Makale

Din görevlilerinin eğitiminde yeni bir dönem İLAHİYAT MESLEK YÜKSEKOKULLARI

Din görevlilerinin eğitiminde yeni bir dönem

İLAHİYAT MESLEK YÜKSEKOKULLARI

İzmir ve İstanbul’da açılan okullar ilk meyvelerini verdi..
Bu yıl, İzmir’den 13, İstanbul’dan 28 olmak üzere 41 din görevlisi iki yıllık eğitimlerini tamamladı...

BİRKAÇ yıldır "2000’li yıllar" sözü sıkça söylenir oldu. Pekçok kişi, kurum ve kuruluşun bu yeni "bin yıl" başlangıcını hedef olarak seçtiği ve o hedefe hazırlıklı olarak varmak için çaba harcadığı görülüyor.
İster kişi olsun, ister kurum ya da kuruluş olsun, gelişmek, ilerlemek için mutlaka bir hedef belirlemesi, o hedefe ulaşabilmek için de çalışma temposunu arttırması gerekir. "2000’li yıllar" çalışma temposunun hızlandırılması bakımından bir teşvik ve tahrik unsuru olmuştur.
Diyanet İşleri Başkanlığı da bu yeni başlangıca yaklaşırken, topluma daha kaliteli bir hizmet sunabilmek için kollan sıvamış bulunuyor. Bilinmektedir ki; hızlı teknik gelişim, milletlerarası yumuşama ve yeniden yapılanmalar karşısında beklemek şöyle dursun, yavaş ilerlemek bile kayıptır. Nitekim Diyanet İşlen Başkanımız Sayın YAZICIOĞLU. Diyanet Gazetesı’nin 359. sayısında yayımlanan "2000’li yıllara doğru" başlıklı başyazısının girişinde aynen şöyle diyordu:
"Türkiye, 2000’li yıllara doğru hızla yürüyen ve ilerleyen bir ülke görünümündedir. Her kuruluşun, kendisini bu transformasyona göre düzenlemek durumunda olduğu bir vakıadır. Bu hızlı gelişmeye ayak uyduramayan kurumlar, toplumun beklentilerine cevap vermekte güçlük çekecekler, tabir yerinde ise toplumun gerisinde kalacaklar, dolayısıyla fonksiyonlarını yerine getiremeyeceklerdir."
Diyanet İşleri Başkanlığı, dünyamızdaki ve dolayısıyla ülkemizdeki değişmelerin ve gelişmelerin farkına varmıştır. Onun içindir ki, bu kuruluşun başı olan Prof.Dr. Mustafa Said YAZICIOGLU bundan ikibuçuk yıl önce, yukarıdaki satırları yazmak gereğini duymuştur. Sayın Başkan, başyazısının devamında bu büyük değişimin farkına varıldığını ifade ettikten sonra hedef gösteriyordu:
"Personel sayısı 80 binleri tırmanan bu büyük kuruluşun en büyük hedefi, her kademedeki personelinin eğitim seviyesini yükseltmek, böylece gelişen toplumun ihtiyaçlarına en iyi bir şekilde cevap verebilmektir."

Biz, Diyanet İşleri Başkanımızın bu başyazısını okurken, yakalanmak istenen hedefe doğru adımlar çoktan atılmıştı. YAZICIOĞLU, 15.6.1988 tarihli bir yazı ile Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı’na başvuruyor, İmam_hatip Lisesi mezunu görevlilerin devam edebilecekleri İLAHİYAT MESLEK YÜKSEKOKULLARI açılmasını teklif ediyordu.

Maksat, sayıları 40 bini aşan ve yaş ortalaması 25 dolayında bulunan bu genç kitleyi daha bilgili ve verimli bale getirmekti.

Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı da bu teklifi inceledikten sonra olumlu görüş bildiriyor ve Ankara, Dokuz Eylül, Marmara ve Uludağ üniversiteleri İlahiyat Fakültelerine bağlı birer İlahiyet Meslek Yüksekokulu kurulmasına karar veriyordu.

Bu sevindirici karardan sonra; Marmara ve Dokuz Eylül Üniversiteleri İlahiyat Fakültelerine bağlı olarak, İstanbul ve İzmir’de İLAHİYAT MESLEK YÜKSEKOKULU açıldı.

İmam-Hatip Lisesi üzerine 2 yıl süreli olan bu okullar ilk mezunlarını verdi.

