Makale

KAİNATI SEVELİM

B A Ş Y A Z I

Mehmet Nuri YILMAZ
Diyanet İşleri Başkanı

KAİNATI SEVELİM

İnsanları birbirleri ile tanışmaları için farklı kültürel özelliklere sahip topluluklar haline getiren Yüce Allah, belli bir ölçüye göre yarattığı kainatın içindeki sayısız nimetleri de onun hizmetine sunmuştur.
Kendisine lütfedilen bu sayısız nimetlerin değerini yeterince kavrayamayan insanlık, sınır tanımaz hırsı ile tabiatın dengesini bozmuş, bunun sonucu olarak da günümüzde çevre problemi ile karşı karşıya gelmiş bulunmaktadır.
Asırlardır atalarımızın uğruna nice fedakârlıklarda bulunduğu cennet vatanımız da tabii dengenin bozulmasından olumsuz olarak etkilenmektedir.
Bir zamanlar %70’i ormanlarla kaplı ülkemiz topraklarında yangınlar başta olmak üzere, çeşitli sebeplerden dolayı her yıl birçok ormanlık sahanın yok edildiği ve bugün %26’lık bir bölümünün orman olarak kaldığı acı bir gerçektir.
Millet olarak asırlar boyunca çeşitli düşman istilalarına karşı koruduğumuz ülkemiz topraklarının, maalesef her yıl erozyon sebebiyle Kıbrıs Adası büyüklüğündeki bir miktarının denizlere aktığı, yaklaşık 50 yıl sonra da çölleşeceği ve bunun sonucunda da iklim düzeninin bozulması gibi ciddi bir takım çevre sorunlarının meydana gelebileceği yetkililer tarafından ifade edilmektedir.
Dinimize göre; yerlerde ve göklerde bulunan her varlık, fiziki kıymetinin ötesinde manevi bir değere ve öneme sahip olup Yüce Allah tarafından insana emanet olarak verilmiştir. Kainattaki bütün varlıklar hayat sahibidirler ve bir çoğu Allah’ı zikir ve teşbih etmektedirler. Nitekim Cenab-ı Hakk Kur’an-ı Kerim’de bu hususda şöyle buyurmaktadır. “Görmezmisiniz ki; gökte ve yerde olanların, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlarla, hayvanların ve insanların bir çoğu Allah’a secde etmektedirler..." (Hac: 18)
Peygamberimiz (s.a.s.) de bu hususta şöyle buyurmaktadır. “Bir müslüman ağaç diker de onun meyvesinden ve yaprağından insan, hayvan ve kuşlar yiyecek olursa, yenen şey, ağacı diken için bir sadaka olur. O ağaçtan kim ne eksiltirse, bu kendisi için bir sadaka-i cariye (devam eden bir sevap) olur.” (Buhari, Kitabu’l-Edep 27)
Bu ve benzeri hadislerden, Peygamberimizin ne denli ağaç ve bitki sevgisine önem verdiğini ve bizleri ağaç dikmeye nasıl teşvik ettiği açıkça görülmektedir.
Hz. Muhammed (S.A.S.) ve sahabe bu konuda bizlere örnek olacak uygulamalar yapmışlardır. Mesela Mekke çevresi, Medine’nin 32’km’lik çevresi ve Ta- if şehirleri ile yakın çevresini “haram bölge”, bugünkü tabiriyle “milli park" olarak ilan etmişler, bu yerlerde ağaçların kesilmesini, hayvanların avlanmasını yasaklamışlardır.
Kur’an ayetleri ve hadis-i şeriflerin emir ve teşvikleri ile, Peygamberimizin ve ilk müslümanların bu uygulamalarından ilham alan müslüman bilginler, özellikle mutasavvıflar, kainata ve içindeki mevcut varlıklara Allah’ın ayetleri gözüyle bakmışlar ve onları kutsal kabul etmişlerdir.
Mutasavvıflara göre; Tedvini Kur’an (gerçek Kur’an-ı Kerim) ve Tekvini Kur’an (kainat) olmak üzere iki çeşit Kur’an vardır. Varlıklar Tekvini Kur’an’ın ayetleridir. Bu sebeple de Kur’an-ı Kerim’e gösterdiğimiz saygıyı kâinat kitabına da göstermemiz, Allah’ın emaneti olan varlıkları sevmemiz ve korumamız gerekmektedir.
Bu gerçekler ışığında bizlere düşen görev; Yüce Yaratıcı tarafından konulmuş bulunan tabiattaki dengeyi korumak ve gelecek nesillere ekolojik problemi olmayan bir ülke teslim etmektir.
Bu itibarla;
Üzerinde yaşadığımız, öldükten sonra Uda bize yorgan olacak vatan toprakları üzerinde, çevreye zarar veren değil ihya eden, orman yakan değil ağaç diken insan olmanın gayret ve çabası içinde olmalıyız.
Evlatlarımıza, kainatın Allah’ın bizlere bir emaneti olduğunu, varlıklara şefkat ve merhametle yaklaşmaları gerektiğini öğretmeli, uygulamada onlara örnek teşkil edecek dini ahlakımıza ve milli geleneğimize uygun davranışlar sergilemeliyiz.
Toplumu dini konularda aydınlatmakla görevli olan Diyanet İşleri Başkanlığı mensupları olarak, dini bir görev ve milli bir vazife olan tabiat dengesini koruma hususundaki sözlü ve fiili gayret ve çalışmalarımıza devam etmeli, her konuda olduğu gibi bu hususda da halkımıza rehber ve örnek olmalıyız.
İftiharla belirtmek isterim ki; Başkanlık olarak bizler geçmiş yıllarda milli bir problem olan erozyonun önüne geçme konusundaki faaliyetlere destek olmanın gayreti içerisinde olduk. Bu cümleden olarak Başkanlığımızca yürütülen ağaçlandırma çalışmaları neticesinde son iki yıl içerisinde toplam 507.670 adet fidan dikimi gerçekleştirilmiştir. Müftülüklerimizin göstermiş oldukları bu duyarlılık takdirle karşılanmış ve bizleri mutlu etmiştir. Şüphesiz hizmetin ifasında görev alan her kademedeki personelimiz, bugünün ve yarınların nesli tarafından saygıyla anılacaktır, içinde bulunduğumuz 1998 yılında da aynı duyarlılık ve heyecanla bu personelimizin ağaçlandırma ve erozyon konusunda gereken titizliği göstereceklerine can-ı gönülden inanıyorum.
Zehir solunan bir havada, çöl haline gelmiş bir ülkede yaşamak istemiyorsak, Allah’ın bir lutfu olan tabiattaki I dengeyi koruyalım, ülkemizi ağaçlandıralım mevcut ormanlarımızın kasden veya dikkatsizlik sonucu yanıp kül olmalarına fırsat vermeyelim, el ele, gönül gönüle vererek, çevremize sahip çıkalım. Unutmayalım ki, bu ülke hepimizindir.