Makale

Mustafa Ruhi Şirin: Nitelikli çocuk yayınlarına ihtiyacımız var

RÖPORTAJ:
Alişen Başgönül

M. RUHİ ŞİRİN KİMDİR?
1955 yılında Of’ta doğdu. İlkokulu köyü olan Uğurlu’da, Maçka ve Ahlat’ta okudu. Orta öğrenimini Of Lise-si’nde tamamladı.
A.I.T.I.A. Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nun Radyo-Televizyon Program Uzmanlığı bölümünden 1978’de mezun oldu. 1976’da TUSAŞ’ta memuriyete başladı. 1977’de TRTde görev aldı. İstanbul Radyosu’na 1981 yılında prodüktör olarak atandı. Çocuk yayınlarını yönetti. Halen aynı radyoda yönetici.
İstanbul Üniversitesi Radyo-Televizyon Yayımcılığı Yüksek Okulu’nda 1986 yılından bu yana mesleki dersler veriyor. Türkiye’de çocuklara yönelik ilk vakıf olan "Çocuk Vakfı’nı 1990 yılında kuran Mustafa Ruhi ŞİRİN, evli ve iki oğlu var.
Çağdaş çocuk edebiyatımızın öncü yazarlarından Mustafa Ruhi ŞİRİN, ülkemizde ilki 1987’de yayınlanan üç Çocuk Edebiyatı Yıllığı’nın yayınını yönetti. Argos, Dergâh, Mavera, Diriliş, Türk Edebiyatı, Yönelişler gibi dergilerde çocuk kültürü, çocuklar için sanat ve edebiyat, masal edebiyatı, sesli, görüntülü ve basılı çocuk yayınları üzerine denemeleri yayınlandı. Radyoda ve televizyonda 500’ün üzerinde çocuk programı hazırladı. 200’ün üzerinde çocuk kitabına editörlük yaptı. Yayınlanmış 20’ye yakın çocuk kitabı bulunuyor.

Çocuk Vakfı Başkanı
Mustafa Ruhi Şirin:

"Nitelikli çocuk yayınlarına ihtiyacımız var."

