeler olmuş ve her biri bir ekol haline gelmiştir. Tefsir ekollerini farklı yorumlayanlar da olmuştur.[1] Biz burada kısaca “İlmî Tefsir” ekolünü ele alacağız.

Önce “İlmî Tefsir”in tanımı üzerinde duracağız. Bir tanıma göre “İlmî Tefsir” müspet ilme ait olan görüş ve nazariyeleri, Kur’an’ın ibarelerinde aramak, İlmî ve felsefi meseleleri ondan çıkarmak için olağan üstü bir çaba sarf etmek demektir[2]

Kur’an’ın ilmî yönü ile ilgili çalışmalarda bulunan Celal Kırca da, “İlmî Tefsiri” şöyle tanımlamaktadır: “Kur’an’da yer alan bilgi türlerinden biride varlık alemi ile alakalıdır. Yani Kur’an’da ğayb alemi ile alakalı bilgilerin yanında varlık alemi (şahadet alemi) ile alakalı bilgiler de bulunmaktadır. Bu bilgileri ise kategorik bir yaklaşımla, insan ve kainat bilgileri olarak sınıflandırabiliriz. Zira bu bilgiler, hem insanın hem de insan dışında var olan varlıkların bilgilerini kapsamakta ve insanın insanla, insanın kainatla olan ilişkilerini çeşitli yönlerden ele alarak açıklamaya çalışan bilim dallarının konuları içinde yer almaktadır. Bu tür ayetlerin tecrübeye dayalı bilim dallarının verileriyle açıklanmasına da “İlmi Tefsir” veya bilimsel yöneliş denmektedir.”[3]

Diğer bir tanıma göre “İlmî Tefsir”, Kur’an ibarelerindeki ilmi ıstılahları (terimleri) tefsir eden ve onlardan çeşitli ilmi ve felsefi görüşleri ortaya çıkaran bir tefsir türüdür.[4] “İlmî Tefsir” hakkında yapılan bu üçüncü tanımın daha derli-toplu olduğu kanaatindeyim.

Şüphesiz ki “İlmî Tefsir”, günümüzde en çok rağbet gören tefsir çeşitlerinden biridir. Bu çeşit tefsirlerde, Kur’an’ın bütün ilimleri kapsadığı söylenir. Bu tefsir çeşidini benimseyen âlimlerin kanaatine göre Kur’an, dinî ilimlerin yanında tabiî ilimleri de kapsamaktadır. Bu fikir, asrımızda ortaya çıkmış değildir. Eskidevirlerden beri İlmi Tefsir fikrini savunanlar olmuştur. Ancak son zamanlarda bu ekole daha fazla rağbet gösterilmiştir. M. Sait Şimşek son asırlarda bu ekole büyük bir ilginin gösterilmesinin temelinde iki etkenin bulunduğunu ileri sürmektedir.

a. Batı, bilimsel ilerlemenin sağladığı teknoloji sayesinde İslâm âleminden ileri gitmiş, siyasi ve ekonomik alanda büyük bir başarı elde etmiştir. Daha önce belirgin bir üstünlüğe sahip olan İslâm alemi, bilimsel ve teknik ilerlemeye ayak uyduramadığı için siyasi ve ekonomik alanlarda üstünlüğü batıya kaptırmış, dahası, batılılar tarafından baskı ve istilalara maruz kalmıştır. Bunun sonucunda İslâm alemi bir aşağılık kompleksine düşmüştür. Batının sahip olduğu bilim ve teknolojinin, aslında Kur’an’da mevcut olduğunu söylemek, bu kompleksi tedavi ve kendini tatmin etme noktasında önemli, bir etken olmuştur.

Batının bilim ve tekniğinin Kur’an’da mevcudiyeti düşüncesini savunanlar arasında, haddi zatında batılıların bu bilim ve teknolojiyi Kur’an’dan çıkardıklarını, bunları biz bulmayalım diye, bir yandan bizi Kur’an’dan uzaklaştırdıklarını, fakat kendilerinin Kur’an’ı araştırma enstitüleri kurduklarını iddia edenlerin bu tutumu da söz konusu ettiğimiz aşağılık kompleksini telafi çabalarından başka bir şey değildir.

b. Batının gerçekleştirdiği modern ilimlerin ve bunun sonucunda ortaya çıkan teknolojinin İslâm alemine girişine karşı çıkan ve toplumda önemli bir direncin oluşmasını sağlayan bir kesim vardı. Bu kesim söz konusu karşı çıkışlarına İslâm Dinini gerekçe olarak gösteriyordu. Yani bu direniş dini bir tavır olarak ortaya çıkmıştı. Batının gerçekleştirdiği bu sonucun temellerinin Kur’an’da mevcudiyetini ispatlamak, modern ilimleri tahsil etme ve bilim sonucu ortaya çıkan tekniği kullanmayı meşrulaştıracaktı.

