Makale

KUTLU DOĞUM HAFTASI

KUTLU DOĞUM HAFTASI

Abdulbaki İŞCAN

Yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren bu güne gelinceye kadar çok değişik ve çeşitli alanlarda muhteşem diyebileceğimiz gelişmeler ve yenilenmeler yaşandı. Bu durum normal olarak yeni oluşumları da beraberinde getirdi. İnsanlar fikirlerini daha açık ifade etmenin yollarını, daha geniş bir yelpazede aradılar. Bireyler medeniyetten daha fazla yararlanmak, çocuklarını zamanın gereklerine göre yetiştirmek amacıyla, geçmişe oranla daha fazla gayret içerisinde oldular. Toplumlar kendilerini daha yükseklere ulaştırmanın çabası içine girdiler, başka toplumlarla daha iyi diyalogun, yardımlaşmanın yollarını aramaya başladılar.
Bu arayışlar toplumların yapısına göre bazen olumlu bir şekilde sonuçlandı, bazen bir
sürüncemenin içerisinde kendine yer buldu, bazen de çeşitli olumsuzluklarla beraber sürecini devam ettirdi. Bununla birlikte İnsanî ve ahlakî değerlerin gözardı edilmesi toplumda kendini iyice hissettirdi. Sıcak aile yuvaları giderek soğumaya başladı, aile içi ilişkiler alışık olmadığımız bir boyut kazandı, boşanmalar her geçen gün arttı, çocuklarla aile büyükleri arasında diyalog kopukluğu gitgide büyüdü. Sevgi, hürmet, şefkat unutulmaya yüz tuttu. Sevginin yerini çıkara dayanan ilişkiler aldı. Temelinde samimiyet, sevgi olmayan her oluşum bir yama gibi kendini gösterdi.
Bununla birlikte hayatın karmaşası içinde yeni iletişim alanlarının küçülttüğü dünyamızda dini düşüncenin, sevginin, ahlâkın, barışın topluma ulaştırılmasında yeni imkânlar, yeni kanallar ortaya çıktı. İslâmiyet’in birleştirici, bütünleştirici, barış ve mutluluk öngören mesajının daha güçlü, daha etkili aktarılmasının gereği kendini iyice hissettirdi. İslâm, barış demekti çünkü, kardeşlik, dostluk, yardımlaşma, paylaşma demekti. İnsanlar eşitti İslam’a göre, hak ve hürriyetler açısından aralarında bir fark yoktu.
Diyanet İşleri Başkanlığı, kanunlarda yer alan görevleri ile ilgili yükümlülükleri yerine getirmede daha etkili olabilmek için devamlı olarak bir gelişim içinde oldu.
Evrensel olan İslam düşüncesini ve bir elçi olarak Hz. Muhammed’in insanlığa getirdiği yüce değerleri günümüz şartlarını da dikkate alarak insanlığa doğru bir şekilde ulaştırmak amacıyla Diyanet İşleri Başkanlığı ve T. Diyanet Vakfı işbirliği ile Kutlu Doğum Haftası programları düzenlenmeye başlandı. İlki 20 Nisan 1989 yılında kutlanmaya başlayan Kutlu Doğum Haftası’nın amacını; insanları huzur, sevgi ve hoşgörü ortamında buluşturarak gitgide bir sevgi yumağı haline getirmek, insanların mutlu olabilmeleri için ihtiyaç duydukları İnsanî ve ahlâkî değerleri toplumun bütün kesimlerine ulaştırmanın gayreti içinde olmak şeklinde özetlemek mümkün. O büyük şahsiyetin insanlığın huzur ve mutluluğu için getirdiği yüce mesajları insanlığa aktarma düşüncesiyle düzenlenen sosyal, kültürel ve İlmî etkinliklerin bugüne gelinceye kadar oldukça büyük bir gelişim gösterdiğini söyleyebiliriz.
Bir ölçüde tarihteki kutlama faaliyetlerinin canlandırılması, günümüzle Hz. Peygamber dönemi, Selçuklu, Osmanlı dönemleriyle bir köprü kurulması, geçmişle geleceğin bütünleştirilmesi şeklinde de anlatılabilecek Kutlu Doğum Haftası faaliyetleri bugün özellikle dinî, edebî ve kültürel hayatta meydana getirdiği canlılık ile ayrı bir önem arzet- mektedir.
İlk yıldan itibaren toplumun bütün kesimleri tarafından bir şenlik ve coşku edasıyla kutlanan Kutlu Doğum Haftası, ülkemizde bir kültür ve gelenek halini aldı. Bu etkinlik dolayısıyla insanlar Hz. Peygamberin ahlâk ve düşünce yapısı konusunda daha detaylı, orijinal bilgilere ulaşma fırsatını da elde etme imkanına sahip oldular.
İlk sene sadece Ankara’da yapılan kutlama programları bugün Türkiye’nin hemen hemen bütün köşelerine, Türk dünyasına, Balkanlara, Kıbrıs’a ve Batı Avrupa ülkelerine kadar yayılmış durumda.
Kültür sanat faaliyetlerinin yanısıra bilim ve bilgi açısından da bir şölen haline gelen Kutlu Doğum Haftası Türk halkının gösterdiği ilgi ve alaka dolayısıyla bugün oldukça önemli bir faaliyet haline geldi. 1989 yılında küçük çapta başlatılan kutlamalar uzun sayılmayacak bir süreden sonra dört bir tarafa dalga dalga yayıldı.
İslâm peygamberinin insanlığa iletmiş olduğu mesajlara eskiden daha fazla, çağımızda sadece millet olarak bizim değil, müslümanların değil, yeryüzündeki bütün insanların ne kadar muhtaç olduğunu dünyada ve Türkiye’de meydana gelen olaylar ortaya koyuyor.
Toplumun her kesimini bir araya getirmekte, kucaklaşmalarını sağlamakta ve insanımıza yeni ufuklar kazandırmakta olan Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri Türkiye Diyanet Vakfı Mütevelli Heyeti’nin aldığı karar gereği bu yıldan itibaren milâdî takvime göre Mevlid Kandili’ne denk gelen günlerde kutlanmaya başlıyor.