Türkiye’de adı itibariyle ilk olan "Çocuk Vakfı" kısa zamanda yaptığı olumlu çalışmalarla kamuoyunun dikkatini çekti.
Biz de
Okuyucularımıza bu vakfı tanıtmak istedik.
Siz, yarınlarımızı emanet edeceğimiz yavrularımızın problemlerini kendisine dert edinmiş, onları geleceğe daha güzel hazırlama çalışmalarına kendisini vakfetmiş bir kişisiniz. Hatta yeryüzünün bu "melek ordusu" için bir de vakıfı kurdunuz. Çocuk Vakfı’nı okurlarımıza tanıtır mısınız?
Çocuk Vakfı 3 Aralık 1990 tarihinde İstanbul’da kuruldu. Türkiye’de çocuğa yönelik birçok vakıf kurulmuş şimdiye kadar. Lokal anlamda kurulan bu vakıflar hizmet veriyor. Çocuk Vakfı ise çocuğa yönelik bütün ilgi alanlarına hizmet vermek amacını taşıyor. Adı itibari ile de Türkiye’nin ilk Çocuk Vakfı olma özelliği taşıyor, o
Çocuğun sosyal, kültürel eğitimi bakımından gelişmesine katkıda bulunmayı dü-şünüyoruz. Çocukluk çağlarının evrelerini dikkate alarak programlar geliştireceğiz. Çocuk psikolojisi, sağlığı, eğitimi alanlarında ortaya çıkan verilerin ışığında okul öncesi ve okul çağı çocuklarının sorunlarına yardımcı olacak araştırmaların yapılmasına ortam hazırla-yacağız. Aile, çocuk ve okul üçgenini sağlıklı çevre ortamına kavuşturmada gerekli uyarılarda bulunacağız. Beden ve ruh sağlığının kazanılmasında özel ilgi gerektiren çocuklara yönelik çalışmalara öncülük edeceğiz. Çalışan çocukların sorunlarına sosyal açıdan çözümler sağlayıcı öneriler geliştireceğiz. Aile ve çocuk konulu sosyal araştırmaların sonuçlarını kamuoyuna duyuracağız. Çocukları olumsuz yönde etkileyen uyarıcılar karşısında koruyucu tedbirlerin alınmasında kamuoyunu oluşturacağız. Çocuk haklarının savunulmasında ısrarlı ve kararlı olacağız. Çocuklarımızın sevgi ortamı içinde büyümelerini temin etmek amacı ile "Aile’nin değerini benimsetici çalışmaları özendireceğiz. Ço-cuklarımızı toplum gerçeklerinden soyutlamadan, yaşadıkları dünyanın bilincine ulaşmasına yardımcı olacağız. Çocukların kardeşliği inancından hareketle, çocuğa felsefe ile bakmanın yeni ufuklar açabileceğini, evrensel çocuk politikasının temeli kabul ederek, üniversal değerlere ulaşmayı görev biliyoruz. Çocuğa yönelik dil, sanat ve edebiyatın oluşmasında sanat ve edebiyat çevrelerini çocuğa uyandırma yönünde görevlerimiz olduğuna inanıyoruz. İçinde yaşadığı toplumun değerlerine saygılı, bütün insanlığa şefkatle bakabilen, ideal ahlâkı benimsemiş, sağlam karakterli, insanlığa hizmet etmeğe kararlı, ruh zenginliğine ulaş-mış, erdemli kuşakların yetiştirilmesi Çocuk Vakfının varoluş sebebidir.
Çocuk Vakfı’nın programından söz eder misiniz?
O Çocuk Vakfı, kısa ve uzun vadeli çerçevede programları uygulamayı amaçlıyor. Aile ve Çocuk Araştırma Merkezine bağlı olarak ’çocuk evleri’ kuracağız. Çocuk Vakfına bağışlanacak evleri, bağışlayanlar adına çocuk evlerine dönüştüreceğiz ve bu uygulamayı Türkiye genelinde yaygınlaştıracağız. Aile ve Çocuk Rehberliği Merkezleri n i gündeme aldık. Çocuk Sağlık Evleri, Çocuk Sağlığı Danışma Konseyinde görüşülüyor. Çocuk Eğitimi Konseyinin birkaç projesi üzerinde çalışıyoruz. Çocuk Edebiyatı Enstitüsü’ne bağlı Çocuk Edebiyatı ve Yazar Okulu çalışmalarına başladı. Çocuk Kütüphanesini kuracağımız mekân arayışı içindeyiz. Sesli-görüntülü, basılı yayınlar için dokümantasyon merkezinin alt yapısı hazırlanıyor. 25 çocuk kulübünün programını hazırladık. Uygun mekânlar bulabilirsek 1 Ekim 1992de uygulamanın içinde olacağız. Çocuk Radyosu, en önemli dü-şüncelerimizden biri. Günde 12 saat yayın yapacak bir radyo. Dünyada örneği yok. Günde 90 dakika yayın yapacak televizyonu buna eklerseniz, Çocuk Radyosu ve Çocuk Televizyonu Çocuk Vakfının en kapsamlı projeleri. Biliyorsunuz sekiz ayrı dizide 200.000 çocuk kitabı yayınladık. Çocuk Radyosu adı ile çocuk kasetleri çocuklara sunuldu. Çocuk Vakfı, çocuğa ait bütün ilgi alanlarında öncelikler sırasına göre mevcut ortamı de-ğerlendirmeye yönelik ilgi alanlarına eleştirel bir yaklaşım içinde. Çocuğa ait bilgiyi yeniden keşfetmek için çocuk dünyasına eğilmeyi öneriyoruz. Unuttuğumuz çocukluğu hatırlatıyoruz.
Çocuklarımız nasıl bir dünyada yaşıyorlar? Kültür ortamı, eğitim ve medya karşısında çocuğun konumundan söz eder misiniz?
