Makale

TBMM'DE İLK KOMİSYON

TBMM’DE İLK KOMİSYON

Doç. Dr. Ali SARIKOYUNCU

Milletlerin hayatında yeni ufuklar açan, yön veren, büyük ve köklü değişiklikler getiren çok önemli tarihî günler vardır. Hiç şüphesiz Türk Milleti için, var oldukça neşe ve sevinçle kutlanması, aynı zamanda daima korunması, canlı tutulması gereken günlerden biri de 23 Nisandır. Çünkü bugün, Türk Milletinin köklü tarihinde yeni dönemin başlangıcı olan millî egemenliğin en güçlü ve tek teminatı olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, Anadolu’nun bağrında doğduğu, açıldığı gündür. Kısaca bu gün, Türk Milletinin bağımsızlığını, hürriyetini, egemenliğini ve vatanının kurtuluşunu bayraklaştıran tarihî bir andır.
Bu öneminden dolayıdır ki, TBMM, Mustafa Kemal Paşa’nın kolordulara, vilayetlere, bağımsız livalara, müdafaa-i hukuk merkez heyetlerine, belediye başkanlarına gönderdiği 21 Nisan 1920 tarihli telgrafında belirtildiği şekilde, 23 Nisan 1920 günü Hacı Bayram Camii’nde kılınan Cuma Namazından sonra, okunan Kur’an-ı Kerim ve dualarla coşkulu bir törenle açılmıştır.
Milletimizin bu mutlu gününde, ülkenin işgal edilmemiş köşeleri ayrı görüşlerin kavga sahnesi halinde idi. Fetvalar ve Bab-ı Âli’nin beyannameleri ile aldatılan halk, yer yer vatan kurtarıcılarının önüne dikilmişti. Anadolu’nun muhtelif yerlerinde ayaklanmalar başgöstermişti. Bu tehlikeli isyan hareketleri Ankara’nın yakınlanna kadar sirayet etmişti.
Mustafa Kemal Paşa bu durumu, Nutku’nda şöyle anlatmaktadır:
"Bandırma, Gönen, Susurluk, Kirmastı, Karacabey, Bigat dolaylarında; İzmit, Adapazarı, Düzce, Hendek, Bolu, Gerede, Nallıhan, Beypazarı dolaylarında; Bozkır’da; Konya, Ilgın, Kadınhanı, Karaman, Çivril, Seydişehir, Beyşehir, Koşhisar dolaylarında; Yozgat, Yenihan, Bo-ğazlıyan, Zile, Erbaa, Çorum dolaylarında; İmranlı, Refahiye, Zara, Hafik ve Viranşehir dolaylarında alevlenen karışıklık ateşleri, bütün memleketi yakıyor, hainlik, cehalet, kin ve bağnazlık dumanlan bütün vatan göklerini yoğun karanlık içinde bırakıyordu. İsyan dalgaları, Ankara’da karargahımızın duvarlarına kadar çarptı. Karargahımızla şehir arasındaki telefon ve telgraf hatlarını kesmeye kadar varan kudurmuşçasına kasıtlar karşısında kaldık. Batı Anadolu’nun İzmir’den sonra, yeniden önemli bölgeleri de, Yunan ordusunun taarruzlarıyla çiğnenmeye başlandi" (1)
Türk Milli Mücadelesi için zor günler yaşanıyordu. İç ve dış ihanet, elele vererek Anadolu’da bir kardeş kavgası çıkartmak suretiyle Türk’ü Türk’e kırdırtmak istiyordu. İşte buna fırsat vermemek için Millî Mücadelemizde sanıldığından büyük hizmeti olan İrşâd (aydınlatma, uyarma) Heyetleri konusu, daha TBMM’nin açılışının 3. gününde gündeme geldi. (2)
Ayaklanma halinde olan Bey-pazarı’ndan gönderilen telgraf TBMM’nin 25 Nisan 1920 tarihinde yaptığı 3. toplantısında okundu. Bu telgrafı kazanın 52 (Elliiki) ulemâ ve eşrafı adına Müftü Mevlüd Efendi ile Belediye Reisi Hakkı Bey göndermişti. Müftü ve Belediye Başkanı bu telgrafta; halkın nasıl aldatıldığını belirttikten sonra, "Ellerinden silahı bırakmayanlara eğer nasihat edilir, gerçekler anlatılırsa, onbeşbini bulan nüfusu ile kasaba asayişini sağlamak için üzerlerine gönderilen kuvvetlerle ayaklananların ateşi arasında mahvolmaktan kurtulacaklarını" bildirmekteydiler.
Müftü ve belediye Başkanı ayrıca, aldatılmış halkın affını talep ediyorlardı. Onlar bu isteklerinde bulunurlarken, özetle şu reddedilmesi güç gerçeği de açıklıyorlardı:
"Görülecektir ki, iğfal edilmiş halk, söyleyeceklerine güveneceği şahsiyetlerin aydınlatılması ile hem Millî Mücadele’nin safındaki yerini alacaklar, hem affedilmiş olmanın minneti ile can ve mallarını vatan için seve seve vereceklerdir." (3)
