Makale

BATI TOPLUMUNDA AYIP, GÜNAH, SUÇ KAVRAMLARI VE AİLE…

Dr. Abdûlbaki KESKİN

BATI TOPLUMUNDA AYIP, GÜNAH, SUÇ KAVRAMLARI VE AİLE…

Dünyanın en hür ülkelerinden biri, belki de birincisi diyebileceğimiz Amerika’da sayıları yüzlere ulaşan din, dil, kültür ve ırk farklılıklarının; başka bir anlatımla, çok sesliliğin, bu ülkede, bir anlamda, hürriyetlerin, müsamahanın, tek kelime ile demokrasinin gelişmesinde önemli bir rol oynadığı açık..
Meselâ, Washington D.C Camiinde Cuma günleri, Mısırlı Hafız Fethi’nin güzel sesi ile okuduğu Kur’an-ı Kerim, tamamen gayrimüslimlerle meskûn bulunan bölgelere - minareden dalga dalga yayılmasına, başka bir grubun sokakta sonuna kadar açılmış mikrofondan okuduğu uzun hutbeye, yollara yayılan cemaat ve park edilen arabalarla dakikalarca tıkanan trafiğe, bazı İslâm ülkelerinde bile tahammül edilmezken, bu ülkede hoşgörü ile bakılması, yukarıda vurgulamaya çalıştığımız anlayışın gerçekten takdir edilecek bir örneği olarak kaydedilebilir.
Diğer taraftan, FBI raporlarına göre, bu ülkede, her 6 dakikada bir kadının ırzına geçildiği; her 15 saniyede bir kadının dövüldüğü; her 1 dakikada bir arabanın çalındığı ve halen 38 milyon kadının, 27 milyon erkeğin eşinden ayrılmış olduğu ileri sürülüyor.
"The Washington Post" Gazetesinin 23.7.1989 tarihli nüshasında, "Bu çocuktan kim kurtaracak?" başlığı altında yayınlanan bir araştırma yazısında, sadece Washington’da dünyaya gelen her 1000 çocuktan 23.2 sinin, annelerinin uyuşturucu kullan-malan nedeni ile ya ölü veya sakat olarak doğdukları, sakat doğanların da, doğumu müteakip öldükleri kaydediliyor.
1989 yılında, yine sadece ABD’nin başkentinde meydana gelen cinayetlerde öldürülen insan sayısının 400’ün üzerinde olduğu belirtiliyor,
1990 yılı içerisinde 13 yerleşme bölgesinde (1) yapılan bir araştırmada, toplam 1.217.285 alkolik 518.851 uyuşturucu müptelâsının halen hastanelerde tedavi gördükleri bildiriliyor.
Modem toplumun ruhî veya manevî krizi diyebileceğimiz bu ahlâkî çöküntüyü, özgürlük ve hoşgörünün sınırlarının aşılması gibi tek sebebe bağlamak şüphesiz meseleyi basite irca etmektir.
Ancak bu ahlâkî enkazın altında yatan sebepler yığınından birisi hürriyetlerin ve müsamahanın sınırlarının aşılmış olması ise, hiç kuşkusuz ikincisi de, ayıp, günah ve suç kav-ramlarının zaman içerisinde kilise tarafından yapılan ve çok defa tutarsız olan yorumlarıdır.
Kilise ilişkisine daha önce yazdığımız bir makalede (2) temas ettiğimiz için bu yazımızda daha çok ölçüsüz müsamaha ve sınırsız özgürlük ile aile ilişkisi üzerinde durmak istiyoruz.
ABD Sağlık ve İnsanî Hizmetler Bakanlığınca (HHS) 2000 adet olarak bastırılan ve "San Francesco" dan
"Paul Gibson" tarafından kaleme alınmış olan dört ciltlik bir raporda, son 30 yıl içerisinde 15-24 yaşlan arasındaki gençlerle ilgili intihar olaylarının oranındaki artışın nedenleri araştırılırken, bu yaş grubundaki gençlerden intihara teşebbüs edenlerin sayısının homoseksüellerde üç kat daha fazla olduğu kaydedildikten sonra, bunların intihara teşebbüs etmelerinin sebebi de, toplumda bazılarının, kendilerine hoşgörü ile bakmamış olmaları biçiminde ifade ediliyor ve bu nedenle ebeveyne, kiliseye ve topluma, homoseksüelliğin tabiî bir olay, sağlıklı bir ilişki olarak görülmesi ve müsamaha tavsiye ediliyor. (3)
İnsan tabiatına, İlahî kanunlara, ahlâkî normlara tamamen aykırı olan bu iptilanın, "tabii bir olay, sağlıklı bir ilişki" gibi görülmesi ve müsamaha tavsiye edilmesi, bu ülkede, müsamahanın da, hürriyetin de sınırlarının, daha doğrusu, sınırsızlıklarının nerelere kadar ulaştığının; ayıp, günah ve suç kavramlarının mahiyetlerinin ne ölçülerde değiştiğinin çarpıcı bir örneğidir...
Esasen, toplumun temelini oluşturan aile ünitesi Batı Dünyasında yıkılmaya başlamıştır, dersek herhalde mübalâğa etmiş olmayız sanırım...
Mr. P. D. Moynihan. 1965 de Çalışma Bakanı Yardımcısı iken açıkladığı bir hükümet raporunda, Amerika’da doğan her 4 siyah çocuktan birinin gayrimeşru olduğunu, gayrimeşruluğun, bu grubun kökenindeki kölelikten kaynaklanan aile yapısındaki zaaflarla alâkalı bulunduğunu söyleyerek toplumda büyük bir şoka sebep olmuştu. (4)
