Makale

İslamda kalkınma ve İlerleme

İslâm’da Kalkınma ve ilerleme
İbrahim URAL

KÂİNAT ve dünyadaki nimetler insanlar için yaratılmış ve onların emrine niştir. Bu meşru nimetler geçerli yollardan kazanılmak şartıyla insanlara helâldir. Maddî ve iktisadî hayattan kaçmak ifrattır, haddi aşmaktır. Bir âyet-i kerimede (Arâf:32) şöyle buyurulmuştur: "De ki: Allah’ın kullan için ortaya çıkardığı güzellikleri ve temiz, hoş rızıklan kim haram kıldı?" Kulluk şuuruyla hareket eden müslüman, paraya ve dünya nimetlerine esir olmayacak, fakat onu meşru şekilde ve israfa gitmeden kullanacaktır. İslâmiyetin, sadece manevî ve ruhî tatmini hedef alan mistik dinlerle bir benzerliği yoktur. Hz. Peygamber (a.s.), kişinin çalışmasını, üretimde bulunmasını ve geçimini sağlamakla mükellef olduğu kişilerin ihtiyacını temin için gayret etmesini, Allah yolunda cihad etmekle ve gündüzleri oruç, geceleri namazla geçirmekle eşit tutmuştur. Hadis kaynaklarının nafakât bölümünde bununla ilgili hadisler derlenmiştir. Fıkıh kaynaklarında, kesb (kazanç) bölümünde çeşitli meslekler ve iş kolları hakkındaki hükümlere yer verilmiştir. Dilencilik yapmak ve başkalarına yük olmak insan haysiyetine yakışmayan, yüz kızartıcı haller olarak tarif edilmiştir.
İslâm, insanların rızık konusunda farklı olabileceğini kabul etmekle birlikte, fakirliği ve sefaleti, ortadan kaldırılması gereken bir problem olarak görmüştür. "Yoksulluk nere-deyse, kâfirliğe kapı açacak hâle gelmiştir." sözü, Hz. Pey-gamber’in hadis-i şerifidir. İler-leme ve kalkınma tabiri, İslâm açısından, halkın refahını artırmak ve müslümanların her ba-kımdan kuvvetli olmasını sağlamaktır. İslâm Dini, insanları, üretim ile tüketim arasında sı-kışmış; midesini, iç güdülerini ve uykusunu düşünmekten başka amacı olmayan yaratıklar olarak görmez. İktisadî faaliyetler ve iktisadî kalkınma amaç değil, vasıtadır. Homo-ekonomik insan anlayışı İslâm’la bağdaşmaz. Gerçek tevekkül, müslümanın hayatında özellikle ekonomik yaşantısında da kendini gösterir.
İslâm Tarihinde asr-ı saadet ve hulefâ-i râşidin devirlerinde gerçekleştirilen fütuhat ve ticarî bütünleşme, İslâm Dünyasını kısa bir süre içinde yoğun bir kalkınma gerçeği içine getirmiştir. İslâm Dini, faiz yerine kâr ve kazanç unsurunu getirmekle iktisadî girişim zihniyetini geliştirmiştir. Ekonomik hayatta müslüman; teşebbüslerinin ve faaliyetlerinin Allah’ın rızasına uygun olarak gerçekleşmesini amaç edinmiş, çalışkan ve kanaatkar insandır. Tevekkül ve kanaat çalışmayı önleyen değil, girişimci insanın manevî rahatlığını ve iç huzurunu temin eden unsurlardır. Stres ve bunalım, şuurlu ve mütevekkil müslümana yabancı olan şeylerdir. Zekât, infak, hayrat ve vakıf gibi müesseseler, müslüman zenginin cemiyet ve milletiyle bütünleşmesini sağlayan emirlerdir. Bazılarının zannettiği gibi, İslâmiyet çalışmayı ve ilerlemeyi hor görmüş değildir. Meşru ve helâl yollardan elde edilmiş olmak şartıyla, kazanç miktarı için bir sınır da getirilmemiştir.
Tasavvufun ekonomik hayata etkisi bile-bütünüyle-olumsuz değildir. İktisadî hayata teşkilâtlanma, cemaatleşme, yardımlaşma ve ahlâk eğitimi getiren fütüvvet, ahilik ve lonca sistemi geniş ölçüde tasavvuftan etkilenmiştir. Hacı Bayram-ı Veli, aktif ve yardımsever tavırlarıyla madde-mânâ sentezinin canlı bir örneği olmuştur. Çiftçiler ve bostancılar kendilerine, mesleklerinin önderi olarak Hacı Bayram-ı Veliyi benimsemişlerdi. Bayramîlikten kaynaklanmış bazı tasavvuf ekolleri İslâm-Türk İktisadî Düşünce Tarihinde önemli bir yer tutmuştur. İktisad zihniyeti araştırmaları bu konularda yeni çalışmalara yönelmelidir.
İslâm toplumlarının ekonomik gelişmesi, öncelikle insanlarının hepsine yeterli asgarî bir refah seviyesini yakalayacak üretim seviyesini elde etmeye bağlıdır. Yeryüzünün kaynaklarını ve tabiî çevreyi tahrip eden, toplumda adaletsiz gelir dağılımına yol açan bir iktisadî kalkınma modeli, İslâm’ın anlayışına terstir. İslâm’ı ilerlemeye ve kalkınmaya engel gösteren iddialar, yüz yıldan beri müslüman aydınlarca, dinî ve tarihî ispatlarıyla çürütülmüş bulunmaktadır.
İslâm düşmanları, artık yeni iddialar getirmek peşindedirler...