Makale

YUSUF KISSASI AÇISINDAN AHD-Î ATÎK VE KUR’AN-I KERÎM'E KARŞILAŞTIRMALI BÎR BAKIŞ

YUSUF KISSASI AÇISINDAN AHD-Î ATÎK VE KUR’AN-I KERÎM’E KARŞILAŞTIRMALI BÎR BAKIŞ*

Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÜNVER**

Bu çalışma, Yusuf kıssasını Ahd-i Atik’le Kur’ân-ı Kerim arasında karşılaş­tırmayı; benzerlikleri, farklılıkları, dikkat çekici özellikleri ortaya koymayı he­deflemektedir.1 Belki daha da önemlisi F. E. Greenspahn gibi kimi Kitab-ı Mu­kaddes araştırıcılarının Kur’ân’ın anlattığı Yusuf kıssası versiyonunun dayanak ve kaynağının Tekvin olduğu şeklindeki iddiaları da incelenmeye çalışılacak­tır.2

Böyle bir mukayeseyi, Yusuf kıssası kapsamında yapmamıza daha çok Kur’ân’ın konuya bakışı ve onu ele alışı etkili olmuştur. Zira Kur’an, Yusuf Kıs- sası’ndan başka Kitab-ı Mukaddes’le ortaklaşa anlattığı hiçbir kıssayı tek bir sû­re veya bölümde bu kadar detaylı anlatmış değildir. Adını da Hz. Yusuf’un (as) kendisinden alan Yusuf Sûresi, tevhid dininin özüyle ilgili verdiği mesaj ve öğüt­lerin dışında sadece bu kıssayla meşguldür.

Yusuf Sûresinin Mekke döneminde nazil olduğunda ittifak vardır. Tertipte kendisinden önceki Hûd Sûresinden sonra inmiş, böylece hem inişte hem de Mushaf’taki tertipte sırasını korumuştur. îsrâ hadisesinin ardından, yani hic- ret’ten yakın bir süre önce indiği bildirilmektedir.1 Mehdi Bazergân’a göre Mekke Döneminin 11. yılında nazil olmuştur.4 İnişteki sırası kırk dokuz olan sûrenin baş taraflarına ait üç âyetin Medine’de inmiş olduğunun îbn-i Abbas’a ait çok zayıf bir rivayetle nakledilmesi anılan âyetlerin konu bütünlüğüyle ser­gilediği sıkı ilişki karşısında ciddi taraftar bulamamıştır.5

Kur’an’da Hz. Yusuf’tan, Yusuf Sûresi dışında iki âyette daha bahsedilmek­te ama bunlar kıssaya ilişkin herhangi bir bilgi sunmamaktadır. Ayetin birinde bazı peygamberlerin isimleri sayılırken aralarında Hz. Yusuf’da zikredilir.6 Öteki âyette ise Musa kıssası anlatılırken Hz. Yusuf’un da daha önce "beyyi- neler" getirdiğinden söz edilir.7

Aynı kıssa Kitab-ı Mukaddes’de ise Tekvin Kitabının 37-50 babları arasın­da anlatılmaktadır.

Kitab-ı Mukaddes, değişik unsurlarca oluşturulan metinlerin bir araya gel­mesiyle meydana geldiği için, Tekvin anlatımlarında özel isimlerde dahi bütün­lük ve iç tutarlılık görmek pek mümkün olmamaktadır. Bunun yanında çalış­mamız boyunca sık sık dile getireceğimiz uzun tekrarların varlığı da yine kay­nakların çokluğuna bağlı bir olumsuzluktur. Bu bağlamda Tekvin’in Yusuf kıs­sası versiyonunun da çoğu zaman Yahvist ve Elohist Metinlerin kimi zaman da Ruhban Kodu’na ait metin örneklerini sergilediği belirtilmektedir.8

Özellikle 18. yy’dan itibaren Kitab-ı Mukaddes’e metin tenkidi açısından bakan ve bu yönde çalışmalar yapan araştırmacılar Ahd-i Atik’in ilk beş kita­bı olarak bilinen Torah metinlerinin içinde birbirine karışmış ve kaynaşmış va­ziyette dört temel geleneğin ya da dört değişik telif öbeğinin bulunduğunu söy­lerler. Aşağıdaki dört kaynağın M.Ö. IV. yy. başlarında Ezra döneminde ger­çekleştirilen redaksiyonda birleştirilerek uyumlu hale getirilmeye çalışıldığı ifade edilmektedir.9

a. Yahvist Gelenek: Yahovacı Belge de denilen bu kaynağa ait metinlerde tanrı Yahve (YHVH) adıyla anılır. Materyalinin Israiloğullarımn Güney Kral­lığında yazıldığı ileri sürülen Yahvist geleneğin tarihi, MÖ. X-IX. yy. uzanmak­tadır. Bu kaynağın en eski materyalinin Süleyman dönemine (MÖ. X. yy) ait olduğu da söylenmektedir.

