Makale

İslam Dini Kolaylık Dinidir

İslam Dini Kolaylık Dinidir

Dr. Durak PUSMAZ
Haseki Eğitim Merkezi Müdürü

Mensubu olmakla iftihar ettiğimiz İslam dininin kendine has orjinal birtakım özellikleri ve güzellikler vardır. Bu özelliklerinden ve güzelliklerinden biri de İslam dininin kolaylık dini oluşudur. Bu, İslam dininin bariz vasfıdır. Gerçekten İslam dinin kolaylık dinidir, güçlük dini değildir. Bunu birkaç yönden açıklamak mümkündür. Şöyle ki:
♦ İslam dinindeki bütün hükümler insanın fıtratına uygundur, zorlamadan kolaylıkla insanın yapabileceği cinstendir. İslam dininde insanın tabiatına aykırı, yaratılışına ters düşen, fıtratı ile uyuşmayan hiçbir hüküm yoktur. Dinde asıl olan itaattir. İtaat ise hiç bir zorlama olmadan gönül hoşluğu ile yapılır. Bu da dini emir ve yasakların insanın fıtratına uygun olmasıyla mümkündür.
♦ İslam dininin hiç bir emrinde, hiç bir hükmünde zorluk yoktur. Dinin ibadet ve diğer hükümleri kolaylık üzerine kurulmuştur. Kur’ân-ı Kerimdeki: “Allah size kolaylık diler, güçlük dilemez.”(l) “Allah dinde üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi.”(2) gibi ayetler bu gerçeği ifade eder.
♦ Allah insanın gücünün yettiği kadar sorumlu tutar. Gücünün yetmeyeceği şeylerden kimseyi sorumlu tutmaz. Nitekim bu durum her yatsı namazından sonra camilerimizde okunan Bakara suresinin son ayetinde şöyle belirtilir: “Allah her şahsa, ancak gücü yettiği kadar sorumluluk yükler.”
Çünkü insanın gücünü, takatini ve rûhî hallerini en iyi bilen hiç şüphesiz ki onu yaratan yüce Allah’tır. Üzerimize farz kılınan ibadetlerimize baktığımız zaman İslam dininin ne kadar kolaylık dini olduğu görülür.
Mesela yüce Rabbimiz insana günün bütün saatlerinde namaz kılmasını emretmemiş, sadece günün belirli vakitlerinde beş vakit namaz kılmasını emretmiştir.
Sene boyunca oruç tutmayı değil, sadece senede bir ay oruç tutmayı farz kılmıştır.
Malının yarısını veya yüzde yirmi beş gibi yüksek bir oranda zekat vermesini emretmemiş, sadece kırkta birini (yüzde iki buçuğunu) vermesini emretmiştir. Bunu da herkese değil, sadece zenginlere farz kılmıştır. Her sene değil, sadece ömründe bir defa haccetmesini farz kılmış, yine bunu da herkese değil, zenginlere farz kılmıştır. Bu misalleri çoğaltmak mümkündür. Ama söylenmek istenen bellidir, o da İslam dininin kolaylık dini oluşudur.
♦ insan zayıf yaratılmıştır. Onun bu halini en iyi bilen yüce Rabbimiz yükünü hafifletmek istemiştir. Bu gerçek Nisâ sûresinin 28. inci âyetinde şöyle belirtilmiştir: Allah sizden yükünüzü hafifletmek ister. Çünkü insan zayıf yaratılmıştır.”
♦ Allah Peygamber efendimizi bütün alemler için rahmet, muallim ve kolaylıştırıcı olarak göndermiştir. Hz. Aişe validemizden Resûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Allah Teâlâ beni sıkıntı ve zahmet verici ve bunu arzu edici olarak göndermedi. Fakat Allah beni muallim, ve kolaylaştırıcı olarak gönderdi.”3’
Peygamber efendimiz (s.a.s) başka hadis-i şeriflerinde de: “Dininizin en hayırlısı en kolay olanıdır.”’(4)’ “Ben size kolay bir din ile gönderildim.”(5) buyurmuştur.
