Makale

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI 75 YAŞINDA

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
75
YAŞINDA

“Türkiye Cumhuriyetinde muamelât-ı nâsa dair olan ahkâmın teşri ve infazı Türkiye Büyük Millet Meclisi ile onun teşkil ettiği hükümete ait olup, din-i mübin-i İslam’ın bundan maada itika- dât ve ibadâta dair bütün ahkâm ve mesalihinin tedviri ve müessesat-ı diniyyenin idaresi için Cumhuriyet’in makarrında bir Diyanet İşleri Reisliği makamı tesis edilmiştir. ”

Yukarıya aldığımız paragraf, “Şer’iyye ve Evkaf ve Erkan-i Harbiye-i Umumiyye Vekaletlerinin İlgasına Dair” olan 429 sayılı Kanunun ilk maddesidir.
Şimdi düz bir mantıkla düşündüğümüzde, bu adla çıkartılan bir yasal düzenlemenin ilk maddesinin, önce sözü edilen vekaletlerin kaldırıldığının hükme bağlanması, sonra da yerine ikame edilen teşkilatın kurulduğunun ifade edilmesi gerektiği halde, böyle yapılmamıştır. Birinci maddede “Diyanet İşleri Reisliği” adında bir makamın kurulduğu, ikinci maddede ise Şer’iyye Vekaletinin kaldırıldığı ifade edilmiştir. Başka bir ifade ile, Şer’iye ve Evkaf Vekaleti’nin kaldırıldığı hükmüne yer verilmeden önce, onun üstlendiği hizmetleri -velev ki kısmen olsun- deruhte edecek bir mekanizmanın oluşturulması kararlaştırılmış ve böylece önemli bir hizmet alanında boşluğa fırsat verilmemiştir. İşte bu olgu, Türk idari geleneğindeki “devamlılık” ilkesinin çarpıcı bir örneğidir.
Bunu söylerken, tehevvür gösterip daha yazımızın başında, “Acaba bu feraseti günümüzde de gösterebiliyor muyuz? Örneğin, yerinin nasıl doldurulacağını düşünmeden ‘DIB’ kaldırılsın’ demenin mantıki bir izahı var mıdır?” diye burada sormayacağız. 1979’da iptal edilen Başkanlığın teşkilat yasasının, aradan yirmi yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ çıkartılmamış olmasından da söz etmeyeceğiz.
Bugün 75. yılını kutladığımız DİB’nın kuruluşuna ve özet olarak 75 yıl boyunca kaydettiği önemli gelişmelere yazımızın ilerleyen bölümlerinde tekrar döneceğiz. Diyanet İşleri Başkanlı- ğı’nın Türkiye’de İslam dini ile ilgili hizmetleri deruhte eden dini bir teşkilat olması nedeniyle, burada önce tarihi süreç içinde dini teşkilatların oluşum ve işleyiş biçimlerine kısaca temas etmek istiyoruz.
Tarihi Süreç İçinde Din Teşkilatları
Tarihi süreç içinde din hizmeti sunan teşkilatlar statü, kapsam ve etki alanı gibi yönlerden farklılıklar gösterse de bunları birbirinden tamamen bağımsız olarak düşünmek imkansızdır. Bilakis birbirlerinin tamamlayıcısı konumundadırlar. Yakın dönemden örnek verecek olursak, bir Diyanet İşleri L. anlığını Şer’iye ve Evkaf Vekaletinden, bir Şer Vekaletini de Şeyhülislamlıktan tamamen farklı mütalaa etmek mümkün değildir.
“Din teşkilâtı”, dini faaliyetlerin örgütlenmesini ifade etmek üzere kullanılan bir terimdir. Dini malumatın insanlara aktarılması, dini hizmetlerin topluma sunulması, ibadetlerin usulüne uygun bir şekilde yerine getirilmesine rehberlik edilmesi, ibadet yerlerinin belli bir düzen içinde idaresi için teşkilatlara ihtiyaç hasıl olmuştur. Başlangıçtan günümüze doğru gelindikçe bu ihtiyaç daha da artmış ve artan ihtiyaçlara paralel olarak gelişip büyümeleri gerekmiştir.
İslam’da ruhaniliğin olmayışı, ibadetlerde dinen resmi sıfatı haiz görevli bulundurma zorunluluğunun bulunmayışı dini hizmetler için belli bir disiplin ve organizasyonu gereksiz kılmaz. Hizmet alanlarının ve idari sistemlerin oldukça teferruat arzettiği çağlarda bilakis zaruret derecesinde gerekli olur.
Gündem konumuzu teşkil eden Diyanet İşleri Başkanlığı’na geçmeden önce, tarihi süreç içinde müslümanlann kurdukları din hizmetleri teşkilatlarına kısaca göz atmak, Diyanet’le gelinen noktayı daha iyi irdelememiz açısından faydalı olacaktır.
