Makale

Sevgi

Sevgi

İlyas DİLBAZ
Çankırı Müftü Yardımcısı

Duygular âleminde her canlıda derece derece bulunan sevgi, insan oğlunda en geniş mânâda mevcuttur. Ancak insanda başka kötü hasletlerin bulunması bazen sevginin öne çıkmasını engellemektedir. İyi ve kötü hasletleri insana yerleştiren Yüce Allah (c.c.) ona olan mesajında sevgiyi esas almalarını, iyi ve güzel şeyleri sevip yapmalarını emretmiştir. Peygamberimiz de “Kişi sevdiği ile beraberdir” (1) buyurarak sevgi bağları kurulurken yanlışlık yapılmaması gerektiğine işaret etmiştir.
Sevgiyi pek çok bölüme ayırabiliriz. Allah sevgisi, Peygamber sevgisi, İbadet, Vatan, Ana-Baba, Evlat, Mal, Tabiat, İnsan, Dünya sevgisi diyebiliriz. Şüphesiz en önemlisi Allah (c.c.) sevgisidir. Allah sevgisini ortaya çıkarmadan diğerlerini seviyorum diyebilenler, aslında sevgiden öte birtakım menfaatler için bunu söylemektedirler. Yunus Emre;
"Yaratılmışı severiz, Yaratandan ötürü” derken, mahlûkatı Allah için sevmemiz gerektiğine işaret etmiştir. Sevgiyi önce Allah’a has kılmak, sonra varlıklara yaymak, bunu ibadet şuuru içinde yapmak gerekir. Yüce Allah insandan sağlam iman, tam ibadet ve güzel Ahlâk beklemektedir. İslam Dininin hedefi imanı sağlam, İbadet ve Ahlâkı eksiksiz insanlar yetiştirmektir. Ahlâkın esası da insanları sevmektir.
Peygamberimiz: “İman etmedikçe Cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş sayılmazsınız” (2) buyurmakla Cennet, İman, Ahlâk ve sevgi ilişkisini ne kadar güzel ifade etmiştir. İslam içtimai bir dindir. Allah’ın emirlerinin tek başına yaşanarak cennete gidilebileceği şeklinde olmayıp, insanlarla birlikte yaşanarak gidilebileceği esası üzerine kurulmuştur. Başka bir hadiste: İnsanların arasına karışıp onların eziyetlerine sabreden müslüman, insanlarla hemhal olmayıp onların sıkıntılarına katlanmayan müslü- mandan daha hayırlıdır” (3) buyrulmuştur. İnsanlar da ancak sevgiyle birbirlerine yaklaşır ve birbirlerine katlanabilirler. Sevgiyi nefsin tuzaklarında kaybolmaktan kurtarıp ruhun yüceliklerine ulaştırarak dünya ve ahiret mutluluğunu temin eden bir vasıta haline getirmek zorundayız.
Arapça “hubb” kelimesiyle ifade olunan sevgi, tasavvufta “muhabbet” kelimesi ile ifade edilmiştir, “hubb” , “hibbet” kökünden alınmıştır. Hibbet sahra bitkilerinin tohumlarına denir. Muhabbete “hibb” denilmesi hayatın özü oluşundandır. Tohum da bitkinin özüdür (4).
Kur’an-ı Kerim’de sevgi kelimesi isim, fiil ve mastar olarak pek çok yerde geçmektedir. Kur’an’ın üzerinde durduğu en önemli sevgi konusu Allah sevgisidir. Bu, sevginin özünü teşkil eder. Allah’tan mahlûkata yayılır ve mahlûkattan Allah’a yükselir. Onun varlık âlemine sevgi tecelliyatı Rahman sıfatı ile olur, âlemi kuşatır. Kullardan karşılık gördükten sonra dostluğa ulaşır. “Halilullah” ifadesinde olduğu gibi, Allah sevgisinin nasıl olması gerektiğini Kur’an-ı Kerim’de yüce Allah şöyle beyan etmektedir: “(Ey Muhammedi) De ki: Allah’ı seviyorsanız bana uyun, Allah’da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah affeder ve merhamet eder” (5).
Sevgi, sevgilinin isteklerinin yerine getirilmesiyle ortaya çıkar. Allah’ı sevdiğini söyleyenler veya Allah (c.c.)’ı sevmek isteyenler âyette belirtildiği gibi onun ve Resulünün istediklerini yapmak zorundadırlar. Bu zorunluluk emirden doğan zorunluluk değil, sevgiden meydana gelen zorunluluktur.
Severek yapılan işlerin üstünlüğü tartışılamaz. Allah’ı sevmek ve O’nun sevgisine mazhar olmak, cehennem azabından korkup cennet nimetlerine ulaşma arzusundan kaynaklanan kulluğun, bir adım ötesine geçmekle elde edilir ve bu ulaşılacak makam ve nimetlerin en güzelidir. Şüphesiz cehennem azabından kurtulmak, cennet nimetlerine ulaşmak mü’minin hedefidir. Ancak Allah sevgisini ve rızasını hedeflemek insanı korktuğundan emin ve umduğuna nail kılar. Yunus “Cenneti isteyene ver, bana seni gerek seni” derken, bunu ifade etmektedir. Seven sevdiğine sevgisini ulaştırıp ispatladıktan sonra ondan karşı sevgi görmemesi mümkün değildir. Hele bu sevgili Cenab-ı Allah olursa. Onun sevgisi varlığının gerçekliği ile aynıdır. Varlığını bildirdiği ve hissettirdiği kadar da sevgisini bildirmiş ve hissettirmiştir. Kur’an-ı Kerim’de hangi davranışları yapanları sevdiğini, hangi davranışları yapanları sevmediğini pek çok yerde bildirmiştir.

Allah kimleri sever?
İyi iş yapanları sever. Bakara: 195
Tevbe edenleri, temizlenenleri sever. Bakara: 222
Sakınanları sever. Âl-i Imran: 76
Sabredenleri sever. Âl-i Imran: 146
Tevekkül edenleri sever. Âl-i lmran:159
Arınmak isteyenleri sever. Tevbe: 108
Adil olanları sever. Hucurat:9

Allah kimleri sevmez?
Haddi aşanları sevmez. Bakara: 190
Bozgunculuğu sevmez. Bakara: 205
Günahkarları sevmez. Bakara: 276
inkârcıları sevmez. Âl-i Imran: 32
Zalimleri sevmez. Âl-i Imran:57
Kendini beğenenleri sevmez. Nisa: 36
Kötülüğün sözle açıklanmasını sevmez. Nisa:148
İsraf edenleri sevmez. Enam: 141
Hainleri sevmez. Enfal: 58
Nankörleri sevmez. Hac: 38


1) Tac: 5/73
2) R. Salihin: 2/228
3) Ibni Mace, Fiten: 23
4) Kuşeyri risalesi Tere. S. Uludağ, S. 437
5) Âl-i İmran: 31