Makale

Hadis-i Şeriflerde ORUCUN FAZİLETİ

Dr. DURAK PUSMAZ / Haseki Eğitim Merkezi Müdürü


Hadis-i Şeriflerde
ORUCUN FAZİLETİ

Oruç İslam binasının beş temel direğinden biridir. Çok önemli bir ibadet olduğu için sadece biz ümmet-i Muhammed’e değil, bizden önceki ümmetlere de farz kılınmıştır. Biz Ümmet-i Muhamed’e önce namaz, sonra oruç farz kılınmıştır. Namaz hicretten bir buçuk sene önce, oruç ise hicretin ikinci yılında farz kılınmıştır. Farziyeti kitap ve sünnetle sabittir. Orucun farziyyeti ve fazileti ile ilgili bir çok hadis-i şerif vardır. Biz bu makalemizde orucun faziletiyle ilgili bazı hadis-i şerifleri izah edeceğiz.
Oruçlunun Mükâfatını Allah Verir
Allah Teâlânın rızası için yapılan her ibadet ve taata, her hayır ve iyiliğe en az on misli mükafat verileceği En’am suresinin 160. âyetinde vadedilmiştir: “Kim bir iyilik yaparsa ona on katı verilir." Bakara suresinin 261. ayetinde de Allah yolunda mallarını infak edenlerin mükafatının ye- diyüz misli ve daha fazla olacağı belirtilmiştir. Sözkonusu mükafatın az veya çok olması kişinin ihlas derecesine ve samimiyetine bağlıdır. Oruç ibadetine gelince, ona ne kadar mükafat verileceği belirtilmemiş, Yüce Rabbimiz, onun mükafatını kendisinin vereceğini beyan etmiştir. Nitekim Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuştun "Aziz ve yüce olan Allah ademoğlunun bir iyiliğine on mislinden yediyüz misline kadar karşılık verir, ancak oruç hariç.” Allah Teâlâ buyurur ki: “Oruç benim içindir, onun mükafatını ben veririm."
Aslında her ibadet Allah içindir ve her ibadetin mükafatını verecek olan Yüce Rabbimizdir. Niçin sadece oruç hakkında böyle buyurulmuştur? Hadis-i şerifin şerhinde bu husus şöyle izah edilmiştin
a- Bu, orucun kıymet ve faziletini ve oruç tutana verilecek sevabın çokluğunu ifade eder. Cömert ve kerem sahibi biri: “Bu mükafatı bizzat ben vereceğim.” dediği zaman, verilecek mükafatın çok olacağı anlaşılır.
Kur’ân-ı Kerim’de de oruç tutanlara verilecek sevabı kimsenin bilemeyeceğine işaret edilmiştir. Nitekim: “Hiç kimse işledikleri amellerine karşılık gözlerin aydınlığı olarak kendileri için nelerin saklandığını bilemez." 2 ayetinin oruçlular hakkında olduğu bildirilmiştir.
Zümer sûresinin 10. ayetinde: "Sabredenlere mükafatları hesapsız olarak ödenecektir." buyurulur. Peygamber Efendimiz de: "Oruç sabrın yarısıdır. “3 buyurmuştur.
b- Namaz, zekat ve hac gibi ibadetler açık yapıldığı için bunlara riya, gösteriş karışabilir. Halbuki oruç Allah ile kul arasında gizli kalan bir ibadettir. Buna riya karışması sözkonusu değildir. Çünkü oruç, niyet ile orucu bozacak şeyleri terketmekten ibarettir. Bu ise Allah ile kul arasında bir durumdur. Bu sebeple oruçlulara Allah’ın ne mükafat vereceğini insanın beraberinde bulunan melekler bile bilemezler.
c- Orucun dışındaki diğer ibadet türlerini sapık kimseler batıl ma’butları için de yapmışlardır. Müşrikler namaz kılıyormuş gibi putlarının önünde secdeye kapanmışlar, hacda Kabe’nin tavaf edildiği gibi, putlarının etrafında dolaşmışlar, putları için kurbanlar kesmişler, fakat hiç bir zaman putları için oruç tutmamışlardır. Şu halde oruç sadece Allah için yapılan bir ibadettir. Bunun mükafatını ver- cek olan da Allah’tır.
