Makale

İslam ve Müslüman İmajı

İslam ve Müslüman İmajı

Dr. Durak PUSMAZ
Haseki Eğitim Merkezi Müdürü

Ülkemizde veya dünyanın diğer yerlerinde insanlar genellikle İslam dini hakkındaki hükümlerini, değerlendirmelerini İslam dinini araştırarak, İslam dininin hayatın çeşitli sahalarındaki görüşlerini tetkik ederek vermiyorlar. Çünkü bu uzun bir iş, meşakkatli bir yol. Bu yolla neticeye varabilmek için İslam dinini tarafsız olarak, şartsız ve peşin hükümlerden uzak olarak ciddi bir şekilde araştırmak, incelemek, tetkik etmek gerekir. İdeal olan yol bu- dur. Sağlıklı bir neticeye ancak bu yolla varılabilir.
Oysa insanlar genellikle daha kestirme, daha kolay ve zahmetsiz bir yolu seçiyorlar, ilmi araştırma ve inceleme zahmetine hiç katlanmadan günümüz müslümünanlarının durumuna bakarak İslam dini hakkındaki hükümlerini veriyorlar.
Öyle ise İslam denince hemen akla gelen ilk şey İslam ülkelerinde ve dünyanın diğer yerlerinde yaşayan günümüz müslümanlarının durumudur.
Peki günümüz müslümanları İslam’ı nasıl anlıyorlar?
Nasıl yaşıyorlar? Hayatlarına nasıl uyguluyorlar?
Yaşayışlarıyla, bilgileriyle, kültürleriyle, çalışkanlıklarıyla, dürüstlükleriyle, ilim, fen ve teknikteki yerleriyle, iktisadi güçleriyle, idari sistemleriyle, kısaca bütün hal ve hareketleriyle İslam’ı temsil edebiliyorlar mı? Yoksa İslam’ı temsil etmekten uzak mıdırlar?
Her şeyden önce bu hususun tesbit edilmesi gerekir. Çünkü gerek ülkemizde ve gerekse diğer İslam ülkelerinde ve dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan müslümanların yaşayışları, hal ve hareketleri iyi ise, bunların durumuna bakıp İslam hakkında hüküm verecek olan kimselerin kanaatleri de müsbet olacak, iyi değilse menfi olacaktır.
İşte bu sebeple günümüzde İslam dini hakkında insanlarda müsbet kanaat meydana gelmesi için zamanımız müslümanlarının yapması gereken iki önemli şey var:
1- Önce İslam dinini iyi bilmek,
2- Sonra da bildiklerimizi yaşamak.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) zamanında yeni müslüman olanlar önce İslam’ı öğreniyorlar sonra dönüp öğrendiklerini hemen hayatlarına tatbik ediyorlardı. Resûlüllah’tan duyduklarını eksiksiz olarak yapmaya çalışıyorlardı. Asr-ı Saadet bunun canlı misalleriyle doludur. Buna Buhâri ve diğer hadis kitaplarında rivayet edilen şu misali vermek istiyoruz:
Bir defa Necid halkından saçı başı dağınık bir bedevî Hz. Pey- gamber’e geldi.
Sesi arı uğultusu gibi duyuluyor fakat ne dediği anlaşılmıyordu. Resûlüllah’a iyice yaklaştı. Sonra ona İslam’ın ne olduğunu sordu. Resülüllah da:
- "Gece ve gündüz beş vakit namaz kılmaktır dedi" Bedevi:
- "Üzerime beş vakit namazdan başka bir şey yok mu?" dedi. Hz. Peygamber:
- "Hayır, ancak, nafile olarak kılman hariç." buyurdu.
Daha sonra Resûlüllah Ramazan ayında oruç tutmanın farz olduğunu söyledi. Bedevi:
- "Ondan başkasını yapmak üzerime farz değil mi?" diye sordu. Hz. Peygamber:
- "Hayır, ancak kediliğinden nafile olarak oruç tutman hariç." buyurdu.
Hz. Peygamber bundan sonra zekatın farz olduğunu söyledi. Bedevi:
- "Ondan başkası üzerime farz değil mi?" diye sordu. Hz. Peygamber:
- "Hayır, ancak kendi isteğinle nafile olarak sadaka vermen hariç." buyurdu. Bedevi:
