Makale

Türkiye’de Din Hizmetleri Ve Geleciği

ARAŞTIRMA
İNCELEME


Türkiye’de Din Hizmetleri Ve Geleciği

GEREK coğrafi konumu ve gerekse sahip bulunduğu maddî-manevî zenginlikleriyle pek çok ülkenin yakın alâkasını celbeden ülkemiz, "çağdaş medeniyet" seviyesine ulaşmada gösterdiği üstün gayretleriyle hızla "kalkınan ülkeler" safında yer almayı başarmıştır.
Türkiye, ekonomik ve sosyal gelişmelerinin yanısıra; manevî ve kültürel değerlerini de koruyabilir ve bu gelişmelere uyumunu sağlayabilirse gelecek yüzyıl Türk medeniyetinin ihtişam asrı olacaktır.
Manevî kalkınmanın en büyük unsuru, din hizmetleri ve bu hizmetleri ifa eden görevlilerdir, özellikle teknik gelişmeler ve telekomünikasyon araçlarıyla ülkemize taşınan yabancı kültürlerin, insanımızın ruh dünyalarında ve ahlâk düzenlerinde yol açabileceği muhtemel dejenerasyonlara karşı tedbirler üretmek de bu görevlilerin başta gelen vazifeleri olacaktır.

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI VE ANA HİZMET POLİTİKASI
Ülkemizde "din konusunda toplumu aydınlatma" görevi, anayasa ve ilgili kanunla Diyanet İşleri Başkanlığı’na verilmiştir.
Diyanet İşleri Başkanlığı bugün 1 trilyon 224 milyar (1991) bütçesi, 88.472 kişilik kadrosuyla yurtiçinde bütün il ve ilçelerde müftülük olarak, yurtdışında soydaşlarımız ve vatandaşlarımızın bulunduğu ülkelerde -Amerika’dan Avustralya’ya kadar- din hizmetleri müşavirliği ve ateşeliği olarak teşkilâtlanmış büyük ve güçlü bir müessese haline gelmiştir.
Devletin sağladığı kadro ve bütçe imkânlarıyla ve resmî din görevlileri eliyle en ücra köye kadar bütün vatandaşlarımıza yaygın bir din hizmeti götürülmektedir.
Nitekim ülke genelinde mevcut 5029 Kur’an kursunda ve 62.947 camide halkımıza her gün din eğitimi ve din hizmeti sunulmaktadır.
Teşkilâtın ana hizmetleri dört kategoride değerlendirilebilir. Planlama, Eğitim, Irşad ve Yayın. Diyanet İşler Başkanlığı’nın kuruluşundan bugüne kadar geçirdiği safhaları ve bugünkü durumunu Dergimizin diğer sayfalarında okudunuz. Bu hizmetlerin geliştirilmesi ve modernizasyonu çabalarına katkıda bulunmak maksadıyla bazı düşünce ve tekliflerimizi sun-mak istiyoruz.

