Makale

Güzelliğin Kaynağı

Güzelliğin Kaynağı

Doç. Dr.Abdurrahman Çetin
Uludağ Univ. İlahiyat Fak. Öğretim Üyesi

Dinimizin gayelerinden birisi, insanı iyiye ve güzele ulaştırmak; onun iyilik ve güzellik içinde yaşamasını sağlamaktır. Güzel bir çevre, güzel bir hayat ve güzel bir toplum, İslam’ın hedefleri arasındadır.
İslam; adıyla da, ihtiva ettiği hükümleriyle de en güzeldir. Muhtevasından daha sonra örnekler vereceğimiz dinimizin, isminde bile güzellik vardır; çünkü sözlük anlamıyla "İslam’ın bir mânâsı da, barış ve esenlik demektir; bu bile başlı başına bir güzelliktir.
İslam, insanlardan iki önemli şey ister: Birisi temiz, sağlam bir îman, yani inançta güzellik; diğeri de sâlih amel, yani davranış güzelliğidir. Bu iki güzelliğe sahip olan kurtuluşa erer, dünya ve âhiret mutluluğuna kavuşur(1).
Dinimizin kendi terminolojisi/ ıstılahları da pekçok güzellikleri içerir. Hepsi de Kur an kaynaklı olan ve görür görmez, zihnimizde her biri için güzellik ışıltıları beliren şu kelime ve terimlere bakalım: Ahlâk, adâlet, amel-i sâlih, afv, âfiyet, birr (iyilik), bereket, cennet, cemâl, dua, ebed, edeb, ecir, esmâu’l-husnâ, fetih, felâh (kurtuluş), fazi, hüsn (güzellik), hikmet, hayr, İhsan, ilim, iffet, istikamet (doğruluk), kalem, kitap, kemâl, lütuf, letâfet, melek, misk, nûr, nimet, nezâfet (temizlik), recâ (ümid), Rahmân, Rahîm, rızk, rahmet, sevab, saadet, selim, selâmet, sürür (sevinç), sabır, sıdk (doğruluk), sulh (barış), sırât-ı mustakîm (dosdoğru yol), şifâ, şefaat, şefkat, tevbe, teşbih, ufuk, üsve-i hasene (en güzel örnek), va’z, va’d, velî, yüsr (kolaylık), zikr, zühd, zafer... Bunların her biri, ayrı bir güzellik ifade eden, güzellikler dininden bir bukettir. Burada günah, cehennem, azab gibi kelimeler de akla gelebilir; fakat, bunlar da insanı uyaran, kötülüğe sed çeken ve güzelliğe sevkeden birer etken değil midir?
İşte, en güzel, en mükemmel bir din olduğuna içtenlikle inandığımız İslam dini; bizlere daima en iyiyi, en güzeli ve en mükemmeli hedef olarak göstermiştir. Bu bakımdan her müslümanın, hem maddî hem manevî yönden mükemmele, iyiye ve güzele tâlib olmak; kafasıyla, gönlüyle, işiyle, söz ve davranışlarıyla, giyim- kuşamıyla en güzel, en iyi ve en mükemmel olmaya çalışmak durumundadır.
Gönül ve Düşünce Güzelliği
İnsan, önce gönlü ve düşüncesiyle güzel olmalı, kötü duygu ve düşüncelerden kalbini ve kafasını temizlemelidir. Kişiyi, Allah katında değersiz kılan imansızlıktan, bâtıl inançlardan, kibir ve kıskançlıktan ve her türlü kötü niyetten uzak durmalı; sağlam ve temiz bir imana, sevgi ve merhamet dolu bir kalbe sahip olmalı, daima iyiliği ve güzelliği düşünmelidir.
