Makale

Türk-İslâm Tarihinde Yeni Bir Devrin Başlangıcı Malazgirt Zaferi

Türk-İslâm Tarihinde Yeni Bir Devrin Başlangıcı

Malazgirt Zaferi

Şükrü ÖZBUĞDAY
Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi

Anadolu, dünya çapındaki jeopolitik önemini tarihin hiçbir döneminde kaybetmemiştir. Mısır ve Mezopotamya ile birlikte en eski medeniyetler, Anadolu’da kurulmuştur. Anadolu- Trakya, Asya ile Avrupa, Yakın Doğu ile Balkanlar, Akdeniz ile Karadeniz arasında geçittir. Marmara bölgesine doğru gidildikçe jeopolitik önemi artar. Boğazlar ise, cihan hâkimiyetine erişmek ve dünya imparatorluğunu elinde tutmak arzusunda bulunan devletler için kilit noktasıdır. Anadolu bu coğrafi konumundan başka, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri bakımından ayrı bir değer ve önem taşımaktadır. Bu yapıda olan ve 11. yüzyıldan beri “TÜRKİYE” adı verilen Anadolu ve onun tamamlayıcı parçası Trakya, tarih boyunca, hayrete değer değişikliklere sahne olmuş, dünya tarihinin en önemli toprak parçalarından biridir.1
Bir şairimiz bu güzel toprak parçasını şöyle tasvir eder:

O kadar dolu ki toprağın şanla,
Bir değil, sanki bir vatan gibisin.
Yüce dağlarına çöken dumanla,
Göklerde yazılı destan gibisin.

Ey bütün cihana bedel Türk eli,
Açtığın cenklerin yoktur evveli.
Tarih bir nehir ki coşkundur seli,
Sen ona nisbetle umman gibisin

Ey ana toprağı, ey Anadolu!
Açıldı önünde terakki yolu
Hamdolsun her yanın bereket dolu,
Cennette bir yeşil meydan gibisin.’2

İşte dokuzyüz yıldır üzerinde yaşadığımız bu güzel yurdu, Türk Milletine kazandıran ve Türk varlığının ebediyyen yaşamasına başlıca sebep olan Malazgirt Zaferi’nin 931. yıldönümünü idrak etmiş bulunuyoruz. 26 Ağustos 1071’de büyük Türk hükümdarı Sultan Alparslan komutasında kazanılan bu zaferin sonucunda, Anadolu adım adım Türkleşmiş ve Müslümanlaşmıştır. Bu bakımdan bu zafer, Türk-îslâm tarihinde yeni bir devrin başlangıcı olmuştur.
Bütün tarihçiler, Malazgirt Zaferi’nin bütün dünya tarihinde bir “dönüm noktası” teşkil ettiği hususunda birleşmektedirler. Bu zafer, bütün Anadolu’yu Türkler’e açık hale getirmiştir. Türk- ler’in tarih boyunca kazandığı sayısız meydan muharebelerinden hiçbiri geleceklerine bu kadar tesir edici mahiyette olmamıştır. Türk tarihinde, Malazgirt Zaferi’nden daha önemli tek olay İstanbul’un Fethi’dir. Dandanakan’da kazanılan zaferi (1040), Malazgirt Zaferi tamamlamış, İstanbul’un Fethi taçlandırmıştır. Bu zaferlerin sonunda Anadolu’da Türk hakimiyeti tesis edilmiş ve Osmanlı, çağında bir cihan imparatorluğu olarak, tarihteki yerini almıştır.01
Malazgirt Zaferi, dokuz asır boyunca devam eden fetih destanının ilk mısra’ıdır. Müslüman Türk’ün tarihinde bir dönüm noktasıdır. Aşağıdaki mısra’lar bu gerçeği ne güzel ifade eder:
Biri yok olmak için iki büyük ulustan.
Bir yandan Haçlı ordu, gök demire bürünmüş...
Öbür yandan tolgalar... kaftanlar gök atlastan.
Bir ordunun başında Romenos Diyojenes,
Birinde, Çağrı Bey’iıı oğlu Başbuğ Alparslan.
Bir ordu son sözünü söyleyecekti bugün,
Biri kılıçlarını kurtaracaktı pastan.
Tanyeri ağarırken Malazgirt Ovası ’nda,
Tekbirlerle başladı bin yıl sürecek destan.4

