Makale

KUR’AN-I KERİM’DE İNFAK KAVRAMI

KUR’AN-I KERİM’DE İNFAK KAVRAMI

Dr. Durak Pusmaz*

Yüce Rabbimiz Bakara sûresinin ilk âyetlerinde şöyle buyuruyor: “Bu, kendisinde hiç şüphe olmayan ve müttekîler için de hidayet rehberi olan bir kitaptır. Ki onlar gayba inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden de infak ederler. Bu âyeti kerimelerden öyle anlaşılıyor ki insanın Kur’an-ı Kerimin rehberliğinden hakkıyla yararlanabilmesi için muitteki olması gerekir. Müttekî olmayanlar Kur’an-ı Kerimin hidayetinden, rehberliğinden gerektiği şekilde yararlanamazlar. Burada müttekîle- rin de üç vasfı zikrediliyor:
a- Onlar gayba yani duyu organlarıyla algılanamayan ve insanın deney ve gözlemlerine konu olmayan şeylere inanırlar,
b- Namazlarını âdâb ve erkanına riayet ederek dosdoğru kılarlar,
c~ Allah’ın kendilerine nzık olarak verdiği şeylerden infak ederler.
Bunlardan birincisi îmânî görevimiz, İkincisi ibadet görevimiz, üçüncü de ahlâkî görevimizdir. Olgun bir mümin bu üç görevini de yerine getiren kimsedir. Biz burada “infak” kavramı üzerinde duracağız.
İnfak; sahip olunan mal ve diğer şeylerin insanların hayrı ve iyiliği için Allah yolunda harcanması, sarfedilmesidir. Buna göre infak maldan olabileceği gibi sahip olunan diğer imkanlardan da olur2. Bir başka ifade ile infak; insanın sahip olduğu mal ve diğer güzellikleri başkalarıyla paylaşmasıdır.
İnsanı İnfaka Sevkeden
İnsanı infaka sevkeden şey Yüce Allah’ın rızasını kazanma, şefkat ve merhamet duygusu, insan sevgisi ve paylaşım zevkidir, servet, bolluk ve refah değildir. Böyle olsaydı her servet sahibi, toplum içerisindeki fakir fukarayı gözetir, yoksul ve kimsesizlere yardım elini açardı. Oysa gerçekte durum hiç de böyle değildir. Nice servet sahipleri vardır ki mallarının tü-keneceği korkusuyla kimseye yardımda bulunmazlar, elleri bir türlü ceplerine gitmez. Kur’an-ı Kerimde bu tür insanlar yerilerek şöyle buyrulmaktadır: “Onlara: ‘‘Allah’a dilediği takdirde yedireceği bir kimseye biz mi yedirelim? Doğrusu siz apaçık bir sapıklık içindesizin ”3.
İnfak Etmemiz Emrediliyor
Yüce Rabbimiz hali vakti yerinde olan müminlere mallarından bir kısmım Allah yolunda harcamalarım emrediyor: “Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızkın bir kısmım infak edin/hayır yolunda harcayınJ’4 "Allah yolunda infak edin, kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Yaptığınızı güzel yapın; Allah güzel yapanları sever”5.
Müminin, gerektiğinde özellikle savaş hali gibi durumlarda sahip olduğu malın hiç değilse bir kısmım Allah yolunda infak etmemesi, kendisini tehlikeye, düşmanın kucağına atması demektir.
Mü’minlere infak etmelerini emreden yüce Rabbimiz kendisi de dilediği gibi infak eder: “Yahudiler, Allah’ın eli bağlıdır/sıkıdır, dediler. Hay dedikleri yüzünden elleri bağlanası ve lanet olasılar! Bilakis, Allah’ın elleri açıktır, dilediği gibi infiık eder”6.
Infakta dikkat edilecek bazı hususlar vardır. Kısaca bunlara temas etmek istiyoruz.