Biz bu iki önemli unsuru tahrik edici unsurlar olarak görüyoruz. Yoksa Kur’an’da modern ilimler alanına giren ayetlerin mevcut olmadığını, modern ilimlerle bu ayetler arasında bağlantı kurmanın tamamen bir zorlama olduğunu anlatmak istemiyoruz. Ancak modern ilim eğiliminin toplumda aniden revaç bulması söz konusu ettiğimiz bu iki etkenden dolayıdır.[5]

Son asırlarda batılı ülkelerin teknolojide ilerlemelerinin müslümanlar üzerinde etkili olması ve bunun neticesinde ilmi tefsir alanındaki çalışmalara hız verilmişse de İslâm aleminde yukarıda da değindiğimiz gibi, ilmi tefsir, fikri çok eskilere dayanmaktadır. İlmi tefsir hareketi, Abbasiler devrinin ilim ve tercüme hareketine dayanır. Ebu Cafer el-Mansur (ö. 158/775) ve Harun er-Reşid (ö. 193/809) diğer ilimlerle birlikte ilmi tefsir anlayışını da teşvik etmeye çalışmışlardır.[6] Daha sonra bu fikri savunanların başında İmam el-Gazali (ö. 505/111) ve Celaleddin es-Suyûtî gelmiştir. Özellikle Gazali, Kur’an’ın 77200 ilmi kapsadığını söylemiştir.[7] İhyâu Ulûmi’d-Din adlı eserinde Gazali bu mevzu ile ilgili açıklamalarda bulunmuş ve daha sonra bu konuda Cevahiru’l-Kur’an adlı eserini yazmıştır. Suyûtî de ilmi tefsir konusunda onun yolunu takip ederek, el-İtkan ve el-İklil fi İstinbati’t-Tenzil adlı eserlerinde bu konudaki görüşlerini belirtmiş. Ez-Zerkeşi (ö. 794/1391) de el-Burhan adlı eserinde ilmi tefsir hakkındaki görüşlere yer vermiştir.[8]

İlmî Tefsiri ilk defa tefsir kitabında uygulayan müfessir ise, Fahruddin er-Râzî (ö. 606/1209)’dir. O, tefsirinde ilmi tefsire geniş yer vermiş ve bu hareket onun döneminde büyük ilerleme kaydetmiştir.

Ondan sonra bir müfessir olduğu kadar aynı zamanda bir edip, şair, muhaddis ve fakih olan Endülüslü Muhammed b.Ebi’l-Fadl el-Mürsi (Ö.655/1257) bu ilmin bayraktarlığını yapmıştır.[9]

19. asırda bu hususta meydana getirilmiş en mühim eser, Muhammed b. Ahmed el-İskenderani (ö. 1306/1888)’nin Keşfu’l-Esrar en-Nuraniyye el-Kur’aniyye adlı eseridir. Bu eser, 1880 senesinde Mısırda üç cilt halinde basılmıştır. Arz, insan, bitki, hayvan ve diğer varlıkların yaratılışı ve bu varlıkların özelliklerinden bahsetmektedir.[10]

Es-Seyyid Abdurrahman el-Kevakibi (ö. 1320/1902)’nin de bu konuda yazmış olduğu Tabaiu’l-İstibdad ve masariu’l-İsti’bad adlı bir eseri vardır. Bu eserinde arzın güneş sistemine dahil olduğu, gemilerin buhar ve elektrikle seyri, mikropların varlığı ve benzeri konuların üzerinde durmuştur.[11]

Mustafa sadık er-Râfıî de “İcâzül-Kur’an” adlı eserinde “el-Kur’an ve’l-Ulûm” başlığı ile yazdığı bölümde ilmi tefsir hakkında bilgi vermiştir.[12]

Asrımızın başlarında memleketimizde yetişmiş olan Gazi Ahmet Muhtar Paşa (1839-1918) astronomi ile ilgili olan 70 kadar ayeti toplayarak, zamanının yeni ilimleri ile tefsir etmiş ve kitabına “Serâirul-Kur’an” adını vermiştir.[13]

Bütün bunların yanında, eş-Şeyh Tantâvî Cevheri (1359/1940) de ilmi tefsirin liderlerindendir. O, el-Cevâhir fî tefsiri’ l-Kur’an” adlı 25 ciltlik eserinde, herkesten daha çok ilmi tefsir örneklerini vermiştir. Kûr’an’daki ayetlerden 750’sinin açık olarak tabiat ilimlerinden bahsettiğnii, diğerlerinin de dolaylı olarak bu ilimlere işarette bulunduğunu söyleyerek ilmi tefsire teşvik etmiştir.[14]

Muhammed Mustafa el-Meraği (ö. 1365/1945),Raşit Rıza (ö. 1354/1935) ve Seyyid Kutup (ö. 1387/1967) gibi müfessirler ilmi tefsiri savunanların yanında yer almamışlarsa da, tefsirlerinde bazı ayetlerin açıklamalarında bu metoda baş vurmaktan da geri kalmamışlardır.[15]