Asr-ı Saadet’ten Çağımıza
Hz. Peygamber döneminde, dini hizmetler için özel bir teşkilat oluşturulmamıştır. Resûlül- lah, müslümanlann diğer işleri yanında ibadetlerin yerine getirilmesinde de öncülük etmiştir. O, cemaatine imam olup namaz kıldırıyor, hutbeleri okuyordu. Ashabının dini-dünyevi sorularını cevaplandırıyor, onlara vaaz ve ders veriyordu. Bütün bu faaliyetlerinin merkezini de mescid teşkil ediyordu.
Uzmanlaşma ve işbölümünün çok genel olduğu Asr-ı Saadet ve onu takip eden Hülefa-i Râşi- din dönemlerinde özel bir dini bürokrasi oluşmuş değildir. Ancak yeni ihtiyaçlar ortaya çıktıkça bu ihtiyaçlara paralel olarak tedbirler almak zarureti doğmuştur. Mesela, Hz. Ömer zamanında, büyük bütün yerleşim merkezlerine öğretmen ve hocalar gönderilmiş, giden görevliler cami ve mescitlerde görev yapmışlardır. Ab- basiler döneminde cami hizmetlerinde maaşlı görevli istihdam edilmeye başlanmıştır. Camilere imamlar yanında hatiplerin de tayin edilmesiyle “imamlık” ve “hatiplik”in özel bir meslek haline getirildiği bu dönem için din hizmetlerinin teşkilatlanmasından söz edebiliriz.
Camilerin dışında eğitim kurumlarının, yani Medreselerin kurulup geliştiği Selçuklular döneminde camilerin ibadet yeri olarak kullanılması daha ağırlık kazanmıştır. Ayrıca Selçuklu idaresindeki topraklar mimari özelliği olan camilerle donatılmış, buna paralel olarak camilere görevli tayin etme daha bir önem kazanmıştır.
Şeyhülislamlık Kurumunun Ortaya Çıkışı
Osmanlı Devletinde din işleri, Şeyhülislamlık (Meşihat-i İslamiyye/Bab-ı Fetva) tarafından yürütüldü. Başında “ŞeyhülislaırTın bulunduğu bu kurum, ifta (fetva verme), kaza (yargı), tedris (eğitim- öğretim) alanlarında yetkili bulunuyordu.
Daha önceki İslam devletlerinden farklı olarak Osmanlı döneminde din hizmetlerinin tam anlamıyla kurumlaştığını görüyoruz. Devlet bürokrasisinde dini nitelikli hizmetler Şeyhülislama bağlı birimler eliyle yürütüldü. Bu dönemde “Şeyhülislam” sıfatı resmi bir nitelik olarak İstanbul Kadısına resmi bir ünvan olarak verildi.
XIV. yüzyılın sonuna doğru Payitaht (başkent) Kadısı’nın üstüne “Kadıaskerlik” yerleştirilerek Osmanlı dini bürokrasisinde yeni bir yapılanmaya gidildi. XV. asrın ortalarına doğru ise “Şeyhülislamlık” kurumu oluşturularak yüzyıllar sürecek yeni bir form kazandırıldı.
“Bünyesinde eğitim ve öğretim veren medreseleri, fetva vermekle görevli müftüleri ve yargı ile görevli kadıları toplamış bulunan Şeyhülislamlık kurumunun başındaki Şeyhülislam, bir yandan üst düzeyde bir kamu bürokratı olarak emrindeki kurumu yönetiyor, diğer yandan seçkin bir din uzmanı olarak kendisine intikal eden sorunlara dinin görüşünü yansıtan fetvalar veriyordu...” (Davut Dursun, “Şeyhülislamlık’tan Diyanet İşleri Başkanlığı’na”, İzlenim Dergisi, Sayı: 21 (Mayıs 1995), s. 21)
Şeyhülislamlığa bağlı olarak dini nitelikli hizmetleri yürüten birimlerden İlmiye Teşkilatının görevleri üç maddede toplanabilir: Dini ve hukuki danışmanlık, eğitim ve öğretim, yargılama ve vakıfların yönetimi. Şeyhülislamlık bünyesinde ifta görevini yerine getiren Müftülük, eğitim-öğretim (tedris) görevini yerine getiren Medreseler, kaza (yargılama) görevini yerine getiren Kadılık teşkilatları yer almaktaydı. Sözü edilen görevleri yerine getiren birimlerin hiyerarşik yapısı; Şeyhülislam, Kazasker, İstanbul Kadısı, Vilayet Kadıları, Müftüler ve Müderrisler, Sancak Kadıları, Naipler, cami ve mescitlerdeki görevliler., şeklinde sıralanmaktadır.
19. yüzyıl başlarında ve Tanzimat döneminden itibaren bu kurumun görev ve yetki alanı giderek daraldı. Cumhuriyet’e gelmeden önce, Şeyhülislamlığın görev alanı ifta, medreselerdeki eğitim ve Şer’i mahkemelerin idaresiyle sınırlı kaldı.