İnfak ihtiyaçtan Fazlasından Olmalı
înfakta dikkat edilecek hususların başında kişinin, kendisinin ve alİe fertlerinin ihtyaçlanndan fazlasını infak etmesi gelir. Bu husus Bakara Sûresinin 219. âyetinde açıkça belirtilmektedir: “Suna neyi infak edeceklerini soruyorlar. De ki: ihtiyacı
nızdan fazlasını infak edin. “ İnsan öncelikle kendisinin ve ailesinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlasını infak edebilir. Ailesini ihmal etmesi doğru değildir. Onun için hadis-i şerifte: “Kişinin bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi ona günah olarak yeter.” buyrul- muştur7.
înfaka Yakınlarından Başlanılmalı
Infakta dikkat edilecek hususlardan biri de insanın yakınlarından başlaması esasıdır. Kur’n-ı Kerimde bu hususla ilgili olarak şöyle buyrulur: “Ey Muhammedi Sana ne infak edeceklerini/mallarını Allah yolunda nerelere harcayacaklamı soruyorlar. De ki: Verdiğiniz hayır/mal ana~baba, yakınlar, yoksullar ve yolda kalanlar içindir. Yaptığınız her iyiliği Allah bilir"*.
Demek ki infaka önce ana-babamız- dan başlamalı, sonra bunlansırasıyla en yakın akrabalar, yetimler, yoksullar ve yolda kalanlar takip etmelidir. Sahâbe-i kiramdan en çok hadis rivayet etmekle meşhur olan Ebû Hüreyre (r.a)’dan şöyle rivayet edilmiştir.
“Hz.Peygamber sadaka verilmesini emretti. Bunun üzerine bir adan gelip:
“- Yâ Resûlellah, yanımda bir dinar var” dedi. Resûlullah (s.a.v):
Onu kendine harca.” buyurdu.
Adam:
Yammda bir dinar daha var.” dedi. Resûlullah (s.a.v):
Çocuklarına harca.” buyurdu.
Adam:
Yammda bir dinar daha var.” dedi. Resûlullah (s.a.v):
Hanımına harca.” buyurdu. Adam: Yammda bir dinar daha var.” dedi. Hizmetçine harca.” dedi. Adam: Yammda bir dinar daha var.” dedi. Resûlullah (s.a.v):
Artık onu nereye harcayacağım sen daha iyi bilirsin” “buyurdu”9.
İnfakta Orta Yol
Gereğinden fazla harcama yapmaya israf, gereğinden az yapılan harcamaya da cimrilik denir. İnfakı emreden İslam dini israfı da yasaklamakta, cimriliği de yasaklamakta, bunların arasında orta bir yolun tutulmasını emretmektedir. Furkan Sûresinin 67. âyetinde Allah’ın iyi kullarından bahsedilirken, onlann ihfakta aşın gidip israf etmedikleri ve cimrilikte de bulun-madıkları, bilakis ikisi arasında orta bir yol tuttukları belirtilerek şöyle buyrulur: "Onlar infak ettikleri zaman ne israf ederler, ne de cimrilik. İkisi arasında ona bir yol tutarlar. ” İslâm aşırılıklardan uzaktır, orta yoldur. Her hususta olduğu gibi infak ve diğer harcamalarda da orta yolun tutulmasını emretmektedir isra suresinde şöyle buyrulur: “Elini boynuna bağlanmış yapma, büsbütün de açma; sonra kınanmış olarak üzüntü içinde oturuşun.”10 Ayetin Tefsirinde Süleyman Ateş der ki: “Ayette eli boyna bağlamak ve büsbütün açmak menedilmektedir. “Eli
boyuna bağlamak” cimrilikten, “büsbütün açmak” da savurganlıktan kinayedir. Gerek cimrilik, gerek savurganlık insanın mutsuzluğuna sebep olur. Cimri inşam halk kınar, onun insanlar yanında saygınlığı kalmaz. Gereksiz yere malını harcayıp tüketen de başkalarına muhtaç olur. Her iki halde insan üzüntü içinde kalır. Ayetin sonundaki “fe tek’ude melûmen mahsûra/kınanmı ş olarak üzüntü içinde oturursun.” cümlesinde “melûm: kınanmış” sözcüğü, cimriliğin getireceği sonuca, “mahsûr: Üzgün” sözcüğü de savurganlığın getireceği sonuca işaret buyurmaktadır”11.