Celal Kırca, ülkemizde bu ekolle ilgili olarak yaptığı çalışmalarıyla bilinmektedir. O, Kur’an’ın tabii ilimleri de kapsadığını anlatınca, şu açıklamaya yer vermiştir: “Kur’an-ı Kerim’de, kainatın yaradılışı, dünyanın oluşumu, çekim kanunu, yedi kat sema, kainatın genişlemesi, ay ve güneş ışığı, ay ve güneşin yörüngeleri, dünyanın yuvarlaklığı ve dönüşü gibi Astronomi ilmi ile alakalı; yeryüzündeki denge ve kömürün teşekkülü gibi Jeoloji ile alakalı; hava basıncı, eşyanın çift oluşu, demir ve atomun zikredilişi gibi Fizikle alakalı; hava basıncı, botanik ve genetik gibi Biyoloji ile alakalı; ruh ve beden sağlığını koruma, zararlı yiyecek ve içeceklerden sakınma ve jinekoloji gibi Tıpla alakalı; insanın yaradılışı gibi Antropoloji ile alakalı; din duygusu, din şuuru, fizyolojik olan ve olmayan motivler, insan tipleri, karakter ve şahsiyet gibi Psikoloji ile alakalı bir çok bilgi bulunmaktadır.”[16]

Yine Kırca, Kur’an’da, tabii ilimlerle ilgili olan ayetler hakkında şöyle bir tasnifi yapmaktadır: “Kur’an’da, insanın kendisini tanıyıp bileceği konulara bakmayı emreden 350, yeryüzündeki tabiat olaylarına ve varlıklara bakmayı emreden ve araştırmaya teşvik eden 50 ayet mevcuttur. Bunların yanında, yukarıda adlarını zikrettiğimiz modern ilimlere işaret eden veya bunlarla ilgili bazı bilgiler veren ayetlerin toplam sayısı ise, 750’ye ulaşmaktadır. Yine Kur’an’da 88’i Mekke, 26’sı Medine olmak üzere mevcut 114 surenin bir kısmının adı, tabiat olaylarına ve Astronomi ile alakalı konulara aittir. Nur, Ra’d, Duhan, Necm, Kamer, Şems, Buruç, Leyi, Meariç ve Asr gibi sure adları Astronomi ile alakalı iken, İnsan, Nas, Şuara, Enbiya, Nisa, Ahzab, bakara, Nahl, Ankebut ve Fil gibi sure adları da insan ve hayvan gibi canlı varlıklara aittir.”[17]

Kırca, “İlmi Tefsir” hareketini incelerken, hemen hemen bütün ilim adamlarının bu hareketin yandaşı olduğunu anlatmaya çalışmış ve bu harekete muhalif olan alimlere çok az yer vermiştir.[18]

Suat Yıldırım da, Kur’an’daki tabîi ilimler üzerinde çalışmalarda bulunmakta; “Kur’an-ı Kerim ve Fenni Keşifler” adlı eserinde, İlmi Tefsir örneklerine yer vermektedir.[19]

B - İlmi Tefsiri Savunanlar ve Delilleri

Yukarıda “İlmî Tefsir”in gelişiminden bahsederken, bu tefsir ekolünü savunan birçok alimin ismi gündeme geldi. Burada bu alimlerin ileri sürdüğü delillerin üzerinde duracağız.

İlmî tefsir hareketinin savunucuları, görüşlerini desteklemek için delil olarak önce, Kur’an’dan ayetleri, ardından hadisleri ve ondan sonra da bazı rivayetleri ileri sürmüşlerdir. Genelde ileri sürülen ayetler şunlardır:

“Hâlâ Kur’an üzerinde gereği gibi düşünmeyecekler mi?”[20]

“Biz Kitapta hiçbir şeyi ihmal etmedik”[21]

“Yeryüzünde yaş ve kuru, istisnasız her şey apaçık bir kitaptadır”[22]

“Biz, sana her şeyi açıklayıcı kitabı indirdik”[23]

İlmî tefsir taraftarı olan alimler, bu ayetlerin hepsinde ve Kur’an’ın daha başka ayetlerinde İlmî tefsire işaret edildiği kanaatiııdedirler. Onlara göre bu ayetler, Kur’an’ın bütün ilimleri kapsadığına dair birer delildir Birinci ayette, insanların geniş kapsamlı bir şekilde Kur’an’ın üzerinde düşünmelerinin gerektiği anlatılmaktadır. Diğer üç ayette de Kur’an’da hiçbir şeyin ihmal edilmediği ve her şeyin açıklandığı haber verilmektedir.

Ayrıca bazı hadisler de İlmî tefsir konusunda delil olarak gösterilmektedir. Rivayet edildiğine göre Hz. Ali (ö. 40/661) şöyle demektedir: “Hz. Muhammed (s.a.v.), “Yakında bir fitne olacak” dedi. Ben de, “Ondan kurtulmanın yolu nedir?” diye sordum. O da “Allah’ın Kitabıdır ki, onda sizden evvelkilerin ve sonrakilerin haberi ve aranızı bülacak hüküm vardır. O arabulucudur, boş söz değildir. O, öyle şanı yüce bir kitaptır ki, onu terk edeni cebbar olan Allah paramparça eder. Ondan başkasına yapışıp medet umanı da zelil eder. O, Allah’ın habl-i metini (sağlam ipi)’dir. O, öyle bir kitaptır ki, ona sarılan nefisler sapmaz. Onunla söyleyen diller yanlış söylemez. Alimler de onu okumaya doymaz. Ne kadar tefsir edilirse edilsin, manası tükenmez. O, öyle şanı yüce bir kitaptır ki, onun hakkında cinlerin son sözü, “Biz böyle acayip bir Kur’an dinledik ki, o doğru yola götürür”[24] olmuştur. Kim onunla söylerse doğruyu söyler. Kim onunla hükmederse, adaleti yerine getirir. Kim onunla amel ederse, ecir ve sevap kazanır ve kim de onunla çağırırsa, çağırdığını hidayete çağırır” dedi.[25]

Tefsir ilminde önemli bir yeri olan Hz. Ali’nin rivayet ettiği bu hadis, Kur’an’ın çok yönlü olduğuna, özellikle manasının tükenmezliğine işaret etmektedir. Bu nedenle “İlmî Tefsir” taraftarları bu rivayeti kendilerine delil olarak zikrederler.