Yahvist Geleneğe ait metinlerde tanrı daha çok insana benzeyen bir varlık olarak karşımıza çıkar.10 Örneğin tanrı, bahçede dolaşır." ağaç arkasına sakla­nanları görmez,12 bir insanla güreşe tutuşur,13 yorgunluktan istirahata çekilir.14

b. Elohist Gelenek: Yazılış tarihi olarak Yahvist Gelenekten biraz daha son­ra olduğu tahmin edilmektedir. Süleyman sonrası Israiloğulları Krallığının iki­ye bölündüğü dönemde Kuzey Krallığında yayıldığı sanılır ve bu kaynakta tanrıdan Musa’ya Sina’da vahyin inmesine kadar "Elohim" terimi kullanılarak söz edilir. Bu kaynağın uzandığı asır ise MÖ. IX-VIII. yy’dır.

Üslubu Yahvist Geleneğe ait metinler kadar güçlü olmamakla birlikte bah­settiği tanrı, öncekine göre biraz daha aşkındır ve insana benzerliği çok daha azdır. Sadece insanlarla bulutlardan elçiler aracılığıyla ya da rüyalarda konu­şur. Ayrıca bu tür metinlerde Yusuf ve Efraim sıbtlarına karşı büyük bir yakın­lık ve dostluğun sergilendiği sezilmektedir.15

c. Tesniyeci Gelenek: Torah metinlerinin üçüncü geleneği ise önceki iki kay­nağa dayalı metinlerin mezcedildiği bir döneme, MÖ. VIII yy’a uzanır ve Tes- niye kitabına karışmış haldedir.

Ayrıca bu geleneğe ait metinlerin dili, daha sonra Talmud’da rastlanan ha­ham yazı diline oldukça fazla benzerlikler gösterir.16

d. Ruhban Geleneği: Saserdotal ya da Kudüs Mabedi Papazları Kodu ismi de verilen bu gelenek, Israiloğullarının MÖ. VI. yy’da (587-538) yaşadıkları Babil esaretinde ve sonrasında derlenen metinlerden oluşmaktadır.

Bu metinlerin derlendiği dönemde artık Yahudi şeriatı son ve kesin seklini almıştır. Metinlerin dil ve üslubu resmi bir hukukçu tarzını andırmaktadır. Esk-i Ahit’teki Levililer kitabıyla, 25. bölümden itibaren Çıkış ve Sayılar’m 10. bölümüne kadar olan kısmının bu geleneğe ait olduğu düşünülmektedir.17

1. KISSANIN BAŞLANGICI:

Kur’an kıssayı anlatmaya sır dolu kesik harflerle başlar ve bu kez kullandı­ğı alfabe harfleri elif, lâm ve râ’dır. Anlatılacak olayların magazin, dedikodu veya tarihî rivayet olmadığı, aksine gaybdan haber veren vahiy olduğu açıkça belirtilir. Bu yüzden ibret alınması ve akledilmesi gerekmektedir. Kur’an ayrıca bu anlatımın, vahyettiği kıssaların en güzeli olduğunu vurgular ve "ahsene’l- kasas" deyimini kullanır.18

Tekvin ise kıssaya böylesi bir giriş yapmaz ve konunun içine doğrudan gi­rer. Kıssanın önemli rollerini üstlenen Yakub’un dört hanımdan doğan on iki oğlunun isimleri annelerininkilerle beraber teker teker sayılır:

"Ve Yakub’un on iki oğlu vardı; Lean’m oğulları: Yakub’un ilki olan Ru- ben, ve Şimeon, ve Levi, ve Yahuda, ve lssakar, ve Zebul’un; Rahel’in oğulla­rı: Yusuf ve Benyamin: Ve Rahel’in cariyesi Bılhan’m oğulları: Dan ve Nafta- li; ve Lean’ın cariyesi Zilpa’nın oğulları: Gad ve Aşerdir; Paddan-aramda doğ­muş olan Yakub’un oğulları bunlardır.’9

Eski Ahit anlatımında buna benzer soy kütükleri yaygınlıkla yer alırken20 Kur’an’da bu tür detaylar özellikle de soy ağacının ortaya çıkarılması adına ke­sinlikle yer almaz. Hatta baba-oğul peygamberlerin bile bu yakınlıkları anlatı­mın doğal akıcılığı içinde anlaşılır. Kur’an açısından bunun en açık izahı, bu tür detayların "hidâyet" misyonuna katkı sağlamadığı gerekçesidir. Sözgelimi Kur’an beş farklı âyette21 Davud ve Süleyman peygamberlerin isimlerini bir ara­da zikreder ama onların baba-oğul olduklarından bir âyette doğrudan,22 bir âyette de dolaylı olarak23 bahseder. Bu iki âyetin de hedefi kesinlikle bu pey­gamberlerin soy kütüklerini tespit değildir.

Tekvin’de Yakub’un yaşadığı bölgenin adı da "Ve Yakub babasının gurbet diyarında, Kenân diyarında oturdu"24 sözleriyle verilir ki bu ad, Kur’an’da yer almaz.