İnfakta İhlas
Diğer ibadetlerde oluduğu gibi, infakta da ihlas esastır. Allah nzası için infak etmeliyiz, gösterişten, riyadan kaçınmalıyız. Bilmeliyiz ki Yüce Allah yaptıklarımızdan ve niyyetimizden, herşeyimiziden haberdardır. O şöyle buyurur: “İnfak ettiğiniz her bir nafakayı ve adadığınız her bir adağı şüphesiz Allah bilir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur. ”12
“Mallarım insanlara gösteriş yapmak için harcayıp, Allah’a ve ahiret gününe inanmayanları da Allah sevmez. Kimin arkadaşı şeytan olursa, arkadaş bakımından hali çok yamandır. Eğer onlar Allah’a ahiret gününe inanıp, Allah’ın kendilerine verdiği nzıktan yine Allah yolunda harca- salardı kendilerine ne zararı olurdu? Oysa
Allah onların durumunu çok iyi bilmektedir"’3.
Tevbe sûresinde Medine civarında yaşayan bedevilerden bahsedilirken, onlardan bir kisımımn görünüşte infakta bulundukları, gerçekte ise bunu bir angarya kabul ettikleri, bir kısım bedevilerin ise in- fak ettiklerini Allah katında yakınlığa ve peygamberin duasını almaya vesile ettikleri belirtilerek şöyle buyrulur: “Bedevilerden öylesi vardır ki infakı/Allah yolunda harcayacağım angarya sayar ve sizin başınıza belalar gelmesini bekler. Bekledikleri o kötü belalar kendi başlarına gelsin. Allah pek iyi işiten, çok iyi bilendir.”
“Bedevilerden Öylesi de vardır ki Allah’a ve ahiret gününe inanır, edeceği in- fakı Allah katında yakınlığa ve Peygamberin dualarını almaya vesile edinir. Bilesiniz ki o infaklan Allah katında onlar için bir yakınlıktır. Allah onları rahmetine/cennetine koyacaktır. Şüphesiz ki Al-lah bağışlayan, esirgeyendir”14.
İlk âyet-i kerimede bahsedilen bedeviler dış görünüşleri itibariyle islamı kabul etmişlerse de samimi bir şekil mümin olamamışlardı. Onun için Allah yolunda in- fakı angarya kabul ediyorlardı15.
İkinci âyette belirtilen bedeviler ise öyle değildi, onlar Allah’a ve ahiret gününe inanıyorlar, Allah yolunda yapacakları infakla Allah’a yakın olacaklarım, O’nun rızasını kazanacaklarını ve Peygamber efendimizin de duasını alacaklarına inanıyorlar, bu yüzden infakı samimiyetle yapıyorlardı.
Başa Kakılmamak
İnsanın birine yaptığı iyiliği sürekli
yüzüne vurmasına başa kakmak diyoruz. Bu, dinimizde çirkin görülerek yasaklanmıştır. İnfakta dikkat edilecek hususlardan biri de infak ettikten sonra her ne surette olursa olsun başa kakılmamalıdır. “Mallarım Allah yolunda harcayıp, sonra harcadıklarının ardından başa kakmayan ve gönül incitmeyenlerin, Rableri yanında mükâfatlan vardır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir”16.
İnfak ederken çok dikkat edilmeli, fakiri incitecek, kalbim kıracak, onun kü- çümsendiğini ima edecek tutum ve davranışlardan kaçınılmalıdır. Kur’an-ı Kerimde şöyle buyrulur: “Ey iman edenler! Allah’a âhiret gününe inanmadığı halde malını gösteriş için harcayan kimse gibi, başa kakmak ve incitmek suretiyle, yaptığınız hayırlannızı boşa çıkarmayın. Böyle- sinin durumu, üzerine biraz toprak bulunan düz kayaya benzer ki, sağanak bir yağmur isabet etmiş de onu çıplak pürüzsüz kaya haline getirivemıiştir. Bunlar kazandıklanndan hiçbir şeye sahip olamazlar. Allah, kafirleri doğru yola iletmez”17.
