Makale

Peygamberimiz (S.A.S.) ve Sağlık

Peygamberimiz (s.a.s.) ve Sağlık

Doç. Dr. Abdurrahman Çetin
Uludağ Üniv. İlahiyat Fakültesi
Öğretim Üyesi

Yüce Allah, insanlara sayısız nimetler vermiştir. Bir âyetin ifadesiyle, O’nun nimetlerini saymak mümkün değildir.(1) Bu nimetlerin başında gelenlerden birisi de sağlıktır. Çünkü insanın kendisinden beklenen görevleri ve hatta ibadetlerini hakkıyla yapabilmesi için, öncelikle sıhhatli olması gerekir.
Bize her hususta örnek kılınan (2) Peygamberimiz (S.A.S.), gerek yaşayışıyla, gerekse ilgili hadisleriyle, bu konuda bize en güzel örnek olmuştur. Onun, sağlıkla ilgili o kadar çok hadisi var ki, hadis kitaplarında, bu konu için özel bölümler ayrılmıştır. Hattâ bu konuda "Tıbb-ı Nebevî= Peygamberimizin Tıbbı" adıyla müstakil eserler bile yazılmıştır.

Koruyucu Hekimlik
Bilindiği gibi tıp ilminin başlıca iki alanı vardır: Bunlardan birisi koruyucu hekimliktir ki, hastalıkları önlemek ve genel sağlığı korumak demektir. Diğeri de, mevcut hastalıkları teşhis ve tedavi etmek ve bunun için gerekli araştırmaları yapmaktır. Bunlardan en etkili ve ekonomik olanı, şüphesiz koruyucu hekimliktir.
Peygamberimizin tıbla ilgili hadislerinden çoğu, sağlığı koruma; yani koruyucu hekimlik alanındadır.
Rasûlüllah, her şeyden önce, müslümanlara sıhhat şuuru aşılayarak, sağlığın kıymetinin bilinmesini buyurmuş(3) ve bunu sağlamanın yollarını da göstermiştir: Bunları ana hatlarıyla özetlersek; temizlik ve düzenli bir hayat, yiyip içmede itidal, yani ölçülü ve dengeli beslenme, sağlığa zararlı şeylerden sakınmak ve bulaşıcı hastalıklardan uzak durmaktır.
Bilindiği gibi, birçok hastalığın sebebi, pisliktir. Bunun içindir ki Peygamberimiz, öncelikle temizlik üzerinde durmuş ve bunu vurgulamak için de ’Temizlik, imanın yarısıdır*’(4) buyurmuştur. 0, gusletmeyi gerektiren sebepler olmasa dahi, haftada en az bir defa bütün vücudun yıkanmasını emretmiştir(5). Uykudan kalkınca(6), yemekten önce ve sonra ellerin yıkanmasını(7), dişlerin günde birkaç defa misvaklanmasını (fırçalanmasını) (8), kasık ve koltukaltı kıllarının giderilmesini (9), tırnakların kesilmesini(IO), küçük ve büyük abdestten sonra taharetlenmeyi yani temizlenmeyeli) sünnet olmayı ve sık sık ağız ve burun temizliğini(12) emretmiştir. Bütün bunlara, gerektiğinde gusletmeyi ve beş vakit namaz için alınması gereken abdesti de ilâve edersek; onun, vücut temizliğine verdiği önemi anlamış oluruz.
Peygamberimiz, yer ve çevre temizliğine de büyük önem vermiştir. Öncelikle giyilen elbiselerin her zaman namaz kılabilecek şekilde temiz, düzgün ve uygun olmasını buyurmuştur. Bir hadislerinde O, "Elbiselerinizi, kılık kıyâfetinizi düzeltiniz ki insanlar arasında bir benek gibi olunuz; çünkü Allah, çirkinliği sevmez"(13) buyurmuştur. "Allah güzeldir, güzelliği sever, temizdir, temizliği severdi 4) buyuran Peygamberimiz, evlerin ve iş yerlerinin de temiz tutulmasını; hattâ, insanların gelip geçtiği yolların ve dinlenme yerlerinin ve dolayısıyla çarşı ve sokakların kirletilmemesini, temiz tutulmasını emretmiş ve bu gibi yerleri kirletmenin lânet ve nefret sebebi olduğunu bildirmiştir(15).