TBMM Hükümetleri Dönemi
Şer’iye ve Evkaf Vekâleti
Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışından kısa bir müddet sonra, 3 Mayıs 1920’de oluşturulan “İcra Vekilleri Heyeti”nin on bir vekaletinden biri ve sıralama itibariyle birincisi Umur-i Şer’iyye ve Evkaf Vekaleti (bu yazıda kısaca “Şer’iye Vekaleti” diyeceğiz)’dir. Osmanlı dönemindeki Şeyhülislamlıkla Cumhuriyet dönemindeki Diyanet İşleri Başkanlığı arasında bir köprü mesabesinde olan bu vekalet, TBMM hükümetlerinin hepsinde ve ilk Cumhuriyet hükümetinde de 3 Mart 1924’e kadar yer almış ve kısa ömrü içerisinde takdirle hatırlanacak önemli hizmetlerde bulunmuştur.
Görüldüğü gibi. Meclis Başkanlığını Mustafa Kemal Paşa’nın yaptığı TBMM hükümetleri döneminde, dini teşkilat yapısında fazla bir değişiklik yapılmadı. Şeyhülislamlığın deruhte ettiği hizmetler bu kez bir bakanlık, yani Şer’iye Vekaleti marifetiyle yerine getirildi. Şeyhülislamlığın son dönemlerindeki görev ve yetkilerine benzer olarak asli görevleri “ifta”, “kaza”, “tedrisat”, dini yayın ve vakıfların idaresi olarak belirlenmiş, teşkilatı da buna göre oluşturulmuştur. Özellikle 1922 yılında sözü edilen alanlarda çağdaş Türk insanının ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılamak, hatta bu konularda Müslüman toplumlara örnek teşkil edebilmek için kısa ve uzun vadeli projeler geliştirildi. İlk Türkiye Büyük Millet Meclisinin kıymetli katkıları ve tam desteğiyle çok samimi bir gayret içerisine girildi. Bu bağlamda, zamanın şartları da göz önünde tutularak ortaya çıkan dini sorunlara cevap bulmak üzere Vekalet bünyesinde bir “Fetva Heyeti” oluşturulduğu gibi, İslami bilgileri en doğru şekilde ortaya koyarak, çağın çözüm gerektiren problemlerine İslam’ın görüşünü yansıtmak, hal çarelerini araştırıp sonuçlarını yayımlamak gibi önemli hizmetleri gerçekleştirmek üzere yine vekalet bünyesinde bir “Tetkikat ve Telifat-ı İslamiye Heyeti” kuruldu. Benzer teşebbüsün Osmanlı idaresinin son yıllarında Şeyhülislamlık bünyesinde “Darü’l-Hikmeti’l-İslamiye” adıyla oluşturulduğunu hatırlarsak bu yönden de bir benzerliğin olduğunu açıkça müşahede ederiz. Öte yandan, “Tedrisat Umum Müdürlüğü” birimiyle de, başta ülkemizin çok ihtiyaç duyduğu nitelikli ve münevver din görevlisi yetiştirilmesi amaçlandı. Şer’iye Vekaleti öncülüğüyle medreselerde eğitim düzeyini yükseltmek üzere ve yine ilk Meclis’in özverili gayretleriyle yasal düzenlemeler yapıldı; hem de İstiklal Mücadelesinin çok şiddetli bir şekilde devam ettiği günlerde...
Ağırlıklı olarak din hizmetlerinin organizesini üstlenmiş bir bakanlık olarak Şer’iye ve Evkaf Vekaleti şöyle örgütlenmiştir:
Merkez İdaresi: Vekil, Fetva Emini, Müsteşar, Fetva Emaneti Azalan ve Müsevvitleri, Tetkikat ve Telifat-ı İslamiye Heyeti Reis ve Azalan, Tedrisat-ı Umumiye Müdürü ve bağlı görevliler; Vilayetler İdarisi: Müftü ve Müsevvitler.
Şer’iye Vekaleti’nden Diyanet
İşleri Reisliği’ne
Din, Müslüman toplumlarda bütün fertlerin ortak değeridir. Her fert kendi istidadınca dinin gereklerini yaşar ve yaşadığı oranda da birçok meziyet elde eder.
İslam’da ruhban sınıfı olmadığından, Müslüman toplumlarda, Hristiyanlıkta olduğu gibi devletten bağımsız, hiyarerşik bir düzen içinde resmi bir dini yapılanma söz konusu olmamıştır. Dini hizmetler devlet idaresinin gözetim ve kontrolü altında yürütülmüş ve bu uygulama ve gelenek Cumhuriyet döneminde de sürdürülmüştür.
Dini teşkilatın siyaset arenasında yer almasını doğru bulmayan Cumhuriyetin banileri, Er- kan-ı Harbiye Vekaletiyle birlikte Şer’iye Vekaletini de kabine dışı bırakmayı yeğlediler.