Güç Durumlarda İnfak
Zor, nazik ve hassas dönemlerde yapılan infak daha sevaphdır. bu husus yüce kitabımızda şöyle belirtilir: “Göklerin ve yerin mirası yalnız Allah’a ait olduğu halde size ne oluyor da mallanmzdan Allah yolunda infak etmiyor/harcamıyorsunuz. İçinizden Fetihden önce Allah yolunda malını infak edip savaşanlar başkalarıyla bir değildir. Onların dereceleri, sonradan infak edip savaşanlannkinden daha büyüktür. Ama Allah hepsine de cenneti va- detmiştir. Allah yapıtıklannızdan haberdardır”^.
Ayet-i Kerimedeki fetihten maksat Mekke fethidir. Buna göre âyette Mekke’nin fethinden önce Allah yolunda mallarını infak edip savaşan muhacir ve ensa- nn derecelerinin, daha sonra infak edip savaşanlannkinden daha üstün olduğu belirtilmektedir. Çünkü Mekke’nin fethinden önceki savaşlarda müslümanlann durumu hassastı, zafer ümidi pek yoktu, durumlarının ne olacağı belli değildi. Müslümanlann sayılan azdı, silahlan yok denecek kadar az ve basitti. İşte ilk müslü- manlar hiç çekinmeden bu en nazik ve en tehlikeh durumlarda bile mallanın ve canlarını Allah yolunda feda ettiler. Buna göre infaka ihtiyaç duyulan şiddetli durum ve anlardaki infak daha değerli ve daha faziletlidir.
Gizli ve Açık İnfak
Kur’an-ı Kerimde temiz akıl sahiplerinin sıfatlanndan bahsedilirken söyle buyrulur: “Onlar, Rablerinin nzasım dileyerek sabrederler, namazı kılarlar, kendilerine verdiğimiz nzıktan gizli ve açık olarak Allah yolunda harcarlar ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte dünya yurdunun güzel sonucu onlanndır”19.
“Allah’ın kitabını okuyan, namazı kılanlar, gizli ve aşikar olarak kendilerine veridiğimiz nzıktan Allah yolunda harca
yanlar asla zarar etmeyecek bir ticaret umarlar. Çünkü Allah onlann mükâfatla- nm tam olarak verecektir. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcıdır, şükre karşılık vericidir”^. ~
Konu ile ilgili diğer âyetlerde de şöyle buyrulur: “İman eden kullanma şöyle de: Namazı dosdoğru kılın. Alış-veriş ve dostluğun fayda vermeyeceği gün gelmeden, size veridiğimiz nzıklann bir kısmını, gizli ve açık olarak hayır yollann da harcayın”21.
İnfak Malı Eksiltmez
Kur’an-ı Kerimden öğrendiğimize göre Allah nzası için yapılan harcamalar malı eksiltmez, Allah onların infak ettiklerinin yerine yenisini verir: “De ki: “Şüphesiz ki benim Rabbim kullanndan dilediği kimseye nzkı genişletir ve yine ona nz- kı daralür. Allah yolunda herhangi birşey infak ederseniz/harcarsanız, Allah onun yerine bir başkasını verir. O, nzık verenlerin en hayırlısıdır”22.
Eksilmek şöyle dursun, Kur’an-ı Kerim; Allah yolunda infak edilenin/sarfedi- lenin yerine, Allah’ın kat kat fazlasını vereceğini bildirmektedir: “Mallanın Allah yolunda harcayanların durumu; her başağından yüz tane olmak üzere yedi başak veren bir tanenin durumuna benzer. Allah dilediğine kat kat verir. Allah, lütfü geniş olan ve herşeyi bilendir”23.
Öyle ise müminler cimrilik yapıp Allah yolunda infaktan geri durmamalılar: “İşte sîzler, Allah yolunda harcamaya ça~ giriliyorsunuz. İçinizden kiminiz cimrilik ediyor. Ama kim cimrilik ederse, ancak kendisine cimrilik etmiş olur. Allah zengindir, siz ise fakirsiniz. Eğer O’ndan yüzçevirirseniz, yerinize sizden başka bir toplum getirir, artık onlar sizin gibi de ol-mazlar”*4.