DİYANET Aylık Dergi olarak, bu eğitim kurumlarımızı kamuoyuna tanıtmak istedik. Yazı İşleri Müdürümüz Orhan BALCI bu okulların kuruluş teklifini yapan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. M.Said YAZlClOĞLU’ndan son durumla ilgili intibalarıni aldı. İstanbul ve İzmir’de öğretime devam eden İlahiyat Meslek Yüksekokullarının yönetici, öğretmen ve öğrencileriyle de görüştü.

“Yapılan iş ne olursa olsun, çok hızlı gelişen Türkiye ve dünya şartlarına daha iyi uyum sağlayabilmek için bilgili olmak gerekiyor..”

Prof. Dr. M.Said YAZlClOĞLU

"Din Eğitiminde hamlelerimiz sürecek.”

HEDEF 4 YILLIK ACIKÖĞRETİM

Sayın Başkanım, 1989-1990 öğretim yılında açılan İlahiyat Meslek Yüksekokulları bu yıl ilk mezunlarını vermiş bulunuyor. Bildiğimiz kadarıyla bu okullar, altında sizin imzanız bulunan 15.6.1988 tarihli Başkanlık yazısı üzerine Yüksek öğretim Kurulu tarafından alınan bir kararla öğretime başlamışa Bu okullar hangi ihtiyaçtan doğdu? Başvuru gerekçenizi anlatır mısınız?


Önce şu tespiti yapmakta yarar var. Aşağı yukarı yaklaşık bir rakam vermek gerekirse 80 bin civannda personelimiz bulunuyor. Bu personelle biz çok hassas, çok nazik din hizmeti vermeye çalışıyoruz. Bu 80 bin personel içerisinde dinî yüksek tahsil yapmış olanların sayısı 5 bin kadardır. 45 bine yaklaşan bir rakam da I.H.L mezunu elemanlarımız vardır. Oran olarak, bu yüzde 60’ın üzerinde bir rakama takabül ediyor. Bu tespiti bu şekilde yaptıktan sonra bir de işin öbür tarafına bakalım.

Türkiye çok hızlı değişen bir ülke ve gerçekten yıldan yıla büyük değişiklikler yaşıyoruz. Şöyle 10 yıl öncesine baktığımız zaman 80’li yılların Türkiyesi ile 90’lı yılların Türkjyesi a-rasında çok büyük farklar var. Biraz hafızamızı zorlayıp da 2000’li yılların Türkiyesini düşündüğümüz zaman ülkemizin çok daha büyük değişikliklere sahne olacağını kestirmemiz hiç de zor değildir. Çok önemli sosyal değişiklikler oluyor. Dolayısıyla kavramlar değişiyor, gelişiyor. Düşünceyle ilgili pek çok yasaklar kaldırıldığı için bu sahada da değişik bir ortam ortaya çıkmış oluyor. Dolayısıyla çok hızlı değişen Türkiye ve dünya şartlarına daha iyi bir uyum sağlayabilmek için bilgili olmak gerekiyor. Bilgiyle mücehhez olmak lâzım Yapılan iş ne olursa olsun, o sahada çok iyi yetişmiş olmak gerekiyor. Hareket noktamızın birisi budur. Yani, din hizmeti gibi çok hassas ve nazik bir konuda, çok iyi yetişmiş olmak lâzım. Bugün bü konuda istenen düzeyde olduğumuzu söyleyemeyiz. Dolayısıyla bu eksikliğimizin giderilmesi için bu okulların devreye girmesini istedik

İkinci önemli bir husus da Kuran kurstan meselesidir. Bugün Türkiye’de 5 binin üzerinde Kuran kursu vardır ve bu kurslarda 160.000 yavrumuz, gencimiz eğitim görmektedir. Bu bir egitim-öğretim faaliyetidir. Ancak Kuran kursunda bu eğitim öğretim faaliyetinde bulunan öğreticilerimizin büyük bir çoğunluğu İ.H.L mezunudur. İmam-Hatip Lisesi mezunu, öğretmen olarak yetişmiş değildir; o formasyonu almış değildir, öğretmenlik ayrı bir formasyon işidir. Bu okullarımızda ip bin dolayında öğretmene ihtiyaç vardır ki bugün biz 5 bin civarında asil. bir o kadar da fahri öğretmenle bu işi yürütmeye çalışıyoruz
Dolayısıyla bu eksikliği de giderebilmek için, ağlan yüksekokullarda program gereği pedagojik formasyon dersleri de görülmektedir, öğrenciler tam bir formasyona sahip olmaktadırlar. Dolayısıyla mezun olduktan sonra gerek İmam_hatip olarak gerekse Kufan kursu öğretmeni olarak daha iyi bir şekilde hizmet etsinler, bu çocuklarımıza egitim-ögretimin gereği, pedagojik formasyona sahip olarak daha iyi bir eğitim versinler. Başka alanlarda hizmet yapıyorlarsa vatandaşlarımıza daha iyi bir şekilde rehberlik etsinler. Kısaca genel gerekçelerimiz bunlardır.