TARİHTE MEVLİD KANDİLİ KUTLAMALARI
Milletimizin gönlündeki peygamber sevgisini bilgiyle desteklemek ve neticesinde de birlik ve dirliğimizi geliştirmek için peygamberimizin dünyayı teşrifleri olan günün Kutlu Doğum Haftası olarak kutlanması önemli bir şans niteliği taşıyor.
Hz. Muhammed’in dünyaya teşrif ettiği gece, Mevlid Kandili adı altında 14 asrı aşkın bir süre boyunca büyük coşku ile anılmış, inananlar bu geceyi en iyi şekilde değerlendirmeye çalışmışlardır. Hz. Peygamberin doğum günü nedeniyle düzenli olarak yapılan kutlamaların ilk olarak Muzafferüddin Gök Borü tarafından gerçekleştirildiği bilinmektedir. Beğtiginliler hanedanının kurduğu Erbil Atabeyliği’nin son temsilcisi olan Muzafferüddin Gök Börü, 1190 tarihinden 1233 tarihine kadar 43 yıl hüküm sürmüş ve onun döneminde Erbil altın çağını yaşamıştır. Yaptırdığı bir çok İlmî, dinî ve hayır müesseseleri ile İslâm dünyasında destanî bir şahsiyet kazanan Gök Börü’nün kör ve sakatlar için yaptırmış olduğu hankâhlar, dinî birer müessese olmakla beraber, aynı zamanda sosyal yönü itibariyle hayır, şefkat ve yardımlaşma kaynağı idi.
Gök Börü’nün şöhretini artıran asıl önemli husus, her yıl Hz. Peygamberin doğum günü münasebetiyle düzenlemiş olduğu mevlid törenleridir. Bütün İslâm aleminin haberdar edildiği ilim ve sanat erbabının çağrıldığı, fikrî ve İlmî tartışmaların tertip edildiği, özellikle yoksullara pekçok ziyafetlerin verildiği, kurbanların kesildiği bu törenlerde şehir dışına kurulan otağlarda İslâm dünyasının her tarafından gelen alim, sanatkâr ve kalabalık insan toplulukları ağırlanırdı. Sefer ayı başlarında kale kapısından itibaren kubbeli binalar görkemli bir şekilde süslenir, her birinde ayrı bir gösteri yapılırdı. Kur’an okunur, vaazlar verilir, çeşitli sanatsal gösteriler ve şenlikler yapılır, semalar tertip edilirdi. Mevlid geceleri yatsı namazından sonra kale kapısından başlayıp hankâha kadar devam eden yerde, mumların her birini katırlar üzerine binmiş insanların tuttuğu fener alayları düzenlenirdi. Mevlid günü sabah vakti ellerinde hil’at ve bohça bulunan kişiler tek sıra halinde hankâha giderlerdi. Bu bohçalarda misafirlere verilecek değerli hediyeler bulunurdu.
Gök Borü, ayrıca her yıl Suriye ve Filistin’e birer heyet gönderip, haçlıların elinde bulunan Müslüman esirlerden bazılarını para ile satın alarak hürriyetlerine kavuştururdu. Her hac döneminde de Mekke ve Medine’ye önemli miktarlarda para gönderir, bunları yoksullara dağıttırır, Arafat’a su getirilmesi için de her yıl 1000 altın tutarında harcamalar yapardı.
İslam dünyasında Hz. Peygamber’in doğumunun daha önceleri Mısır’da Fatımî’ler tarafından kutlandığı bilinmekle birlikte bu kutlamaların sarayda olmasından, buna sa- I dece Kahire’nin tanınmış din adamları ile yüksek mülkî memurların katılmasından dolayı dar bir çerçevede yapıldığı görülmektedir. Eyyûbiler devrinde Mısır’da, sonra Mekke, Kuzey Afrika, Endülüs, Hindistan ve diğer yerlerde debdebeli bir şekilde yapılan merasimler de Muzafferüddin Gök Börü’nün başlattığı uygulamanın devamı niteliğinde kabul edilmektedir.
28 Haziran 1233 tarihinde Ramazan Ayı’nın on sekizinci günü vefat eden Muzafferüddin Gök Börü’nün nâşı, vasiyeti üzerine Mekke’de yaptırdığı türbesine defnedilmek üzere yola çıkarılmasına rağmen, su yokluğundan dolayı “Liynetu” denilen konaklama yerinden daha ileriye götürülememiş, cenaze Kufe’de Meşhed’e yakın bir yerde defnedilmiştir.

