Makale

Ramazan ve Oruç

Ramazan Ve Oruç

Yaşar İŞCAN
Din işleri Yüksek Kurulu Üyesi

Ramazan, Kur’an-ı Kerim de açıkça adı zikredilen bir aydır. Bu ayda. Alemlere Rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed’e, kıyamete kadar insanlığa ışık tutacak olan Kur’an-ı Kerim inmeye başlamıştır.
Ramazan, içerisinde insanlık için bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’ ni taşıyan bir aydır.
Ramazan, inananlar için evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu ateşten azad ayıdır.
Ramazan, oruç gibi türlü hikmetlerle dolu bir kulluk görevini ifa edip ubidlyet zevkini tadmanın başarıldığı bir aydır.
Ayrıca Ramazan, Bedir kahramanlarının küfür ordularına karşı verdikleri İslam’ın ölüm-kalım savaşının kazanıldığı bir zafer ayıdır.
Allah’ın yardımı kavuşup Mekke’nin fethedildigi ve insanların dalga dalga Allah dinine girmeğe başladığı bir büyük inkılaba sahne olan bir aydır.
Bakara Suresi’ nin 185. ayetinde şöyle buyurulur:
"Ramazan ayı öyle bir aydır ki onda Kur’an indirildi. Kur’an ki, insanlara yol göstericidir. Doğruyu eğriden, hakkı batıldan ayıran delillerin kaynağıdır. Kim o ayda bulunursa onu oruçla geçirsin. Kim de hasta yahut sefer üzere bulunursa başka günlerde sayısınca tutsun. Allah size kolaylık murad eder. Zorluk murad etmez.”
Ashabtan Ibn-i Ömer (r.a.) diyor ki: Rasulullah şöyle buyururlardı: "İslam beş şey üzerine bina edilmiştir. Allah’tan başka ilah olmadığına, Mu- hammed’ in Allah’ ın elçisi olduğuna şahadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, Hac etmek, ramazan orucunu tutmaktır." (Buhari: C.l, S.8)
Yine ashabtan Talha bin Ubey- dullah diyor ki: Need ahalisinden, saçı başı dağınık birisi Resulüllah’a geldi. Adamın sesini işitiyorduk. Ama ne söylediğini anlamıyorduk. Tâki yaklaştı, anladık ki İslam’dan (Yani müslümanın görevlerinden) soruyordu.
Efendimiz (s.a.s.): İslam günde beş vakit namazdır, buyurdu. Adam üzerime başka var mı? dedi. Efendimiz hayır, ama nafile yapman müstesnadır. Efendimiz devamla bir de Ramazan orucudur deyince adam, üzerime başka oruç var mı? dediğinde Efendimiz: (s.a.s.) Hayır ama nafile tutarsan o başka buyurdu. Efendimiz bir de zekatı anlattı. Buna da adam: Üzerime zekattan başka bir mükellefiyet var mı? dediğinde Efendimiz (s.a.s.) Hayır yok. Ancak kendiliğinden nafile olarak yaptıkların başka, buyurduğunda bu zat, Vallahi bunlardan fazla birşey de yapmam, noksan da etmem, diyerek dönüp işine gitti. Bunun üzerine Resulüllah buyurdular ki: Bu adam doğru söylediyse kurtuluşa erdi. (Buhari C.l, S. 17) (O zaman henüz hac farz olmamıştı.)