Kur’an-ı Kerim’de de sık sık ifade edildiği üzere; inanmayan bir gönül, ebedî hüsrâna mahkûmdur. Yüce Allah, inanmayanların bütün yaptıklarının boşa gideceğini açıklayarak; onların işlerini, çölde, uzaktan su gibi görünen, aslında su olmayan aldatıcı bir seraba benzetmiş(2) ve onların âhirette, birbirlerini sapıklığa düşürmekle suçlayıp, faydasız bir pişmanlık ve azab içinde olacaklarını bildirmiştir(3). Buna karşılık, iman edip iyi işler yapanların, yaradılmışların en iyileri olduklarını açıklamıştır(4).
Öte yandan, bir takım bâtıl inançlar da, insanın iman güzelliğini bozan ve onu sorumluluk altına sokan bir husustur. Bu bakımdan, Kur’an ve hadislerde bulunmayan, fakat dînî bir görünüm verilen her türlü bâtıl inanç ve hurafelerden de uzak durmak gerekmektedir. Çünkü Peygamberimizin ifadesiyle, "İşlerin en kötüsü ve zararlısı, dinden olmadığı halde, sonradan uydurulup dine sokulan şeylerdir"(5).
Aynı şekilde Yüce Allah ve Elçisinin, hattâ insanların da hiç hoşlanmadığı kibir, kin ve kıskançlık da, iç güzelliğimizi bozan ve insanı sevimsiz kılan çirkin huylardır. Yüce Allah: "İnsanları küçümseyip yüz çevirme. Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü Allah, kendini beğenip övünen hiç kimseyi sevmez"(6), buyurmakta; Peygamber Efendimiz de, kıskançlık ve çekeme- mezliğin, "Ateşin odunu yakıp kül etmesi gibi, kişinin, iyi ve güzel işlerini yiyip bitireceğini" bildirmektedir(7).
Bundan başka, insanlar hakkında kötü zanda bulunmak ve tahmînî bir ön yargı ile, onları olur olmaz şeyler yüzünden itham edip karalamak da, Kur’an-ı Kerim’de yasaklanmıştır(8). Öyleyse kalbler, kötü niyet ve duygularla kirletilmek yerine; iman ve ihlâsla, sevgi ve şefkat gibi iyi duygularla süslenmelidir. Aslında, başkalarından iyilik ve güzellik beklemek için, öncelikle, bunlara kendimiz sahip olmamız lâzımdır.
Ahlakî Güzellik
Müslüman, kafası ve gönlüyle güzel olduğu gibi, söz ve davranışlarıyla da iyi ve güzel olmak durumundadır. Güler yüzlü, tatlı dilli olmak, selâmlaşmak, doğru söylemek, öğüt vermek... onun görevleri arasındadır. Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: "Kullarıma söyle; en güzel sözü söylesinler"(9). "Ey inananlar! Allah’a karşı gelmekten sakının, doğru söz söyleyin ki, Allah, işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışla- sın"(10). Cenab-ı Hakk, yapılacak tartışmaların bile, güzellikle yapılmasını emrederek, "Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle çağır; onlarla en güzel şekilde tartış"(11), buyurmuştur. Başka bir âyette de, Peygamberimize hitaben: "Allah’ın rahmetinden dolayı sen, onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalbli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onlara mağfiret di!e"(12), buyrularak, bu konunun önemine dikkat çekilmiştir. Başka bir âyette ise, "Güzel söz söylemek ve affetmek, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır"^), buyrulmuştur. Peygamberimiz de, güler yüzlü olmanın(14) ve güzel söz söylemenin de sevap kazandıran birer iyilik olduğunu bildirmiştir(15).