GÜL GÜNÜ
Daha çok sevginin ve sevgilinin sembolü olarak kabul edilen gül, kokusu ve gösterişli çiçekleriyle yüzyıllardan beri insanları etkisi altına almış ve hemen hemen bütün kültürlerde her zaman çok özel bir yere sahip olmuştur. Türk kültüründe diğer toplumlar- da görülmeyecek bir şekilde anlam taşıyan gül, yüzyıllar boyunca işlene işlene başlı başına bir kültür haline gelmiştir.
Türk İslâm Kültüründe tasavvufi anlamları dışında Hz. Peygamberi sembolize etmesi bakımından da önemli yer tutmaktadır.
Kardeşlik, sevgi, hoşgörü gibi duyguların gelişmesi amacına yönelik olarak Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri kapsamında 1995 yılından itibaren uygulanmaya başlanan "Gül Günü”, bugün Türkiye’nin her köşesine yayılmış durumdadır. Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle ülkemizin her il ve hemen hemen her ilçesinde bir sembol olarak güller dağıtılmakta ve insanlara sevgi, kardeşlik ve barış adına mesajlar sunulmaktadır.

Kaynaklan
Bkz. Prof. Dr. Faruk Sümer, Muazzam Muzafferüddin Gök Börü, Hz. Muhammed ve Gençlik, Kutlu Doğum Haftası 1992. Yeni Rehber Ansiklopedisi, Erbil bahsi.