Makale

YENİ BİR YÜZYILA GİRERKEN...

Dr. Abdulbaki KESKİN

YENİ BİR YÜZYILA GİRERKEN...

İLKİ, 1975 de, Fransa’da aktedilen, "Grup 7" Ekonomik Zirvesi I veya Zenginler Kulübü Doruğu, son birkaç yıl içerisinde, gündemindeki sorunların tartışılmasını aşan, bir ihtirasla. Kapitalist Dünyasının güç gösterileri haline dönüşmeye başlamıştır.
Londra’daki son zirve, bu bakımdan oldukça anlamlı bir görüntü sergiledi. Zira, bir zamanların süper gücü, Sosyalizmin, yer yüzündeki güçlü temsilcisi, Ronald Regan’nın meşhur deyimi ile, "Şer İmparatorluğu "nun yeni başkanı, Mikhail Gorbachev, bu zirveye, Kapitalizm dersi verilmek üzere çağrılmıştı.
Şayet işler, derslere göre planlanıp, uygulanabilirse, gelecek yıllarda, Gorbachev de, bu doruğa tırmanabilecekti..
Ama ne var ki, yirmi birinci yüzyıl, teknoloji ve sanayi eğitimine dayalı gelişmiş ülkelerin, başka bir deyişle, Kapitalist Dünyasının da, sonu olacağı endişesini taşıyanlar vardı.
Mesela, Amerika’lı çocuklar, Avrupa’da ve Japonya’dakilere göre, daha az eğitilmekte, daha az motive edilmekte ve bu yüzden de, bu ülke, diğer, gelişmiş endüstri ülkeleri arasında, yeni yüz yılın yansına, hazırlıksız ve ümitsiz olarak girmektedir, sözleri, son zamanlarda. Amerika’da, sık sık duymaya başladığımız yakınmalardır.
Nitekim, Berkeley Uluslararası Ekonomik Enstitüsü (1) başkanı, Laura D’ Andrea Tyson, "„ Amerika’da, ciddi sosyal problemler ve özellikle, gençliğe yönelik eğitim sorunlan, kaygı verici düzeydedir»." diyor.
Diğer araştırmacılardan, Richard B. Straus(2) ise, Amerika’daki çocukların, eğitim bakımından hala dünyadaki benzerlerinin en iyisi olduklarını ileri sürerek bu ülkedeki eğitim sistemi ve imkanlarının, yaşlan 20-24 arasında olan gençlerden beşte üçüne yüksek tahsil temin ettiğine, Japonya, Fransa ve Almanya’da bu tür imkanların, genç nüfusunun, sadece, üçte birinden daha azı için mevcut olduğuna dikkati çekerken, İngiltere’de bu oranın % 20 ye yaklaştığını kaydediyor.
Ancak uzmanların pek çoğu, Amerika’da, orta eğitimde, "Drop Out" dedikleri, başarısızlık nedeni ile eğitimlerini bırakanların oranının % 30 lar da seyrettiğini, bu rakamın siyahlarda, % 50-55 lere kadar çıktığını söylemektedirler.
Buna karşılık US. Eğitim Makamları da, hastalık akademik ve benzeri sebeplerle eğitimini yapamayanlardan büyük bir kısmının, daha sonra tahsillerini tamamladıklarını, anılan oranın % 13 lere düştüğünü iddia ediyorlar»
Uzmanların ve ilgililerin ileri sürdükleri, karşıt görüşler ne olursa olsun, bu ülkede, gözlenen yeni bir eğilim, yeni bir gelişme var. O da, ülke gençliğinin, genelde, kötü iptilalara eğilimli, bencil, zevkine düşkün, şiddetten yana, fedakarlık motivasyonu olmayan, eğitime, araştırmaya, özellikle, endüstri ve teknoloji bilimlerine ilgisizlik...
Adli Polis den alınan bilgiye göre, 1991 Ocak ayından, aynı yılın, Haziran 30 una kadar geçen altı aylık devrede, Washington D.C, Virginia ve Maryland de 331 cinayet işlenmiştir, öldürülenlerden 273 ü erkek, 58 i kadındır. Bunların yaş ortalaması ise 27,6 dır. Cinayet se-bepleri: 94 ü uyuşturucu madde-, 29 u soygun-, 42 ailevi nedenler-, I66’da bilinmeyen sebeplerle ilgili..(3)