Çocuklar da bizim yaşadığımız dünyada yaşıyorlar. Gittikçe yok olan, bir çizgiye dönüşen sokaklarda yürüyorlar. Kargo kültür aracılığı ile yaygınlaşan kültür ortamını paylaşıyorlar. Kültürel yoğunluğumuzun azaldığı oranda yeni kültürel sembolleri benimsiyorlar. Tüketim toplumlarının kalıpları çocuklarımızı etkiliyor. Çocuklar daha yakın duruyor bu tüketim kalıplarına. Sınırların ortadan kalktığı bir dünyada çocuklar her şeyi gerçek sanıyor. Arka planlar üzerinde düşünme melekesini elde edemiyorlar. Çağına tanıklık etmesi gereken kuşaklar bugünkü dünyayı hayatın aslı sanıyorlar. Eğitimin marjinalliğinden kaynaklanıyor bu.
Pozitivizmin çocuk ruhunu getirdiği bu noktayı yeniden yorumlamak gerekiyor. Bir kere kendine güveni kaybeden, psikososyal açıdan sağlıklı bir ortam içinde olup olmadığını bilmediği için çocuklarımızın yüzü kendi dışımızdaki dünyaya dönük oluyor. Dünya yeni-den kurulurken, bu konuların gündeme alınmasını teklif ediyoruz. Kültürel sembollerimizin çocuklarımıza sunulmasında eğitimin, bilimin, sanatın, edebiyatın bir görevi olduğuna inanıyoruz. Çocuk kalbini donatan, metafizik ürpertiyle zenginleşen çocuk dünyasına ma-nevi dünyanın büyüklüğünü katmalıyız. Güzellik duygusu olmayan çocuğun maddi dünya içinde girebileceği bunalımları düşünmeliyiz. Çocuğa bu felsefe ile bakmanın gereğini ortaya koymalıyız. Çünkü bu konular üzerinde çok az şey düşündük. Dünü bugünle karıştır-manın bir faydası da yok. Bugün bugündür, yarın da yarın. Temessül fikri esas alınarak, geleneği yenileyerek, hiç değişmeyen ruhu çocuk meselesinde anahtar haline getirmedikçe çocuğun dünyası kavranamayacak. Medeniyetimizin bütünü, ortak dili, varoluşumuzun duyarlılıkları çocuksu bir anlatımla eğitime, sanata, edebiyata, kültüre yansıtılmadıkça örnek yaşama biçimini çocuklarımıza sunmuş olamayız. Bugün dünyada evrensel bir çocuk ideolojisi hakim rol oynuyor. Nedir bu evrensel çocuk ideolojisi? İdeolojiler çağı kapandı derken, bu kavram nereden çıktı diye soranlarımız yok değil. Bakınız, bütün dünya tek tip insan üretimine yöneldiğini, bütün büyük medyalar aracılığı ile dünyanın her köşesine sesli görüntülü basılı olarak ulaştırıyor. Bilimi bu yönde bir mithos gibi kullanıyor. Her türlü fragmanı kullanarak bir uçtan bir uca dünyayı kuşatıyor. Bu kültürle yapılıyor. Bu kültürü çocuk yetişkinden daha kolay alıyor. Bu çok önemli. Çocuk Vakfı, dünyanın melek ordusu için iki dünyalı bir hayatın dengesini kuracak çocuksu bir şölenden yana çalışmalarını sürdürüyor.
Çocuk yayınları alanında neler yapılıyor? Çocuk dergileri, gazeteleri ne durumda?
Çocuk nüfusuna göre yapılan yayınların yetersiz olduğunu hemen herkes söylüyor. Bu doğru. Bir de neler yayınlanıyor? Bu yayınların çocuksuluğu, fizik özellikleri, muhtevası yeterli midir? Bu sorular çoğaltılabilir. Yüz yıllık bir dönem içinde ülkemizde yayınlanan çocuk kitaplarının %85’i tercüme yayınlardır. Egemen bir yayın tekeline dönüşmüştür bu çocuk yayınları. Yerli kitaplar son yıllarda gündeme gelmeye başlamıştır. Son 30 yılda yayınlananlar içinde ne kadarının çocuğa göre olduğu da tartışılabilir. Çocuklar için yapılan yayınları hafife alan ülkelerin başında geldiğimizi söylemeye gerek var mı? Çocuk dergileri, çocuk gazeteleri, gazetelerin çocuk sayfaları çocuk kitaplarından farklı değil elbette. Son yıllarda renkli yayınlar teknikleri bu dergileri boyalı hale getirmiş sadece. Genel anlayış bunlara da yansıyor. İyi niyetli olanlar da var. Bu yetmiyor. Hepimiz suçluyuz, bunu kabul edelim önce. Nitelikli çocuk yayınlarına ihtiyacımız var diyoruz ama örnekleri çoğal-tamıyoruz. Çocuk yayınlarının sorunları ayrıca ele alınabilir. Kâğıtlara işkence ettiğimiz bir ülkede yaşadığımızı söylemekle görevimiz bitmiyor. Ne zaman iyi edebiyatımız olursa o zaman iyi yayınımız olacak. Buna çocuklarımız her geçen gün daha çok ihtiyaç duyuyorlar.
Evrensel bir çocuk kültürü ve çocuk felsefesi oluşturulması yolunda neler yapılabilir?
Çok şey. Önce kültürümüzün alfabesi ile işe başlayabiliriz. Anadilimiz ile kültürel sembollerimizi edebiyata, resimle tablolara, notalarla müziğe, taşa, toprağa, eşyaya ruhumuzu yansıtarak, bir kültürümüzün olduğunu çocuklara anlatabilirsek çocukluğu keş-fetmiş oluruz. İlk insanla bize öğretilen çocuğa alt bilgiyi çocuk felsefemizin temeli yapmış oluruz böylece. Bunu, içindeki çocuğu yaşatanlar başaracaktır. Biz her şeyden çok bu ortamı hazırlamalıyız. Çıkış yolumuzu sezerek işe başlayabiliriz. Bütün insanlığa çocukluğa dönüşü bir görev kabul etmesini öneriyoruz. Çocukluğa yani fıtrata, sadeliğe, erdeme ulaşacak yolu çocuksuluğun soy damarından yola çıkarak anlamaya çağırıyoruz.