Bu gerekçelere, bildiğiniz gibi. Yüksek öğretim Kurumu müsbet yaklaşmıştır. 4 İlahiyat Fakültesi bünyesinde 4 İlahiyat Meslek Yüksekokulumun açlması izni de çıkmıştır. Bunlardan İzmir ve İstanbul’daki okullar 2 yıl önce öğretime başlamışlar ve Bu sene mutlu sona ulaşmışlardır, yani ilk mezunlarını vermektedirler. Bu mezunlarını vermelerinden dolayı ne kadar iftihar etseler yerindedir. Gösterdikleri yakın ilgi dolayısıyla tekrar bu müessese yetkililerine , yüksekokul müdürlerine ve İlahiyat Fakültesi dekanlarına, bu vesile ile sizin aracılığınızla teşekkür etmek istiyorum.

Şu temennimi de dile getirmek istiyorum; İnşaallah en kısa zamanda açılma izni bulunan Ankara ve Bursa İlahiyat Fakültelerinde de bu müesseseler kurulur ve ondan sonra da diğer fakülteler devreye girerler, ihtiyacımız olan çok sayıda elemanı, bu okullarda yetiştirir ve tahsil seviyelerini bu şekilde yükseltmiş oluruz.
Bu okulların süresi 2 yıl olarak düşünüldü ve ilk mezunlarını verdi. Ancak, bu okullara devam eden görevlilerimizin arzuladığımız bilgi seviyesine yükselmeleri ve gerekli formasyonu kazanabilmeleri için 2 yıllık öğrenim süresini yeterli görüyor musunuz?

Bazı vesilelerle bu konudaki görüşümü ifade etmiştim. Bu sorunuz dolayısıyla tekrar o konuya açıklık getirmek isterim. Benim şahsi kanaatim biran önce bu Yüksekokulların bütün ilahiyat Fakülteleri bünyesinde açılmasıdır. Bundan sonra kısa bir geçiş dönemini yaşayacağız ve bunu müteakip bu Yüksek okulların mutlaka 4 yıla çıkarılması zarureti vardır. Çünkü Türkiye ve dünya büyük değişikliklere sahne oluyor. Artık meseleleri, hadiseleri çok geniş boyutlu değerlendirmek lâzım. Bugün Sovyetler Birliği olsun, Balkan ülkeleri olsun büyük bir değişim içindedirler, bizden büyük beklentileri vardır. Dolayısıyla biz camia olarak bunların beklentilerine de cevap vermek durumundayız. Yani hadiseleri artık Türkiye çapında değil, dünya çapında değerlendirebilecek bir seviyeye gelmemiz lâzım. Batı ile, batıda yapı-yan din hizmeti ile de mukayese ettiğimiz zaman o konuda da alınacak çok mesafe olduğunu tespit etmek hiç de zor değildir.

Bu bakımdan bu okulların 4 yıla çıkarılması zaruret halini almış bulunmaktadır. Yani, 2000’li yıllarda Türkiye’de artık dinî sahada, hangi görev olursa olsun, hizmet yapmak için mutlaka yüksek tahsil yapmak gerekecektir. Bu, emin olunuz Türkiye için bir lüks değildir. Fevkalâde bir ihtiyaçtır. Yani’2000’li yıllarda bir köyde rehber imamlık yapacak bir görevlinin, mutlaka 4 yıllık bir yüksek tahsilden geçmesi gerekecektir. Zaten Türkiye’de uygulanan sistem de bu yönde gelişmektedir. O zaman İlahiyat Fakültesi bünyesinde bir İlahiyat Fakültesi olur, akademik manada eğitim-öğretim yapar; bir de İlahiyat Meslek Yüksekokulu olur, pratiğe yönelik eleman yetiştirir. Böylece fakülte bünyesinde İlahiyat Fakültesi değişik tarzda daha ziyade araşüncı yetiştirmeye yönelik bir uygulama yapabilir. İlahiyat Meslek Yüksekokulları da yapacaktan görevin niteliği gereği, o şekilde bir programla teçhiz edilir. Bunlar pratiğe yönelik olarak insanımızla iç içe yakın bir diyalog içerisinde görev yapabilecek onlarla bütünleşecek tarzda bir yapıya kavuşturulurlar. Böylece bu-müesseseler fonksiyonlarını tam olarak yerine getirmiş olurlar. Şayet Türkiye’de bu hizmete bir seviye kazandırılmak isteniyorsa, bu konu ü-zerinde ciddiyetle durulmalıdır. Takip edilecek yol bu olmalıdır.