Bu zaferden sonra, Türkmenlerin Anadolu’ya baştan başa yerleşmeleri mümkün olmuş, Anadolu’da bağımsız bir devlet kurup, bu kıtanın yerlileri ile kaynaştıktan ve Anadolu’yu Türkleştirip İslâmlaştırdıktan sonra, büyük ve teşkilatlı bir millet haline gelmişlerdir. Daha sonra bu kıtanın sınırlarını aşıp bütün Balkan Yarımadasını, Macaristan, Suriye, Mısır, Irak, bütün Kuzey Afrika ve Karadeniz havzasını alıp, Rom’dan sonra dünyanın en büyük ve en devamlı imparatorluğunun kurulması, hadiselerin başı olarak kabul edilen Malazgirt Zafe- ri’nin önemini arttırmıştır.
Türkler, Malazgirt Meydan Savaşı’nı kazanmakla hem hakimiyetlerini genişletmişler hem de Anadolu’nun kapılarını kendilerine ardına kadar açmışlardır. Tarihte bir dönüm noktası olarak vasıflandırılan bu zafer, Orta Çağın kapanmasına ve Yeni Çağın açılmasına sebep olan “İstanbul’un Fethi”ni hazırlamıştır. Türk yurdu olarak Anadolu, Türkler’e bu zaferin hediyesidir. Yalnız bu netice, yani bir millete yeni bir vatan verme keyfiyyeti, Malazgirt Zaferi’nin değerini başka bir muvaffakiyet ile kıyaslanamayacak nispette yükseltmektedir. Ayrıca, Haçlı Seferleri’nin zuhurunda başlıca amil olan Malazgirt Zaferi’nin, günümüz Avrupa medeniyetinin kurulmasına da dolaylı olarak tesirleri olmuştur. Malazgirt Zaferi, aynı zamanda Türk milli bünyesinde köklü değişikliklere yol açmış; bu zaferi takip eden yıllarda anadolu’yu vatan edinen Türk boylan, İslâmî inançları ile birlikte, eski bozkır yaşayış ve telakkilerinden büsbütün farklı tefekkürü, edebiyatı ve dünya görüşü ile, toprağa bağlı taze bir toplum haline dönüşmüşlerdir ki, bundan sonra yerleşik medeniyet unsuru olarak cihan tarihinde çok verimli hamleler yapmak imkanını kazanmışlardır.5
Bizans’ın Türklere karşı çıkardığı son ve en kuvvetli ordusunun, Malazgirt Ovası’nda imha edilmesi ile, Bizans Müdafaa şeddi yıkılmış ve Sultan Alparslan, İslâm ve Batı dünyasında büyük akisler uyandıran bu emsalsiz zaferi ile, Türk yurdu haline gelecek olan Anadolu’nun mukadderatını tayin etmiştir.6’
Bütün Avrupa’da derin akisler uyandıran ve İslâm ülkelerini- Fatimîler hariç- sevinç içinde bırakan bu zaferin büyük kahramanı Sultan Alparslan, yüzlerce kasîde ve tebrikname ile övülmüştür. Alparslan’ın kısa saltanatı -ileride Yavuz’un saltanatı gibi- Türk tarihinin önemli devirlerinden birini teşkil etmiş ve Büyük Türk Hakanı’nin genç yaşta bir suikaste kurban giderek ölmesi, Türk imparatorluğunun dostları arasında büyük üzüntü meydana getirmiştir. Halife, bütün dünya müslümanlarına, üzüntülerini bildiren ve baş sağlığı dileyen resmi bir beyanname yayınlamıştır ki, 1072 yılı sonunda Türk İmparatorluğunun eriştiği azameti açıkça gösteren bu vesika, büyük Türk Hakanlığı’nin bir cihan devleti olduğunu gösterir. Çünkü Halife, hiçbir hükümdarın ölümü için beyanname ile bütün müslümanlara taziyede bulunmamıştır. Alparslan’ın adı, zamanımıza kadar, en büyük saygı ve sevgiyle anılmış, en büyük tarihçi, edip ve sanatkarlar, mesela Mevlânâ Celâleddin Rumî tarafından tebcil, ta’ziz ve ta’zim edilmiştir.
