Makale

Ahmet Yesevi'nin Türk Kültürüne Etkileri

Ahmet Yesevi’nin Türk Kültürüne Etkileri

Mustafa TURAN
Tarih Öğretmeni

Bir millet kahramanları ile yücelir. Kahramanı olmayan milletin, tarihi de zengin değildir. Bizim siyasi ve kültür tarihimizin kahramanları o kadar çoktur ki, bu durum; tıpkı yüzlerce kubbesi, binlerce sütunu ile gökleri delen muhteşem bir mabedi andırır.
Biz olayın siyasi boyutunu bir tarafa bırakırsak, kültür tarihimizde yankıları ve tesirleri bütün dünyada hissedilen, öylesine bilge kahramanlar çıkarmışız ki, Ibni Sina’yı ansak: Avrupa Üniversitelerinin anfilerinden yankılar duyarız. Fârâbi’den bahsetsek, Yunan felsefesinin sarsıntısını işitiriz. Mevlânâ desek, bütün bir Anadolu’dan yükselen insanlık sevgisi meşalesinin cihanı aydınlattığını görürüz. Yunus’tan dem vursak, sevgi deryalarında hoşgörü aysbergleri ile tanışırız. Hacı Bektaşi Veli desek, dostluğun nağmelerini dinleriz. Ahmet Yesevi’yi ansak, dillerden ve gönüllerden yükselen hikmet pırıltılarının gür soluklarını hissederiz. Ve daha niceleri...
; Büyük Türk fikir adamlarından Ahmet Yesevi’nin, doğumunun 900. yıldönümü münasebetiyle 1993 yılı, “Hoca Ahmet Yesevi Yılı” olarak İlan ’ edilmiş ve yıl boyunca onun hayatı, eserleri, sevgi dolu ve birleştirici kişiliği, hoşgörüyü esas alan insâni tasavvuf anlayışının, İlk mimarı sayılan fikirleri ve ‘ Türk kültüründeki önemi, Türk ve dünya kamuoyu- na çeşitli faaliyetlerle anlatılmıştı. Biz bu yazımızda; Ahmet Yesevi’nln Türk kültür tarihindeki yerini ve etkilerini incelemeye çalışacağız.
Türk kültür tarihinde önemli bir yere sahip olan Ahmet Yesevi, bugün Çin Türkistanı diye anılan Aksu Bucağı’nın Sayram Kasabası’nda doğduğu ve XII. asırda yaşadığı bilinmektedir. Arslan Baba’dan İlk bilgileri alıp, Buhara’ya gitmiş ve Hoca Yusuf Hemedâni’den Islamiyeti öğrenmiştir. Daha sonra Yese’ye dönerek geniş bozkırlarda yeni müslüman olmuş sâde ve saf Türk boyları arasında büyük bir şöhrete ulaşmıştır. Bu şöhret Orta Asya ile sınırlı kalmayıp tesirleri nesilden nesile geçmiş ve bütün Türk memleketlerinde adeta bir efsaneye dönüşecek boyuta yükselmiştir. Hatta son yıllara kadar, Timur tarafından yeniden muhteşem bir şekilde yaptırılan Ye- si’deki türbesi, mukaddes merkez olarak kabul görmüştür. "Ahmet Yesevi derin bir görüşle çevresinin ihtiyaçlarını anlamış, onu temine çalışmıştır. Onun tarihi simasını hâlâ kuşatan kesif menkîbe dumanları, halk muhayyilesinin ona uzun asırlardan beri hâlâ nasıl kudsiyet verdiğini gösteriyor. “m Kurduğu Yesevi tarikatının tesirleri o kadar geniş boyut kazanmıştır ki, fikir ve düşünceleri ile başta Nakşibendilik olmak üzere, Bektaşilik, Haydarilik ve Bahailik tarikatlarını derinden etkilemiştir. "Yeseviliğin Türkler arasında bu kadar yayılmasının sebebi, inanç ve tarikat âdabında Türklerin milli kültür, örf ve adetlerine uygun taraflar bulunması idi.’ (2)
Halk edebiyatı tarzında Türkçe olarak sâde bir dil kullandığı ve hece vezniyle yazdığı şiirlerinde en büyük özellik; eğiticiliğe ve öğreticiliğe önem vermesidir. Halka telkin ettiği ideolojisini, tasavvuf ve ahlak konularını içeren şiirleriyle yaymayı tercih etmiştir. Hikmetlerinde daha çok, İslam menkıbeleri, dünya halinden şikayet etme, Cennet ve Cehennemden bahseden destanlar, peygamberler ile İslam mutasavvıflarına ait bölümler işlenmiştir. Geniş Türk kitlelerine yayılan bu fikirler, sonraları Türk edebiyatında bir tasavvufi halk şiiri akımının doğmasına yol açmıştır. Anadolu’da Yunus Emre ile başlayan bu akım tesirini bugüne kadar devam ettirmiştir.