Halen Newyork Senatörü, ülkenin tanınmış diplomat ve politikacılarından biri olan Demokrat Partili Daniel Patrick Moynihan,".. 25 yıl önce muayyen bir grubun (siyahları kasd ediyor) kültürü olan gayrimeşruluk bugün bütün bir kültürün standardı haline gelmiştir.." diyor..
Gayrimeşruluk fenomeni için Batılıların ürettiği başka bir teoriye göre, endüstri toplumuna geçiş, ekonomik açıdan evlilik kurumunun yaşamasını güçleştiren başlıca faktörlerden biridir, özellikle maddî imkânlardan yoksun gençler, ailede ekmek kazanan geleneksel erkek rolünü ifa edememektedirler... deniliyor.
Bu teorileri bir an için bir tarafa bırakarak bugün yaşanan realiteye ve aşağıda vereceğimiz tabloya bir göz atacak olursak gayrimeşruluk için ileri sürülen gerekçelerin büyük ölçüde dayanaktan yoksun olduklarını göreceğiz.
Batı Dünyasında, özellikle Amerika’da, "Teens" veya "Teenagers" denilen 13-19 yaşlan arasındaki öğrencilere, okullann önlerinde bazı anne-babalar, bazı gönüllü kuruluşlar, hatta bazı kilise mensupları tarafından, "safe sex" sağlıklı cinsel ilişki sloganı ile "condom" veya "preservative" denilen koruyucu malzemenin herkesin gözleri önünde sepet sepet dağıtılması olayının ortaya koyduğu açık bir realite var.
Şöyleki, bu toplumlarda artık ayıp günah, suç kavramları adeta anlamsız sözcükler haline gelmiştir. Gençlere korunma malzemeleri dağıtılırken kullanılan slogan, sağlıklı cinsel ilişkidir. Yani, bu ilişkide AİDS ve benzeri hastalıklardan korunma hedeflenmektedir, yapılan işin meşru veya gayrimeşru oluşu söz konusu değildir.
Şu halde gayrimeşruluk fenomeni için, toplumun endüstrileşmiş olmasını gerekçe göstermek bilimsel ve gerçekçi olmayan bir yaklaşımdır.
Chicago Üniversitesi Sosyoloji uzmanlarından Mark Testa, "~ konu şüphesiz, Sosyal İlimlerin en önemli bilmecelerinden birisidir..." diyor.
Bize göre yıkılan aile kurumunu yeniden inşa etmek, Allah’ın mükerrem yaranım dediği insanı, onurlu mevkiine oturtmak için izlenecek yol, şüphesiz, Vahyin ve aklın yoludur.
Uzmanlar, 0-7 yaş arasının, insan hayatının en kritik devresi olduğunu vurgularken, hayatı sonuna kadar etkileyecek olan insan karakterinin de, bu devrede oluştuğunu belirtiyorlar. Meşhur İngiliz düşünürü B. Russell da, bu işin 6 yaşında biteceğini ileri sürüyor. (6)
Peygamberimiz Efendimizin, bu meselede çocuğun konuşmaya başlamasını esas aldığı bilinmektedir. Nitekim Ibni Şuayb’ın nakline göre (7) Abdül Muttalib oğullarından bir çocuk konuşmaya başlayınca Hz. Muhammed ona, şu âyet-i kerimeyi okuyarak öğretirdi. "De ki, hamd, çocuk edinmemiş olan, hükümranlığında ortağı bulunmayan, düşkün olmayıp yardımcıya da ihtiyaç göstermeyen Allah’a mahsustur O’nu gereği gibi büyükle an ".(8)
Bu devrelerde kristalleşmeye başlayan ahlâkî prensiplerin, ayıp, günah ve suç kavramlarının, helal-haram telâkkilerinin hayatımız boyunca eğilimlerimizi ve yargılarımızı derinden etkilediğinde hiç şüphe yoktur.
Yıllar önce tanığı olduğum ve hiç unutamadığım bir elaya konu münasebeti ile, burada kısaca temas etmek istiyorum.
Müfettişlik görevinde bulunduğum yıllarda, İstanbul ilçe müftülüklerinden birini ziyaretim sırasında, asasına dayanarak müftülük makamına giren 70-75 yaşlarında bir hanım efendi, Müftü efendiye hitaben, "Evlâdım, sizden bir şey sormak istiyorum. Ben Erzurumluyum, bir süreden beri yanında misafir olarak bulunduğum oğlumun, iki aydan bu ya-na işi yok buna rağmen akşam eve gelirken filesi eskiden olduğu gibi hep dolu geliyor. Daha önce tasarruf ettiği para var da, onu mu harcıyor .„ veya başka yollardan mı (meşru olmayan) bu masrafları karşılıyor bilmiyorum, bunu kendisine de soramadım. Şayet gayrimeşru bir yoldan temin ediyorsa, biz haram mı yiyoruz? sorusu günlerden beri vicdanımı tırmalıyor, uykularımı kaçırıyor. Bana lütfen yardımcı olur musunuz? " diyordu.
İşte, sadece aileyi değil, bütün insanlığı kurtaracak bir duygu... haram-helal telakkisi, oğlunun kazananı bile sorguluyor...