ORUÇ
İlahi mükellefiyetlerin hikmetini beşer ilminin keşfettiği şeylere bağlamak doğru değildir. Oruç da böyledir. O, Allah’ın emridir, bu emrin yerine getirilmesi için oruç tutulur. Kuşkusuz öteki ibadetler gibi orucun da bir takım hikmetleri vardır. Çünkü, her işte hikmeti vardır, abes fiil işlemez Allah. Fakat bu hikmetler orucun emredilmiş olmasının sebebi değil, belki onun neticesidir.
İşte bu çeşitli hikmetlerden dolayı beşeriyetin oruca büyük ihtiyacı vardır: Yeme - içme ve cinsi arzuya alışkın olan nefsin terbiye edilmesi ve disiplin altına alınması önemlidir. Bu başarı oruçla sağlanabilir.
İnsan hayatında önemli rolü olan irade gücünün aksiyon kazanması, oruçla sağlanır.
Oruç, nefs-i emmarenin baskısına tahammül etmede başarının ifadesidir.
Oruç tutmakla, insan, üslendiği kulluk emanetlerinden birini daha başarmak suretiyle kendisi için mukadder olan kemalata bir adım daha yaklaşmış olur.
Oruç insanı, ruhunun tırmandığı bu kemalât zirvesindeki takva makamına ulaştıran en kestirme bir yoldur. Şeytan şehevi arzuları tahrik etmek için insanoğlunun damarlarında kan gibi dolaşmaya çalışır. Oruç, beden sahrasında yol arayan şeytanın bu yolunu daraltır.
İnsanın şehevi arzuları yemek- içmekle güçlenir. Bu güçleniş ahlaki dengenin bozulmasına yol açabilir. Oruç bu güçlenmeyi insan yararına dengelemeyi sağlar.
Oruç, suçların bağışlanmasında, günahların silinmesinde hatırı sayılan bir ibadettir. Bundan dolayıdır ki oruç, bir takım hatalar için keffaret kılınmıştır.
Allah Resulü buyurur ki: “Ümmetime Ramazan ayında beş şey verildi ki bunlar benden önce hiçbir Peygambere nasip olmadı. Birincisi: Ramazanın birinci gecesi oldumu Allah Teala ümmetime nazar buyurur, Allah kime nazar buyurursa ona azab etmez.
İkincisi: Akşamladıklarında oruçluların ağız kokusu Allah katında misk kokusundan daha değerli ve hoştur.
Üçüncüsü: Ramazanın her günü ve her gecesinde melekler oruç tutanlar için Allah Teala’dan bağışlanma talebinde bulunurlar.
Dördüncüsü: Allah Teala cennetine: "Ey Cennet, oruç tutan kullarım için hazırlan ve bezen ki, dünya sıkıntısından kurtulup benim yurdumda ikramımla istirahat etmeleri yaklaşıyor" diye emreder.
Beşincisi: Ramazanın son gecesi oldu mu Allah oruç tutan bü
tün kullarını bağışlar". Cemaattan birisi: Bu gece Kadir Gecesi midir? diye sorduğunda Efendimiz (s.a.s.) buyurdular ki: Hayır, işçilere bakmaz mısın? Çalışırlar, işlerini bitirdiler mi ücretleri ödenir. (Terğib-Ter- hib C.2, S.92 Mısır 1954-1373)

FERDİ
HAYATTA
ORUÇ
Oruç tutan kişi orucuyla hem yaradanına karşı hem de nefsine karşı dürüstlüğünü ortaya koymuş, öteki insanlara karşı da davranışlarında bir düzenleme yapma gereğini duymuş olur. İnancını nefsine uygulamış, kendini kendine kabul ettirmiş, Allah’ın kulu olduğunu, O’nun emirlerinden biri olan orucu yerine getirmekle isbatlamış olur.
Üstlendiği oruç emanetini, Allah’ ın istediği gibi korumuş ve onu sakatlamaktan sakınmış olmakla da güvenilirliğini tescil etmiştir. Zira oruç güvenilirliğin en bariz bir tezahürüdür. Allah ile kul arasında tam bir gizlilik içerisinde cereyan eden, hareketli, belirtisi bulunmayan bir ibadettir.
Oruçlu, manevi bir savaş alanında nefsine karşı verdiği müca- hedenin her iftar saatinde zaferini kutlayan bir kahramandır.
Oruç sayesinde kişideki kıskançlık, düşmanlık, çekememez- lik, cimrilik gibi kötü duygular yerini, hoşgörü, dostluk, doğruluk, kardeşlik ve çömertlik gibi faziletlere terk eder.
Oruçlu iftar anında suyun, ekmeğin ne büyük bir nimet olduğunu takdir etme fırsatını yakalar. Sabır denilen kabiliyetini çalıştırır. Açlık çeken insanların sıkıntılarını anlar. Oruç sayesinde insandaki insanlık, merhamet ve cömertlik duyguları harekete geçer.
Oruçlunun iftar anındaki duyduğu zevk, onun cennet ve Ce- malüliaha kavuşacağı zaman duyacağı zevkin bir sinyalidir. Çünkü oruçlunun iki sevinçli anı olduğu haber verilmişti: Birincisi iftar anındaki sevinci, diğeri de bu kulluk görevini ifa ederek ilahi huzurda mükafaatını alacağı andaki sevincidir.