İftira etmek, yalan söylemek, dedikoduda bulunmak, çirkin ve kaba sözler söylemek, sövmek, olur olmaz yere yemin etmek, lüzumsuz konuşmak, bilmediği şeyleri söylemek... bütün bunlar, her biri hakkında birçok âyet ve hadis bulunan, dinimizin tasvib etmediği davranışlardır. Bunların yasak oluşuna bir misâl olmak üzere, Hucurat sûresinden bir âyet meâli sunalım. Yüce Allah şöyle buyuruyor: "Ey inananlar: Bir topluluk, diğer bir toplulukla alay etmesin; belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da başka kadınları alaya almasınlar; belki onlar, kendilerinden daha hayırlıdır. Birbirinizi ayıplayarak, kendi kendinizi ayıplamış olmayın. Birbirinizi kötü lâkapla çağırmayın. Birbirinizin gizli şeylerini araştırmayın. Birbirinizi arkadan çekiştirmeyin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte bundan iğrendiniz. O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeleri daima kabul edendir, acıyandır"(16).
Güzel davranışların, güzel sonuçlar doğuracağı gerçeğine de Kur’an-ı Kerim’de şöyle işaret edilmiştir: "İyilik ve fenalık bir değildir. Sen, fenalığı en güzel şekilde sav. O zaman, seninle arasında düşmanlık bulunan kimsenin, yakın bir dost gibi olduğunu görürsün"(17).
İş Hayatında Dürüstlük
Güzele, iyiye, doğruya ve mükemmele tâlib olması gereken müslüman; yaptığı iş ve görevde de bu ölçüyü esas alacaktır. Ürettiği malı sağlam ve kaliteli yapacaktır. Alış verişte dürüst davranacaktır. Ölçü ve tartıda hile yapmayacaktır. İnsanları aldatmayacaktır. Onun, işini ve görevini en iyi ve en güzel şekilde yapması, daima dürüst olması, inandığı dinin, kendisinden beklediği bir vazifedir. Aksine bir tutum ise, Allah ve Rasûlünün hoşlanmadığı davranışları yapmak demektir ki, birçok âyette de ifade edildiği üzere, sorumluluğu gerektirimi 8).
Kıyafet Güzelliği
İyilikler ve güzellikler dini olan İslam: kendisine inananların kafası ve kalbiyle, söz ve davranışlarıyla iyi ve güzel olmalarını istediği gibi, onların kılık- kıyâfetlerinde de bu ölçüyü esas almış; müslümanların iç görünüşleriyle olduğu kadar, dış görünüşleriyle de tertemiz, örnek birer insan olmalarını istemiştir.
Peygamber Efendimiz bir konuşmasında, arkadaşlarına şunları söylemişti: "Ashabım! Sizler, mü’min kardeşlerinizin yanına varacaksınız. O halde, binek hayvanlarına dikkat ediniz, elbiselerinizi, kıyafetinizi düzeltiniz ki, insanlar arasında parmakla gösterilecek gibi olunuz. Çünkü Allah, çirkinliği ve çirkin söz söylemeye özenen kimseleri sevmez"(19). Bir defasında, saçı sakalı birbirine karışmış pejmürde bir adamı gören Peygamberimiz, ondan bu durumunu düzeltmesini istemişti(20). Aynı şekilde, bir grup arasında, saçları dağınık bir kimseyi görünce, "Bu adam, saçlarını düzeltecek bir şey bulamıyor mu?", diyerek uyarıda bulunmuştu(21). Başka bir sahabiden de, saçlarına iyi bakmasını, temiz tutmasını ve her gün taramasını istemişti(22).
Peygamberimiz bir gün: "Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremez", demişti. Bunun üzerine oradakilerden birisi: "Ey Allah’ın Elçisi! İnsan, elbisesinin, ayakkabısının güzel olmasını sever", diyerek, bunun da kibir olup olmadığını öğrenmek istedi. Bu hâlin kibir sayılmayacağını ifade ile Peygamberimiz: "Allah güzeldir, güzelliği sever. Kibir ise, hakkı inkâr etmek ve insanları hor görmektir" diye cevap vermişti(23).
Yine bu konuda Peygamberimiz: "Allah, kuluna verdiği nimetin eserini, onun üzerinde görmekten hoşlanır"(24). "İsraf etmeden, gurura kapılmadan yiyiniz, içiniz, giyiniz ve tasad- duk ediniz"(25) buyurmuştur.