Diğer taraftan, gençliğin, eğitime ilgisizliği nedeni ile, Amerika’nın 2010 yılında ihtiyacı olan 560.000 teknoloji ve endüstri mühendisinin, her yıl, bu ülkeye göçmen olarak kabul edilen ve % 15 inin teknik kabiliyeti ve becerisi bulunan 140.000 kişilik göçmen gruplardan temin edilmeye çalışılacağı ileri sürülüyor»
Yapılan araştırmalar, diğer endüstri ülkelerindeki gençlerin, Amerika’dakilerden pek farklı olmadıklarını gösteriyor..
Tokyo’da, The Keidanren(4) in yaptığı bir araştırmaya göre, 1993 yılında, Japonya’nın, temel araştırma, uygulama ve geliştirme alanında istihdam etmek üzere 200.000. teknik personele, ayrıca, yüz yılın başında, planlanan, bilgisayar, (Soft ware) mühendisliği için de, bir milyon elemana ihtiyaç olacaktır.
Geçen yıl bu ülkede koleje gidenler arasında, meslek seçimleri ile ilgili olarak yapılan bir ankette, tercihlerin, daha çok ticaret, basın, bankacılık otelcilik, turizm konularında olduğu; endüstri ve Hightech denilen yüksek teknolojinin, listenin sonlarında yer aldıklarının tesbit edildiği belirtiliyor.
Aynı ülkede, 1960 lardan beri, endüstride çalışmak üzere mühendisliği seçenlerin oranı, %66 dan % 50 ye düşerken, teknoloji bilimini seçenlerin nisbetinin de, % 50 den % 33’e düştüğü bildiriliyor.
Daha çok elit tabakanın devam ettiği, Tokyo Üniversitesinin, geçen yıl, bilgisayar bölümünü bitirenlerden yansının, teknolojiden ziyade, finans ve emlakçilik gibi konularda çalışmaya başlamaları, araştırmacılar arasında şaşkınlığa sebep olmuştur.
Benzeri problemlerin pek çoğu, Avrupa ülkelerini de, çok ciddi bir şekilde düşündürmektedir.
Zira 1990 da İtalya, Fransa, Belçika endüstrilerinin, ihtiyacı olan elemanların, sadece yarısını karşılaya-bilmişlerdir.
Almanya’da endüstri ve teknoloji sektöründe çalışacak personeli yetiştiren eğitim kurumlarına gidenlerin sayısında önemli ölçüde düşüş olduğu ifade ediliyor. Anılan alanlarda çalışanların 1988 de adedi 1.8 milyon iken-, bu rakam, bugün 1.5 milyona inmiştir. Bu ülkede, sadece endüstri ve teknoloji bilimlerine değil, genel eğitime karşı da, bir ilgisizlik söz konusudur.
Mesela, Almanya’nın halen, inşaat, planlama ve pazarlama sektöründe 30.000 mühendise ihtiyacı bulunmaktadır. 1988 ve 1995 yıllan arasında üniversiteye devam edenlerin sayısında % 25 lik bir düşüş olacağı bekleniyor. 2010 yılında ise, hükümetin tahminlerine göre, Al-manya’nın 500.000 kolej mezununa ihtiyacı olacaktır.
1990 yılında, Avrupa’da, koleje devam edenler arasında yapılan bir ankette, Alman öğrencilerinden sadece % 3 ünün, araştırma, geliştirme ve endüstri sektörüne ilgi duyduğu tesbit edilmiştir.
Purusya mantalitesi çökmüş, Alman gençliği, eğitimden ve işten ziyade, kolay hayata, zevk ve safaya yönelmiş gözüküyor..
Nitekim Münih’te bir firmanın ortağı ve sorumlusu olan Hans Steskal(5) gelecekte ne olacağını bilmiyorum... benim neslim ve benden öncekiler... Almanya’yı yeniden kurmak için çok çalıştık.. Bugün, işe almak amacı ile, mülakata çağırdığımız 25 yaşlarındaki gençler, sade-ce, emeklilikten, maaştan ve tatilden söz ediyorlar..(6) diyor»
Japonya’da, ünlü bir araştırma kurumu olan Dentsu (7) nun, New York Los Angeles ve Tokyo’da yaptığı bir araştırmada gençlere yönelttiği "Yaşamak için çalışmanın önemine inanıyor musunuz?" sorusuna, sadece % 51 Tokyo’lu, % 57 New Yorklu, % 61 Los angeles’lı genç, "evet" şeklinde cevap vermiştir.