Başka bir hadiste Hz. Muhammed (s.a.v)’in “Kur’an’ı okuyun ve garaibini (ince anlamlarını) araştırın”[26] dediği rivayet edilmektedir. Derinlemesine araştırma, isteristemez Kur’an’ın dolaylı da olsa değindiği konuların araştırılmasına sevk edecektir. Kur’an, kişinin çevresini araştırıp incelemesine sevk ettiğine göre, araştırıcı modern ilimlere de teşvik edilmektedir.

Bu ve benzeri hadisler, Kur’an’daki müspet ilimlere işarette bulunmaktadır. Hz. Muhammed (s.a.v)’in hadisleri, çeşitli konularda olduğu gibi, İlmî meselelerde de Kur’an’ın şerh ve tefsiri mahiyetindedir. Dolayısıyla İlmî tefsiri savunan alimler, bu konu ile ilgili olan hadisleri de delil olarak göstermişlerdir.

İbn Mesud (ö. 32/652): “İlim öğrenmek isteyen Kur’an’a sarılsın. Çünkü Kur’an’da gelmiş ve gelecek milletlere ait bilgiler mevcuttur” demiş[27] ve Hasanu’l- Basri (ö. 110/728): “Yüce Allah, yüz dört kitap indirmiştir. Bunlardaki ilmi, Tevrat, İncil, Zebur ve Kur’an’da toplamıştır. Sonra Tevrat, İncil ve Zebur’daki ilmi Kur’ana yerleştirmiştir,” demiştir[28]. Ebu’d-Derdâ (Ö.32/652) da “Kişi, Kur’an’ın çeşitli yönlerini kavramadıkça, alim olamaz”[29] yorumunu yapmıştır. Es-Suyûtî ise, “Yüce Allah’ın Kitabı, her şeyi kapsamaktadır”[30] diyerek İlmî tefsir hakkındaki kanaatini açıklamıştır. İlmi tefsir hareketini savunan alimler, Kur’an ve Sünnetten delil getirdikleri gibi, alimlerin bu gibi açıklamalarını da, bu hususta delil olarak göstermişlerdir.

İlmî tefsir taraftarı olan alimlerin bu alandaki görüşlerini şöyle özetlemek mümkündür:

1. Kur’an’ın manasını ve ana gayesini, çeşitli ilimlerle öğrenmek.

2. Kur’an’ın i’câzını, dini, tarihi, edebi, tabii, sosyal ve benzeri ilimlerle ortaya koymak.

3. İnsanların ilmi yönlerini, kültürlerini, fikir ve düşünce yapılarını, Kur’an’ın çeşitli konularla ilgili olan bilgilerle geliştirmek.

4. Din ile ilim arasında herhangi bir çelişkinin olmadığını ve bu konudaki şüphe ve tereddütleri gidermek.

5. Kur’an’ın insanların ihtiyaç duyduğu her türlü saadet ve mutluluğun yollarını kapsadığını ortaya koymak.

6. Kur’an’ın her zaman ve her çağın ihtiyaçlarına cevap verdiğini ispat etmek.[31]

C- İlmî Tefsire İtiraz Edenler ve Delilleri

İlmî tefsir hareketini savunan, destekleyen ve katkıda bulunan alimler olduğu gibi, bu çeşit tefsire itiraz eden alimler de olmuştur. İlmî tefsire ilk itiraz, bir fıkıh alimi olan Ebu İshak İbrahim b. Musa e-Şâtıbî (ö. 790/1388) tarafından yapılmıştır. Şâtıbîye göre, “Biz kitapta hiçbir şeyi ihmal etmedik”[32] ve “Biz sana her şeyi açıklayıcı kitabı indirdik”[33] mealindeki ayetler iman, ibadet ve diğer dini yükümlülüklerle ilgilidir. Şâtıbîye göre, En’am suresinin 38. âyetindeki kitaptan gâye, Levh-i Mahfuz’dur. O ve onun gibi düşünen diğer bazı alimler bu ayetin aklî ve naklî ilimlerin hepsini kapsamadığı görüşündedirler.[34]

Şâtıbî’nin haklı olduğunu savunan Muhammed Hüseyin ez-Zehebî, İlmî tefsiri üç yönden tenkit etmiştir.[35]

1. Lügat Yönünden:

Yüce Allah, Kur’an’ı Araplara Arapça olarak göndermiş, onlar da Kur’an’ı okumuş ve onu o zamanın anlayışına göre anlamışlardır. Zamanla bazı kelimeler dil açısından farklı anlamlarda kullanılmıştır. Kur’an’ın kelimelerini yeni anlamlara göre yorumlayıp açıklamak, ne derece isabetli olabilir?