429 sayılı kanunun gerekçesinde de vurgulandığı üzere, dinin siyaset cereyanlan içinde kalması sakıncalı görülmüştür. Temel ilke olarak “Siyasetle dini karıştırmamak” amacının ön planda tutulduğunu görüyoruz. Bu durum, örneğin, 23 Şubat 1924’de görüşülmesine başlanan ilk Cumhuriyet Hükümeti bütçesi müzakereleri sırasında İzmir Mebusu Şükrü Bey tarafından şöyle dile getirilmişti: “...Şer’iye Vekaleti’nin mevkii bence çok muhteremdir (...). Onu vekaletten ayırmak, onu siyaset oyuncağı olmaktan kurtarmak herhalde bu milletin mukadderatına hakim olan bu Meclis’in vazifesidir (...). Nasıl isterseniz ki, böyle bir müessese, Maliye Vekaleti’nin filan hatasından dolayı yuvarlanan kabine ile beraber o da yuvarlansın (...); araya araya bulup o makama is ’ad ettiğiniz bir adam o kabine ile beraber düşsün?” (TBMM Zabıt Ceridesi, 2.Devre, c. 6, s. 478479)
Mustafa Kemal Paşa da, Cumhurreisi sıfatıyla, 1 Mart 1924’de TBMM’nin yeni çalışma yılını açarken yaptığı konuşmada, “Diyanet-i İsla- miye”yi, “siyasetten ve siyasetin bütün uzviya- tından” kurtarmanın bir zaruret olduğunu söyledi. Tırnak içine aldığım ifadeler bizzat ona aittir ve kanatimizce günümüze de ışık tutması gereken tesbitlerdir.
Diyanet İşleri Reisliği Kuruluyor
Şer’iyye Vekaletini kaldırıp onun görevlerinden bir kısmını deruhte etmek üzere “Diyanet İşleri Reisliği”ni kuran 429 sayılı Kanun (Şer’iyye ve Evkaf ve Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Vekaletlerinin İlgasına Dair Olan Kanun) 3 Mart 1924’de kabul edildi.
Siirt Mebusu Halil Hulki Efendi ve 50 arkadaşının imzasını taşıyan kanunun gerekçesinde şunlar yazılmıştır:
Kanunun Gerekçesi
“Din ve ordunun siyaset cerayanlarıyla alakadar olması bir çok mehâziri dâidir. Bu hakikat bütün medeni milletler ve hükümetler tarafından bir düstur-i esasi olarak kabul edilmiştir. Bu nokta-i nazardan yeni bir hayat varlığı temin etmek vazifesini deruhte eden Türkiye Cumhuriyeti, teşkilat-ı siyasiye- sinde zaten muhdes olan Şer’iyye ve Evkaf Vekaleti ile Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Vekaletinin mevcut olması muvafık olamaz. Şer’iyye ve Evkaf Vekaletinin ilgasına nazaran da bütün evkafın millete intikal etmesi ve ona göre de idare edilmesi tabii bir neticedir...” (TBMM Zabıt Ceridesi, 2. Devre, c.7 s. 23)
Söz konusu kanunun tamamı 14 madde olup ilk yedi maddesi Diyanet İşleri Reisliği’nin kuruluşu ve Şer’iyye Vekaletinin kaldırılışına ilişkindir. Bu maddelerin TBMM’nde müzakeresi sırasında sadece maddelerde geçen “Unıur-i Diya- niyye Riyaseti” ibaresi üzerinde kısaca durulmuş ve bu ad “Diyanet İşleri Reisliği” şeklinde değiştirilmiştir. Maddelerin tümü teklif edildikleri haliyle kabul edilmiş ve Diyanet İşleri Reisliği kurulmuştur.
Kanun, İslam dininin inanç ve ibadetleriyle ilgili işlerini yürütmek ve dini kuramların idaresine bakmak üzere, Türkiye Cumhuriyetinin başkentinde bir Diyanet İşleri makamının kurulduğu; Şer’iye Vekaletinin kaldırıldığı; Diyanet İşleri Reisi’nin, Başbakanın teklifi ile Cumhurbaşkanı tarafından atanacağı; bu kurumun bütçesinin Başbakanlık bütçesine bağlı olduğu; ülke genelinde bütün cami, mescit ve diğer dini müessese- lerin idaresinin Diyanet İşleri Reisliğine verildiği, din görevlilerinin ve müftülerin merciinin Diyanet İşleri Reisliği olduğu ve nihayet vakıfların idaresine bakmak üzere Başbakanlığa bağlı yeni bir birimin oluşturulduğu hükümlerini getirmişti. İlk Diyanet İşleri Başkanlığı’na, 1 Nisan 1924’te, Millî Mücadelede büyük hizmetleri bulunan Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi tayin edildi.
Dünden Bugüne Diyanet İşleri Başkanlığı’nda Önemli Gelişmeler
Cumhuriyet dönemi Türkiye’sinin en eski ve en önemli kuramlarından biri olan Diyanet İşleri Başkanlığı, 75 yıllık tarihi boyunca şüphesiz birçok değişim ve gelişim kaydetmiştir. Birçok önemli hizmetlerde bulunmuştur. Bir dergi gündemi çerçevesinde bunların hepsine genişçe yer vermenin imkansızlığı ortadadır. Dolayısıyla biz burada, başta teşkilat yapısındaki gelişmeleri olmak üzere, belli bir önemi haiz gelişmelerini, kronolojik bir sıra takip ederek özetlemek istiyoruz.