Ünlü divan şairi Nâbî bu hadis-i şerife işaret ederek şöyle den
Savmdır kullarına lütf-i Hüdâ,
Savma bizzat ider Allah ceza.
Anlami: Oruç, Allah’ın kullarına bir lütfudur. Onun mükafatını bizzat Allah verecektir.
Dinimizde oruç tutmanın sevabı bu kadar çok olduğu için İslam büyükleri, farz olan Ramazan orucunun dışında nafile oruçları da çok tutarlardı. Zühd ve takvasıyla meşhur sekiz tabiinden biri olan Amir b. Abdullah ölümüne sebep olan hastalığa yakalandığında ağlamaya başlamış, bunu görenler:
“-Ölümden mi korkuyorsun?” dediklerinde:
“-Ben ölümden korktuğum veya dünyayı sevdiğim için değil, sıcak yaz günlerinde oruç tutmanın ve uzun kış günlerinde namaz kılmanın sevabından mahrum kalacağım için ağlıyorum. Çünkü dünya keder ve üzüntü,
ahiret ise ceza ve mükafat yeridir.
cevabını vermiştir.
Orucun Dengi Yoktur
Oruç sevap bakımından dengi olmayan, çok faziletli bir ibadettir. Nitekim Ebû Ümâme el-Bâhili (r.a.) şöyle anlatmıştır: Resûlullah (s.a.s.)’e gelip:
"-Beni cennete girdirecek bir amel emret.” dedim. Resûlullah (s.a.s.):
“-Oruç tut. çünkü orucun dengi yoktur.” buyurdu.
Sonra Resûlullah (s.a.s.)’e ikinci defa geldim, yine:
“-Oruç tut, orucun dengi yoktur. buyurdu.
Hadis-i şerifi İbn Huzeyme de Sa- hîh’inde şöyle rivayet etmiştin
Ebû Ümâme (r.a.) der ki: Resûlullah (s.a.s.)’e:
“-Ya Resûlellah! Bana bir amel göster, onunla cennete gireyim.” dedim.
“-Oruç tut, çünkü orucun benzeri yoktur." buyurdu.
Hadis-i şerifi Ebû Ümâme’den rivayet eden râvî demiştir ki: “Ebû Ümâme’nin evinde misafir geldiği durumlar hariç gündüz ateş dumanı görülmezdi."6
Oruç Tutan Cennete Reyyan Kapısından Girer
Buhârî ve Müslim’de rivayet edilen sahih hadis-i şeriflerden öğrendiğimize göre oruç tutanlar cennete kıyamet günü "reyyan" denilen özel bir kapıdan gireceklerdir. Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Cennette Reyyan isminde bir kapı vardır. Bu kapıdan kıyamet gününde oruç tutanlar girerler, onlardan başka hiç bir kimse giremez. Kıyamet gününde: "Nerede oruç tutanlar?" denilir. Oruçlular kalkar bu kapıdan cennete girerler. Onlardan başka hiç kimse bu kapıdan giremez. Oruçlular cennete girince bu kapı kapanır, artık kimse giremez. "7
Reyyan, suya kanmış anlamındadır. Oruçluların cennete bu kapıdan girmeleri, hallerine uygundur. Çünkü onlar dünyada uzun ve sıcak yaz günlerinde oruç tutmak suretiyle susuz kalmışlardır. Reyyan kapısından cennete girecekleri vadedilmesiyle adeta susuzluktan emin olacakları ifade edilmiştir. Nitekim İbn Mâce’nin rivayetinin sonunda: "Bu kapıdan cennete giren ebedi olarak susuzluk duymaz."8 denilmiştir.
Diğer amellerle ilgili kapılar da vardır. Mesela: Ebû Hüreyre (r.a.)’ın rivayet etmiş olduğu hadis-i şerifte bunun dışında "namaz kapısı”, “cihad kapısı", “sadaka kapısı" olduğu belirtilmiştir. 9
İnsan namaz, oruç, zekat, hac ve cihad gibi ibadetlerden hangisine daha fazla itina gösteriyorsa cennetin o isimle anılan kapısından içeri girer. Hatta bu ibadetlerin hepsine özen gösteren bir kimsenin bu kapıların hepsinden cennete çağrılması da mümkündür. Nitekim Hz. Ebû Bekir (r.a.), Resûlullah (s.a.s.)’den yukarıdaki hadis-i şerifi dinleyince:
“-Ya Resûlellah! Bir kimsenin bu kapıların hepsinden çağrılmasının bir zararı yoktur. İnsan bu kapıların hepsinden çağrılabilir mi?" deyince, Resû- lullah (s.a.s.):
“-Evet çağrılabilir ve senin de onlardan olmanı umarım."1101 buyurmuştur.