Hz. Peygamber (s.a.s.) yukarıdaki mübarek sözleriyle İslam dininin kolaylık dini olduğunu belirttiği gibi, yaşayışıyla da bunu ortaya koymuş ve ümmetine örnek olmuştur. Hz. Aişe (r.a.) validemizin anlattığına göre Resûlüllah (s.a.s.) işlerinde devamlı kolaylık yönünü tercih etmiştir. O, şöyle anlatır:
"Resûlüllah (s.a.s.) her ne zaman iki işten birini seçmek arasında muhayyer kılındı mı, günah olmadıkça onlardan en kolayını seçerdi. Günah olduğu takdirde, ondan insanların en uzak kalanı o olurdu. Resûlüllah (s.a.s) her hangi bir şeyden dolayı kendisi için asla bir öç almamıştır. Ancak Allah’ın hürmetinin ayaklar altına alınması hariç, o zaman Allah için öç alırdı."(6)
Peygamber efendimiz kendisi devamlı kolaylık gösterdiği, kolay olanı tercih ettiği gibi ashabına da kolay olanı tercih etmelerini ve kolaylık göstermelerini emretmiştir. Buna bir kaç misal verelim:
♦ Hz. Peygamber (s.a.s) ashabını bir yere görevli gönderirken dikkatlerini çekerek “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.’7’ buyururdu.
♦ Sahabe içerisinde en çok hadis rivayet eden Ebû Hürey- re (r.a.) dan şöyle anlattığı rivayet edilmiştir: "Bedevilerden biri mescidde idrarını yaptı. Oradakiler bağrıştılar. Hz. Peygamber (s.a.s.) onlara: Bırakan onu işini bitirsin, sonra idrarının üzerine bir kova su dökün. Çünkü siz kolaylaştırmak üzere gönderildiniz, güçlük çıkarmak için gönderilmediniz.’’® buyurdu. Bu bedevî yeni müslüman olmuş, İslâmî âdabı ve mescidin kutsiyetini henüz bilmediği ve çölde yaşamaya alışkın olduğu için böyle yapmıştır. Daha sonra Peygamber efendimiz bedevîyi çağırmış ve: “Bu mescitler küçük ve büyük ab- dest yapma yeri değildir. Allah’ın zikredildiği yerlerdir, buralarda namaz kılınır, Kur’ân okunur."c9) buyurmuştur. ,
♦ Ashabına ve ümmetine güçlerinin yettiği kadar ibadet etmelerini emrederdi. Nitekim bu hususta Hz. Aişe validemizden şöyle rivayet edilmiştir: “Resûlüllah (s.a.s.) ashabına bir ibadeti yapmalarını emrettiği zaman güçlerinin yettiği kadarını emrederdi. Ashab (bunu az görerek): “Biz senin gibi değiliz. Şüphesiz ki yüce Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlamıştır." dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber gazablandı, öyle ki gazab eseri yüzünde belirdi. Sonra: "Şüphesiz ki Allah’tan en çok korkanınız ve Allah’ı en çok bileniniz benim." buyurdu.(10)
♦ Güçlerinin üzerinde ibadet yapmaya kalkışanları uyarırdı. Enes (r.a.)’dan şöyle rivayet edilmiştir: Hz. Peygamber (s.a.s.) mescide girdi, iki direk arasında çekilmiş bir ip gördü ve:
“-Bu ip nedir?" diye sordu. Orada bulunanlar:
“-Bu ip (eşiniz) Zeyneb’indir. ibadet ederken yorulduğu zaman ona tutunuyor." dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.)
“-Hayır, onu çözün, sizden birinizin zindeliği devam ettiği müddetçe namaz kılsın, kendisinde bir gevşeklik belirdiği zaman uyusun." buyurdu.01’
Başka bir hadis-i şeriflerinde de: “Amelden takat getirebileceğinizi yapınız. Siz ibadetten usanmadıkça Allah sevab vermekten bıkmaz.’12’ buyurmuştur.