Kuruluşundan sonra Teşkilatın ilk yıllarında gerçekleşen en önemli gelişme. Reisliğin 1925 yılına ait bütçenin TBMM’nde müzakeresi sırasında verilen bir önerge ile Diyanet İşleri Reisliğince bir Kur’an tefsiri ve hadis tercümeleri yaptırılması için karar alınması ve bunun sağlanması için de özel ödenek ayrılmasıdır. Bu doğrultuda yapılan çalışma ve sarfedilen çabalar sonucunda Diyanet İşleri Reisliği, “Hak Dini Kur’an Dili” ve “Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi” adlı eserlerin hazırlatılmasını ve basımını gerçekleştirdi. 1925’de Diyanet’çe Türkçe bir hutbe mecmuası yazım hazırlığına başlandı ve 1927 yılında basımı sağlandı.
Cami görevlileriyle ilgili ilk tüzük olan “Cami Hademeleri Nizamnamesi” 12 Ağustos 1928’de yürürlüğe girdi. Bu tüzük birçok değişikliğe uğrayarak 1935 yılına kadar yürürlükte kaldı. 1935’de Vakıflar Genel Müdürlüğü “Cami Hademesi Nizamnamesi” adıyla yeni bir tüzük hazırladı, zamanla birçok işlemlere uğrayarak 1952 yılında “Hayrat Hadamesi Tüzüğü’nün çıkartmışına kadar yürürlükte kaldı. Son tüzük 1965 yılına kadar uygulandı.
8 Haziran 1931 ’de kabul edilen 1827 sayılı Evkaf Umum Müdürlüğünün 1931 yılı bütçe kanununun 6 ve 8. maddeleri ile camilerin ve cami görevlilerinin idaresi Diyanet’ten alınarak Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne verildi. 1950 yılına kadar süren bu uygulama ikiliğe ve yetki karmaşa- lığına neden oldu. Din hizmetlerinin ifasında birçok zorluklar çekildi.
3 Mart 1924 tarih ve 429 sayılı kanunla kurulan Diyanet İşleri Reisliği’nin ilk teşkilat kanunu, kuruluşundan on bir yıl sonra 14 Haziran 1935’de çıkartıldı (Diyanet İşleri Reisliği Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanun, Kanun sayısı: 2800). Bu kanunla Reislik, merkezde bir reisin idaresi altında, Müşavere Heyeti, Zat İşleri Müdürlüğü, Yazı İşleri Müdürlüğü ve Mushafları Tetkik Heyeti’nden; taşrada ise, Müftü, Müftü Müsevvidi, Vaiz ve Dersiamlardan oluşmaktaydı. Bu kanun, za manla yapılan değişiklik ve ilavelerle 1965 yılma kadar yürürlükte kaldı. Bu değişiklik ve ilavelerden en önemlisi 23 Mart 1950 tarih ve 5634 sayılı ek kanundur. Bu kanunla teşkilatın adı “Diyanet İşleri Başkanlığı” şeklinde sadeleştirildi. Camilerin ve cami görevlilerinin idaresi Vakıflardan Diyanet’e iade edildi. Kurumun merkez ve taş ra teşkilatı yeniden oluşturularak teşkilatı genişletildi; personel sayısı artırıldı. Bu çerçevede Hayrat Hademesi İşleri Müdürlüğü ve Yayın Müdürlüğü kuruldu.
2800 sayılı kanuna dayanılarak teşkilatla ilgili ilk tüzük (Diyanet İşleri Reisliği Teşkilatının Vazifelerini Gösterir Nizamname) de 11 Kasım 1937’de kabul edildi; 1965’e kadar da yürürlükte kaldı.
15 Kasım 1935’de çıkartılan bir kanunla, cami ve mescitlerin ihtiyaca göre tasnifi cihetine gidilmesi kararlaştırıldı. Tasnif dışı kalan cami ve mescitlerden satılanlar ve başka amaçlarla kullanılanlar oldu.
1939’da ilk kez ihdas edilen “Reis Muavinliği” kadrosuna, Müşavere Hey’eti üyesi A. Ham- di Akseki tayin edildi. 5 Mart 1941’de ilk Diyanet İşleri Reisi Rifat Börekçi vefat etti. Yerine bir süre sonra Profesör Şerafeddin Yaltkaya atandı.
2 Temmuz 1951’de 5806 sayılı Dini Yayınlar Döner Sermayesi Hakkında Kanun kabul edildi.
Bu adla konan ödeneklerle dini yayın faaliyetlerine yeni bir boyut kazandırıldı. 1966’da da bu kanuna ilişkin bir yönetmelik çıkartıldı.
Nisan 1956’da Başkanlığın ilk süreli yayını Reislik Mecmuası” yayınlandı ve bu adla tek sayı çıkabildi. Daha sonra “Diyanet Dergisi” adıyla 1960 ve 1961 yılında yıllık olarak yayınlandı. Aylık periyotlar halinde yayma ise 1962’de başlandı. Başkanlık, Kasım 1968’den itibaren Diyanet Gazetesi’ni, Temmuz 1979’da da Diyanet Çocuk Dergisini yayın hayatına soktu. Diyanet Gazetesinde şekil ve muhteva değişikliğine gidilerek Ocak 1991’den itibaren “Diyanet Aylık Dergi” logosuyla yayınını günümüze kadar sürdürdü.