Ayrıca, Ortadoğu’dan ve Kuzey Afrika’dan gelen Müslüman göçmenlerin, Avrupa’daki gençliğin problemlerini daha da artırdığı iddia ediliyor.
Birleşmiş Milletler uluslararası işçi kuruluşunun son günlerde hazırladığı bir raporda,- 7 milyon çocuğun, yani, Avrupa’daki genç nüfusun onda birinin, patlamaya hazır bir bomba konumunda olduğu ifade ediliyor. Bu gençlerin, Avrupa’nın karmaşık eğitim sistemi içerisinde, orta derecede bir öğretime bile sahip olma şanslarının bulunmadığı vurgulanıyor.
Mesela, Batı Berlin’de her beş geçten birinin Türk olduğu, bunlardan % 7 sinin dahi, üniversiteye girebilmek için gerekli olan orta eğitimi alamadıkları, bu yüzden de, yüksek tahsile devam edenlerin oranının %3 ü geçmediği kaydediliyor.
Fransa’daki Müslüman göçmenlerden yüksek öğrenim yapanların yok denecek kadar az olduğu ileri sürülüyor.
Paris’teki tanınmış eğitim kurumlarından "Ecole Polytechnique" in rektörü, bu kuruma, şimdiye kadar, kaydolmuş bir Müslüman’ı hatırlamadığını söylüyor.
Öyle anlaşılıyor ki, son üç yüz yıldan beri, sadece, ilmin, alimin faziletinden, gelişme ve ilerlemenin meziyyetinden söz eden, fakat bugüne kadar, bu vadide, gözle görülür elle tutulur bir varlık gösteremeyen İslam Dünyasının değil;
Sömürüye yönelik ekonomisi ile milyonlarca insanı aç bırakan, tahribe yönelik harp sanayii ile milyonların yaşamına son veren, yüz binleri de hasta ve sakat bırakan; üstünlük ve tahakküme yönelik feza teknolojisi ile başka pilanetlerde istasyonlar kuran, ancak yer yüzünde, bir türlü, insani nizamı tesis edemeyen ve fakat bugün işin sonuna gelmiş gibi gözüken Kapitalist Dünyanın da, şiddetle ihtiyaç duyduğu rehberlik İslam’da...
Zira bundan 1400 küsur yıl önce, yeryüzünde ilk defa, cehalete karşı, evrensel çapta savaş ilan eden, yaratılış bakımından insanlar arasında hiç bir fark görmediği halde, bilenlerle bilmiyenleri aynı kefeye koymayan, Yaratıcının varlığına, meleklerin yanısıra, bilginleri de tanık sayan, tek bir ferdin öldürülmesini, tüm insanlığın katledilmesine denk bir cinayet kabul eden, tek bir kişinin kurtarılmasını da, tüm insanlığın hayatının bağışlanmasına eşit bir fazilet addeden bir dinin; yıkan, tahrip eden ilimden değil, yaran olmayan bilgiden dahi Allah’a sığı-nan, insan sömürüsünü Yaratanın affetmediği, kul hakkının ihlali gibi vahim bir isyan olarak tanımlayan, dünyası için ahiretini, ahireti için de dünyasını terkedende hayır olmadığını haykıran bir Peygamberin rehberliğine, şüphesiz, her zaman olduğu gibi, yeni bir yüz yıla girer-ken de, sadece, Doğu ve Batı Dünyasının değil, kurtuluş, güven, barış ve huzur için, tüm insanığın ihtiyacı var...

“Güven, barış, huzur ve kurtuluş için Hz.Peygamber’in rehberliğine her zaman olduğu gibi yeni bir yüzyıla girerken de tüm insanlığın ihtiyacı var...”
***
(1) Berkeley’s institute of International Ekonom’ıcs.
(2) "The Middle East Policy Survefin yazan.
(3) The Washington Post August 4, 1991
(4) Japanese Economlc Federation
(5) A Partner w’ıth the Accounting Fim ofPnce Waterhouse.
(7) The Dentsu institute tor Human Stu dies in Tokyo