Büyük Ecir
Allah yolunda yapılan her türlü harcamanın ecri çok büyüktür. “Ey İnsanlar! Allah’a ve Peygamberine iman edin. Sİzi hakkında tasarruf sahibi kıldığı şeylerden Allah yolunda harcayın. İçinizden iman edip, Allah yolunda harcayanlar için büyük bir mükâfat vardır”25.
“Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız”26.
İnfak Eden Kendisi İçin...
Kur’an-ı Kerimin temel pirensiplerin- den biri de “iyilik yapan da kötülük yapan da kendisi için yapar” pirensibidir. “Kim salih bir amelde bulunur/yararlı işler yaparsa kendi lehinedir, kim de kötülük yaparsa kendi aleyhinedir. Sonra siz rabbini- ze döndürüleceksiniz”27.
“Ey Muhammed! Onların doğru yola ulaştırılması sana ait değildir. Fakat Allah dilediğine doğru yolu gösterir. Hayır olarak harcadıklarınız kendiniz içindir. Çünkü siz ancak Allah rızasını kazanmak için harcarsınız. Allah yolunda yaptığınız her haynn karşılığı size tam olarak verilir ve siz hiçbir haksızlığa uğratılmazsınız”28.
“Gücünüz yettiği ölçüde Allah’tan korkup sakınınız, dinleyip itaat ediniz. Kendi nefsinize hayır/en büyük yarar olmak üzere infakta bulununuz. Kim nefsinin cimri tutumundan korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir”29.
Sevdiğinden İnfak Etmek
Bakara sûresinin 267. âyetinde, kendimiz fakirin yerinde olsak almayacağımız kötü, değersiz, İşe yaramayan şeyleri başkalarına infak etmememiz emredilerek şöyle buyrulur: “Ey iman edenler! Kazandıklarınızı helal ve temiz olanlarından ve sizin için yerden çıkardıklarımızdan infak edin. Ancak gözünüz kapalı iken alabileceğiniz kötü şeyleri infak etmeye kalkmayın. Bilin ki Allah hiç bir şeye muhtaç değildir, övülmeye layıktır.”
Al-i imran Sûresinin 92. âyetinde ise sevdiğimiz mallardan infak etmedikçe iyiliğe kavuşamıyacağımız belirtilerek şöyle buyrulur: “Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe gerçek iyiliğe kavuşamazsınız. Her ne infak ederseniz Allah onu mutlaka bilir.” Bu âyet inince sahabe-i kiram en sevdikleri şeyleri Allah yolunda infak etmekte âdeta birbirleriyle yarış et-mişlerdir.
İbn Ömer der ki: “Allah’ın bana ihsan ettiği şeyleri düşündüm ve Mercane isimli bir Rum cariyeden daha çok sevdiğim bir şey bulamadım. Allah rızası için o hürdür.” dedim30.
îbn Ömer, malından her hangi birine sevgisinin arttığım anlayınca onu infak ederdi. Bunu anlayan köleleri camiye devam eder, o da onları azat ederdi. Dostlan:
“-Ey Ibn Ömer, onlar seni aldatıyorlar” dediklerinde:
“-Bizi Allah ile aldatanlara aldanınz.” derdi31.
Bir defa îbn Ömer hastalandı, cam balık istedi. Uzun aramalardan sonra bir tane balık bulundu. Kansı pişirip getirdi. Tam o sırada bir fakir geldi ve önünde durdu. Ibn Ömer fakire:
“~ Balığı al” dedi. Ailesi:
“- Fesübhanellah! Bizi bu kadar yordun, ona para veririz, işine daha çok yarar. Sen de canının istediği şeyi yemiş olursun.” dedi. Abdullah:
Benim hoşuma giden yapılmasını istediğim şeydir.” dedi32.