1961 Anayasası ’nın 154. maddesiyle Diyanet İşleri Başkanlığı, genel idare içerisinde Anayasal bir statüye kavuşturuldu.
Başkanlığın son ve en detaylı teşkilat kanunu olan 633 sayılı “Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun”, 22 Haziran 1965’te kabul edildi. Bu kanunla teşkilat yeniden oluşturuldu, birçok yenilikler yapıldı. Başkanlığın kuruluş amacı “İslam dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek” şeklinde belirlendi. Özellikle “toplumu din konusunda aydınlatmak” işlevi, Başkanlık için son derece mühim bir görev alanı oluşturuyordu. Bu kanunla getirilen yeniliklerden bir kısmını şöyle özetleyebiliriz: Başkanlıkla ilgili mevzuat tek metinde toplandı. İlk defa bir “Din Şûrası”ndan söz edildi. Yine ilk kez Diyanet İşleri Başkanlığında görev alacaklarda aranan nitelikler, eğitim şartlan belirlenerek atama usulleri gerçekçi bir zemine oturtuldu. Teftiş Kurulu, Hukuk Müşavirliği, Dini Hizmetler ve Din Görevlilerini Olgunlaştırma Dairesi, Personel Dairesi ve bunlara bağlı yeni birimler oluşturuldu. Bucak ve köylere ihtiyaç karşılanıncaya kadar her yıl için 2 bin imam-hatip kadrosu verilmesi hükmü getirildi. Bu uygulama ile 1971 yılı sonuna kadar 14 bin imam-hatip kadrosu alınarak bucak ve köylere tahsis edildi. Merkez ve Taşra teşkilatı için toplam 19.693 kadro tahsis edildi. Bütçe kanununa ekli cetvellerde yer alan 12.283 kadro ile birlikte Başkanlığın kadro sayısı 31.976’ya ulaştı.
633 sayılı kanun din hizmeti alanında “Vekil İmam-Hatipler” kadrosunu da gündeme getirdi ve bu uygulama 1970 yılma kadar sürdü. 1977 yılında ilkokul mezunu 14 bin imam asalete geçirildi.
Yürürlüğe girdiği 1965 yılından 1976 yılına kadar geçen süre içinde 633 sayılı kanuna dayanılarak çok sayıda tüzük ve yönetmelik hazırlandı. 1971’de Araştırma Plan ve Bütçe Başmüşavirliği ile Dış Hizmetler Müdürlüğü, 1976’da Hac İşleri Müdürlüğü, 1978’de Araştırma ve Planlama Dairesi kuruldu. 1978’de Dini Hizmetler ve Din Görevlilerini Olgunlaştırma Dairesi ikiye ayrılarak, Din Hizmetleri Dairesi ve Olgunlaştırma Dairesi Kuruldu. 28 Şubat 1978’de, Başkanlığa on adet Yurtdışı Din Hizmetleri Müşavirliği kadrosu veren Diyanet İşleri Başkanlığı kadro kararnamesi yürürlüğe girdi; böylece Başkanlığın yurtdışı teşkilatı da oluştu.
Başkanlığın ilk eğitim merkezi 1973’de Bolu’da açıldı.
1978’de Başkanlık deneme mahiyetinde bir hac seferi düzenledi. 1979 yılından itibaren de hac yolculuğu düzenleme yetkisi Bakanlar Kurulu Kararı ile Diyanet İşleri Başkanlığı’na verildi.
1989’dan itibaren A Grubu seyahat acentelerine de belli oranda bu yetki tanındı.
“633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna 4 Geçici Madde Eklenmesine Dair 1982 sayılı Kanun” 26 Nisan 1976’da TBMM’nde kabul edildi. Ancak zamanın Cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesinde açtığı dava sonucu, bu mahkemenin 18 Aralık 1979’da aldığı kararla iptal edildi. İptal karan 11 Mayıs 1980 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı ve bir yıl sonra 11 Mayıs 1981’den itibaren yürürlüğe girdi. Bu tarihten sonra günümüze kadar (yaklaşık 20 yıl) da yeni bir teşkilat kanunu çıkartılamadı.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın girişimiyle 2730 Kasım 1978 tarihleri arasında İslam ülkeleri arası bir “Rü’yet-i Hilâl” konferansı düzenlendi. Dini gün ve gecelerin aynı tarihlerde idrak edilmesi için ortak kararlar alındı.
1982 Anayasasında Diyanet İşleri Başkanlığı yine genel idare içerisinde yer aldı. Özel Kanunu’nda gösterilen görevleri “laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek” yerine getireceği belirtildi (Md. 136).
Bakanlar Kurulunun 18 Temmuz 1984 tarihli kararıyla 190 sayılı KHK’nin eki olarak yayınlanan DİB Kadro Cetveli ile Başkanlığının teşkilat yapısı reorganize edildi. Başkanlığın günümüzdeki organik ve fonksiyonel yapısı söz konusu kadro cetveli ile 3046 sayılı “Bakanlıkların Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun”a göre düzenlenmiştir.