Daha Alparslan zamanında Hicaz, Türk Ha- kanlığı’na bağlanmış, Mekke ve Medine mukaddes şehirleri, Fatımîler’den Türklere geçmiş, buralar Şiilerden temizlenmiş, Hac yolu emniyete alınmış, Türkler, Sünni Müslümanların bir kat daha şükranını kazanmıştır.7
Kahraman ecdadımızdan bize miras kalan bu güzel vatanımızın ve vatan sevgisinin kutsallığı, Müslüman Türk Milleti’nce en mübarek seviyeye yükseltildiği tarihen tasdik edilmiş bir gerçektir. Öylesine ispat edilmiştir ki, her kanş toprağı kanla yoğrulmuş, harîm-i ismete nâmahrem elinin değmemesi için milyonlarca can feda edilmiş, ırmaklar gibi kan akıtılmıştır.
Mehmet Akif ERSOY bunu şöyle dile getirir: Hiç bunca şehidin yatarak gövdesi yerde, Derya gibi kan sme-i hilkatte tüter de;
Yakmaz mı bu tûfan, bu duman gitgide arşı, Hissiz mi kalır Lücce-i rahmet buna karşı... Şairin de ifade ettiği gibi Lücce-i rahmet hissiz kalmamıştır. Uğrunda kan akıtılıp, can verilmeyen toprak parçasının adı -aşağıdaki beyitte de belirtildiği gibi- vatan değildir:
Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.’8) Yine bir şairimiz, necip milletimizde sönmeyen ve sonsuza dek sönmeyecek olan vatan sevgisini şöyle anlatır:
Türk evladı odur ki, yurdu olan toprağı,
Ana ırzı bilerek yad ayağı bastırmaz;
Bir yabancı bayrağı,
Ezan sesi duyulan hiçbir yere astırmaz.9)
Bu cennet vatanımıza ve bereket fışkıran topraklarımıza bir saldın, nereden ve hangi yönden gelirse gelsin, millet olarak -kanımız ve canımız pahasına- karşı koymak azmindeyiz. Bunu, bütün dünya böyle bilmelidir.
Şairlerimiz ne güzel söyler:
Dokuzyüz yıldan beri yaşamaktayız burada, Milyonlarca can verdik, sahip olduk bu yurda.m
Ecdadımızın heybeti ma ’ruf-ı cihandır,
Fıtrat değişir sanma, bu kan yine o kandır."11
Ölmez bu vatan, farz-ı muhal ölse de hatta, Çekmez kürenin sırtı bu tabut-u cesîmi.<12)
Malazgirt Zaferi’nin 931. yıldönümü vesilesiyle, bu topraklar için can veren bütün şehitlerimize Yüce Mevla’dan rahmetler niyaz ediyorum.

1- Prof. Dr. Mehmet ŞEKER; Fetihlerle Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması, D.I.B. Yayını, Ankara 1991, s. 7-8.
2- Halit Fahri OZAN SOY.
3- Türk Ansiklopedisi; “Malazgirt Meydan Muharebesi" Maddesi, M.E.B. Yayını, Ankara 1976, c. 23, s. 220-221.
4- Niyazi Yıldırım GENÇOSMANOĞLU.
5- Şeker, a.g.e., s. 43-44.
6- Prof. Dr. Ibrahim KAFESOĞLU; Selçuklu Tarihi, M.E.B.Yayını, İstanbul, 1992, s. 40.
7- Türk Ansiklopedisi, a.g.m.
8- Mithat Cemal KUNT AY.
9- Mehmet Emin YURDAKUL.
10- Dursan YAŞA.
11- Namık Kemal.
12- Mithat Cemal KUNTAY.