2. YUSUF’UN RÜYASI:

Kur’an, Yusuf un rüyasında on bir yıldızla beraber güneş ve ayın kendisine secde ettiğini gördüğünü ve bunu babasına anlattığını bildirir.25 Babası ise rü­yasını kardeşlerine anlatmamasını, kardeşlerinin kıskançlıktan ona tuzak kura­bileceklerini söyler.26 Hz. Yakub rüyanın ne anlama geldiğini çok iyi anlamış ve Yusuf’u ilerde peygamber olmakla müjdelemiştir.27

Tekvin ise Kur’an’dan farklı olarak Yusuf’un gördüğü bir değil iki tane rü­yadan söz eder. Üstelik Yusuf bu iki rüyayı da kardeşlerine anlatmıştır:

" Ve Yusuf rüya görüp kardeşlerine bildirdi, ve ondan daha ziyade nefret et­tiler. Ve onlara dedi: Rica ederim, gördüğüm bu rüyayı dinleyin: işte, tarlanın ortasında biz demetler bağlıyorduk, ve işte, benim demetim kalktı ve dikildi, ve işte, sizin demetleriniz etrafını kuşatıp benim demetime eğildiler. "28

Yusuf’un bu rüyasını dinleyen kardeşleri ise "(sen) üzerimize kral mı ola­caksın? Yahut üzerimizde hüküm mü süreceksin?" diyerek tepki gösterirler.29 Buradan hareketle Yusuf’un kardeşlerinin de rüya te’vilinde belli yetenekte ol­dukları söylenebilir. Bu bağlamda Islami anlayışa göre peygamberlere verilen mucizelerin kendi dönemlerindeki yaygın uzmanlık alanlarına ait olduğu tespi­tinin, Hz. Yusuf’a verilen rüyaları yorumlama yeteneği tarafından da destek­lendiği düşünülebilir.

Tekvin’in anlattığı Yusuf’un "demet rüyası" Kur’an’da yer almazken, Kur’ân’m anlattığı Yusuf’un gördüğü "secde rüyası" Tekvin’de aynısıyla anla­tılır.30

Ancak burada Kur’an’la Ahd-i Atik’in göze çarpan bazı farkları üzerinde durulması gerekmektedir: Kur’ân’a göre "secde rüya"sım Yusuf babasına an­latınca, onun istikbalde erişeceği büyük makamını anlayan Yakub oğlunu müj­delemiş ve herhangi bir kötülük yapmamaları için bu rüyayı kardeşlerine an­latmamasını istemişti.

Oysa Tekvin’de; "Ve babasına ve kardeşlerine anlattı; ve babası onu azar­layıp kendisine dedi: Bu gördüğün rüya nedir? Gerçek ben ve anan ve kardeş­lerin yere kadar sana eğilmek için mi geleceğizî1"31 cümleleri içinde çizilen Ya­kub imajı, Kur’ân’ın anlattığına uymamakta, ortaya biraz kıskanç ve kendisini geçecek diye oğlunun muvaffakiyetini istemeyen gururlu bir baba silüeti çıkar­maktadır.

Bu noktada Kur’an’la Eski Ahit’in çizdikleri peygamber niteliklerinin aynı olmadığı rahatlıkla ifade edilebilir. Aslında Kur’an’la Eski Ahit arasındaki en büyük farklardan birinin "peygamberlik anlayışı" olduğu gerçeğinin altı çizile­bilir ve bu konuda müstakil bir çalışma da yapılabilir.

Genelde tüm peygamber şahsiyetler hakkında çizilen Esk-i Ahit tablosu bu tesbiti doğrular mahiyettedir.32 Normal bir insana dahi yakışmayacağı düşünü­len hainlik, kurnazlık, hırsızlık, yalancılık, sarhoşluk, zina, zinaya imkan hazır­lama ve menfaati uğruna hanımım krallara sunma gibi yüz kızartıcı fiiller pey­gamberler için sıradan olaylar olarak aktarılır.33

Kur’ân’ın gayesi sadece kıssa anlatmak olmadığı için Yakub’un oğlunu müjdelemesinin ardından konuyla muhatapları bir yerde güncelleştirir ve "An- dolsun Yusuf’la kardeşlerinin (kıssasında) soranlar için nice ibretler vardır"34 diyerek dinleyicilerin aynı zamanda öğüt almak ve ders çıkarmak için dinleme­lerini tavsiye eder. Bu tarz, hem dinleyenlerin dikkatlerini zinde tutmalarını hem de kıssanın derinliklerine nüfuz etmelerini sağlar.

3. KARDEŞLERİN KISKANÇLIĞI VE TUZAK KURMALARI:

Babaları Yakub’un Yusuf’u kendilerinden daha çok sevmesinden şikayetçi olan kardeşler bu yüzden Yusuf’a karşı büyük bir kıskançlık sergilemektedir­ler.35 Ancak Tekvin anlatımına göre kardeşlerin Yusuf’u kıskanmaları sadece babasının onu daha çok sevmesinden değil, belki buna ilâveten yaramazlıkları­nı ve fena sözlerini babaları Yakub’a ihbar etmesi sebebiyledir.36 Kur’an, bu konuda her hangi bir açıklama yapmamaktadır. Aslında bu husus, peygamber namzedi bir çocuğun jurnalcilik gibi kötü huylara sahip olmayacağı şeklindeki İslam anlayışı karşısında önemli sayılabilecek bir zaaf ortaya çıkarmaktadır.