♦ Hz. Peygamber (s.a.s) alış-verişte ve bütün medenî muamelelerde kolaylık gösterilmesini tavsiye ederdi. O şöyle buyurmuştur: "Satarken, alırken, alacağını isterken, borcunu öderken müsamaha ve kolaylık gösteren kimseye Allah rahmetiyle muamele eder."13’
“Kim güç durumda olan birine kolaylık gösterirse Allah da dünyada ve ahirette ona kolaylık gösterir.’(14)’
♦ İmamlara namazı uzatmamalarını emretmiştir. Bir hadis-i şeriflerinde: "Sizden biri imam olup insanlara namaz kıldırdığı zaman (fazla uzatmasın) hafif tutsun. Çünkü cemaat içerisinde hasta olanı vardır, yaşlısı vardır, ihtiyacı olanı vardır. Kendibaşına kıldığı zaman dilediği kadar uzatsın’15’ buyurmuştur.
Ebû Mes’ûd el-Ensârî (r.a.) dan şöyle rivayet edilmiştir:
"Biri gelip: "Yâ Resülallâh, filanca bize namaz kıldırırken o kadar uzatıyor ki âdeta namazı terkedecek gibi oluyorum." dedi. Resûlüllah’ı hiç bir va’zında o günkü kadar gazaplı görmedim. Buyurdu ki: “Ey insanlar, siz nefret ettiriyorsunuz. Kim insanlara namaz kıldırırsa hafif tutsun. Çünkü cemaat içerisinde hastası var, zayıfı var, iş güç sahibi olanı vardır."00
♦ Hz. Peygamber (s.a.s) bazı şeyleri ümmetine ağır gelir endişesiyle emretmemiştir. Bir hadis-i şerifte: Eğer ümmetime güçlük vermeyecek olsaydım her namaz başında misvak kullanmalarını emrederdim ve yatsı namazını da gecenin üçte birine kadar tehir ederdim.’’17’ buyurmuştur.
Bütün bunlar İslam dininin kolaylık dini olduğunu, Hz. Muhammed (s.a.s.)’in de ümmetine daima kolaylık gösterdiğini ifade etmektedir.
♦ İbadetlerimizde kolaylıklar sağlanmıştır. İslam dininde ibadet hayatımızdaki kolaylıklara bazı misaller vermek istiyorum:
Abdestte Kolaylık
İslam dini temizlik dinidir. Müslümanın maddeten ve manen temiz olmasını ister. Öyle ki temizlik imandan sayılmıştır. Dinimizde namaz kılmak, Kur’ân-ı Kerime dokunmak, Kabe’yi tavaf etmek gibi bazı ibadetlerin yapılabilmesi için abdest şart koşulmuştur. Bilindiği gibi abdest temiz su ile alınır. İnsan her zaman temiz su bulamayabilir. Bu durumda ibadetini yapamayacağı için güçlük söz konusudur. Dinimiz buradaki güçlüğü ortadan kaldırmış, abdestin yerine teyemmümü meşru kılmıştır. Bu, müslümanlar için büyük bir kolaylıktır. Abdestte diğer bir kolaylık da ayaklarına giydiği mest üzerine meshetmektir. Bu da müslümanlar için kış mevsiminde soğuk bölgelerde yaşı- yanlar için önemli bir kolaylıktır. Ayrıca yara ve sargı üzerine meshedilir.
Abdest ayeti diye bilinen Mâide sûresinin altıncı âyetinde abdeşt ve gusülden ve bunların nasıl yapılacağından bahsedildikten sonra şöyle buyurulur: "Allah size bir zorluk çıkarmayı dilemez. Fakat O, temizlenmenizi ve üzerinize olan nimetini tamamlamak ister ki, şükredesiniz."
Demek ki yüce Rabbimiz, abdesti, boy abdestini ve teyemmümü bize güçlük olsun, meşakkat versin, zahmet olsun diye emretmemiş, bunun için farz kılmamıştır. Peki niçin farz kılmıştır? Bu da âyetten anlaşılmaktadır:
aa- Bizi maddî, manevî, görünür, görünmez pisliklerden ve günahlardan temizlemek için,
bb- Bize nimetini tamamlamak için farz kılmıştır ki bu sebeple O’na şükredelim. Şükredelim de içimiz, dışımız temizlensin, nimetin zevkini tadalım, onu veren yüce Rabbimize şükredelim.