- "Allah’a yemin ederim ki bundan fazlasını da yapmam, eksiğini de." diyerek dönüp gitti. Bunun üzerine Allah’ın elçisi şöyle buyurdu:
- "Eğer doğru söylüyorsa bu adam kurtulmuştur. (Bir rivayette) Eğer doğru söylüyorsa cennete girecektir. ’(,)
Önce müslümanın İslam dinini doğru bir şekilde öğrenmesi gerekir. İslam dini yeryüzündeki en ideal, en son ve en mütekamil dindir. İslam’ın temel kitabı Kur’an-ı Kerim Allah’ın insanlara en son mesajıdır. Bu yüzden hayatın gerçeklerine en uygun din İslam dinidir. İnsanların her türlü ihtiyaçlarına meşru ölçüler içerisinde cevap verebilecek olan yegane din İslam dindir. İnsanın yaratılışına en uygun din İslam dinidir.
Çağımızda ön planda tutulan bütün değerler İslam dininde en güzel şekilde ve en kamil manada mevcuttur. Çünkü İslamiyet sevgi dinidir, şefkat dinidir, merhamet dinidir, barış dinidir, hoş görü dinidir, adalet dinidir. Eşitliği emreder, insan hak ve hürriyetlerine büyük önem verir.
Kısaca belirtilmesi gerekirse fert için, aile için, toplum için ve bütün insanlık için ne kadar güzel şeyler varsa bunların hepsi İslam’da mevcuttur. Hem de İslam bunları ondört asır önce insanlığa getirmiştir.
Ayrıca bunlar mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’in sayfaları içerisinde ve Hz. Peygamber’in mübarek sözlerinden ibaret kalmamış, ilk müslümanlar tarafından en güzel şekilde yaşanmış ve uygulanmıştır. İlk müslümanlar bizzat yaşayışlarıyla bunların güzel örneklerini vermişler, numunelerini sunmuşlardır. Böylece çağlarındaki insanlara örnek olmuşlar, pratik hayatta İslam’ın güzelliklerini görmelerini sağlamışlar, bunun tabii bir sonucu olarak insanların akın akın İslam dinine girmelerine ve böylece İslam dininin Arap yarımadası sınırlarını taşarak kısa zamanda geniş bir coğrafyaya yayılmasına vesile olmuşlardır.
Bugün de İslamiyet dünyada hızla yayılmaktadır. Günümüzde yükselen değerlerin başında ahlaki ve manevi değerler gelmektedir. İslam, maddeden bunalan ve manevi boşluk içerisinde olan batı toplumları için de bir cazibe merkezi olmaya başlamıştır. Fakat batı medyası ile onun etkisinde kalan batılılar ve bunların bir kısım yerli uzantıları, İslamiyet’in bu güzelliklerini görmemekte, göstermemekte, aksine İslamiyet’le terör ve şiddet arasında bağlantı kurmakta ve müslümanları terörist ilan etmektedir.
Oysa terörist faaliyetler dünyanın her tarafında görülmektedir. Nasıl ki İngiltere’de, Fransa’da vb. batı ülkelerinde görülen terörist faaliyetler o ülke halklarının topyekün terörist olmalarını gerektirmezse, İslam ülkelerinde görülen terörist faaliyetler de müslümanların terörist olmalarını gerektirmez. Hele barış, sevgi ve rahmet dini olan İslamiyet’le terörizm arasında münasebet kurmak hiç doğru olmaz. İslamiyet’in terör ve şiddetle hiç alakasının olmadığı, aksine bunları kesin olarak yasakladığı cümle alemin malumudur. Bunun için bir araştırma yapmaya da gerek yoktur. Çünkü İslam, Arapça’da barış demek olan "silm" kökünden gelmektedir. Buna göre İslam’ın bir anlamı da barış ve güvenlik demektir. Barış ve esenlik anlamındaki selam da bu kökten gelir. Allah’ın güzel isimlerinden biri de "es-se- lam" dır. Cennete de daru’sselam: barış yurdu denir. "Vallah’u yed’û ilâ dârî’s-Selam: Allah kullarını daru’s-selama (barış yurdu olan cennete) çağırıyor,’ (2)