1986 yılında Başkanlık 1-7 Ekim tarihleri arasını “Camiler Haftası” olarak ilan etti ve o yıldan günümüze kadar sürekli kutladı.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ilgili kurumlar nezdinde yaptığı girişimler sonucu, bazı ilahiyat fakültelerine bağlı olarak 1989-90 öğretim yılından itibaren iki yıllık ön lisans düzeyinde İlahiyat Meslek Yüksek Okulları eğitime başladı. Bu okullarla, İmam-Hatip Lisesi mezunu Başkanlık personelinin eğitim düzeylerinin yükseltilmesi amaçlandı.
Başkanlık, tarihinde ilk Din Şurası’nı 1-5 Kasım 1993 tarihleri arasında gerçekleştirdi. İkincisini de 23-27 Kasım 1998 tarihleri arasında yaptı.
1990’lı yıllardan itibaren Başkanlık yeni kurulan Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine yönelik hizmet ve faaliyetlerine başladı. Bu kapsamda- “Avrasya İslam Şurası” adı altında düzenlenen toplantıların ilki 23-25 Ekim 1995’de, İkincisi 21-24 Ekim 1996’da, üçüncüsü de 25-29 Mayıs 1998’de gerçekleştirildi. Bu ülkelere din görevlisi gönderildiği gibi Başkanlığın öncülüğünde cami yaptırma ve onarma çalışmaları oldu. Bu cümleden olarak Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’ta yaptırılan Eıtuğrul Gazi Camii, 12 Kasım 1998’de törenle ibadete açıldı.
Ülke Genelinde Din Hizmeti
Kısaca belirtmek gerekirse Diyanet İşleri Başkanlığı, Cumhuriyetle oluşturulmuş ve Cumhuriyet dönemi Türkiye’sinin din teşkilatıdır. 1924’de küçük bir teşkilat olan ve 1950’li yıllara kadar bu özelliğini koruyan Diyanet İşleri Başkanlığı, zamanla kadro ve bütçe imkanları büyüyerek günümüzde en geniş devlet kurumlan arasında yerini almıştır. 90 binlere ulaşan personel sayısıyla en ücra köşesine kadar ülkemizin her tarafında, ayrıca Türk cumhuriyetleri ve vatandaşlarımızın yoğun olduğu ülkelerde din hizmeti, irşad hizmeti sunmaktadır. Kamuoyunda da son yıllarda kendinden çokça söz ettirmiştir.
Daha Etkin Bir Kurum
Türkiye, halkının hemen tamamı denilebilecek bir çoğunluğu Müslüman olan bir ülkedir. Nitekim uluslararası ilişkilerde Fransa nasıl bir Hristiyan ülke olarak kabul ediliyorsa Türkiye de Müslüman bir ülke olarak telakki edilmektedir. Binaenaleyh, devletimizin, müslüman halkımızın dini ihtiyaçlarını karşılaması, bu amaçla kurulmuş Diyanet İşleri Başkanlığı’na imkanlar sağlaması tabii kabul edilmelidir. Son tahlilde devlet; en temel insan haklarından olan din ve vicdan hürriyetinin yerleşmesini sağlamayı, bu hürriyetin gereği olarak, toplumun manevi ihtiyaçlarını sağlıklı bir şekilde karşılayabilmek için gerekli hizmetleri sunmayı kendi görevleri arasında görmektedir.
Şu bir gerçek ki, çağımızda oldukça çoğalmış ve incelenmiş ilişkiler ağı içinde DİB’nın teşkilat olarak detaylandırılması ve güçlendirilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. 1920’lerin, 1950’lerin, 1960’ların yasal düzenlemeleriyle, hizmet alanı ülke sınırlarını çoktan aşmış bir kurumun istenen düzeyde hizmet sunması oldukça zordur. Başkanlığın çağın şanlarına göre halka din hizmeti sunabilmesi için Diyanet İşleri Başkanlığı daha da etkin bir kurum haline getirilmelidir.

1982 Anayasasının 136. Maddesi
“Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir.”
Kuruluş Yılında Diyanet İşleri Reisliği’nin Teşkilat Şeması (Birimleri ve Personel Sayısı)
İdare-i Merkeziye
-Reis
-Hey’et-i Müşavere
-Aza (8)
-Mümeyyiz (1)
-Katip (1)
Memurin Müdüriyeti
-Müdür (1)
-Mümeyyiz (2)
-Menşur Katibi ve Mütercim (1)
-Katip (5)
Muamelat Katibi (1)
-Sicillat-ı Şer’iyye Mahzen Memuru (1)
-Evkaf Sicillat Muhafızı ve Muamele Memuru (1)
-Merkez Levazım Memuru ve Mutemet (1)
-Müneccimbaşı (1)
Tahrirat ve Evrak Müdüriyeti
-Müdür (1)
-Başkatip (1)
-Katip (4)
-Evrak Memuru (2)
-Evrak Takip Memuru (1)
Tetkik-i Mesahif Heyeti
-Reis (1)
-Aza (2)
-Başkatip (1)
Müessesat-ı Diniye ve Teberrükat Müdüriyeti
-Müdür (1)
-Muamelat ve Kuyut Mümeyyizi (1)
-Teberrükat Mümeyyizi (1)
-Katip (6)
-Müfettiş (5)
Levazım Müdüriyeti
-Müdür (1)
-Ambar Memuru (1)
-Ambar Katibi (4)
-Ambar Kantar Görevlisi (1)
Müstahdemin-i Müteferrika
-Telefon Memuru (1)
-Hademe (7)
(Toplam Merkez Teşkilatı Personeli: 67)
İdare-i Vilayat
-Müftü (396)
-Müftü Miisevvidi (54)
-Vaiz .(477)
-Müftülükler Müstahdemini (26)
(Taşra Teşkilatı Toplamı: 953)
(Hükümetçe teklif olunan 1924 Yılı Diyanet İşleri Reisliği bütçesi fasıllarına dayanarak tarafımızdan şemalaştırılmıştır.)