Namazda Kolaylık
Namazda kıyam yani ayakta durmak namazın farzlarından biridir. Ancak ayakta duramayacak kadar hasta veya yaşlılardan kıyam düşer. Nasıl kolayına gelirse o şekilde oturarak namazını kılar. Gücü yeterse rüku ve secdesini yapar. Eğer ruku ve secdeleri yapmaya gücü yetmezse başı ile îmâda bulunarak namazını kılar. Peygamber efendimiz (s.a.v.) hadis-i şeriflerinde: "Ayakta namaz kıl, eğer buna gücün yetmezse oturarak kıl. Buna da gücün yetmezse yaslanarak kıl."18’ buyurmuştur.
Yolcu ve misafirler dört rekattı farz namazları ikişer rekat olarak kılarlar. Ayrıca Hanefi mezhebinin dışındaki diğer mezheplere göre seferde öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı namazlarını cem etmek caizdir ki bu da yolcular için namazda bir kolaylıktır.
Oruçta Kolaylık
Bakara sûresinin 185 inci âyetinde oruç tutmamız emredildikten sonra: “Allah size kolaylık diler, size güçlük dilemez.” buyrulur.
Oruçtaki kolaylıkları şöyle sıralayabiliriz: Dinimizde oruç tutamayacak kadar hasta olanlara, hamile ve çocuklarını emziren kadınlara, yolculara daha sonra kaza etmek şartıyla Ramazanda oruç tutmamalarına ruhsat verilmiştir. Oruç tutamayacak kadar yaşlı olanlar ile devamlı hasta olanlara ise orucu tutmayıp yerine fidye vermelerine ruhsat verilmiştir.
Hacda kolaylık
Dinimizde hacda da kolaylıklar gösterilmiştir. Buna misal olarak Mısır fâtihi Amr b. As’ın ogiu Zâhid sahâbî Abdullah (r.a.)’dan rivayet edilen şu ha- dîs-i şerifi nakletmek istiyorum:
"Resûlüllah (s.a.s.) Veda Haccında insanlar sorup öğrensin diye Mina’da durdu. Yanına biri gelip: "Bilmedim de (kurban kesmeden) tıraş oldum." dedi. Resûlüllah: "Kurbanını kes, günahı yok" buyurdu. Diğeri gelip: "Bilmedim de şeytan taşlamadan önce kurban kestim" dedi. Efendimiz: "Remyet (şeytan taşla) günahı yok" buyurdu. Resûlüllah (s.a.s.)’e o gün takdim veya tehir edilmiş ne soruldu ise "yap günahı yok" buyurdu.""19’
Zaruret halinde, haram olan şeyler mübah olur.
İslam dininde zorluklar zuhur edince kolaylıklar başlar. Bunlara ruhsat denir. Mecellenin 17. maddesinde: "Meşakkat teysiri celbeder." denilmiştir. Yani bir şeyde güçlük görülmesi kolaylaştırma sebebi olur. Başka bir ifade ile darlık vaktinde vüs’at gösterilmesi lazım gelir. Fakihlerin şer’î hükümlerde gösterdikleri ruhsatlar ve hafifletmeler hep bu esasa dayanmaktadır.
Azimet-Ruhsat
Peygamber efendimiz bir hadis-i şeriflerinde: "Allah azimetlerle amel edilmesini sevdiği gibi, ruhsatlarla amel edilmesini de sever."00’ buyurmuştur.
İbadet ve yükümlülüklerde azimetin yanında bir de ruhsat vardır. Azimet, normal şartlardaki genel hüküm demektir. Ruhsat ise mazeret sebebiyle bu hükmün kolaylaştırılmasıdır. Ruhsat üzerinde biraz daha duralım: Ruhsat; dilde genişletmek, kolaylaştırmak demektir. Istılahta ise şöyle tarif edilmiştir: "Kulların mazeretlerine binaen hafifletmek ve kolaylaştırmak için ikinci olarak meşru kılınan hükümdür."21,) "Mazeretlere binaen ikinci olarak teşri kılınan hüküm sebebiyle meydana gelen kolaylaştırmaya ruhsat denir.22’
Mecelle’nin 18. maddesinde de şöyle denilir: "Bir iş dîk oldukta müttesi’ olur." Yani bir işte meşakkat görülünce ruhsat ve genişlik gösterilir. Meselâ birinin borcunu ödemeye gücü yetmez, kefili de bulunmazsa eline geçtiği zamanda ödemek üzere serbest bırakılır. Bunun gibi def’aten borcunu ödemeye gücü yetmeyen kimsenin borcu taksitle alınır.