Demek ki lükse kaçmadan, ihlâsı zedelemeden ve sâdeliği esas alarak, her müslüman, imkânı ölçüsünde giyim kuşamıyla da, güzelliğin nümûnesi olacaktır. Bu konuda dikkat edilecek diğer bir husus da, namaz kılabilecek şekilde temiz ve uygun giyinmek olmalıdır.
Güzel Örnek
Yüce Allah tarafından, bizlere her hususta "en güzel örnek" kılınan(26) Peygamberimiz; bu konularda da iyiliğin ve güzelliğin en mükemmel örneklerini vermiştir: Onun temiz ve sade giyinmesi, ağza fena koku veren şeylerden hoşlanmaması, güzel kokular sürünmesi, yemekten önce ve sonra ellerini ve ağzını yıkaması, kötü kokularla toplum içine ve camiye girilmemesi- ni istemesi, yolların ve çevrenin temiz tutulmasını, ağaçlara ve bitkilere zarar verilmemesini, hayvanlara bile şefkatle davranıl- masını buyurması... bütün bunlar, onun şahsında, dinimizin yüceliğini ve güzelliğini gösteren hususlardan bazılarıdır. Bir müs- lümandan da, bu güzel dini ve onun şahsında en iyi yaşayan Peygamberini yakından tanımak ve bu güzellikleri benimseyip yaşamak beklenir. Yazımızı, konumuzla ilgili üç âyetin anlamını sunarak bitirelim. Yüce Allah şöyle buyuruyor: "Ey Âdem oğulları! Câmi ve mescidlere güzel elbiselerinizi giyerek gidin. Yiyin, için, fakat israf etmeyin. Çünkü Allah, israf edenleri sevmez. De ki: Allah’ın kulları için çıkardığı zinet ve rızık- ları haram kılan kimdir? De ki: Bunlar, dünya hayatında inananlarındır. Kıyâmet gününde de yalnız onlar içindir. İşte biz, bilen kimseler için, âyetleri böyle açıklıyoruz. De ki: Rabbim ancak, açık ve gizli fenalıkları, günahı, haksız yere saldırmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyi Allah’a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyler söylemenizi haram kılmıştır"(27).

(1)Bakara:25, Âli-lmran:57, Nisâ:57, Mâide:9, Ra’d:29, Kehf:107, Hacc:14, Lokman:8, Feth:29, Bürûc:11, TTn:6
(2)NÛr:39
(3)Sebe:31-33, Kehf:103-106
(4)Beyyine:7
(5)Müslim, Cuma, 43; EbÛ Davud, Sünnet, 5; Ibn Mâce, Mukaddime, 7; Neseî, ideyn, 22; Dârimî, Mukaddime, 16
(6)Lokman:18, lsrâ:37
(7)EbÛ Davud, Edeb, 44; Ibn Mâce, Zühd, 22
(8)Hucurat:11-12
(9)lsrâ:53
(10)Ahzab:70-71
(11)Nahi.125
(12)ÂH Imrân: 129
(13)Bakara:263
(14)Tirmizf, Birr, 45
(15)Müslim, Zekât, 56
(16)Hucurât :11-12
(17)Fussılet:34
(18)lsrâ:35, Rahmân:9, Mutaffifîn:1-5
(19)EbÛ Davud, Libas, 25; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, IV, 180
(20)İmam Mâlik, el-Muvatta‘, Şa’r, 7
(21)Nesâî, Zinet, 61
(22)Aynı yer
(23)Müslim, îman, 147
(24)Tirmizf, Edeb, 54; EbÛ Davud, Libas, 14
(25)Buhârî, Libas, 1; Ibn Mâce, Libas, 23; Nesâî, Zekât, 66; Ibn Hanbel, el-Müsned, II, 181
(26)Ahzab: 21
(27)A’râf.31-33