Oruçlunun Ağzının Kokusu
Müminlerin annesi Hz. Aişe validemiz Peygamber Efendimizin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Muhammed’in canı kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki oruçlunun ağzının kokusu Allah kaçında misk kokusundan daha güzeldir. 11
İnsan acıktığı zaman ağzında normal hallerdeki kokudan daha farklı, kötü bir koku meydana gelir, insanlar bundan hoşlanmazlar. İşte Hadis-i şerifte oruçlu kimsenin acıktığı zaman ağzında meydana gelen bu kokunun Allah katında misk kokusundan daha güzel olduğu ifade edilmiştir.
Oruçlunun İki Sevinci
Ebû Hüreyre ve Ebû Saîd (r.a.)’dan Peygamber Efendimizin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Oruçlu kimsenin iki sevinci vardın
1- İftar edince sevinir.
2- Kıyamet günü Allah’ın huzuruna çıkıp orucunun mükafatı verilince sevinir."12
Gün boyunca oruç tutarak açlık ve susuzluğa katlanan kimse iftar anında sevinir. Çünkü açlık ve susuzluğu sona ermiş, Allah’a karşı kulluk vazifesini yerine getirmiştir. Bir taraftan Allah’ın vermiş olduğu nimetlere tekrar kavuşmanın, diğer taraftan Allah’ın kerem ve lütfundan ihsan edeceği bol sevabı ummanın mutluluğunu bir arada yaşar.
Ahirette ise Allah’ın huzuruna çıkıp, kendisine verilen çok ecir ve mükafatı görünce sevinir.
Oruç tutmayanlar ise bu sevinçten hem iftar anında mahrum kalırlar, hem de kıyamet gününde.
Oruç Şefaat Eder
Sahabe-i kiramın en zahidlerin- den Abdullah b. Amr (r.a.) Resülullah (s.a.s.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştin
“Oruç ve Kur’an kula kıyamet günü şefaat ederler. Oruç
“-Ya Rabbi! Ben onu gündüz yemek ve şehevî arzularından alıkoydum, ona şefaat etmeme izin ver, der: Kur’an da:
‘‘-Ben onu geceleyin uykusundan alıkoydum-, (geceleri kalkıp namaz kıldı ve Kur’an okudu) beni ona şefaatçi kıl", der. Böylece Kur’an ve oruca şefaat yetkisi verilir.""1’
İnanç esaslarımıza göre kıyamet gününde şefaat haktır. Peygamberler, veliler, alimler ve şehitler Allah’ın izniyle şefaat edeceklerdir. Kişi, Allah katındaki makam ve derecesinin durumuna göre şefaat edecektir.
Bu hadis-i şeriften, Kur’an ve orucun da şefaat edeceğini öğreniyoruz. Yine hadis-i şeriften öğrendiğimize göre, Allah kıyamet gününde bunların şefaatini kabul edecektir ve sahiplerini cennete girdirecektir. Kur’an, âdâbına riayet ederek Kur’an okuyan ve Kur’an ahlâkına sahip olan kimselere, oruç da açlık ve suzluk meşakkatine katlanak Allah rızası için yemesini, içmesini ve şehevî arzularını terkeden kimselere şefaat edecektir.
Oruç Kalkandır
Hadis-i şerifte: "Oruç insanı cehennem ateşinden korur. Tıpkı sizden birinin muharebe meydanında kalkanıyla düşmandan korunması gibi1,41 buyurulmuştur.
Muharebe meydanında kalkan mücahidi düşman tarafından gelen ok ve benzeri tehlikeli şeylerden koruduğu gibi oruç da insanı dünyada
cehenneme götürecek günahlardan, ahirette ise cehennem ateşinden korur. Çünkü oruç tutan kimse devamlı Allah’a karşı ibadet yapmanın bilinci ve şuuru içerisinde olduğu için günahlardan kaçınır. Zaten orucun far- ziyyetini belirten âyetin sonunda (Bakara: 183): "Umulur ki oruç sayesinde kötülüklerden korunursunuz." buyrularak orucun bu özelliğine dikkat çekilir.