Sağlıklı olabilmek için, temizlikten sonra en önemli konu, dengeli beslenmedir. Allah’ın Elçisi, "Kuvvetli mümin, zayıf müminden daha iyidir"(16), buyurarak, bu konuya gereken önemin verilmesine işaret etmiştir. Ancak, yiyip içmede aşırı gitmekten sakınmamız da öğütlenmiştir. Rasûlüllah: "İnsanoğlu, karnından daha zararlı bir kap doldurmamıştır" buyurmuş ve en fazla, midenin üçte birinin yemeye, üçte birinin içmeye ayrılmasını, kalan üçte birinin de boş bırakılmasını istemiştir(17). Kur’an-ı Kerim’de de "Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz"^’râf 7/31) buyrulmuş- tur. Bu âyeti öğrenen Hıristiyan bir hekim, "Sizin Kitabınız hekime bir şey bırakmamış; buna göre davranırsanız, sağlık ve sağlamlık muhakkaktır" diyerek hayranlığım* bildirmiştir. Peygamberimiz, şişman bir adam görmüş, parmağıyla adamın karnına işaret ederek: "Keşke böyle şişman olmasaydın, senin için daha iyi olurdu" buyurmuştur (18).
Sağ elle yiyilip içilmesini emreden Allah’ın Elçisi(19); suyu da dinlene dinlene üç defada(20) ve mümkünse oturarak(21) içmeyi; yenip içilen kaba üflenmemesini (22) tavsiye etmiştir ki, bütün bunların birçok tıbbî faydaları vardır.
İnsan sağlığını bozan etkenlerden birisi de, zararlı yiyecek ve içeceklerdir ki, bunların başında da alkollü içkiler gelmektedir. Bu sebeple, Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde adı, tadı ve miktarı ne olursa olsun, her türlü alkollü içki yasaklanmıştır.(23). Buna ilâve olarak ölmüş hayvan eti, leş, kan, domuz eti (24) ve sağlığa zararlı olan her türlü uyuşturucu da yasaklanmıştır. Bir âyette, "Kendi kendinizi tehlikeye atmayın" (Bakara 2/195) buyrularak, bütün bu söylediklerimizi de kapsayan gerekli mesaj verilmiş olmaktadır.
Allah’ın Elçisi, bulaşıcı hastalıklardan da uzak durulmasını istemiştir: "Bir yerde veba ve benzeri, herhangi bir bulaşıcı hastalık olduğunu işittiğiniz zaman, o yere girmeyiniz. Bulunduğunuz yerde böyle bulaşıcı bir hastalık varsa, oradan da çıkıp kaçmayınız"(25) buyurarak, karantina usûlünü getirmiştir. Zinanın ve her türlü gayr-i meşrû cinsî ilişkilerin yasak oluşunun hikmetlerinden birisi de, bulaşıcı ve öldürücü hastalıklara sebep olmasıdır.
Bundan başka Rasûlüllah, insan hayatı ve sağlığı için tehlikeli olan kuduz köpek, akrep, fare ve benzeri zararlı hayvanların ve zararlı böceklerin de imha edilmesini istemiştir(26).
Hastalık ve Tedavi
Artık bütün bunlara rağmen, eğer hasta olunursa, tedavi olunmasını emreden Peygamberimiz: "Ey Allah’ın kulları, tedavi olunuz; çünkü Allah, yarattığı her hastalık için, mutlaka bir devâ ve şifâ da yaratmıştır" buyurmuştur^). Hatta başka bir rivâyette de, o konuda en iyi uzman olan hekime tedavi olunmayı tavsiye etmiştir(28). Bir gün Peygamberimize bir hekim gelerek, ilâç ve tedâvi konusunun gereği konusunda görüşünü sorunca, Rasûlüllah: "Sübhânallah. Acaba, aynı zamanda tedavi ve ilâcı yaratmadan, Yüce Allah, şu yeryüzünde herhangi bir hastalık yaratmış mıdır ki? Onu bilen bilir. Şayet sen, hastalığa tam ve kesin tedavi getiren ilâcı bulmuşsan, Allah’ın takdir ve emriyle, iyileşme gerçekleşir"(29) buyurmuştur.
Peygamberimiz, bazı hastalar için bir takım ilâçlar tavsiye et- miş(30), perhiz(31), hava değişimi^) ve kan aldırma(33) gibi tavsiyelerde bulunmuştur. Onun, kan vermeyi teşvik eden hadisleri de vardır(34) ve kendisi defalarca kan aldırmıştır(35).
Peygamber Efendimiz, gerekli tedbirleri aldıktan ve tedâvi yollarına başvurduktan sonra, hastaların, artık sabretmelerini, morallerini bozmayıp, Allah’a dua etmelerini istemiştir(36). Bir hadislerinde o: "Hangi müslümana hastalık isabet ederse, ağacın sonbaharda yaprakları döküldüğü gibi, Allah onun hata ve günahlarını döker"(37) buyurmuş; başka bir sözlerinde de: "Müslümana fenalık ve hastalık, keder, hüzün, eziyet ve iç sıkıntısından tutun da, ayağına bir diken batmasına kadar, uğradığı her musîbete karşılık, Yüce Allah, onun suçlarını ve günahlarını örter"(38) buyurmuştur.
Hastalarımızı ziyaret edip, onlara moral vermek de, Peygamber Efendimizin tavsiyeleri arasındadır(39).