2. Belagat Yönünden:

En yüksek belagata sahip olan Kur’an, çeşitli İlmî eserlerle mukayese edilemeyecek bir yüceliktedir. Belagat, kelamın yani söylenen sözün, durumun gerektirdiği şeye uygun olması demektir. Kur’an’ın belagatından dolayı ortaya çıkartılabilecek şeyler müstesna, şayet biz İlmî tefsir taraftarlarının gittiği yoldan gidecek ve “Kur’an bütün ilimleri içine alır ve onun lafızları sonradan meydana gelen bütün manaları da kapsamına almaktadır” diyecek olursak, kendimizi kurtuluşu olmayan bir uçuruma atmış olmaz mıyız?

3. İtikadî Yönden:

İlmî tefsir taraftarları, Kur’an’ın tıp, astronomi, kimya, fizik ve benzeri ilimleri kapsadığını savunmuşlardır. Bu ilimlerle ilgili olan nazariyeler, zamanla değişebilir. Bunlar Kur’an’dan kabul edilirse, insanların Kur’an hakkındaki kanaatleri zedelenmez mi? Mesela Fahruddin er-Râzî (ö. 606/1210), “O Rabb ki, yeri sizin için bir zemin (döşek), göğü de bir tavan yaptı[36] mealindeki ayeti yorumlarken, zamanında geçerli olan nazariyelerin tesirinde kalarak bu ayetin, dünyanın dönmediğine delalet ettiğini savunmuştur.[37] Fakat zamanla tabiî ilimler gelişmiş, bu nazariyeler değişmiş ve gerçeklerin böyle olmadığı anlaşılmıştır.

İlmî tefsire itiraz eden ez-Zehebî ve yandaşlarının ileri sürdüğü bu delilleri şöyle özetlemek mümkündür: Kur’an’da mühim olan şey, İlmî değil, dinî ve itikadî meselelerdir.[38]

Bu delilleri teyit eden Abbas Mahmud el-Akkad da, İlmî tefsiri savunanlara şu ifadelerle karşı çıkmıştır: “Doğrusu bilimsel kurallar arasında doğru sanıldığı halde yanlış, sabit kaidelermiş gibi görülmesine rağmen değişen, gerçek diye bakıldıktan sonra sarsılıp çürütülen bilgiler çoktur. Uzmanlar, çağlar boyu doğruyu bulduklarım zannetmekle beraber, yine de tekrar tekrar deneylere baş vururlar.

İlmî kuralların değişmesine bağlı olarak, akîde kitaplarının da değişmesi beklenmeyeceği gibi, aynı zamanda inanan kimselerin bu kitaplardan bilimsel kuralların tafsilatına dair formüller çıkarması da teklif edilemez.

Kur’an’ın ilmî tefsir adı altında ileri sürülen iddialara ihtiyacı yoktur. O, İslâm akidesinin mihveri olup, doğrudan doğruya akîde kitabıdır. İnsanlığın vicdanına hitap eder. Zaten doğru bir akîde kitabından beklenen en değerli unsurların başında, ilmi gelişmelere set çekmemesi, yeni yeni ortaya çıkarılan icat ve keşifleri reddetmemesi gelir. En sağlam bir akîde ancak, ilim ve düşünceye teşvik eder, insanla vicdanı arasına set çekmez, icatlardan aklı ayırmaz, aklın seyir ve hareketini felç etmez.”[39]

Reşit Rıza (ö. 1354/1935) ve Muhammed Muslafa ei-Meraği (ö. 1365/1945) gibi alimler de ilmî tefsir hareketine karşı çıkmışlardır.[40]

Abdullah Draz (ö. 1378/1958) da, bu konuda şu açıklamada bulunmuştur: “Kur’an-ı Kerim’in, zamanının bilgilerini ihtiva eden ansiklopedik bir eser olduğunu söylemek de pek isabetli olmasa gerektir. Her devrin kesin hakikatlermiş gibi kabul ettiği ve fakat yanlış olduğu ancak daha sonraları ortaya çıkmış olan kendine has kuruntuları olmuştur. Oysa ilim sahasındaki seyrinde Kur’an-ı Kerim asla yanlış bir adım atmamıştır. Onun bildirmiş olduğu hakikatler, bugün çürütülememiştir. Asla çürütülemeyecektir de.”[41]

Çağımızda İlmî tefsire karşı çıkan alimlerden biri ise, Emin el-Hûlî (ö. 1386/1966) dir. O, Şâtibî’nin bu konuda ileri sürdüğü delilleri sıraladıktan sonra, ilmî tefsirin lügat açısından imkansızlığını kaydetmiştir. Onun eşi ve ilim alanındaki takipçisi olan Ayşe Abdurrahman da, ilmî tefsir düşüncesini bir sapma olarak değerlendirmiştir. Ona göre böyle çalışmalar, müslümanları büyük bir tehlike ile karşı karşıya getirebilir. Çünkü kendilerini bu akıma kaptıranlar, zamanla Kur’an’ın kendilerince astronomi, tıp, fizik, kimya, biyoloji ve benzeri ilimlerle ilgili bir şey takdim etmediğini görecekler. Ondan sonra Kur’an’ın çağdaş bir kitap olmadığı ve çağımız insanına cevap veremediği düşüncesine varabilirler.[42]