Oruç şahsı ve cemiyeti korur. Şahsı nefsinin şerrinden, cemiyyeti de onun şerrinden korur.
Oruç sayesinde insan kötülüklerden korunma özelliği kazanır.
Oruç insandaki kötü duygu ve alışkanlıklara set çeker.
Oruç kötülüklerin kaynağı olan şehveti zayıflatır.
Bu sebeple oruç insanı şehvet oklarına, nefis oklarına ve şeytanın zehirli oklarına karşı korur.
Ancak kalkanın insanı düşman oklarından koruyabilmesi için sapasağlam olması gerekir. Bunun gibi orucun da insanı cehennem ateşinden koruyabilmesi için âdabına riayet edilerek tutulması gerekir.
Günahları Bağışlanır
Farz olduğuna inanarak ve alacağı mükafatı sırf Allah’tan bekleyip sadece O’nun rızasını gözeterek ihlasla ramazan orucunu tutan kimsenin geçmiş günahları bağışlanır. Peygamber Efendimiz: "Kim inanarak ve Allah’ın rızasını gözeterek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır." 1,51 buyurmuştur.
Ayet-i kerime ve diğer hadis-i şeriflerde de ibadet ve taatların, günahların bağışlanmasına sebep olacağı bildirilmiştir. Nitekim Hûd sûresinin 114. ayet-i kerimesinde: “Gündüzün iki ucunda ve gecenin gündüze yakın zamanlarında namaz kıl, doğrusu iyilikler kötülükleri giderir." buyurulmuştur.
Hadis-i şerifte ise:
a- İki Ramazan orucunun kendi arasında işlenen günahları yok edeceği,
b- İki umrenin kendi arasında işlenen günahlara kefaret olacağı,
c- İki cuma namazının kendi arasında işlenen günahlara kefaret olacağı vb. bildirilmiştir. "**
Allah’ın lütuf ve ihsanı geniştir, bağışlayabilir. Fakat alimler bu ve benzeri hadislerdeki günahların bağışlanmasını küçük günahlara hamletmişlerdir. "17 Nitekim ayet-i kerimede de: “Size yasak edilen büyük günahlardan kaçınırsanız kusurlarınızı öner ve sizi şerefli bir yere yerleştiririz."18 buyurulmuştur.
Büyük günahlar için tevbe etmek gerekir. Ancak alimlerin belirttiğine göre Ramazan orucu tutan kimsenin küçük günahları yoksa büyük günahlarının hafifletilmesi mümkündür. Büyük günahları da yoksa cennetteki derecesi yükseltilir.
Orucun Dereceleri
Burada hemen belirtelim ki orucun da dereceleri vardır, hepsi aynı değildir. İmam Gazali hazretleri meşhur eseri “İhyau-ulumiddin" de orucu üç dereceye ayırmıştır. Bunlar aşağıdan yukarıya göre şöyledir:
a- Avamın/halk tabakasının orucu. Bunlar sabahtan akşama kadar sadece yemek, içmek ve cinsî ilişkiden uzak dururlar. Ama bir takım günahları işlemekten geri durmazlar. Oruçları sahihtir. Üzerlerindeki farzı eda etmiş olurlar. Fakat bu, orucun en aşağı derecesidir.
b- Salihlerin orucu. Bu, yukarıdaki şartı yerine getirmekle beraber gözü, kulağı, dili, eli, ayağı ve diğer organları günah işlemekten koruyarak tutulan oruçtur. Allah’ın salih kulları sadece midelerine oruç tutturmakla yetinmezler. Onlar ellerine, dillerine, gözlerine, kulaklarına ve diğer organlarına sahip olurlar, günahlardan kaçınırlar. Bunların oruçları avamın orucunun üzerindedir. Oruçları daha kamildir ve daha fazla sevap alırlar. Böyle oruç tutanlar analarından yeni doğmuş gibi tertemiz olurlar, günahlarından arınırlar.