ARAŞTIRMA VE PLANLAMA HİZMETLERİ
Türkiye’de planlı kalkınma dönemi, 1961 Anayasası’nın yürürlüğe girmesiyle başlamıştır. Türk kalkınma planlan, anayasanın öngördüğü şekilde, 5.10.1960 tarih ve 91 sayılı kanunla kurulan Devlet Planlama Teşkilatı tarafından hazırlanmaktadır. Uzun dönemli bir perspektif içinde 5’er yıllık dönemleri kapsayacak şekilde hazırlanan planların şu anda altıncısı yürür-lüktedir.
Bu kalkınma planlarında, ülkemizdeki dinî hayat ve manevî kalkınma ile ilgili kalkınma hedefleri, maalesef müstakil bir bölüm olarak ele alınmamakta millî kültür alt komisyonunda görüşülmektedir. Bu sebeple, din hizmetleri ile ilgili ileriye dönük planlar hazırlamak Başkanlık bünyesinde mevcut bulunan Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Dairesine düşmektedir.
Planlama bir ülkenin, bir teşkilâtın beyni mesabesindedir. Hızla gelişen dünyamızda pek çok kurum ve kuruluş, 2000’li yılların muhtemel çehrelerini planlayarak gerekli tedbir ve çareler düşünmektedirler.
Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde, hizmet binalarından yayınlara, kurum değiştiren personelin durumlarına kadar çeşitli sahalarda istatistikler yapılmaktadır. Ancak, istatistik! rakamların tesbitinin ötesinde, bunların bir değerlendirmesinin yapılarak, çözüm yollarının da gösterilmesi gerekmektedir.
AET ile entegre olma noktasına gelmiş bir ülkenin, 2000’li yıllarda karşılaşacağı muhtemel manevî ve kültürel problemlerin plan ve hesabı yapılmalı, kamuoyunda kabul gören ve gelişen fikrî cereyanları yakından takip ederek; insanımızın inananı ifsad edici propagan-dalara karşı tedbir paketleri üretilmelidir.
Türkiye’nin manevî coğrafyasının bir haritası çıkartılarak her bölgenin yaşayan kültür değerleri ve manevî inançlarıyla, insanların sosyal durumları, etkili manevî şahsiyetleri bu haritada gösterilebilir. Atama işlemlerinden tutunda, yapılacak irşad hizmetlerine kadar bütün faaliyetler bu bilgiler ışığında daha etkin ve verimli hale getirilmiş olacaktır.
Türkiye’nin 10 yıllık bir dinî imar planı hazırlanarak ülkemizin 10 yıl sonraki cami, Kur’an kursu, sosyal tesisler, eğitim merkezleri; vaiz, imam-hatip, K. kursu öğreticisi ve din görevlisi ihtiyacını ona göre tesbit edip keyfiyet ve kemiyet açısından muhtemel önlemler ve projeler hazırlanabilir. Planda ayrıca, önümüzdeki on yıl zarfında Başkanlığın takip edeceği ana hizmet politikası ile, yurtiçi ve yurtdışı din ve irşad hizmetlerinin, din eğitimi ve hizmetiçi eğitim faali-yetlerinin geliştirilmesi ve bu konulardaki temel ilke ve hedefler yer almalıdır.
Planın hazırlanmasında, gerekirse kurum içinden ve dışından, konuların uzmanlarından oluşan bir "kurul" teşekkül ettirilebilir.