---------------------

(1) Bkz: Nahl 16/18.
(2) Bkz: Ahzab 33/21.
(3) Buhari, Rikak, 1; Tirmizi, Zühd, 1; Ibn Mâce Zühd, 15.
(4) Müslim, Tahare, 1; Tirmizi, Daavat, 86.
(5) Müslim, Cuma, 1.
(6) Buhâri, Vudû, 26; Müslim, Tahare, 87, 88.
(7) Tirmizî, Et’ıme, 39 ve 45.
(8) Buhâri, Cuma, 8; Müslim, Tahare, 42.
(9) Müslim, Tahare, 56; Ebû Davud, Tahare, 29; Tirmizi, Edeb, 14; Ibn Mâce, Tahare, 8.
(10) Müslim, aynı yer.
(11) Müslim, aynı yer.
(12) Müslim, aynı yer.
(13) Ahmed b.Hanbel, el-Müsned, IV, 180.
(14) Tirmizi’den, et-Tâc, III, 162.
(15) Müslim, Tahare, 68; Ebû Davud, Tahare, 14; Ibn Han bel, age, II, 372.
(16) Müslim, Kader, 34; Ibn Mâce, Zühd, 14.
(17) Ibn Mâce, Et’ıme, 50.
(18) el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, V, 31.
(19) Müslim, Eşribe, 105; Ebû Davud, It’ıme, 19; Tirmizî, Et’ıme, 9.
(20) Müslim, Eşribe, 123.
(21) Müslim, Eşribe, 116, 118-120.
(22) Buhâri, Eşribe, 25.
(23) Bkz: Mâide 5/90-91. Ayrıca bkz: Buhâri, Vudû, 71; Müslim, Eşribe 68, 88.
(24) Bkz: Mâide 5/3.
(25) Buhâri, Tıb, 19.
(26) Buhâri, Bed’u’l-Halk, 16.
(27) Buhâri, Tıb, 1; Müslim, Tıb, 2; Ebû Davud, Tıb, 1.
(28) Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, II, 102 (Muvatta’dan).
(29) Hamidullah, age, II, 103.
(30) Bu konuda bkz: Dr. Mahmud Denizkuşları, Kur’an-ı Kerim ve Hadislerde Tıb, s. 130-131 (1st. 1982, 2. baskı).
(31) Tirmizî, Tıb, 4; Ibn Mâce, Tıb, 4.
(32) Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, II, 38.
(33) Buhâri, Tıb, 13.
(34) Buhâri, Tıb, 13; Müslim, Müsâkat, 62; Ebû Davud, Tıb, 5; Tirmizi, Tıb, 12; Ibn Mâce, Tıb, 20.
(35) Buhari, Tıb, 13; Müslim, Müsâkat, 62; Ebû Davud, Tıb, 5; Ibn Mâce, Tıb, 20; Ahmed b. Hanbel, age, I, 354.
(36) Buhâri, Merdâ 21; Müslim, Selâm, 67.
(37) Buhâri, Merdâ, 13.
(38) Buhâri, Merdâ, 3; Müslim, Birr, 52.
(39) Buhâri, Merdâ, 4; Müslim, Birr, 39.