Makale

Mutlu Bir Yuva İçin

Mutlu Bir Yuva İçin

Prof. Dr. İbrahim H. Karslı
Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi

Hayattaki başarı aile mutluluğundan geçer. Mutlu bir aile, parlak bir gelecek demektir. Ailede mutluluk, işte verimliliği, sosyal hayatta başarıyı doğrudan etkiler. Aile hayatında sorunlarla boğuşan bir kimse, âdeta kanadı kırık bir kuş gibidir. Artık o, uçup havalanamaz. Yahut ayağı yaralı bir ceylan gibidir. Artık o, hayatın acımasızlıklarından kaçıp kurtulamaz.
Ailede sevgi çiçeklerinin filizlenebilmesi için, dikkat edilmesi gereken hususlardan bazıları şunlardır:
Olumsuz kadın algısı, ailede sevgi ve saygıyı yok eden en önemli problemdir. Ne yazık ki, kültürümüzde yer yer buna rastlanır. Kadın, ‘anlayışı kıt’ kimse olarak değerlendirilir. Yine ‘Elinin hamuruyla erkeğin işine karışma’ denilir. Bu tür anlayışların, kadının aşağılanmasına sebep olduğu muhakkaktır. Bu duruma bir de erkeğin agresif yapısı ilave edilince, kadına şiddet normal bir durummuş gibi görülmeye başlanır.
Bu tür yaklaşımlar, Müslümanca bir hayattan ne kadar da uzaktır. Hanıma karşı sevgi ve saygıyı ‘ahlaklı insan’ olmanın merkezine yerleştiren şu nebevi çağrıdan ne kadar ıraktır: “Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en güzel davrananınızdır.” (Tirmizi, Menâkıb, 63.)
Ahlak bakımından değişime açık olmamak da, aile huzurunun önündeki engellerden biridir. Müslüman bir kimsenin yanlışta inat etmesi anlaşılır bir durum değildir. Ne var ki insan, kendisini unutmakta ve başkalarının değişmesinde ısrar etmektedir. Oysa önce kendimizden başlamamız gerekmez mi? Nitekim Rabbimiz şunu hatırlatmaktadır bizlere: “Ey müminler! Sizler kendinizi düzeltmeye bakın.” (Maide, 5/105.)
Demek ki; eşlerden her biri, “iyi insan” olma çabasını kendisinden başlatmalıdır. Mükemmellik idealini öncelikle kendi ahlak ve davranışlarında gerçekleştirmeye çalışmalıdır. Aksi takdirde ailede huzursuzlukların ardı arkası kesilmeyecektir.
‘İyi bir insan’ olmak, gaye hâline getirilmelidir. Ne var ki bütün gayretimizi dünya hırsı çalıp götürmektedir. Peki, ‘iyi bir insan, iyi bir eş’ olmak, aklımızı başımızdan alan dünya tamahından daha mı az önemlidir? Rabbimiz, ölüm gelinceye kadar kendisine kulluk etmeyi emrediyor bizlere. (Hicr, 15/99.) Bu, bir anlamda ‘hayatınızın sonuna kadar, olgun mümin olmaya gayret edin’ demek değil midir?
Ailedeki uyumsuzlukların temeli irdelendiğinde, burada bencilliğin olduğu görülür. Bu, aslında bütün ahlaki hasletleri yok eden ve insanı itibarsızlaştıran bir hastalıktır. Sevgi ve saygı ortamını zehirlemektedir. Nitekim eşler arası geçimsizlikten bahsedilen bir ayette bu konuya şöyle dikkat çekilir. “Nefisler menfaatlerine düşkün yaratılmıştır. Eğer siz iyilik edip haksızlıktan sakınacak olursanız, hiç şüphesiz Allah sizin yaptıklarınızdan haberdardır.” (Nisa, 4/128.)
Mutlu bir aile için eşlerin hayat felsefeleri önemlidir. Eğer bir kimse, ebedî saadeti esas alıyorsa, kendi arzularından vazgeçebilir. Zorluklara katlanabilir, hatta başkalarını kendisine tercih edebilir. Ancak dünya merkezli bir hayat algısı varsa, işte bu durumda bencilleşir. Kendi heves ve tutkularını biricik gaye hâline getirir. En yakınları olsa dahi, başkaları için fedakârlık yapmaz, zorluklara katlanmaz.