Kur’ân’ın açıklama getirmediği, ama Tekvin’in güvenilirliği adına oldukça düşündürücü olan meselelerden bir tanesi de kuyuya atıldığında Yusuf’un kaç yaşlarında olduğu konusudur. Bu hususta Tekvin oldukça kesin konuşmakta ve o zamanlar Yusuf un -en azından- on yedi yaşında olduğunu haber vermek­tedir.37 Ancak on yedi yaşındaki bir delikanlının kendisini kimi kötülüklere karşı rahatlıkla koruyabileceği, bu yüzden her an babasının korumasına ihtiyaç duymayacağı, hatta atıldığı kuyudan kendi başına da çıkabileceği düşünüldü­ğünde bu haberin doğruluğu hakkında ciddi şüphelerin belirdiği gizlenmemeli- dir. Öte yandan Kur’an, kervancıların sucusunun Yusuf’u kuyudan su kovasıy­la çıkardığı haberini vermektedir.38 Şayet Yusuf o zamanlar on yedi yaşında ol­saydı bir kovayla çıkabilecek miydi, ya da kovaya sığsa bile onun ağırlığını çe­kebilecek ip konusunda problem yaşanmaz mıydı? Gerçi şunu da kabul etmek gerekir ki bu tür aksiliklerden ne Eski Ahit’te ne Kur’an’da söz edilmemiş ol­ması, onların yaşanmadığını göstermez.

Ayrıca yine Kur’an anlatımına göre kardeşler, Yusuf’a kötülük yaptıkları günün akşamında eve dönerek babalarına Yusuf’u eşyalarının yanına bıraka­rak kendi aralarında yarışa başladıklarını ve döndüklerinde de onun kurt tara­fından öldürüldüğünü gördüklerini söylemişlerdir.39 Doğrusu on yedi yaşında­ki bir gencin kardeşlerinin yaptıkları yarışa niçin katılmadığı merak konusu olabilir. Muhtemelen kardeşler babalarına bu yalan ifadeyi, Yusuf kendileriyle oynayamayacak kadar küçük olduğu için vermişlerdir.

Burada Tekvin’in bahsetmeyip sadece Kur’ân’ın değindiği bir husus daha bulunmaktadır: Kardeşlerin kıskançlığı her ne kadar daha çok Yusuf’la ilgili olsa da aynı zamanda Yusuf’un anne bir kardeşi Bünyamin’e karşı da sergilen­mekte ve şöyle denilmektedir:

"(Kardeşleri) demişlerdi ki: ’Yusuf ve kardeşi, babamıza bizden daha sevgi­lidir. Oysa biz çoğuz. Babamız açık bir yanlışlık içinde. "40

Kıskançlıkları yüzünden çareyi Yusuf’u ortadan kaldırmada gören kardeş­ler, aralarında bir de suikast planı tasarlarlar.

Kur’an onların süikast planını kıra çıkmadan önce evlerindeyken oluştur­duklarını, sonra da bunu hayata geçirmek için planın en önemli kahramanı Yu­suf’u kıra götürebilmek için babalarına yalvardıklarını şöyle anlatır:

" Yusuf’u öldürün ya da onu bir yere bırakın da babanızın yüzü yalnız size kalsın. Ondan sonra da salih bir topluluk olursunuz. İçlerinden birisi: ’Yusuf u öldürmeyin, onu kuyunun dibine atın, kervanlardan biri onu alsın; eğer yapa­caksanız (bunu yapın) ’dedi. Dediler ki: ’Ey babamız, neden Yusuf konusunda bize güvenmiyorsun, oysa biz onun hayrını isteriz. Yarın onu da bizimle bera­ber (kıra) gönder, gezsin, oynasın; biz onu da muhakkak koruruz. "41

Oysa Tekvin, oğulların planı babalarının koyunlarım otlatmak için kıra çıktıkları zaman yaptıklarını haber verir. Zira Yusuf, babasının isteği üzerine kardeşlerinin yanına sonradan gelmiştir: "Ve Yusuf kardeşlerinin ardına düştü, ve onları Dotan’da buldu. Ve onu uzaktan gördüler, ve kendilerine yaklaşmaz- dan önce, onu öldürmek için düzen kurdular. Ve birbirine dediler: İşte, bu rü­yalar sahibi geliyor. Ve şimdi gelin, ve onu öldürelim, ve onu kuyulardan biri­sinin içine atalım, ve: Kötü bir canavar onu yedi, deriz; ve onun rüyaları ne ola­cak görürüz.1,42

Yeri gelmişken Yakub konusunda yine Tekvin’in anlattıkları ile Kur’ân’ın- ki arasında görülen bir farka daha işaret etmek istiyoruz: Kur’ân’a göre Yakub, Yusuf konusunda kardeşlerine karşı hiç güvenmemekte ve onlarla birlikte kıra çıkmasına izin vermemektedir. Ancak Yakub, oğulların ısrarlı talepleri üzerine Yusuf’un onlarla çıkmasına gönülsüz olarak izin vermiştir.43 Oysa Tekvin, Ya­kub’un koyun otlatmak için önceden Şekem’e giden oğullarının yanına Yusuf’u neredeyse zorla gönderdiğini anlatır:

" Ve kardeşleri babalarının sürüsünü Şekem ’de gütmek için gittiler. Ve İsra­il Yusuf a dedi: Kardeşlerin sürüyü Şekem’de gütmüyorlar mı? Gel de seni on­ların yanına göndereyim. Ve ona dedi: İşte ben. Ve ona dedi: Git, bak, kardeş­lerin iyi mi, ve sürü iyi mi? ve bana haber getir. Ve onu Hebron vadisinden gönderdi, ve Şekem’e vardı. ’,44

Kuşkusuz Yakub’un bu tavrı ile Kur’ân’ın anlattığı Yusuf’unun üzerine tit­reyen ve bu konuda diğer oğullarına hiç itimadı olmayan Yakub tavrı örtüşme- mektedir. Hatta sadece Tekvin’in anlattıklarından yola çıkılacak olursa nere­deyse Yakub’un da suikast planının bir parçası olduğu bile düşünülebilecektir. Çünkü biraz önceki alıntıda da açıkça görüldüğü gibi Yakub, kardeşlerinin ya­nma gitme konusunda Yusuf’ta bir heves uyandırabilmek için gayret etmekte ve onu ısrarla Şekem’e göndermek istemektedir.

Tekvin anlatımına göre babasının isteği üzerine kardeşlerini bulmak için Şe­kem’e gelen Yusuf burada onları bulamaz ama kardeşlerinin yerini bilen bir adamla karşılaşır, ondan kardeşlerinin sürüyü Dotan’a götürdüklerini haber alır ve kendisi de oraya gider.45

Tekvin’e göre Yusuf onlara yaklaşıncaya kadar onu öldürmekle kuyuya at­ma arasında çekimser kalan kardeşler, en büyük oğlan Ruben’in ısrarı üzerine onu öldürme yerine kuyuya atmaya karar verirler.46 Nihayet Yusuf ağabeyleri­nin yanma gelince sırtındaki alaca renkli gömleği çıkarırlar ve onu susuz bir kuyuya atarlar.47

Kuyuya atılma sahnesini aynı şekilde anlatan Kur’an, dini mesajın ulaştırıl­ması gayesine matuf olarak Tekvin’in zikretmediği şu teselliyi Yusuf’a vahyet- tiğini bildirir: " Andolsun sen onların bu işlerini, hiç farkında olmayacakları bir halde onlara haber vereceksin! (Bu yüzden üzülme ve korkma) diye vahyet- tik. ’,48

Kur’an anlatımına göre bu sahne aslında Yusuf’un kuyuya atılmasıyla ta­mamlanır. Çünkü oğullar, babalarının yanına akşamleyin ağlayarak dönerler ve ona Yusuf’u eşyalarının yanına bırakarak yarışmaya gittiklerini, döndükle­rinde ise onun kurt tarafından parçalanmış olduğunu gördüklerini söylerler."49

Ancak Tekvin anlatımı oldukça farklıdır. Çünkü kardeşlerin işi Yusuf’u ku­yuya atmakla bitmemektedir. Zira onlar Yusuf’u köle diye satmaya da karar vermişlerdir.

Öte yandan Kur’an anlatımına göre Yusuf’un kuyuya atıldığı yer, sabah gi­dilip akşam eve dönülecek kadar yakın bir kır mahalliyken, Tekvin anlatımı bu konuda Şekem ve Dotan bölgelerinin adlarını sayar. Bu mahaller Kenan diya­rından oldukça uzak yerlerde bulunmaktadır. Dotan ise Şekem’in otuz kilo­metre kuzeyine düşen bir mahaldir.50 Dolayısıyla bu konu da, Kur’an ile Tek­vin arasındaki bir fark olarak karşımıza çıkmaktadır.

4. YUSUF’UN KÖLE OLARAK SATILMASI:

Kur’ân’a göre Yusuf’un içine atılmış olduğu kuyuya su almak maksadıyla bir kervan gelir. Sucuları kovasını sarkıtır ve Yusuf kuyudan çıkar. Kervancı­lar köle olarak satmak düşüncesiyle Yusuf’u yanlarında götürürler.51

Buna karşılık Tekvin, biraz önce de sözü edildiği gibi, kardeşlerin Yusuf’u kuyuya atmalarının ardından karar değiştirdiklerini ve onu bizzat kardeşleri­nin sattığını anlatır:

" Ve ekmek yemek için oturdular: Ve gözlerini kaldırıp gördüler, ve işte, Gi- lead’dan Ismailîlerin bir kervanı geliyordu, ve onların develeri baharat, pele­senk ve mür yüklü idi, ve Mısır’a indirmek için gidiyorlardı. Ve Yahuda kar­deşlerine dedi: Eğer kardeşimizi öldürür, ve onun kanını gizlersek ne kazanç var? Gelin, onu îsmailîlere satalım, ve elimiz ona dokunmasın: çünkü o karde- şimizdir, etimizdir. Ve kardeşleri sözünü dinlediler. Ve Midyanîler, tacirler, ge­çiyorlardı; ve Yusuf’u çekip kuyudan çıkardılar, ve Yusufu Îsmailîlere yirmi gümüşe sattılar. Ve onlar Yusuf’u Mısır’a götürdüler.1,52