Sahabe-i kiramın en çok hadis rivayet edenlerden biri olan Enes b. Malik (r.a)’dan şöyle rivâyet edilmiştir: “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe erişemezsiniz.. ”33 mealindeki âyet inince Ebû Talha:
Yâ Resûlellah! Öyle anlıyorum ki Rabbimiz, bizden mallarımızın bir kısmını (kendi nzası için vermemizi) istiyor. Ben sizi şâhit tutuyorum ki Berîhâ’ adındaki bahçemi Allah için veridim.” dedi. Resûllullah (s.a.v) ona:
O yeri akrabana ver.” buyurdu. Bunun üzerine Ebû Talha onu Hassan b. Sâbit ile Übey b. Ka’b arasında taksim etti”34.
Daha önce Peygamber Efendimizin hüniyyetine kavuşturduğu Zeyd b. Harise (r.a) Seyi ismindeki meşhur atım huzur-i saadete getirip tasadduk buyurmasını rica etmiş, Efendimiz de atı oğlu Üsame’ye vermiştir. Zeyd, maksadının ona verilmesi olmadığını söyleyince, Peygamber Efendimiz: “Sadakan kabul edildi.” buyurmuştur35.
Emevî halifeleri içerisinde adaletiyle temayüz etmiş Ömer b.Abdulaziz şeker satın alır, fakirlere dağıtırdı. Niçin parasım değilde şeker dağıttığı sorulduğu zaman şekeri çok sevdiğini söylerdi36.
Tâbiînin büyüklerinden Haşan Basrî Hazretleri der ki: “Bir kimse sevdiği bir hurmayı bile Allah rızası için sadaka olarak verirse bu ayetteki “birr/iyilik”e maz- har olmuş olur”37.
İhtiyaç Sahiplerini Bulmak
Dilenciliği adet ve meslek haline getiren insanlara değil, gerçek ihtiyaç sahiplerine infak edilmeli, onlar aranıp bulunmalıdır: “Infakı, kendilerini Allah yoluna adayıp, yeryüzünde dolaşamayanlara ve hayalarından dolayı kendilerini tanımayanların zengin sandıklan yoksullara verin. Sen onlan yüzlerinden tanırsın. Onlar yüzsüzlük edip insanlardan birşey iste-mezler. Hayır olarak infak ettiklerinizi Allah mutlaka bilir”38.
İnfak Etmeyenlerin Durumu
Kur’an-ı Kerimde, altım ve gümüşü biriktirip de infak etmeyenlere, bunlan Allah yolunda insanlığın hayn için, iyiliği için harcamayaiilara ahirette elem verici bir azabın olacağı belirtilir: “Altın ve gümüşü biriktirip infak etmeyenlere/Allah yolunda harcayanlara elem verici bir azabı müjdele. Bunlar kıyamet günü cehennem azabında kızdırır; onların alini arı, böğüleri ve sırtlan bunlarla dağlanır. Onlara: “işte kendiniz için biriktirdiklerinizi tadın.” denir”39.
Hayatta infak etme imkanı olanlar bunu değerlendirmeli, güçleri neye yetiyorsa az çok demeden birşeyler infak etmeye çalışmalı ve Yüce Rabbimizin şu buyruğunu hiç unutmamalıdırlar: “Ey inananlar, ne alış-verişin, ne dostluğun ve ne de iltimasın olmadığı gün gelmeden önce size veridiğimiz nzıktan İnfak edin/Allah için harcayın. Kafirler zalimlerin tâ kendileridir”40.
Güçleri yettiği halde infak etmeyenler, ömürleri sona erip ecelleri gelince pişmanlık duyacaklar, fakat iş işten geçmiş olacak, bu pişmanlıklan fayda vcrmcyc- cektir. Bu husus Kur’an-ı Kerimde şöyle ifade edilir: “Ey inanlar, mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah’ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır. Biriniz kendisine ölüm gelince: “Rabbim, beni yakın bir süreye kadar erteleseydin (bana biraz daha süre tamsaydın) da sadaka verip iyilerden olsaydım.” demeden önce, size verdiğimiz nzıktan infak edin. Allah süresi dolan hiç bir cam ertelemez. Allah yaptıklanmzdan haberdardır”41.