Aile bireyleri arasında birtakım duygusal çatışmalar yaşanabilir. Çünkü aynı mekânı ve aynı imkânları paylaşırlar. Yine aile içerisinde olumlu, olumsuz duygu ve düşünceler daha rahat dışa vurulur. Günümüzün yoğun çalışma şartları ve yorucu şehir hayatı da işin cabası. İnsanlar, toplumda atamadıkları stres ve gerilimlerini çoğunlukla evde dışa vurmaktadırlar. İşte bütün bunlar, eşler arasında zaman zaman havanın gerilmesine yol açar.
Eşler, evde yaşanan nahoş durumları hoşgörü ile karşılamalılar. Çünkü her olumsuzlukta bir tavır almak, faziletli bir insanın davranışı olamaz. Dolayısıyla bu tür durumlarda hata yapanın özür dilemesi, diğerinin de bağışlaması erdemli olmanın gereğidir. Nitekim şu ayet, bağışlayıcı olmayı muttakilerin bir özelliği sayar: “Onlar öfkelerini yener, insanları affedip bağışlarlar.” (Âl-i İmran, 3/134.)
Diğer taraftan ailede sohbet ve muhabbet önemlidir. Ancak ülkemizde bu konuda gelenekten gelen bazı sorunlar vardır. Mesela gelin hanımın, aile büyükleri yanında konuşması hoş karşılanmamaktadır. Bu durumun, onun ruh sağlığını etkilemediğini söylemek zordur. Yine gelin-kayınvalide ilişkisinde erkek eş bazen dengeli davranamamaktadır. Bu da, kadını psikolojik yönden yıpratmaktadır.
Günümüzde aile içi iletişimi bozan hususlardan biri de, ölçüsüz bir şekilde televizyon izlenmesi ve internet kullanılmasıdır. Eşler ve çocuklar birbirine zaman ayırmamaktadırlar. İletişim için icat edilen aygıtlar, ne yazık ki, insanlar arasında iletişimsizliğe sebep olmaktadır.
Eşler arası konuşmalarda hakaret türü sözlerden sakınmak gerekir. Bu tür davranışlar, hem çocuklar hem de eşler arası ilişkilerde onarılmaz yaralar açabilir. Hatta bunlar, alışkanlık hâline gelirse, aile bağlarının kopmasına dahi sebep olabilir. Allah Resulü, hakaret türü ifadelerin bir vebal olduğunu ve ailesine karşı kötü sözler sarf eden bir kimseye, bunun için günde defalarca af dilemesi gerektiğini söylemiştir. (İbn Mace, Edeb, 57.)
Eşlerin, birbirlerini farklılıkları ile kabul etmeleri gerekir. Çünkü her bir insanın kendine has özellikleri vardır. Erkek ve kadın psikolojileri aynı değildir. Her insanın mizacı farklıdır; hoşlandığı hoşlanmadığı şeyler vardır. (İsra, 17/84.) Yine kültürel farklılıklar olabilir. Kısaca eşler arasında tam bir uyumun olması mümkün değildir.
Rabbimiz, eşlerin birbirine olumlu yönden bakmalarını şöyle emreder bizlere: “Onlara iyi davranın, onlarla iyi geçinin. Onlardan hoşlanmayabilirsiniz; fakat şunu bilin ki, sizin hoşlanmadığınız bazı şeylerde Allah birçok hayır takdir etmiş olabilir. (Nisa, 4/19.) Yine Allah Resulü “Mümin, mümin hanımına karşı kötü duygular beslemesin; çünkü onun bazı huylarından hoşlanmasa da diğer huylarından hoşlanabilir.” (Müslim, Radâ, 61.)
Aile saadeti için evde manevi atmosferin canlı tutulması da önemlidir. Çünkü günümüzde insanların dinî duygu ve düşünceleri sürekli aşınmaktadır. Bunun için aile fertlerinin ibadet hayatları, namazları cemaatle eda etmeleri, topluca Kur’an tilavetleri ve duaları çok önemlidir. Çünkü bunlar, ailede huzur ve esenliğin, hoşgörü ve affetmenin, sabır ve sadakatin kaynaklarıdır.
Yine evlerde, yaşlı anne-babaların duaları dinî duyguları besler. Hane halkı, onları evin bereketi ve ilahî rahmetin vesilesi olarak görür. Dualarının makbul olacağına inanır ve bundan manevi bir haz alırlar. İbadet hayatının güçlü olduğu ailelerde, sıkıntıların daha rahat aşılacağında şüphe yoktur.