D - Sonuç

Görüldüğü gibi “İlmî Tefsir” hareketini tasvip edip savunanlar da, bu tefsir hareketine karşı çıkıp itiraz edenler de, kendilerine göre delilleri ileri sürmektedirler. Kanaatimize göre, Abbas Mahmud el-Akkad’ın da işaret ettiği gibi, Kur’an fenne ve müspet ilimlere karşı asla vaziyet almaz. Kur’an’a aykırı, ona muhalif hiçbir fenni hakikat da yoktur ve olamaz. Kur’an, kainattaki hadiselere dikkati çekerek, çeşitli ilimlerden özet olarak bahsedip, insanlara o istikamette çalışma ve terakkinin yolunu gösterir: Kur’an ve sünnet, insanın fıtrî ihtiyaçlarına cevap veren tabiî ilimlere karış çıkmamakta, aksine tasvip etmektedir. Yüce Allah Kur’an’da, “(Ey inananlar!) onlara karşı gücünüzün yettiği kadar - Allah’ın düşmanı ve sizin düşmanlarınızı ve bunların dışında Allah’ın bilip, sizin bilmediğinizi yıldırmak üzere - KUVVET ve savaş atları hazırlayın...”[43] diye buyurmaktadır. Hz. Muhammed (s.a.v.), bu ayette geçen “KUVVET” kelimesini tefsir ederken, “Dikkat edin, muhakkak ki kuvvet atmaktır. Dikkat edin, muhakkak ki kuvvet atmaktır. Dikkat edin, muhakkak ki kuvvet atmaktır.”[44] diyerek inanan insanların, her devirdeki teknolojik gelişmelerden yararlanarak düşmanlarından korunmalarına ve bu alanda onlardan daha üstün olmak için çalışmalarının gerektiğine işaret etmektedir. Hz. Muhammed (s.a.v.), ta o zamanda, teknik gelişmelere açık olduğunu ve bu tür gelişmelere karış olmadığını göstermiştir. Mesela, Mısır valisi tarafından kendisine gönderilen hediyeler arasında bulunan bir cam bardağı kullanarak onunla su içmiş,[45] kendi zamanında kullanılan çeşitli savaş silahlarını kullanmış,[46] Necaşi tarafından kendisine hediye olarak gönderilen “Habeşi Kaşlı” bir yüzüğü, kullanması için torunu Ümâme’ye vermiştir.[47]

Resulullah (s.a.v.)’in teknik gelişmelere karşı olmadığı bu tür uygulamalarından anlaşıldığı gibi, konuyu te’kid eden çeşitli hadisleri de vardır. Onun teknik bilgilere karşı olmadığını ve yeniliği teşvik ettiğini gösteren bir hadis şöyledir: “Kim yeni ve güzel bir sünneti ihdas eder ve kendisinden sonra da onunla amel edilirse, onunla amel edenlerin ecri, onların ecrinden hiçbir şey eksilmeksizin, aynen kendisine gelir...”[48] Hz. Muhammed (s.a.v.)’in bu uygulama ifadeleri, Kur’an’ın açıklaması mahiyetindedir.

Herşeyden önce Kur’an, insanları dünya ve ahiretleri açısından kendilerine yararlı olacak her çeşit ilmi öğrenmeye teşvik etmektedir.[49] Kur’an kelimesinin anlamı, “okumak” demektir. Kur’an’ın ilk nazil olan ayeti, “oku” diye başlamaktadır. Kur’an’ın çeşitli ayetlerinde okumanın önemi, ısrarla vurgulanmaktadır. Kur’an hiçbir zaman ilimle çelişmemektedir. Çünkü birbiri ile çelişkili olan iki şeyden biri doğruysa, diğeri batıl ve yanlış olur. Dolayısıyla, fen ve müspet ilim geliştikçe, Kur’an’a yaklaşmakta ve onunla bir nevi barışmaktadır.

Aslında Kur’an, tıp, fizik, kimya, astronomi veya benzer ilimlerden birinin kitabı değildir. Kur’an insanlara dünya ve ahirette huzur ve saadetin yolunu gösteren ilahi bir kitaptır. Onun tabiatla ilgili olaylardan bahsetmesi ve insanların o konuda dikkatini çekmesi, Allah’ın varlığını, birliğini, yaratıcılığını, üstün kuvvet ve kudretini ortaya koymak içindir. İnsanlar bununla tevhid inancına yönlen­dirilmektedir. Bundan dolayı Kur’an’a işaret edilen bazı ilmî meseleleri Kur’an ve Sünnet ölçüleri dahilinde incelemek gayet tabiidir. Bununla insanların imanının kuvvetlenmesine katkıda bulunuluyorsa, hedefe ulaşılmış sayılır. Onun için ilmi tefsiri savunurken de tenkit ederken de ifrat ve tefritten kaçınmak ve mutedil bir yolu takip etmek gerekir. Bazı alimlerin de işaret ettikleri gibi, ilmi tefsirde şu iki husus göz önünde bulundurmalıdır.

1. Ayetler tefsir edilirken, lügat ve nahiv bakımından hamledilmesi imkansız olan manaları vermemek ve ibareleri zorlamamak.