Tirmizı bu âyetin tefsirinde Abdullah ibn Abbas (r.a)’dan şöyle rivayet eder: Abdullah Ibn Abbas: “Kim kendisini Rabbinin beytini hacca götürecek kadar malı olup da hacca gitmez, yahut kendisine zekat farz iken zekatım vermezse öldüğü zaman tekrar dünyaya dönmek ister.” demiş. Orada bulunan bir adam:
Ey İbn Abbas! Allah’tan kork. Dünyaya dönmek isteyenler kafirlerdir.” demiş. Ibn Abbas:
Ben sana bu konuda Kur’an’dan delil getireyim.” demiş ve yukanda meallerini kaydettiğimiz (Münafıkûn sûresi, 63/9-11) ayetleri okumuş. Adam:
Ne kadar mal olunca zekat vermek farz olur?” diye sormuş. Ibn Abbas:
Mal ikiyüz dirhem ve daha fazlasına ulaşınca.” demiş. Adam:
“- Haccı farz kılan nedir?” diye sormuş. Ibn Abbas:
Yol azığı ve deve (binek)” demiş42.
Her halde Ibn Abbas’m bu izahı öldükten sonra geri dönmek isteyenlerle ilgili bir misal kabilindendir. Yoksa âyetin hükmü daha genel olup mallanın Allah yolunda infak etmeyen herkesi kapsar.


* Haseki Eğitim Merkezi Müdürü.
1 Bakara Sûresi: 2/2-3.
2 bk. Ragıp eİ-Isfehânî, el-Müfredâl, “nfk” maddesi.
3 Yâsin Sûresi: 36/47.
4 Bakara Sûresi: 2/254.
5 Bakara Sûresi: 2/195.
6 Mâide Suresi: 5/64.
7 Ebû Dâvûd, Zekat, 45.
8 Bakara Sûresi: 2/215.
9 Ebû Dâvûd, Zekat, 45.
10 İsrâ’ SûreKİ: 17/29.
11 Süleyman Ateş, Yiice Kur’cm’m Çağdaş Tefsiri, İst., 1990, V, 213.
12 Bakara Sûresi: 2/270.
13 Nisâ Sûresi: 4/38, 39.
14 Tevbe Sûresi: 9/98-99.
15 bk. Mevdûdî. Tejhînüi’l-Kıır’au (tere. M. Han Kayani ve diğerleri), İst., 1996, II, 263.
16 Bakara Sûresi: 2/262.
17 Bakara Sûresi: 2/264.
18 Hadid Sûresi: 57/10.
19 Ra’d Sûresi: 13/22.
20 Fâtır Sûresi: 35/29-30
21 İbrahim Sûresi: 14/31.
22 Sebe’ Sûresi: 34/39.
23 Bakara Sûresi: 2/261.
24 Muhammed Sûresi: 47/38.
25 Hadîd Sûresi: 57/7.
26 Enfal Süresi: 8/60.
27 Câsiye Sûresi: 45/15.
28 Bakara Sûresi: 2/272.
29 Tegâbün Sûresi: 64/16.
30 Kandehlevî, Hadislerle Müslümanlık (trc. A. Muhtar Büyükçınar ve diğer), İst., 1974, II, 744; aynca fak. Hâzin, Lübâbü’î-te’vîl, Kahire, 1955, I, 380.
31 Kandehlevî, age., II, 744; İbnii’l-Cezerî, Üsdü’l- gâbe, II, 343.
32 Kandehlevî, age., II, 745; Kurtubî, el-Câmiu li ahkâmi’l-Kur’ân, XVIII, 25.
33 AI-i İmrân Suresi: 3/92.
34 Müslim, Zekât, 43 (III, 191); Ebûd Dâvud, Zekât, 45 (II, 131-132).
35 Hâzin, age., I, 380.
36 en-Nesefî, Medârikü ’1-tenzil ve hakâiku ’t-le ’vîl. Kahire, is., I, 169.
37 en-Nesefî, age., I, 169.
38 Bakara Sûresi: 2/273.
39 Tevbe Sûresi: 9/34-35.
40 Bakara Sûresi: 2/254.
41 Münâfıkûn Sûresi: 63/9-11.
42 Tirmizî, Tefsir, (63), 5.