Makale

Lisan-ı Kalp

Lisan-ı Kalp

Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu
Kırıkkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi

Mevlana’dan Bir Deyiş
“Sözün Özü Şudur: Topluma Dost Ol”

Yol arkadaşlarını ziyareti gerekli say, kim olursa; ister yaya, ister atlı.
Düşmanın da olsa bu ihsan, yine iyidir; çünkü güzel davranışla nice düşman dost olmuştur.
Dost olmazsa kini azalır. Çünkü güzel davranış kine merhem olur.
Ey iyi dost! Bunun dışında nice faydaları vardır; fakat uzamasından korkuyorum.
Sözün özü şudur: Topluma dost ol; heykeltıraş gibi taştan arkadaş yont.
Çünkü kervanın kalabalığı ve çokluğu, yol kesicilerin belini ve mızrağını kırar.

(Mevlânâ, Mesnevî-i Ma’nevî, nşr. Adnan Karaismailoğlu-
Derya Örs, I-III, Akçağ Yay., Ankara, 2007.)

Türkiye’de Mevlana, İslam dünyasında daha çok Mevlevi, Batı dünyasında ise Rumi yaygın adlarıyla tanınan Celaleddin Muhammed (1207-1273); bilgin, arif, şair ve âşık bir şahsiyettir. Mevlana on yaşlarında Anadolu’ya gelmiş, yedi yıl ikamet ettiği Karaman’dan yirmi iki yaşındayken babasıyla Konya’ya göç ederek hayatını burada geçirmiştir. Bulunduğu şehir ve bölgelere göre adıyla birlikte Belhi (Belhli), Rumi (Anadolulu) ve Konevi (Konyalı) sıfatları da kullanılmaktadır.
Dikkatleri manaya ve ruha yönlendirerek gönül dünyasını büyüten Mevlana, hayata farklı açılardan bakmış, daima diri ve canlı kalabilmenin yollarını göstermiştir:
Bizim gönlümüzde lalelik ve gül bahçesi vardır; orada yaşlılığa ve solgunluğa yer yoktur.
Sayfa başındaki dizelerinde ise Mevlana, işte bu ufuklu bakışın ve huzurlu duruşun bir örneğini ortaya koymaktadır.
Yol arkadaşlarını ziyareti gerekli say, kim olursa; ister yaya, ister atlı.
Çevremizdekilerle birlikte hayat yolunu adımlamaktayız. Mahallemizdekilerin, şehrimizdekilerin kimi olgundur, kimi bilgiden yoksun. Bazısı zengindir, bazısı yoksul. Selam ve tebessümle başlayarak herkese alaka göstermek, fırsatlar oluşturarak yol arkadaşlarını ziyaret etmek gerekir. Örnek Hz. Peygamber Efendimizdir. Bu beyitler de onun bir hasta sahabeyi ziyareti münasebetiyle Mesnevi’de söylenmiştir. İkinci beyitte çevre ve toplum oluşturma hedefi öne çıkmaktadır:
Düşmanın da olsa bu ihsan, yine iyidir; çünkü güzel davranışla nice düşman dost olmuştur.
“Düşmana güzel davranmak” düşüncesi klasik eserlerde yer alan özenli bir tercihtir. Bu tercihin Kur’an-ı Kerim kaynaklı olduğu hatırlanırsa, konu aydınlığa kavuşacaktır: “İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir tavırla önle. O zaman (görürsün ki) seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki yakın bir dost olur.” (Fussilet, 41/34.)
Mevlana’yı ziyaret edip görüştüğü anlaşılan Yunus Emre de (1241-1321) aynı bakışla agu/zehir sunan kişi için bal ve şeker duası yaparak kolaylık dilemektedir:
Bana agu sunan kişi şehd şeker olsun aşı
Gelsün kolay cümle işi eli irer olsun ana (Yunus Emre Divanı, Haz. Mustafa Tatçı, Ankara, 1990, Kültür Bakanlığı Yay., s. 30.)
Bu nedenle Mevlana, “düşmanın da olsa” ikazını yaparak dürüst olmayı ve iyilik yapmayı, ilahî öğretilerden yararlandığı anlaşılan bilgeler gibi tavsiye etmektedir. Şirazlı Hafız (öl. 1390) bu duruşu ikna edici bir şekilde dile getirmektedir:
İki dünyanın huzuru, şu iki sözcüğün açıklamasıdır: Dostlara dostluk; düşmanlara iyi davranmak. (Hâfiz-i Şîrâzî, Dîvân, nşr. M. Kazvînî-K. Ganî, Tahran, 1387 hş., s. 99.)
Bu davranış biçiminin nasıl etkili olacağını Hz. Mevlana’nın bir sonraki beyti açıklamaktadır:
Dost olmazsa kini azalır. Çünkü güzel davranış kine merhem olur.
Mesnevi’nin bu bahsinde sözün uzamasından korkan Mevlana, ilave faydaları sıralamadan sözün özüne yönelmekte, yani özlü bir söz oluşturmaktadır:
Sözün özü şudur: Topluma dost ol; heykeltıraş gibi taştan arkadaş yont.
Toplumla ve onu oluşturan fertlerle bir arada olmak lüzumludur. Bunun için gerekli olan çabaya bir örnek olarak, özel dokunuşlarla işlenmiş bir heykel için harcanan emeği ve zahmeti gözler önüne koymaktadır. Bu çabayı galiba XII. ve XIII. asırda doğmuş olan Anadolulu bireyler ciddiyetle hissetmekteydiler. Çünkü o asırlarda inşa edilen cami, medrese ve saraylardaki süslemeler ve taş işçiliği yakından biliniyordu. Bu emekler ve görüntüler hayal edilip düşünüldüğünde dost edinmek, arkadaş kazanmak sözcükleri ciddi bir faaliyet alanına işaret etmektedir. Olgun kişilerin arkadaş canlısı oldukları, dostları hoş tutup hatırladıkları anlatılır. Mesnevi’deki arkadaş avcısına seslenen şu beyitler de burada açıklayıcı olmaktadır:
Dost senin gözündür. Ey avcı! Onu çer çöpten temiz tut.
Sakın! Dil süpürgesiyle toz etme; göze çöpten armağan yapma.
Göz gibi korunan arkadaşlarla ve dostluklarla oluşan topluluklar, Hz. Peygamberin rahmet, bereket olarak tanıttığı erdemli toplumu meydana getirmektedir. Yazının başındaki dizelerin sonuncusu, arkadaşlar topluluğunun, iyilerin beraberliğinin nelere kadir olabileceğini remizli bir şekilde anlatmaktadır:
Çünkü kervanın kalabalığı ve çokluğu, yol kesicilerin belini ve mızrağını kırar.
Issız ve eşkıya dolu yolun güvencesi kervanın büyüklüğüdür. Pusuda bekleyen yol kesiciler, değerli yükleriyle hedefine doğru ilerlemekte olan büyük kervana çaresizlikle bakakalmaktadır. Bu beyit şu şekilde günümüze uyarlanabilir: Toplumdaki iyilerin çokluğu ve büyüklüğü, art niyetli ve kötü düşünceli olanların ümit ve beklentilerini yok eder.