Bu telgrafın okunmasından sonra tartışmalar başladı. Bazı milletvekilleri, örnek olması ve yer yer devam eden ayaklanmaların zararlarının belirli ölçüde yok edilmesi için affa karşıdırlar. Bunlar affın kötü sonuçlan üzerinde konuşup örnekler vermişlerdir. (4)
Meclisin aynı oturumunda kürsüye gelen Mustafa Kemal Paşa ise, konuyu daha değişik yönden ele almıştı: O önce, halkın nasıl çirkin iftiralarla yanıltıldığını hatta "... Bolşevikler geliyor, köyümüzü, kasabamızı harap edecek, hepimizi idam edecek" sözleriyle aldatıldığını ve halkın da kendisini savunmak için silaha sarıldığını sonunda çoğu zaman masum ölüler, yıkılmış evler ortaya çıktığını açıkladı.
Mustafa Kemal Paşa aynı zamanda özetle şu teklifte bulundu:
"... Şimdi Muhterem heyetiniz, Ülemâyı kiramdan üç beş zat intihap etsin, bunlar oradaki ulemâ ve eşrafı çağırsın, hakikati an anlatsın ve iğfal edilenler affedilsin. Bu yalnızca Beypazarı’nın değil aynı olayla karşı karşıya olan bütün vatanın temel meselesidir." (5)
Mustafa Kemal Paşa’nın bu teklifi kabul edilerek, Kırşehir Milletvekili Müfid Efendi, Konya Milletvekili Abdülhalim Çelebi Efendi ve Menteşe (Muğla) Milletvekili Rıfat (İlk Diyanet İşleri Başkanı) Efendi’den oluşan bir heyetin Beypazarı’na gönderilmesine karar verildi. (6)
Beypazarı’na giden bu heyet, ayaklanmanın bastırılmasında ba-şanlı olduğu için, Meclisin 27 Nisan 1920 tarihinde yapılan 5. toplantısında İrşâd Encümeni kurulması gündeme geldi (7) ve bu teklif tartışmalardan sonra aynı oturumda kabul edildi. İrşâd Encümeninin emrinde de İrşâd Heyetleri kurulmuştur. İrşâd Heyetlerinde görevlendirilen milletvekilleri de vakit geçirilmeksizin ayaklanma bölgelerine gönderildi. Bilindiği üzere, Kurtuluş Savaşı’mızda iç isyanların bastırılmasında anılan heyetlerin önemli katkısı olmuştur. Mesela, Trabzon Milletvekili Hüsrev (Gerede), Lazistan Milletvekili Osman (Özyen), Bolu Milletvekillerinden Dr. Fuat (UMAY) ve Şükrü (GÜLEZ) beylerden oluşan İrşâd Heyeti, Bolu ve çevresinde ayaklanmaların sona erdirilmesinde üstün hizmetlerde bulunmuşlardır. Kısaca TBMM, açılışının ilk günlerinde olaya koyduğu doğru teşhis ve aldığı kararla bir kardeş kavgasını önlemeyi başarmıştır.
Ne var ki, dün amaçlarına ulaşamayan iç-dış ihanet, bugün yine gündemdedir. Bunlar elele vererek, Türkiye Cumhuriyetini bölüp parçalamak üzere faaliyete geçmişlerdir. Daha kötüsü düşman, Müslüman Türk Milletini birbirine kırdırmak suikasdını dinî inançlarını şerre âlet etme temeline dayandırmaktadır.
O halde öncelikle yapılması gereken halkımızın aydınlatılması-dır. Çünkü aydınlatmanın insan mutluluğu yolunda yapılacak en önemli hizmet olduğu tarihî bir gerçektir. Üzülerek belirtelim ki, düşmanlarımız bu güzel hakikati, kötü emelleri için kullanmakta ve bâtılı hak gibi gösterebilmektedirler. Propaganda adı da verilen bu silah, düşmanlarımızın basan ile yürüttükleri en etkin silahlarıdır. Silaha, benzer etkili silahla karşı konulur. Bu bakımdan, hakikatleri milletimizin önüne açıkça sermek için bizim de harekete geçmemiz gerekir. Bu gaye ile, açılışının ilk günlerinde olduğu gibi, bugün de TBMM’nde bir irşâd (aydınlatma, yol gösterme) komisyonunun faaliyete geçirilmesinde zaruret olduğu kanaatindeyim.
Bu duygu ve düşüncelerle, kuruluşunun 74. yıldönümünü kıvançla kutladığımız TBMM’ni, Milletimize kazandıranlardan başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere hepsini saygı ve minnetle anıyoruz.

1- M. Kemal Atatürk, Nutuk, C.ll, Bugünkü Dille Yayına Hazırlayan: Prof. Zeynep KORKMAZ, Atatürk’ün Doğumunun 100. Yılı Kutlama Koordinasyon Kurulu Yayını, s.303
2- TBMM Zabıt Ceridesi, C.1, s.46-52
3- TBMM Zabıt Ceridesi, C.1, s.46-47
4- TBMM Zabıt Ceridesi, C.1, s.47-52
5- TBMM Zabıt Ceridesi, C.1, s.47-55
6- TBMM Zabıt Ceridesi, C.1, s.51
7- TBMM Zabıt Ceridesi, C.1, s.94-96
8- TBMM Zabıt Ceridesi, C.1, s.193