Sadece teşkilat içindeki birimler arasındaki koordine ile yetinilmeyip, teşkilatın eleman ihtiyacını karşıladığı alt kaynaklarla da sıkı bir diyalog içine girilmelidir. İmam-Hatip Lisesi ve İlahiyat Fakülteleri yöneticileri ve bunları idare eden müessese yetkilileriyle yakın teşrik-i mesâi kurularak ihtiyaç duyulan "din hizmetlisi" modeli konusunda görüş teatisinde bulunul-masında yarar vardır.
Ülkemizde bugün din hizmetlerinin ifasında bir takım aksaklık, yetersizlik ve problemler görülüyorsa, bunun sebeplerini biraz da zincirin geriye doğru uzanan halkalarında aramak gerekir.
Bugün İlahiyat Fakültelerinde "5 yıl boyunca 40 çeşit, hergün 9 saat ders ile meşgul edilen; düşünmeye, göz açmaya fırsat bırakılmayan gençler, mezun olunca her kapıyı açan anahtar gibi hem öğretmenlik yapacak; hem müftülük yapıp fetva verecek; hem vaizlik yapıp insan zihninin, düşüncesinin, bilgi-görgüsünün bu kadar geliştiği hür düşünceli, demokrat 20. asır insanını çok ustalık-uzmanlık isteyen din konusunda irşad edecek-."
Burada karşımıza "branşlaşma" konusu çıkıyor, "öğretmen" ve "Diyanet elemanı" olarak iki ana branş ve kendi içinde yan branşlar...
Uygulama noksanlığı da bir vakıa..
Bilindiği gibi, Tıp Fakültelerinin son iki yılı uygulama yıllan haline getirildi. Bugün artık "kızamık"lı, "tifo"lu çocuk görmemiş; eline şırınga almamış doktor yok Ama henüz hiç "mihrab"a geçmemiş, va’z kürsüsüne hiç oturmamış; "minbere hiç çıkmamış mezunlarımız var.
Bu okullara uygulama yılı veya yılları konulmalı. Tıp Fakültelerinin son iki yılında olduğu gibi... Öğretmen olacaksa Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı müesseseler; Diyanet personeli olacaksa, Diyanetle sıkı işbirliği ile gerçekleştirilecek uygulama yılı veya yıllan w
"Bir toplum ancak ona yön veren iyi yetişmiş halk önderleri ile güçlü olabilir, kalkınmasını bu önderlerin olumlu çabalan ile gerçekleştirebilir."
Toplum yapımız itibariyle geniş halk tabanımızı oluşturan kitlelerle en iyi ilişkileri kurma şansına sahip olan hak önderlerimiz imam-hatiplerdir. İmam-Hatiplerimizi dinî meslekî, kültürel bilgilerle ve iyi bir şekilde teçhiz edebilirsek, toplumumuz maddî-manevî kalkınma hamlesini güçlü bir adlımla gerçekleştirebilir." (2)
"önder" din hizmetlisi yetişmesinde ilgili kuruluşlarla sıkı bir işbirliği ve koordine içine girilmesi, bu on yıllık dini imar planının en önemli parçası olacaktır.
Bir diğer önemli konu da görevlilerimizin eğitim seviyesini yükseltmek.. Diyanet İşleri Başkanımızın yerinde girişimleriyle 2 merkezde açılan İlahiyat Meslek Yüksekokullarının, diğer İlahiyat Fakültelerinde de açılması ve I.H. Lisesi mezunlarının branşlarında açık öğretim imkanından yararlandırılması çabaları gerçekleştiği takdirde, görevlilerimizin eğitim seviyesini yükseltme yolunda atılmış tarihi ve önemli bir adım olacaktır.