Kendi içinde ihtilaflı olan bu alıntı; Yusuf’un satıldığı kervanın Ismaililer mi yoksa Medyenliler mi olduğuna karar verememektedir. Bu kararsızlığı teyid eden bir başka delil de Tekvin’in 28. cümlesinde îsmailîlere satıldığı söylenir­ken: 36. cümlesinden Medyenlilere satıldığının anlaşılmasıdır.

Kuran, Yusuf’u Aziz’e kimin sattığından hiç söz etmezken Tekvin bu deta­yı da içerir. Ancak bu konuda verilen bilgiler de aynı şekilde kendi içinde çeliş­kili görünümdedir: Nitekim Tekvin bir cümlesinde; "Ve Midyanîler onu Mı­sır’da Firavunun bir memuru, muhafız askerler reisi olan Potifar’a sattılar"53 derken bir başka cümlesinde de "Ve Yusuf Mısır’a indirildi: Firavun’un bir me­muru, muhafız askerler reisi, Mısırlı Potifar, onu oraya indirmiş olan Ismailî- lerin elinden satın aldı1,54 demektedir.

Görüldüğü gibi Yusuf’un Mısırlı Potifar’a Ismailîler tarafından mı yoksa Midyanîler tarafından mı satıldığı tam olarak anlaşılamamaktadır.

Ayrıca Tekvin’in bu anlatımı, Kurân’ın Yusuf’un "düşük bir pahaya, birkaç dirheme" diye söylediği satış bedelini aynileştirmekte ve bu müphem deyişin "yirmi gümüşe" satıldığını ifade etmektedir. Ancak aralarında şöyle bir fark vardır: Kur’an "onu düşük bir pahaya sattılar" derken Mısır’a götürdükten sonra orada Aziz’e satılmasından söz etmektedir. Oysa Tekvin "yirmi gümü­şe" ifadesini kardeşlerin Yusuf’u Ismaililere veya Medyenlilere satması işlemin­de kullanmaktadır.

Tekvin anlatımında Kur’ân’ın hiç değinmediği bir detay bilgi daha bulun­maktadır ki bu da daha önce Yusuf’un öldürülmeyerek. hayatı kurtulur ümi­diyle kuyuya atılmasını kardeşlerine kabul ettiren büyük kardeş Ruben’in Yu­suf’un satış, işleminden haberdar olmayışıdır. Muhtemelen Ruben çevreyi keş­fe gitmiş, kardeşlerinin yanından ayrılmıştı:

"Ve Ruben kuyuya döndü, ve işte, Yusuf kuyuda yoktu; ve esvabım yırttı. Ve kardeşlerinin yanına dönüp dedi: Çocuk yok, ve ben, ben nereye gideyim?"55

Öyle anlaşılıyor ki aslında kardeşlerin hiçbirisinin Yusuf’un satışından ha­berleri yoktu ve Kur’ân’ın anlattığı gibi onlar, Yusuf’u kuyuya atıp gitmişlerdi. Daha sonra Ruben kuyuda olması gereken Yusuf’a bir bakmak için geri gelmiş ve kardeşini kuyuda bulamamıştı. Çünkü kervan Yusuf’u kuyudan çıkararak Mısır’a götürmüştü.

5. YAKUB’A KÖTÜ HABERİN VERİLMESİ VE ONUN TEPKİSİ

Kur’an kardeşlerin körü haberi Yakub’a vermelerini çok kısa geçer. Zira bu sonuç kendiliğinden anlaşıldığı için Kur’an sadece kardeşlerin babalarını ikna edebilmek için Yusuf’un gömleğine yalancı bir kan sürdüklerinden söz etmiş­tir.56

Tekvin’in anlatımı ise her zaman olduğu gibi yine daha detaylıdır. Zira kar­deşler bir keçi keserek Yusuf’un gömleğini kana batırmışlar, babalarına da ge­lerek "bunu bulduk bak, oğlunun entarisi mi, yahut değil mi?" diye sorarak sanki olaydan hiçbir şekilde haberleri olmadığını anlatmak istemişlerdir.57

Bu sahne üzerine Yakub’un Kur’an’da ve Tekvin’de yer alan tepkisi olduk­ça farklıdır. Zira Kur’ân anlatımında, Yakub çok metanetli ve Allah’tan sabır dilemekten başka yapacağının olmadığına inanacak kadar mütevekkildir, baş­ka bir deyişle îslami anlamda bir peygamberden beklenen tepkiyi gösterir.58

Kur’an’a göre Yakub’un oğullarının anlattıkları hikaye karşısında yardım istenecek tek merciin Allah olduğunu söylemesi, onun Yusuf un ölmediğini dü­şündüğüne delil olarak algılanabilir. Şu halde kardeşleri nefislerine aldanarak Yusuf’a bir kötülük yapmışlar ama Yusuf hâlâ yaşamaktadır. Yakub’un bu dü­şüncede olduğu aynı sûrenin 83. âyetinden de anlaşılmaktadır. Zira babaların­dan bu kez de Yusuf’un küçük kardeşini ayıran oğullarına gösterdiği tepkide Yakub, sadece Bünyamin’den değil Yusuf’tan da söz etmekte ve Allah’ın onla­rın hepsini birden kendisine bağışlayacağını umduğunu ifade etmektedir.