c- Peygamberler ve Allah’ın seçkin kullarının orucu: Bunlar yukarıdaki şartlara riayet etmekle beraber kalplerinden de Allah sevgisinin dışında her şeyi atarlar. Allah’tan bir an bile gafil kalmazlar. Dünyaya ve dünya sevgisine kalplerinde yer vermezler.(19)
Peygamber Efendimizin şu müjdesi her halde böyle oruç tutanlar içindin “Oruçlunun uykusu ibadettir, sükutu teşbihtir, duası makbul olur ve amelinin karşılığı kat kat verilir."20
Oruçlu Kimsenin Duası Makbuldü
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştun “Üç kimse vardır ki duaları geri çevrilmez.
a- iftar edinceye kadar oruçlunun,
b- Adaletle hükmeden devlet başkanı, hakim ve idarecilerin,
c- Zulme uğrayanın duası.
Allah zulme uğrayanın duasını bulutların üzerine yükseltir ve ona göğün kapılarını açıp şöyle den “İzzetim hakkı için yemin ederim ki, sana bir müddet sonra da olsa mutlaka yardım edeceğim.’’21
Ebû Said el-Hudri (r.a.)’ın rivayet ettiği başka bir hadis-i şerifte ise şöyle buyurulmuştur: “Ramazanın her gün ve gecesinde her müslümanın kabul olacak bir duası vardır."22
Bu hadis-i şeriflerden Ramazan ayında yapılan duaların kabul edileceğini, özellikle oruçlunun duasının Allah katında makbul olacağını öğreniyoruz. Ramazan ayını fırsat bilip günahkar ellerimizi açarak içtenlikle Allah’a yalvarıp yakarmalıyız. O’ndan af ve mağfiret dilemeliyiz. Ramazan ayında tevbe ve istiğfar ederek, Allah’a yalvarıp yakararak iç dünyamızı kemiren, maneviyatımızı helak eden günah kirlerinden arınmaya çalışmalıyız.
Hiç aklımızdan çıkarmamalıyız ki Ramazan ayı rahmet ayıdır, mağfiret ayıdır. Allah’ın rahmetinin, mağfiretinin, feyiz ve bereketinin taştığı, bütün müminleri kuşattığı bir aydır. Bu ayda O’na açılan eller boş çevrilmez. O’na yapılan dualar reddedilmez.
Bazı hadis-i şeriflerde iftar anında yapılan duanın makbul olacağı belirtilmiştir. Ebu Dâvûd et-Tayâlisi’nin Müsned’inde Hz. Ömer’in oğlu Abdullah’tan rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştun "Oruçlunun iftar anındaki duası kabul edilir." Abdullah iftar edeceği zaman ailesini ve çocuklarını çağırıp dua ederdi.23

(1) el-Fethu’r-Rabbânî, IX, 212-, ibn Mâce, Siyam, 1.
(2) Secde, 17.
(3) ibn Mâce, Siyam, 44.
(4) DİA, III, 165.
(5) el-Fethu’r-Rabbânî, IX, 215-, Nesâî, Siyam, 43.
(6) Bulûgü’l-Emani, IX, 215-216.
(7) Buhârî, Savm. 4-, Müslim, Siyam, 166-, ibn Mâce, Siyam, 1-, Tecrîd-i Sarih Tercemesi, VI, 249-250.
(8) ibn Mâce, Siyam, 1.
(9) Buhârî, Savm, 4; el-Fethu’r-Rabbânî, IX, 168.
(10) Buhârî, Savm, 4.
(11) el-Fethu’r-Rabbânî, IX, 212.
(12) el-Fethu’r-Rabbânî, IX, 212; Nesâî, Siyam, 41.
(13) el-Fethu’r-Rabbânî, IX, 216.
(14) ibn Mâce, Siyam, 1; el-Fethu’r-Rabbânî, IX, 213.
(15) Buhârî, Savm, 6-, İbn Mâce, Siyam, 2; Nesâî, Siyam, 40.
(16) Müslim, Tahâre, 16.
(17) el-Fethu’r-Rabbânî, IX, 219.
(18) Nisa, 31.
(19) Gazâlî, İhyâ’u-ulûmi’d-din, I, 307.
(20) es-Suyûtî, el-Camîu’s-Sağir, II, 46.
(21) Müsned, II. 445; Tirmizî, Daavât, 128 (V, 578).
(22) et-Terğib, II, 103.
(23) el-Kâsimî, Mehâsinü’t-te’vil, III, 450.