“Diyanet” Ne Demek?
Diyanet İşleri Reisliği’nin kuruluşunu öngören 429 sayılı Kanun’un TBMM’nde görüşülmesi sırasında çok geniş çaplı bir müzakere olmamıştı. Sadece kurulacak yeni teşkilatın adının -ki kanun teklifinde “Umur-i Diyaniyye Riyaseti” olarak yazılmıştı- ne olması hususunda küçük bir tartışma oldu. Bu kapsamda Çanakkale Mebusu Samih Rifat Bey, “Diyanet” terimi üzerinde şu görüşleri serdetti:
Malumdur ki, ‘din’ ile ’diyanet’ arasında fıkhi bir fark vardır. Din; kazaî, iftaî muamelatı-ı nasa dair olan her şeyi camidir. Halbuki kazaya dahil olmayan ahkamı, iftayı, ibadatı, itikada- tı kendi mana ve mefhumu altında cemeden bir tabir-i fıkhi vardır ki o, ‘Diyanet’tir. Efendim! Bütün kütüb-i fıkhiyye ve İslamiyede ’kazaen’ ve ‘diyaneten’ tabiri müstameldir. İmaret ve hükümet manasını cemeden bu kelimede iktisadiyat, içtimaiyat, inzibat, tedrisat cümlesi dahildir. Bunların her biri hükümetin miinkasim olduğu şuabata taksim edilmiştir. Meydanda kalan yalnız ibadat, itikadat, iftaya ait olan ahkamdır ki Umur-i Diyaniyye Riyasetine aittir ve ‘Diyanet’ kelimesi tamamiyle bu manaya mevzudur. Bunun sığa-i nisbetle ifade olunup olunmaması caiz olup olmadığına gelince: İsm-i masdarlar sığa-i nisbet haline gelebilirler. ‘Düveli’ ve ‘hikemi’ gibi kelimeler göstermektedir ki ‘devlet’ ve ‘hikmet’ kelimeleri nisbet haline intikal edebilir. Binaenaleyh, Meclis-i Aliniz, ‘Diyanet İşleri’ kelimesini kabul edebilir veyahut ’Umur-i Diyaniyye’ tabirini kabul eder, o başkadır. Yalnız, ‘Diyanet’ kelimesi kasdettiğimiz manayı bütün şu- mulüyle ifade ettiğinden bunun ibkasını rica ederim.” (TBMM Zabıt Ceridesi 2. Devre, c.7, s. 24-25)

Diyanet İşleri Reisliği’nin Kuruluş Kanunu
Madde 1- Türkiye Cumhuriyetinde muamelât-ı nâsa dair olan ahkâmın teşri ve infazı Türkiye Büyük Millet Meclisi ile onun teşkil etiği hükümete ait olup, din-i mübin-i İslam’ın bundan maada itikadât ve ibadâta dair bütün ahkam ve mesalihinin tedviri ve müessesat-ı diniyyenin idaresi için Cumhuriyet’in makarrmda bir Diyanet İşleri Reisliği makamı tesis edilmiştir.
Madde 2 -Şer’iyye ve Evkaf Vekaleti mülgadır.
Madde 3- Diyanet İşleri Reisi, Başvekilin inhası üzerine Reisicumhur tarafından nasbolunur. Madde 4- Diyanet İşleri Reisliği Başvekâlete merbuttur. Diyanet İşleri Reisliğinin bütçesi, Başvekalet bütçesine mülhaktır. Diyanet İşleri Reisliği teşkilatı hakkında bir nizamname tanzim edilecektir.
Madde 5- Türkiye Cumhuriyeti memaliki dahilinde bilcümle cevami ve mesacid-i şerifenin ve te- kâyâ ve zevâyânın idaresine; imam, hatip, vaiz, şeyh, müezzin ve kayyımların vesair müstahdeminin tayin ve azillerine Diyanet İşleri Reisi memurdur.
Madde 6- Müftülerin mercii Diyanet İşleri Reisliğidir.
Madde 7- Evkaf umuru milletin hakiki menafıine muvafık bir şekilde halledilmek üzere bir Mü- düriyet-i Umumiye halinde Başvekalete tevdi edilmiştir. (TBMM Zabıt Ceridesi, 2. Devri, c. 7 s. 23-24; Düstur, 2. Tertip, İstanbul 1931, c. 5, s. 665)