2. Kesinlik kazanmamış olan nazariyelere itibar etmemek ve sadece kesinleşmiş olan ilmi verilere isnat etmek[50]

Bu ölçüler dahilinde Kur’an’ın ilmi yönü üzerinde yapılan çalışmalarla Allah’ın varlığı ve birliği ilmi delillerle ispat edilmekte ve Kur’an’ın çeşitli mucizeleri ortaya konmaktadır. Nitekim ilmi meseleler üzerinde yapılan çalışmalar Kur’an’ın i’caz yönüne katkıda bulunuyorsa, bu çalışmaların faydası olabilir. Eğer böyle bir katkısı yoksa, faydası düşünülemez. Çünkü bunun neticesinde insanlar Kur’an’ın hedeflediği yöne yönlendirilebilirler. Kur’an’ın esas hedefi, ana amacı, insanların inancını ve hidayetini sağlayarak onların sosyal yaşayışını düzene sokmaktır; insanlara sadece bilimsel buluşlar konusunda rehberlik etmek değildir. Aslında mucizeler de, bu istikamette amaç değil, hidayet için araçtır.

BİBLİYOGRAFYA

AKKAD, Abbas Mahmut, Kur’an Felsefesi, trc. Ahmet Demirci, Ankara tsz.

BAKILLÂNÎ, Ebu Bekir (ö. 403/1013), İ’cazu’l-Kur’an, Beyrut 1988.

CERRAHOĞLU, İsmail, Tefsir Usulu, Ankara 1991.

CEVHERÎ, Tantavi (ö. 1359/1940), el-Cevahir, fi Tefsiri’l-Kur’an, Mısır 1931. DÂRİMÎ, Abdullah b.Abdirrahman (ö. 255/869), es-Sunen, Dımaşk 1349.

DRAZ, Abdullah, Kur’an’ın Anlaşılmasına Doğru, trc. Salih Akdemir, Ankara 1983.

EBU HACER, Ahmet Ömer, et-Tefsiru’l-İlmi li’l-Kur’an’i fi’l-Mizani, Beyrut 1991.

ĞABAŞÎ, Abdulazim, Ulumu’l-Kur’an, Mısır 1962.

ĞAZÂLI, Muhammed b.Muhammed (ö. 505/1111), İhyâu Ulûmi’-Din, Beyrut tsz.

HAMEVÎ, Yakut b. Abdillah (ö. 626/1229), Mu’cemu’l-Buldan, Beyrut 1956.

KAHHÂLE, Ömer Rıza. (ö. 1408/1987), Mu’cemu’l-Muellifin, Dımaşk 1960.

İBN EBÎBEKİR, Nureddin Ali el-Hüseyni, Mu’cemu’z-Zevaid ve Menbau’l- Fevaid, Beyrut 1990.

İBN MÂCE, Muhammed b. Yezid el-Kazvini, Sünen, İstanbul 1992.

KIRCA, Celal, Kur ’an ’a Yönelişler, İstanbul 1993. Kur’an-ı Kerim ve Modern İlimler, İstanbul 1982. Kur’an-ı Kerim ’de Fen Bilimleri, İstanbul 1989.

MÜSLİM, b.El-Haccac, Sahih, Kahire tsz.

RÂFİÎ, Mustafa Sadık (ö. 1356/1937), İ’cazu’lKur’an, Mısır 1965.

SÜYÛTÎ, Celaluddin Abdurrahman (ö. 911/1505), el-İtkan fi-Ulumi’l-Kur’an, İstanbul 1957.

ŞÂTİBÎ, Ebu İshak İbrahim b.Musa (ö. 790/1388), el-Muvafakat fi Ulumi’ş- Şeria, Mısır 1975.

ŞERKÂVÎ, İffet, İtticahatu’t- Tefsiri fı Mısır fı’l-Asiri’l-Hadis, Kahire 1972; Kadaya İnsaniyye fi A ’mali ’l-Mufessirin, Beyrut 1980.

ŞİMŞEK, M.Said, Günümüz Tefsir Problemleri, Konya 1997.

TİRMİZÎ, Ebu İsa Muhammed b. İsa (ö. 279/879), Sünen, İstanbul 1992.

YILDIRIM, Suat, Kur’an-ı Kerim ve Fenni Keşifler, Ankara 1990.

ZEHEBÎ, Muhammed Hüseyin, et-Tefsir ve’l-Mufessirun, Beyrut tsz.

ZERKÂNÎ, Muhammed Abdulazim, Menâhilu’l-İrfan fi Ulumi’l-Kur’an, Beyrut 1996.

ZERKEŞÎ, Bedruddin Muhammed b.Abdillah (Ö.749/1391), el Burhân fi Ulûmi’l-Kur’an, Mısır 1957.



* Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Dekan Yardımcısı

[1] Geniş bilgi için bkz.: Bedruddin Muhammed b. Abdillah ez-Zerkeşî, el-Burhan fi Ulûmi’l- Kur’an, Mısır 1957,1, 164 vd; Celaluddin Abdurrahman es-Suyûtî, el-İtkan fı Ulûmi’l-Kur’an, İstanbul 1978, II, 234 vd; Muhammed Abdurrahman ez-Zerkani, Menahilu’l-İrfan fı Ulumi’l- Kur’an, Beyrut 1996, II, 6; Muhammed Huseyn ez-Zehebi, et-Tefsir ve’l-MUfessirun, Beyrut tsz., I, 95 vd.