Bütün bu izahlardan sonra şöyle bir soru ile karşılaşmamız mümkündür: Peki namaz, oruç, hac gibi ibadetler ve diğer yükümlülükler insan için bir yük ve meşakkat değil mi?
Buna şöyle cevap verebiliriz: Hayır ibadetler ve diğer dînî yükümlülükler insan için birer yük ve meşakkat değil, aksine insanı dünya ve ahiret hayatında mutlu edecek, saadet ve selamete kavuşturacak İlâhî buyruklardır. Çünkü abdest ve gusül insanı maddeten ve manen temizler, hem maddî kir ve pastan hem de günah kirlerinden arındırır. Namaz ve oruç gibi ibadetler ise insanın imanını takviye eder, tembelliğini ve uyuşukluğunu giderir, kibrini kırar, ahlakını güzelleştirir, irade gücünü kuvvetlendirir. Dinimizdeki bütün mükellefiyetler insanlara ve topluma yararlı olduğu için emredilmiştir.
İslam dini kolaylık dinidir, demek, nefse ağır ve güç gelen hiç bir teklifi, hiç bir emri yoktur, demek değildir. Nefis is- terki hiç bir mükellefiyyet, hiç bir kayıt altında olmasın, istediği herşeyi yapsın. Bu manada en kolay olan dinsizliktir. Mesela nefse günde beş vakit namaz kılmak ağır gelir. Ancak Allah’a ibadet etmekten haz duyan peygamberler, velîler ve sâlih müminler böyle değildir. Onlar için zor olan ibadet etmemektir. Nitekim Bakara sûresinin 45. âyetinde: "Sabretmek ve namaz kılmak suretiyle Allah’tan yardım dileyin. Şüphesiz bu (sabır ve namaz) Allah’a saygıdan kalbi ürperenler dışında herkese zor ve ağır gelen bir görevdir." buyrulmuştur.

(1) Bakara sûresi: 185
(2) Hac sûresi, 78
(3) Müslim, Talâk, 29
(4) Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 338
(5) Ahmed b. Hanbel Müsned, VI, 116
(6) Buhârî, Menâkıb, 23; Edeb, 80; Müslim, Fedail, 77 Hüsnü’l-hu- luk, 2
(7) Buhârî, İlim, 11; Müslim, Cihad, 6
(8) Buhârî Vudû’, 58 Edeb, 80; Tec- rid-i Sarih Tercemesi, I, 176. Başlangıçta mescidin tabanı kumdu. Bugünkü gibi halı ve kilim serili değildi.
(9) Buhârî, Vudû’, 57, 58; Edeb, 35; Müslim, Tahâret, 99; Nesâî, Taharet, 45 (i, 48)
(10) Câmiu’l-usûl, i, 203 (Rezîn)
(11) Buhârî, Teheccüd, 18 ); Müslim, Müsâfirin, 219
(12) Buhârî, Teheccüd, 18
(13) Buhârî, Büyü’, 16
(14) Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 252
(15) Ebû Dâvûd, Salât, 123-124; Tirmi- zi, Salât, 61
(16) Buhârî, İlim, 28; Tecrîd-i Sarih Tercemesi, 1,92
(17) Ebû Dâvûd, Taharet, 25; Tirmizî, Tahâret, 18
(18) Buhârî, Taksîr, 19 (II, 60); Tirmizî, Mevâkıt, 157
(19) Buhârî, İlim, 34; Tecrîd-i Sarih Tercemesi, I, 84
(20) Ibn Rüşd el-kurtubî; el-Beyân ve’t-tahsîl, 18/142
(21) Atıf Bey, Mecelle-i Ahkâm-ı Adli- ye’den kavâid-i Külliye Şerhi, 1st., 1327, s.24
(22) Atıf Bey, age., s.24