Bu okullara İmam_hatip Lisesi mezunu olan ve 2 yıl hizmet yapan, ÖSYM’yi kazanan öğrenciler girebilmektedirler. Bazı kesimlerde, bu iki yıllık hizmet süresine gerek olmadığı yolunda görüşler var. Siz nasıl düşünüyorsunuz? I.H.L mezunu gençlerimiz bu okullara, 2 yıl hizmet ettikten sonra mı girmeli, yoksa mezun olur olmaz İlahiyat Meslek Yüksekokullarına girmesi mi daha faydalıdır? Bu konudaki görüşlerinizi öğrenebilir miyim?

Bu konu, söz konusu okulların açılması esnasında YÖK tarafından gündeme getirilmiştir. Biz o zaman bunu kabul etmiştik Zaman içerisinde bu şartı kabul etmemizin fevkalâde isabetli olduğunu da gördük İki yıl görev yapan bir görevlimiz, eksikliğinin ne olduğunun daha iyi farkına varıyor. İki yıllık meslek tecrübesi, hayat tecrübesi ona pek çok şeyler kazandırıyor. Bütün bu birikimle beraber bu Yüksekokullara girdikleri zaman, çok daha iyi istifade ettikleri kanaati bizde hasıl olmuştur. Bilhassa Dokuz Eylül üniversitesi İlahiyat Fakültesindeki uygulama sonucunda bu intiba bize ulaşmıştır. Dolayısıyla adeta bir staj dönemi diyebileceğimiz bir dönemden sonra, hem meslekî tecrübe, hem de hayat tecrübesi açısından eksikliklerini, hangi yönde daha iyi yetişmeleri gerektiğini tespit ettikten sonra bu okullara girmeleri halinde çok daha iyi netice alacakla-n kanaati bizde hasıl olmuştur. Dolayısıyla bu uygulamada herhangi bir rahatsızlığımız, herhangi bir sıkıntımız şimdilik yoktur.

İlahiyat Meslek Yüksekokulu imtihanlarını kazanan görevlilerimiz, hizmet ettikleri yerlerden kadrolarıyla birlikte okuyacakları yüksek okulun bulunduğu şehre naklediliyorlar. Bu uygulama hep böyle mi devam edecek? Yoksa başka bir tedbir düşünüyor musunuz? İlahiyat Meslek Yüksekokulunu bitiren görevliler de okudukları yerde görevlerine devam edecekler mi? Yoksa ihtiyaç duyulan yerlere mi nakledilecekler?

Önce birinci hususla ilgili görüşlerimi söyleyeyim. Tabiî bu okullar yeni açıldığı için biz bu Yüksekokullarda okuyacak görevlilerimize her imkânı hazırlamaya çalıştık. Kazandıktan, İzmir ve İstanbul’da uygun yerlere tayinlerini yaptık Bazen tek görevli, bazen de ikinci görevli olarak Böylece maaşlarını tam olarak almalarını sağladık Bu şekilde uygulamayı başka müesseselerde bulmak da zordur. Maaşlarını adeta bir burs gibi alıyorlar. Hedefimiz onların uygun şartlar içinde, yüksek öğrenimlerini en iyi, en verimli şekilde gerçekleştirebilmeleridir. Bunun için maddî sıkıntı çekmesinler, birçoğu belki evlidir, çoluk-çocuk sahibidir, düşüncesi ile müessese olarak her türlü desteği verdik 2 yıl okuyacaklardır, çocuklarını da okuyacakları yerlere götürsünler. Maddî sıkıntıları olmasın diye bu uygulamayı yaptık Hedef, bu görevlilerimize daha iyi bir ortamda okuma imkânı hazırlamaktır. Bu uygulamayı bu şekilde sürdürebildiğimiz ölçüde sürdüreceğiz. Çünkü bizim için önemli olan neticeye varmak hedefe ulaşmaktır.