(1) Alaska, California, Colcado, Wash. D. C, Ftorida. Lowa, Kansas, Kentucky, Malne, MD, Minnesota, Montana ve Nebraska.
(2) A. Keskin, KİLİSENİN KRİZİ, Diyanet Aylık Dergi, Ekim 1991.
(3) Bugünkü Sağlık Bakanı, raporun, Reagan zamanında hazırlandığını, Bakanlığının görüşünü aksettirmediğini söylüyor. The Washington Post, 13.1.1990
(4)Yapılan Araştırmalar, Ur. Moynihan’ın ileri sürdüğü gayrimeşrulukla siyahların kölelikleri arasındaki ilişkiyi doğrulamıyor. Aksine, gerek kölelik devrinde ve gerekse kölelikten kurtulduktan sonraki yüz yıl içerisinde, siyahlarda anne ve babalı çocukların büyük çoğunlukta olduğuna dikkat çekilerek olayın son çeyrek asırda yoğu luk kazandığı ileri sürülüyor. Meselâ, 1950’lerde siyahlar arasındaki gayrimeşruluk oranı sadece % 18 iken, 1988’de oran %63,5 olmuştur. Aynı tarihte beyaz-lardaki oran da % 17,8 dır. The Washington Post, Jariuary 22, 1991.x
(5) National Center tor Health Statistics; Co-uncil M Europe.
(6)B. Russell, Terbiyeye Dair, çev. H. Dereli, Ankara, 1954.
(7)Ibni Ebi Şeybe, Musannaf, Haydarabad, 1966.
(8)Kuran-ı Kerim/17-111.