Ahmet Yesevi’nln şiirleri, “Divan-ı Hikmet”
(Hikmetli şiirler) adı altında ve şiir mecmuası şeklinde toplanmıştır. Bu hikmetlerin başlıca iki önemli özelliği bulunmaktadır. Bunlardan birincisi; dini yönü, İkincisi ise millî olma özelliğidir. O, Divan-ı Hikmet’inde; genellikle âyet ve hadislere bağlı kalarak bir yandan sabır ve kanaatin, kazaya rıza göstermenin ve fani dünyaya fazla rağbet etmemenin faziletlerini anlatırken, diğer yandan da; nefretin, yalanın, hırsın, gevezeliğin ve hasisliğin kişi ve toplum hayatında kötü neticeleri üzerinde durur,
"O, hitabettiği topluluğun fikir seviyesini ve ruh hallerini tamamıyla gözönüne almış ve onlara tasavvufi felsefenin anlayamacakları inceliklerini değil, daha çok şer’i ve ahlâki bir takım meseleleri öğüt verici bir emir şeklinde tebliğ ederek, uhrevi saadet için mutlaka onlara bağlı kalmanın lüzumunu anlatmaya çalışmıştır.™ Ayrıca biz onda: "Doğduğum o mübarek Türkistandan bağrıma taş bağlayıp çıktım” ifadesiyle memleket hasretinin ve engin bir vatan sevgisinin yankılarını da duymaktayız. Onu gerçek yönüyle tanımak ve şiirleriyle verdiği mesajı iyi anlayabilmek İçin XII. yüzyılın dünyasını özellikle de yaşadığı Orta Asya Türk dünyasının siyasi, sosyal ve kültür cereyanlarını bilmek gerekir.
Kuvvetli bir medrese tahsili görmüş Hanefi bir alim olan Vesevi, belirli bir sahada kalmadan inandıklarını etrafındakilere her zaman aktarmıştır. Onun en büyük amacını; Isla- miyeti Türklere sevdirme, tasavvuf esaslarını ve Ehl-i Sünnet akidesini geniş kitlelere ulaştırma ve tüm insanları sevgiyle ve hoşgörüyle kucaklaştırma olarak özetleyebiliriz. Çevresinde İslam’a yeni girmiş saf ve sâde Türklerin toplandığını görmekteyiz, Arap dilini ve Fars edebiyatını çok iyi bildiği halde o, Türkçe yazmayı tercih etmiştir. Bazen şiir, bazen ilahi okumuş, iyilik ve güzelliği işaret etmiş ve mutluluğun yolunu göstermiştir. İnançlarını basit bir Türkçe İle etrafına yayması; İslamlığın en ücra göçebe Türk boylarına kadar ulaşması neticesini doğurmuştur.