EĞİTİM HİZMETLERİ
Personel sayısı 90 binlere tırmanan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, kendi personelinin eğitimine vereceği önemin, gelişen toplumun ihtiyaçlarına cevap vermede atılmış çok önemli bir adım olacağı muhakkaktır.
Hizmet içi eğitim programlarını, gelişen yeni metod ve bilgilerle zenginleştirerek bu alandaki çalışmalarını tüm personelini kapsayacak biçimde artırması gerekir 0)
Türkiye’de personel ve idarî bilgiler verilmeyen yüksekokullardan birisi de İlahiyat Fakülteleridir. Müftü, vaiz ve K. kursu öğreticileri için düzenlenen hizmet öncesi ve hizmet içi eğitimde ağırlıklı konuların, beşerî münasebetler, protokol bilgileri, personel, idarî ve malî mevzuattan seçilmesine dikkat edilmelidir.
Asrımız, tanıtımın zirveye ulaştığı, yani göze, kulağa ve düşünceye pratik yoldan hitap edenlerin daha kestirme sonuç aldığı, halkı yönlendirme ve kamuoyu oluşturmada daha etkili olduğu bir dönemdir.
Hizmet içi eğitim kurslarında derslerin, sosyal psikolojiyi bilen, pedagojik formasyonu olan yetkili "uzman" kişilerce verilmesi de takip edilmesi gereken bir ilke olmalıdır.
Esasen din hizmetlisinin kendisi de sosyal psikolojiyi, kitle psikolojisini, hitabet tekniklerini çok iyi bilmek zorundadır. Hangi topluma, hangi çerçevelerde hizmet edeceğini bilemeyen görevliler başarılı olamazlar. Kime, neyin, nasıl anlatılacağı ise önemli bir konudur. Halk pazarında, Hakk’ın iradesini, halk lisanıyla pazarlamak, bir maharet işidir. Bu maharet, okulda kazandırılamamışsa, hizmet içi eğitim kurslarında kazandırılmaya çalışılmalıdır.
Ülkemizde her yır ortalama 234 yeni Kuran kursu hizmete açılmaktadır. 1979’da 2610 olan kurs sayısı 1989’da 4715’e, bugün ise bu sayı 5029’a ulaşmıştır. Bu kurslarda 1989 yılında 155.403 öğrenci öğrenim görmüş iken, halen 164.367 öğrenci öğrenim görmektedir.
Bize emanet edilen bu çocuklara, teknolojinin getirdiği yeniliklerle, yeni eğitim öğretim metodlan uygulayarak az zamanda, daha çok şey kazandırmanın yollarını aramalıyız.
Dinî bilgiler yanında, sosyal hayata intibaklarını kolaylaştırıcı davranış bilgileri, sosyal bilgiler de verilmelidir.
Yabana dil bilen elemana her geçen gün daha çok ihtiyaç duyulduğu ülkemizde, Diyanet olarak, daha çok elemanımıza dil öğretile-bilmesi için müstakil bir "yabancı diller merkezi" kurulmasında büyük yarar vardır.
Devlet Memurları Kanununun 78-79. maddelerinde yer alan; "bilgi, görgü ve kültür artırmak" maksadıyla yurtdışına eleman gönderilmesi, Devletin memuruna tanıdığı güzel bir imkândır. Ancak, Diyanet İşleri Başkanlığı bu imkândan yeterince faydalanamamaktadır, özellikle İtalya ve bazı İslâm ülkelerine bu maksatla, en az iki yıl süreli çok sayıda eleman göndermeliyiz. Çünkü Vatikan, he geçen gün yeni bir "İslâm" politikası uygulamaktadır. Misyonerlik bugün, insanımızı tehdit eden ciddî bir potansiyel tehlike oluşturmaktadır.
Yaşayan Hıristiyanlığı bilen elemanlara ihtiyacımız, AET ye girildiğinde daha da belirginleşecektir. öte yandan, bazı İslâm ülkelerinde neşet edip yayılan İslâmî görüntülü bazı fikrî cereyanlar. bir müddet sonra ülkemiz insanını da etkilemektedir. Bu gelişmeleri de yakın-dan ve kaynağından takip etmemiz, her halükârda yararımıza olacaktır.