Sorunuzun ikinci kısmına gelirsek mezuniyet sonrası bu görevlilerimizin yeni görevleri ile ilgili nasıl bir anlayış içerisinde olacağız? Bu mezunlarımızın istekleri de dikkate alınmak su-retiyle, bundan sonraki dönemde istihdamları konusunda gerekli talimatları verdim. Bu, eski görev yerine dönme olabilir, şu anda görev yaptıkları yer hakikaten ihtiyaç ise orası da olabilir. İkinci görevli olanlar var bazen, o olmaz tabiî. İçinde bulunduğumuz şartlarda böyle bir uygulama lükstür, böyle bir görevlendirme yapmamız mümkün değildir. Kendi istekleri de dikkate alınarak İmam_hatiplik olabilir, daha ziyade Kur’an kursu öğretmenliği olabilir. Çünkü bu mezunların pedagojik formasyonları vardır. O müesseselerde de çok faydalı ola-caklarını düşünüyoruz. Ayrıca bazı idari imkânlar da bu görevlilerimizin önünde açılmıştır. Bundan sonra gösterecekleri gayretler de esas alınmak suretiyle, istekleri de gözönüne alınarak en uygun görevlendirmeleri yapacağız. Bundan sonra gelecek arkadaşlarına hem örnek olsunlar, hem de onlara bir teşvik olsun. Bu bakımdan her türlü kolaylığı bu mezunlarımıza mevzuat ve imkânlar ölçüsünde göstereceğiz.

Daha önce İlahiyat Meslek Yüksekokulu yetkilileri ve öğrencileri ile yaptığımız görüşmelerde vardığımız sonucun sizin görüşlerinizle paralellik gösterdiğini tespit ettik. Sizin başka ilave edecekleriniz var mı?

Aklın yolu birdir. Bu konudaki problemler üzerinde düşünen herkesin varabileceği netice aşağı yukarı aynıdır. İkincisi, biz bu Yüksekokulların yetkilileri ile zaman zaman beraber olduk Hadisenin işleyişi hakkında bazı değerlendirmeler yaptık. Bu açıdan da bir fikir birliğinin doğmuş olması tabiîdir. Bu paralelliğin olması, fikir birliğinin dogması sevindiricidir-, her iki müessesenin de yararınadır. El birliği, gönül ve fikir birliği içerisinde ben bu müesseselerin ileriye yönelik daha faydalı olacaklarına yürekten inandığımı bu vesile ile tekrar ifade etmek istiyorum.
Efendim, Sizin bir başvurunuz daha vardı, bildiğim kadarıyla. Görevlilerimizin Açık öğretim Fakültesine kaydolarak, görevlerini aksatmadan, bilgilerinin artırılması hususunda. O konuda müsbet bir gelişme oldu mu? Son durum ne merkezdedir? Açıklanmışınız?
İfade ettiğiniz Açık öğretim konusu, başlattığımız Meslek Yüksekokulu projesinin tamamlayıcı bir parçasıdır. Şimdi 2 Yüksekokulla sürdürdüğümüz bu faaliyet, yarın için öteki İlahiyat Fakültelerine teşmil edilse bile, biraz önce bahsettiğim 45 bine yakın görevlimizin bu okullardan geçirilmesi çok büyük zaman alacaktır. Dolayısıyla biz bunun tamamlayıcı bir cüzü olarak görevlilerimizi, görevlerini aksatmadan Açık öğretim imkânından istifade etmek suretiyle 2 yıllık da olsa yüksek öğrenim sahibi olmalarını arzu etmiş ve bununla ilgili başvurumuzu yapmıştık. Böylece hem görevde bir aksama olmayacak, hem de Türkiye’de gerçekten önemli bir müessese haline gelmiş olan Açık Öğretim imkânından Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu dinamik mensuplarının da istifade imkânı doğacaktır. Çünkü İmam- Hatip Lisesi mezunlarının yaş ortalaması 25 civarındadır. Yani 25 yaş ortalamasına sahip 45 bin civarında görevlinin, bu kadar büyük bir potansiyelin, bu imkândan istifade etmemesi kadar gayri tabii bir şey olamaz Dolayısıyla bu yaptığımız ilk müracaat, İlahiyat Meslek Yüksekokullar açılmıştır, gerekçesiyle reddedilmiştir. Fakat bu bizi kesinlikle tatmin etmemiştir. Tatmin etmediği için konunun o zamandan beri takipçisiyiz. Daha iyi bir şekilde projemizi hazırlayıp yakın zamanda tekrar sunduk. Öyle ümit ediyorum ki bu konuda müspet gelişmeler olacaktır. Çok yakın bir dönemde bu Açık öğretim konusunun da müspet bir şekilde neticeleneceğine dair inancım kuvvetlidir. İnşallah çok kısa bir zamanda eğitim hamlemizin bu önemli safhası da gerçekleşecektir. Böylece bütün görevlilerimizin daha iyi şartlarda insanımıza çok daha güzel hizmetler vermeleri sağlanmış olacaktır.