SOSYAL
HAYATTA
ORUCUN
ÖNEMİ
Oruç, kişisel bu özellikleri yanında, toplumu birbirine bağlayan, oruç tutanlar arasında karşılıklı sevgi, saygı ve birlik sağlayan bir bağdır.
Ramazan orucu tutanların, aynı kaynaktan gelen emir karşısındaki algıları bir, oruçla duydukları ruhani zevkleri bir, aynı saatte aynı sevinçle iftar ettikleri anda duydukları mutlulukları bir, bu ayın özelliği olan teravih namazındaki duyguları bir, okunan hatimlerin manevi ritmiyle çarpan gönül alemleri bir, Allah rızasını hedefleyip bayram sevincini paylaşmada huzurları bir ve beraberdirler. Ramazanın ilk gecesi oldumu bir mü- nadi (melek) çağrı yapar: “Ey hayır isteyen, dön Allah’ına ve ey şer peşinde koşan, sen de tevbekar ol, kes ilişkini kötülüklerden” diye seslenir. Bu çağrı, kalbinde iman ahizesi bulunan herkesçe duyulur olmalı ki bu ayda camiler dolar, kötülükler azalır, hayır hasenat çoğalır, çocuklar bile oruç tutmak için can atar. Namaz kılanlar, Kur’an okuyan ve dinleyenler çoğalır, günahkarlar tevbe eder, kötü alışkanlıklar bırakılır, toplum her gün her gece bir bayram havasına bürünür. Onu huzur ve sükun içerisinde teneffüs eder.
Böylece oruç, aynı ibadetin zevkini duyanların bir inanç etrafında gönül birliği yapmalarında önemli rolü olan bir ibadettir.
Yardıma muhtaç fakir ve kimsesizlerin yardımına koşmak, zekat ve fıtır sadakasıyla onları sevindirmek, gönül yapmak hep bu oruç ayı sebebiyle elde edilen ve huzurlu bir toplum için ihtiyaç duyulan güzelliklerdir.

ORUCUN
MANEVİ
KAZANCI
Orucun manevi kazancı kelime ve rakamlarla ifade edilemez. Bir ha- dis-i şerifte buyurulur ki: Ümmetim! Rabbınız buyurur ki her güzel amelin karşılığı on mislidir. Bu, yedi yüz katına kadar çıkar. Ancak oruç sırf benim içindir. Onu ancak ben mükafatlandırırım. Oruç ateşten koruyan bir kalkandır. Allah katında oruçlunun ağız kokusu misk kokusundan daha hoştur. Oruçlu olarak birinize cahilin biri ilişirse “lütfen ben oruçluyum” desin, ona bulaşmasın.” (Tuhfe- tül Ahvezi C.3, S.394)
Bir Hadislerinde de şöyle buyururlar:
“Allah Teala Ramazan orucunu farz kıldı. Bende size teravih namazını sünnet olarak bıraktım. Kim sevabını Allah’tan bekleyerek Ramazanı oruç tutar, teravihini de kılarsa anasından doğduğu gün gibi günahlarından çıkmış olur.” (Neyl-ül Evtar C.3, S.57, Tuhfet-ül Ahvezi C.3, S.293)

NELERE
DİKKAT
EDİLMELİ?
Ramazanda orucu bozacak maddi şeylerden kaçınmak ne kadar önemli ise, onun manasını bozan, sevabını götüren İslam ahlakına aykırı davranışlardan sakınmak da o kadar önemlidir.
Hz. Enes (r.a.) diyor ki Resulüllah (s.a.s.) şöyle buyururlardı: “Gıybet ederek insanların etini yemeyi sürdürenler gerçek anlamda oruç tutmuş olamazlar.” (El-Musannef 2/272)
Ashabtan Hz. Cabir (r.a.) şöyle demiştir.
“Oruç tutuğun zaman, gözün de kulağın da, dilin de, yalandan, günahtan oruç tutsun. Bu ayda hizmetinde olanları sakın incitme, oruçlu iken sakin ve ağırbaşlı ol! Oruçlu olmadığın günle, oruçlu olduğun gün müsavi olmasın.” (ikisi arasında bir fark olsun.) (El-Musannef 2/271)
Bir Hadis-i Şerifte de:
“Kim ki yalan söylemeyi ve yalanla iş yapmayı bırakmaz ise Cenab-ı Hak o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına değer vermez.” buyurulmuştur. (Ebu Davud C.2, S. 307, No: 2362, Tecrid Tere. C.6, S. 253 Hadis No: 902, Terğib- Terhib 2/146)
Ebu Said el Hudri, Efendimizin şöyle buyurduğunu söylüyor:
“Kim Ramazanda oruç tutar, onun hududunu tanır, oruçlunun korunması gerekli şeylerden korunursa böyle bir oruç onun önceki günahlarına keffaret olur” (Terğib-Terhib C. 2, S. 91)
Konumuzu Efendimiz (s.a.s.)’in bir hadisi ile bitirelim:
“Oruç bir emanettir. Her biriniz emanetini korusun.” (İhya: C.l, S.243, Mısır 1939, 1358) ♦