İRŞAD FAALİYETLERİ
"Cumhuriyet Türkiye’sinde halen, ülkenin birçok yöresinde, evlenmeden boşanmaya, sosyal davranış biçimlerine, kalıp yargılara (stereotip) kadar bir dizi etkileşimin en büyük belirleyicileri inançlardır."
Türk toplumu için din, işte böyle yerleşik sosyo-kültürel etkiye sahiptir, önemli olan, bu etkinin, hata ve hurafelerden arınmış biçim ve özelliklerle insanlara sunulmasıdır. Çünkü, toplumdaki her türlü kargaşa ve olumsuzlukların ardında bilgisizlik (cehalet) yatmaktadır. Din konusundaki cehaletin boyutlarının ise küçümsenmeyecek düzeyde olduğunu tarihî gerçekler bize göstermektedir.
İnsanları ayakta tutan yalnızca fizik organları değil, düşünce ve inançtandır. 21. yüzyılın eşiğine geldiğimiz şu dönemde her türlü teknolojik gelişmeye rağmen insanlarımız "göçtükleri kente sahip çıkmaya önce inançlarından başlıyor, camilerini kuruyorlarsa" bu durum ülkede yaygın bir din eğitimi ve dinî hak ve yükümlülüklerin insanlara duyurulması anlamına gelen "irşad ve tebliğ" için elverişli bir ortamın olduğunu göstermektedir.
Bu gerçekler karşısında, kültürlü, bilgili, toplumunu tanıyan, çağına tanık olan din görevlilerinin sosyal değime ve ilerlemede önemli ve olumlu katkılarda bulunacağı düşüncesi yanlış olmayacaktır."
Din hizmetine gönül vermiş elemanlara, bireysel olarak bazı sorumlulukların düştüğü de bir vakıa.. Bir irşada herşeyden önce kendisini sürekli yenilemen ve dinî bilgilerini sürekli takviye etmelidir. Bunun yanında aktüaliteyi de yakından izlemeli, modem ve teknolojik gelişmelerden haberdar olmalıdır.
Kalplere ilham vermek, insanlara hidayet nasip etmek Allahu Teâlâ’nın iradesi dahilindedir. Ancak bir "tebliğci"de , kendisinde bulunması gerekli özellikleri taşımalı, gerekli bilgilere sahip olmalı ve vazifesini kusursuz yapabilmelidir.
"Milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç" edinmek Diyanet İşleri Başkanlığı’nın anayasal görevidir. (x) Bu sebeple millî birlik ve beraberliğimizi tehdit eden unsurlara karşı özel irşad heyetleri oluşturulmalıdır. Bu heyetlerde yer alacak kişilerin bölgeyi yakından tanıyan, hatta o bölgede yetişmiş ve halen orada görev yapan elemanlardan oluşmasına öncelik verilmelidir.
Batıda bugün misyonerlerin de gayretleriyle İslâm Dini bir kan, kin ve intikam dini olarak lanse edilmeye çalışılmaktadır. Avrupa ülkelerinde bulunan görevlilerimiz İslâm’ın insanlığı kucaklayan rahmet mesajları ve İslâm Peygamberi’nin cihanşümul barış çağrısı üze-rinde önemle durmalıdırlar.
Bir "Hac Belgeseli" hazırlattırılmalıdır. Dinî amaçlı seyahatlerde, vatandaşlarımızın bu mühim görevlerini icablarına uygun olarak yapabilmeleri için, teknik araçlardan da istifade edilerek çeşitli seminerler düzenlenmelidir.
Cami hizmetleri dışında kahvehaneler, öğrenci yurtlan, çocuk ıslahevleri, hastaneler, hapishaneler, fabrikalar, basın ve yayın organları vb. dinî yönde halkı aydınlatmaya elverişli ortamlardır.
Din hizmetlisi her türlü imkân ve fırsatı en iyi şekilde değerlendirmelidir.

