Makale

Ülkemiz Üzerinde Oynanmak İstenen Oyunlara Karşı UYANIK OLALI

BAŞYAZI

MEHMET NURİ YILMAZ
Diyanet İsleri Başkanı

Ülkemiz Üzerinde Oynanmak
İstenen Oyunlara Karşı
UYANIK OLALIM

Kökü tarihin derinliklerine kadar uzanan Milletimiz; dünya milletleri arasında varlığını güçlü bir şekilde devam ettiren ve her dönemde devletini kurup bağımsız olarak yaşayan ender milletlerdendir. Ancak tarihimiz ibret nazarıyla incelendiğinde görülecektir ki; birlik ve beraberliğimizi muhafaza ettiğimiz, milli ve manevî değerlerimize sahip çıkarak çalışıp maddeten ilerlediğimiz zaman daima yükselmiş, güçlü ve huzurlu olmuşuzdur. Ama birliğimizi sağlayan rabıtalar çözülüp tefrikaya ve ihtilâfa düştüğümüz dönemlerde de geri kalmış ve pek çok sıkıntıya dûçâr olmuşuzdur.
Özellikle son bin yıllık tarihimizde bizi "biz” yapan değerlerin başında Yüce Dinimizin geldiği, bir binayı sağlam bir vaziyette ayakta tutan çimento ve demir gibi birlik ve beraberliğimizi muhafaza eden en önemli faktörün İslam Dini olduğu, inkâr edilemez bir gerçektir.
Dinin millî hayatımızdaki bu öneminden dolayı Türk Milleti; dinî değerleri, vatanı, milleti ve namusu için gerektiğinde savaşmaktan ve canını feda etmekten çekinmemiştir. Milletimiz; inancına, dinî ve millî değerlerine karşı son derece duyarlıdır.
İşte bu gerçeğin idrâkinde olan düşman ve şer güçler; milletimizi başka yollarla mağlup edemeyeceklerini anlayınca; taktik değiştirmişlerdir. Aramızdaki ortak bağları koparmak, birlik ve beraberliğimizi bozmak için sinsi planlar uygulamaya başlamışlardır. Yıkıcı ve bölücü istikametteki bu faaliyetler, her geçen gün değişik kisve ve metodlar altında yoğunlaşarak ve dozunu artırarak devam etmektedir.
Hepimizin bildiği gibi, önce I960’lı yılların sonunda milletimizi sağcı-solcu diye birbirine düşman kamplara böldüler. Ülkemiz pek çok üzücü olaylara ve hadiselere maruz bırakıldı. Bu hain plan bertaraf edilince, bu sefer, bin yıl et ve kemik misali beraberce yaşamış, birlikte ağlayıp birlikte gülmüş, kederde ve tasada bir olmuş milletimizi, "Türk-Kürt" diye birbirine düşürme senaryosunu uygulamaya koymuşlardır. Maalesef birincisi gibi bu hain plan da milletimizi kan ve gözyaşına boğmuş, kundaktaki bebeklerimiz, kadın ve ihtiyar demeden masum ve savunmasız pek çok insanımız, ülkemizin emniyetini sağlamaktan başka hiç bir gayesi olmayan asker ve polislerimiz, cehalet karanlığına karşı mücadele eden öğretmen ve din görevlilerimiz kanlı terör örgütüne mensup cânilerce katledilmişlerdir. Bu menfur eylemler maalesef hala devam etmektedir.
Ancak bu vahşet sona ermekte ve Ülkemizi bölmeye matuf bu hâin plan da akamete uğramaktadır. Devletimizin gücü karşısında dış güçlerin maşası olan bölücülerin başarılı olamayacağı anlaşılınca, bu defa daha tehlikeli bir oyun tezgahlanmaya başlanmıştır. Özde bir, ama teferruatta bazı farklı inanış ve yaşayış içinde bulunan vatandaşlarımız arasına bazı çevrelerce "Alevîlik-Sünnîlik" ihtilafı sokulmak istenmektedir. Maalesef bu konuda yürütülen tehlikeli ve ısrarlı kampanyalar sonucu, bu iki kesim arasında bir soğukluğun meydana getirilmeye çalışıldığı, bir vakıadır. Son olarak 12 Mart 1995 Pazar günü Gaziosmanpaşa ’da meydana gelen ve provokasyon olduğu kesin olarak bilinen üzücü olaylar, bu menfi oyunların en son halkalarından birisini teşkil etmektedir. Daha önceleri Sivas, Kahramanmaraş ve Çorum’da benzeri oyunların sahnelendiği hepimizin malumudur.
Bir toplumda farklı inanış ve yönelişlerin bulunması tabiîdir. Alevîler de Sünnîler de aynı menşe den gelen, ama sonradan ortaya çıkan cüz’î anlayış farklılıkları bulunan müslüman kardeşlerimizdir- ler. Ancak bu farklılıkların düşmanlığa, kin ve nefrete dönüşmesi asla kabul edilemez. Her inanış ve yönelişi anlayışla karşılamamız, inançlara saygılı davranmamız, problemlerimizi medenî bir şekilde hoşgörü ve tolerans içinde müzâkere etmemiz gerekir.
Unutulmamalıdır ki, uygulamaya konulan bu bölücü ve yıkıcı planların tümünün ortak amacı, ülkemizi parçalamak, milletimizi bölmek ve tarihî varlığımızı yok etmektir. Bu nedenle aynı dine ve aynı millete mensup insanlar arasında tefrika ve fitne tohumlarının ekilmeğe çalışıldığı bir ortamda ve ülkemizin içinde bulunduğu son derece nazik bir dönemde, bütün vatandaşlarımızı ve dindaşlarımızı; söz, fiil ve hareketlerinde son derece dikkatli olmaya; birlik ve beraberliğimize, din kardeşliğimize zarar verici davranışlardan uzak durmaya, kışkırtıcı beyanlara itibar etmemeye, tahrikler karşısında uyanık olmaya, hissi ve fevri davranışlardan kaçınıp akl-ı selimle hareket etmeğe davet ediyorum.
Fitnenin; yalnız tezgahlayanlara değil, diğer masum insanlara da zarar vereceği (Enfâl:25), adam öldürmekten daha kötü olduğu (Bakara: 1911 Yüce Kitabımızda haber verilmektedir.
Öyle ise, din görevlisiyle, cemaatiyle, yöneteniyle, yönetileniyle hep beraber milletimiz arasına sokulmak istenen fitne ateşini söndürmeğe çalışmak; dinî, millî ve insânî bir görevdir.