[2] Ahmet Ömer Ebu Hacer, et-Tefsiru’l-llmî li’l-Kur’an, Beyıut 1991, s.65.

[3] Celal Kırca, Kur’an’a Yönelişler, İstanbul 1993, s. 213.

[4] ez-Zehebi, et-Tefsir, II, 338.

[5] M. Sait Şimşek, Günümüz Tefsir Problemleri, Konya 1997, sayfa 119 vd.

[6] Mustafa Sadıker_Rafii, İcazü’l-Kur’an, Mısır 1965, s. 133; Celal Kırca, Kur’an-ı Kerim ve Modern İlimler, İstanbul 1982, ü. 52.

[7] Muhammed b.Muhammed el-Ğazali, İhyâu (Jlûmi ’d-Diri, Beyrut tsz., 1,289.

[8] Ebu Hacer, et-Tefsiru’l-İlmi, s.145 vd.

[9] Yakut b. Abdillah el-Hamevi, Mu’cehıu’l-Buldan, Beyrut 1956, V, 107, Ömer Rıza Kehhale, Mucemu’l-MüelUfm, Dımaşk 1960, X, 244; Kırca, M.İlimler, s.81.

[10] ez-Zehebi, et-Tefsir, III, 164; İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Usulü, Ankara 1991, 306.

[11] ez-Zehebi, et-Tefsir, II, 348.

[12] er-Rafii, İcaz, s. 143 vd.

[13] Kırca, M.İlimler, s. 115.

[14] Tantavi Cevheri, el-Cevahirfi Tefsin’l-Kur’an, Mısır 1931,1, 3 vd.

[15] Abdullah Dıraz, Kur’an’ın Anlaşılmasına Doğru, trc. Salih Akdemir, Ankara 1983, s. XIII.

[16] Kırca, Kur’an’a Yönelişler, s. 213; Kur’an-1 Kerim ve Modern İlimler, İstanbul 1992, s. 127 vd; Kur’an-ı Kerim ’de Fen bilimleri, İstanbul 1989, s. 61 vd.

[17] Kırca, Kur’an ’a Yönelişler, s. 214 vd.

[18] Kırca, Kur’an ’a Yönelişler, s. 216 vd.

[19] Suat Yıldırım, Kur’an-1 Kerim ve Fenni keşifler, Ankara 1990, s. 7 vd.

[20] en-Nisa, 4/82.

[21] el-enam 6/38

[22] el-En’am 6/59.

[23] en-Nahl, 16/89.

[24] el-Cin, 72/1.

[25] Tirmizi, Fedailul-Kur’an, 14; Darimi, Fedailul-Kur’an, 1; Ebubekir el-Bakıllani, İ’cazu’l- Kur’an, Beyrut 1988, s. 176.

[26] el-Ğazali, ihyâ, I, 289.

[27] ez-Zerkeşi, el-Burhan, II, 154; Ebu Hacer, et-Tefsiru’l-İlmi, s. 106.

[28] es-Suyûtî, el-İtkan, II, 327.

[29] ez-Zerkeşi, el-Burhan, II, 154; Ebu Hacer, et-Tefsiru’l-İlmî, s. 106.

[30] es-Suyûtî, el-İtkan, II, 130; Ebu Hacer, et-Tefsirul-llmî, s. 146.

[31] ez-Zerkani, Menâhil, I, 567 vd; Abdulazim el-Ğabaşî, Ulûmi’l-Kur’an, Mısır 1962, s. 75; Ebu Hacer, et-Tefsirul-llmî, s. 98.

[32] el-En’âm, 6/38.

[33] en-Nahl, 16/89.

[34] Ebu İskak İbrahim b. Musa eş-Şâtıbî, el-Muvafakat fi Usuli’ş-Şeria, Mısır 1975, II 79 vd.

[35] ez-Zehebî, et-Tefsir II, 343 vd.

[36] el-Bakara 11/22.

[37] er-Râzî, Mefatih II, 112.

[38] İffet eş-Şerkavi, İtticahatu’t-Tefsirifi Mısırfi’l-Asri’l-Hadis, Kahire 1972, s. 373 vd.

[39] Abbas Mahmud el-Akkad, Kur’an Felsefesi, tıc. Ahmet Demirci, Ankara tsz., s. 22,24.

[40] Kırca, M. İlimler, s. 118.

[41] Draz, Kur’an’ın Anlaşılmasına Doğru, s. XIX.

[42] Şarkâvi, Kadaya insaniye fi A’mali’l-Müfessirin, beyrut 1980, s.93.

[43] el-Enfal 8/60.

[44] Müslim, imaret, 167.

[45] İbn Mace, Eşribe, 27.

[46] Nureddin Ali b. Ebibekir el-Hüseyni, Mecmua’z-Zevâid ve Menbau’I-Fevâid, Beyrut 1967, s.271.

[47] İbn Mace, Libas, 40.

[48] İbn Mace, Mukaddime, 14.

[49] Ebu Hacer, et-Tefsiru’l-İlmî, s.78.

[50] Draz, Kur’an’ın Anlaşılması, s. XXIX.