Dünyada mü’minlerin birbirle- riyle karşılaştıklarında ilk sözleri "selamdır. Bununla birbirlerine barış ve esenlik dilerler. Cennette de selam olacaktır.
İslam için asıl olan barıştır. Savaş son çaredir. ’Rahman olan Allah’ın kulları yeryüzünde mütevazi yürürler. Cahiller kendilerine sataştıkları zaman "Selam derler."(3)
Selam, mü’minin günlük hayatında dilinden hiç düşmeyen bir sözdür. Namaz kılarken her oturuşta: "Esselamü aleyna ve ala ibadilla- hi’s-salihin: Bize ve Allah’ın diğer salih kulları üzerine selam olsun" duasını okur ve namazını "Esselamü aleyküm ve rahmetullah" diye bitirir.
Kur’ân-ı Kerim’in pek çok yerinde müminler barışa davet edilmektedir. "Ey iman edenler, hep birden barışa girin."<4)
"Eğer onlar sizi bırakıp bir tarafa çekilirler de sizinle savaşmazlar ve size barış teklif ederlerse bu durumda Allah da size onlara dokunmanıza izin vermez."!(5)
"Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sen de yanaş ve Allah’a güven. Çünkü O, çok iyi işiten ve çok iyi bilendir."(6)
İslam’ın bu emirleri sadece nazariyatta kalmamış pratik hayatta da uygulanagelmiştir. Bunun en güzel örneğini yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) vermiştir. Müşrikler her türlü şiddet ve baskıya başvurarak Hz. Peygamberi, içerisinde doğduğu, büyüdüğü, yetiştiği, Peygamber olarak gönderildiği Mekke’de barındırmamışlar. Neticede Medine’ye hicret etmek mecburiyetinde bırakmışlardır. Sonunda Allah’ın dilediği olmuş, İslam galip gelmiş Hz. Muhammed (s.a.s.) sekiz sene sonra Mekke’ye muzaffer bir komutan olarak girdiğinde kendisini yurdunda barındırmayan azılı düşmanlarından intikam almamış, bilakis engin şefkat, merhamet ve hoşgörüsüyle hepsini affetmiş, Kabe’nin etrafında toplanan Mekke halkına:
- "Ey Kureyş! Şimdi benden ne umuyorsunuz, size ne yapacağımı bekliyorsunuz?" diye sormuş, onlar da:
- "Sen kerim ve yüce bir kardeşsin, kerim ve alicenab bir kardeş oğlusun" demişler, bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.) şu tarihi sözünü söylemiştir:
- "Ben size Yusuf’un kardeşlerine dediği gibi diyorum: Bugün sizi kınamak yoktur, hesaba çekilecek değilsiniz, gidiniz, hepiniz serbestsiniz.’ (7)
Bugün dünyada insanlığın kurtuluşu için yegane ümit kaynağı olan din İslam dinidir. Başta hristiyanlık olmak üzere diğer bütün dinler insanları içerisinde bulundukları manevi çöküntüden kurtarmaktan uzaktır.
Manevi ve ahlaki değerlerden uzaklaşmış olan batı toplumu çözülmekte ve çökmektedir. Aile müessesesi çözülmekte, boşanmalar artmakta, evlilik dışı çocuklar çoğalmakta, uyuşturucu ve alkol kullanımı artmakta, gayri meşru ve sapık cinsi ilişkiler yaygın hale gelmekte.
Kısaca; maddecilik, bireycilik, bencillik ve faydacılık gibi esaslar üzerine kurulan batı medeniyeti insanları mutlu edememektedir. Çünkü insan sadece maddeden müteşekkil bir varlık değildir. Bütün bunlar batı alemini, batı toplumla- rını tehdit etmektedir. Bu dertlerin devası en güzel şekilde İslam’da mevcuttur. Müslümanlar bunu, hal ve hareketleriyle cihana göstermek durumundadırlar.

(1) Buhârl, Savm, 1 (III, 31); Müslim, İman, 8; Ebû Dâvûd, Salat, 1; Tirmizî, Zekât, 2
(2) Yunus: 11/25
(3) Furkân Suresi: 25/63
(4) Bakara Sûresi: 2/208
(5) Nlsâ Sûresi: 4/90
(6) Enfal Suresi: 8/61
(7) Mübarek Furl, er-Rahiku’t-mahtûm, s. 372