"Hoca Ahmet inandığı fikirleri yaşayan bir mürşittir. Tanrı ve peygambere büyük aşkla bağlı olduğu gibi soy ahlakının yiğitlik, vefa, doğruluk hasletlerini de ruhuna kılavuz edinmiştir. Ömür boyunca günah İşlememek, yalan söylememek, hata etmemek çabası göstermiştir. "(4) O, insanoğluna verdiği mesajda; dünya malını önemsememeleri gerektiğini, ahlak ve faziletin ehemmiyetini, alçak gönüllülüğü, dil, din, soy, sop ve siyasi görüş farkına bakmaksızın tüm insanları eşit saymayı ve sevmeyi, erenlerin sözünü dinlemeyi, Kur’an ve hadis hükümlerine uymayı hep vurguladığını görüyoruz.
Manzumelerine hikmet denmesinin sebebi, beşeri aşktan, güzellerden ve şaraptan konu alıp bunları öven öteki şiirlerden ayırıp, fikir ve duyguya ağırlık vermesindendir. Anadolu Türklerinde bu tarz şiirlere ilahi denirken, Doğu Türklerinde ise, “Hikmet” denildiğini anlıyoruz. "Ahmet Yesevi, hem yüksek şahsiyeti, hem büyük teşkilatçılığı, hem de hikmetleri ile Türklük dünyasının her tarafına, dolaylı veya açık tesirleri görülmüş nadir büyüklerimizden biridir. O, Âşık olmak için muhabbet bağına girilmesini, nefsin öldürülmesini ve candan geçip canânâ kavuşulması gerektiğinin sık sık vurgular. Böyle olmadığı takdirde insan kalbinin nazargahi İlâhi olamayacağını anlatır.
"Ahmet Yesevi, edebi şahsiyetinden ziyade fikri şahisiyetiyle, tarihi hayatından ziyade menkıbevi hayatıyla Orta Asya Türk dünyasının en büyük ismidir. Onun gibi geniş bir sahada ve asırlarca tesirini devam ettirebilmiş bir başka şahsiyet gösterebilmek mümkün değildir. Sadece Türk dünyasında değil, Türk tarihi hakkında araştırmalar yapan Avrupa bilginleri de onun ehemmiyetini anlamışlardır. "Onu tarihi bir noktadan, yani harici kıymet ve tesirleri bakımından tedkik ettiğimiz zaman, bu yüzyıllardır yaşayan azamet ve kuvveti önünde eğilmemek elden gelmez. O, dilimizin korunmasında ve Türk dünyasının İslamlaşmasında çok önemli bir fonksiyon icra ettiği gibi, bütün Türk toplumlarının dün olduğu gibi bugün de yakınlaşmasında bir köprü konumundadır. Tarihimizin bir nüvesini teşkil eden kültür hâzinesi durumundadır.
Hayatının ilk dönemlerinden son demlerine kadar, güçlü ve samimi bir tasavvuf hayatını sürdüren, örnek yaşantısı, irade, azim ve fikirleriyle, geniş halk kitlelerini etkileyerek ruh ve gönüllerde asırlardır hüküm süren ve Türk Kültür tarihinde derin ve silinmez izler bırakan bu gibi mümtaz şahsiyetleri anmak; kadirşinaslığın bir ifadesidir diyor, büyük Türk mutasavvıfı Ahmet Yesevi’yi rahmet ve minnetle anıyoruz.
(1) Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar Prof. Dr. Fuat Köprülü s. 76
(2) Meydan Larausse’ c. 1, s. 185
(3) Türk Edebiyatında ilk Mutasavvıflar Prof. Dr. Fuat Köprülü, s. 154-155
(4) Türk Edebiyatı, Ahmet Kabaklı, c.2. s.92
(5) Türk Edebiyatı, Ahmet Kabaklı, c.2. s.94
(6) Diyanet İslam Ansk, c. 2, s. 161
(7) Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Prof. Dr. Fuat Köprülü, s. 16