YAYIN HİZMETLERİ

Teknolojik gelişmeler, özellikle telekomünikasyon (iletişim) sahasındaki ilerlemeler dünyamızı hayli küçültmüştür. Kültürler arası mübadele sınır ve engel tanımaz hale gelmiştir. Her geçen gün yeni fikrî cereyanlar ülkemiz insanının zihnine tereddüt tohumlan atmakta ve neticede inancını sarsmaktadır. Bunlara karşı verilecek mücadelenin başında yayın faaliyetleri gelmektedir. "Basılı dinî yayın, toplumu din konusunda aydınlatmanın önemli bir diğer vasıtasıdır." (5)
Türkiye’de yayınlanmakta olan yıllık 7966 çeşit kitabın 306’sı dinî konulu kitaplardır. Bunun ortalama 41 adedi Diyanet İşleri Başkanlığınca bastırılmıştır. (6)
Yayınların daha geniş kitlelere ulaştırılabilmesi için, reklâm vasıtalarından da istifade edilerek mahdut sayıda bulunan satış bürolarının dışına çıkarılmasının yollan aranmalıdır.
Kalite bakımından emsallerinden hiç de geri olmayan Diyanet Çocuk Dergisi de Diyanet Aylık Dergi gibi umumi dağıtıma verilerek vatandaşların kolayca temin etmeleri sağlanmalıdır.
Müftülük binalarımızın uygun yerlerine, selâtin camilerimizin ve özellikle turistik bölgelerimizde merkezî camilerin avlularının köşe başlarına İslâm’ı anlatan yabancı dilde yayınların da bulundurulduğu birer kitap-kaset satış merkezleri açılabilir.
Kamuoyunda ilgi uyandıran müsbet menfi konular; özellikle yanlış fikrî cereyanlarla ilgili araştırmalar, zamanında bir cep kitapçığı şeklinde bastırılıp halkın istifadesine sunulabilir.
Yetkili ve ehil bir kurula ilmî ve kültürel gelişmeler de dikkate alınarak, bir "Tefsir" hazırlattırılabilir. Başkanlığın herkesin anlayabileceği bir üslûpla, günümüz insanına hitap edecek bir "ilmihal" e sahip bulunmayışı, önemli bir eksik olarak görülmektedir.
"Cemiyetin her kesimine hitap eden sesli ve görüntülü yayınlar, basılı yayınlan köşeye sıkıştırmıştır. Dengenin ne zaman sağlanacağını bilemeyiz ama, bildiğimiz bir şey varsa, vakit kaybedilmeden sesli ve görüntülü yayınlara eğilinmesi, günlük işlerinin dışındaki vaktini beyaz ekranın önünde geçiren insanın dünyasına girebilme yollarının araştırılmasıdır." (7)
Bu maksada, sesli ve görüntülü yayınlar ünitesinin kurulmasında yarar vardır. TV kuruluşları ile de işbirliği yapılarak, özelllikle çocuklara yönelik paket programlar hazırlanarak yayınlanması sağlanmalıdır.
Halkı dinî yönde aydınlatma görevi, anayasa gereği, Diyanet İşleri
Başkanlığına verilmiştir. Bu espriden hareketle, TRT’nin hazırladığı dinî yayın programlarında Diyanet İşleri Başkanlığının, kontrol ve danışmanlık görevini üstlenmesi gerekir.
Cumhuriyet döneminde neşredilen dinî yayınların ciddî bir dokümantasyonu yapılmış değildir. Ülkemizde üniversiteler, resmî kuruluşlar, özel yayınevleri tarafından basılan dinî neşriyat yakından takip edilmeli, derlenmeli; dinin aslına uygunluğu açısından bir değerlendirilmesi yapılarak, yanlış ve zararlı bilgiler taşıyanları kamuoyuna duyurulmalıdır. Gerekirse idarî yollara başvurularak, dinî eserlerin çarpık maksatlara alet edilmesi önlenmelidir.
"Vatandaşı dinî bakımdan uyarmak, şuurlandırmak, yanlışları düzeltmek bizim görevimizdir." (8)

YENİ BİR HAMLE
Bir eserinde A. Carel, "İnsanları sevmenin kanununu bulmak, yerçekimi kanununu bulmaktan zordur" diyordu. Din hizmetlisi bu zora talip olan insandır. Hepimiz, İslâm’ın şefkatiyle donanıp. bütün toplumu sevgi duygularıyla kucaklayarak, güzel Türkiye’mizin güzel insanlarına en iyiyi, doğruyu, güzeli; en iyi metod ve vasıtalarla anlatmak için yeni bir hamle ruhuyla el ele, gönül gönüle vermemizin, omuzlarımızdaki mesuliyetin bir gereği olduğu kanaatindeyiz.
***
(1) Hamdi MERT, 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde 198Tde düzenlenen Yüksek öğretimde Din Bilimleri Sempozyumuna sunulan tebliğden.
(2) Kemal GÜRAN, Türkiye 1. Din Eğiti mi Semineri. 1981 Ankara, s. 342
(3) Dr. İsmail DOĞAN, Din Öğretimi Der gisi, Eylül 1989, s. 116
(4) Dr. İsmail DOĞAN, a.g.e. s. 110-111
(5) Halit GÜLER, Diyanet İşeri Başkanlı ğınca 8-10 Nisan 1988’de düzenlenen seminerde sunulan tebliğ, s.6
(6) "T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı" APK. yay. 1989 Ankara.
(7) Halit GÜLER, Ag. Seminer Tebliği
(8) Prof. Dr. Muştala Said YAZICIOĞLU Zaman, 1.10.1989
(x) T.C. Anayasası madde 136