Bu olay üzerine Tekvin anlatımındaki Yakub’un tepkisi ise üstünü başına yırtacak kadar kendisini kaybeden, metanet ve tevekkülü az bir ruh hali orta­ya koymaktadır.59

6. YUSUF’UN AZİZ’İN EVİNDE GÖZDE HALE GELMESİ:

Kur’an Yusuf’un Aziz’in evindeki halinden çok fazla söz etmez, sadece Aziz’in onu ilk satın aldığında hanımına Yusuf’a iyi bakmasını, belki onu evlat edinebileceklerini söyler. Kur’ân bu konuda daha çok, Yusuf’un Aziz’in evinde yaşamaya başlamasıyla onun İlâhî takdir tarafından kontrol altında tutuluşun­dan ve Mısır’a köklü bir şekilde yerleştirilişinden bahseder.60

Yusuf’un köle olarak satılması işinde dahi Allah Teâlâ’nın takdir ve hü­kümranlığından bahseden ifadeler, Kur’ân’in vermek istediği ve O’nun her şe­yin sahibi olduğu şeklindeki temel mesaj konusunda fikir vermektedir. Zira Al­lah Teâlâ her işine hâkim olduğu gibi insan hayatının detaylarına da galiptir. O halde sadece O’na kul olunmalıdır.

Tekvin ise Yusuf’un, Aziz’in evindeki durumunu daha detaylı ve olumlu olarak verir. Aslında Tekvin anlatımının, biraz önce işaret ettiğimiz Kur’an âyetindeki "böylece Biz Yusuf’u yeryüzünde (köklü bir şekilde) yerleştirdik "61 cümlesinin uzunca ve tekrarlarla dolu bir açıklaması olarak değerlendirilmesi mümkündür:

" Ve Rab Yusuf’la idi, ve muvaffakiyetli adamdı; ve Mısırlı efendisinin evin­de idi. Ve efendisi gördü ki, RAB onunla idi, ve yaptığı her şeyde RAB ona mu­vaffakiyet veriyordu. Ve Yusuf onun gözünde lütuf buldu, ve onun hizmetinde bulunuyordu; ve onu evi üzerine tayin etti, ve kendisine ait olan her şeyi onun eline verdi. Onu evinde, ve kendisine ait olan her şeyi üzerine tayin ettiği za­mandan itibaren vaki oldu ki, RAB Yusuf un yüzünden Mısırlının evini müba­rek kıldı; ve evin içinde ve tarlada, ona ait olan her şeyde RABBÎN bereketi vardı.’’61

7. AZİZ’İN KARISI VE ZİNDAN’A GİRİŞ:

Kur’ân anlatımına göre, Aziz’in karısı Yusuf’la birlikte olmak istemiş ve ka­pıları kilitleyip onu kendisine davet etmiş, Yusuf ise bu teklifi reddetmiştir, iki­si birden kapıya doğru koşuşmuşlar, kadın Yusuf’un gömleğini arkasından yırtmıştır. Kapıda Aziz’le karşılaşınca karısı, Yusuf’un kendisine kötülük yap­mak istediğini söylemiştir. Yusuf’da Aziz’e gerçeği anlatmış aksine karısının kendisinden onunla yatmasını istediğini söylemiştir. Kadının ailesinden bir ki­şinin de " Eğer Yusuf un gömleği önden yırtılmışsa kadın doğrudur, o yalancı­lardandır. Ve eğer onun gömleği arkadan yırtılmışa, kadın yalancıdır, o doğru­lardandır"6* şeklinde hakemlik yapınca Yusuf’un gömleğinin arkadan yırtıldığı sabit olmuştur. Bunun üzerine Aziz, karısından bu işten tevbe etmesini; Yu­suf’tan da olayı unutmasını istemiştir.64

mmmımm yusuf kissasi açisindan ahd-1 atîk ve kur’ân-i kerîM’E karşilaştirmali bir bakiş

Tekvin’de de aşağı yukarı aynı anlatımlar mevcuttur.65 Sadece kadının aile­sinden bir kişinin hakemlik yapması hususu Tekvin’de yer almaz. Ayrıca arka­sından yırtılan gömlek yerine, kadının elinde kalan Yusuf’a ait yırtılmamış gömlekten bahsedilir. Kur’an’la ayrılık gösteren bu husus, Yusuf’un doğrudan zindana gönderilmesine neden olmuştur:

" Ve: Benimle yat, diyerek onu esvabından tuttu; ve Yusuf esvabını onun elinde bırakıp kaçtı, ve dışarı çıktı. Ve vaki oldu ki, esvabını elinde bırakıp dı­şarı kaçtığını görünce, evinin adamlarım çağırdı, ve onlara dedi: Bakın, bizim­le eğlenmek için bu İbranî adamı bize getirdi; benimle yatmak için yanıma gel­di, ve yüksek sesle çağırdım; ve vaki oldu ki, sesimi yükseltip çağırdığımı işitin­ce, esvabını yanıma bırakıp kaçtı, ve dışarı çıktı. ”66

Tekvin anlatımı bu olayın Aziz’e bildirilmesi üzerine onun bu olaya çok öf­kelendiğinden ve Yusuf’u "kralın mahpuslarının bağlandığı yere" attığından bahseder.67 Oysa Kur’ân’a göre Yusuf’un zindana atılması bu olayın ardından şehirde dedikoduların yükselmesi üzerine gerçekleşmiştir. Yusuf’un masum ol­duğunu bile bile Aziz, sırf zahiri onuru kurtarma adına onu hapse attırmıştır. Çünkü hakemin tespit ettirdiği gömlek yırtılması hadisesinden sonra özellikle şehirdeki sosyete kadınları ayıplar tarzda "Aziz’in karısı, hizmetkârını arzula­mış, sevda bağrını yakmış! Bize göre o, açık bir sapıklık içinde!"6* diyerek de­dikodu yapmaya başlamışlardı.

Yine Tekvin’de bulunmayan ama Kur’ân’ın anlattığı şekliyle bilinmektedir ki: bu dedikodular üzerine Aziz’in karısı-kendi haklılığını sosyete kadınlarına göstermek maksadıyla onları davet etmiş, güzel hazırlıklar yapmış, önlerine de meyvelerini soymaları için keskin bıçaklar koymuştu:

"...Yusufa ’çık karşılarına!’ dedi. Kadınlar Yusufu görünce onu (gözlerin­de) büyüttüler, (ona hayranlıklarından dolayı) ellerini kestiler ve ’Allah için, haşa bu insan değildir; bu ancak güzel bir melektir!’ dediler. (Aziz’in karısı) dedi ki: ’İşte siz beni bunun için kınamıştınız! Andolsun ben kendisinden mu- rad almak istedim de o, iffetinden (beni) reddetti. Ama kendisine emrettiğimi yapmazsa, elbette zindana atılacak ve aşağılık insanlardan olacak!

Bu sözleri duyan Yusuf ise "Rabbim, bana göre zindan, bunların beni da­vet ettiği şeyden daha sevimlidir. Eğer onların düzenini benden savmazsan on­lara meylederim ve cahillerden olurum!"10 diye Allah’a yakarır.

Nihayet Aziz, masum olduğunu bildiği halde kendi prestiji adına onu bir sü­reliğine zindana atmayı uygun bulur ve emir gereği Yusuf zindana atılır.71

8. YUSUF’UN ZİNDAN HAYATI:

Kur’ân Yusuf’un zindandaki genel ahvalinden bahsetmezken Tekvin onun zindanda da önemli bir yer edindiğinden: hapishane müdürünün ona çok gü­vendiğinden ve mahpusların kontrolünü ona verdiğinden söz eder. Bu anlatım­lar içinde dikkat çeken bir husus, Yusuf’un gördüğü bütün ilgi ve alakanın kay­nağının Allah’ın onunla olması şeklinde ifade edilmesidir.72 Bu mesajı Kur’ân da zaten sık sık dile getirmektedir.

Hapishanedeki durumuna değinmeyen Kur’ân, Yusuf’un zindan hayatım kendisiyle beraber hapse düşen iki kişinin gördükleri rüyayı tabir etmesiyle alâ­kalı olarak zikreder.73 Tekvin’den anlaşıldığına göre Yusuf’la beraber hapse dü­şen iki kişi Mısır kralının baş sâkisi ile baş ekmekçisidir.74 Kur’ân konuya doğ­rudan bu iki kişinin gördükleri rüyayı, " Onlardan biri dedi ki: ’Ben rüyamda şarap sıktığımı görüyorum. ’Öteki de: ’Ben de, görüyorum ki başımın üstünde ekmek taşıyorum, kuşlar (gelip) ondan yiyor... "7S şeklinde çok öz olarak anla­tarak girerken Tekvin daha detaylı bir anlatım gerçekleştirir. Buna göre bir sa­bah Yusuf zindan arkadaşlarının sıkıntılı ve kederli olduklarını görür ve sebe­bini sorar. Onlar da rüya gördüklerini ve tabir eden kimsenin olmaması yüzün­den endişeli olduklarım söylerler. Bunun üzerine Yusuf onlara "Tabir Allah’a mahsus değil mi? rica ederim, bana anlatın" diyerek rüyalarını dinler.76

Bu anlatımın ardından gördükleri rüyalar da yine Kur’ân anlatımından da­ha detaylı olarak anlatılır:

" Ve baş saki rüyasını Yusufa hikâye edip ona dedi: Rüyamda işte, önüm­de bir asma, ve asmada üç çubuk vardı: ve tomurcuklanır gibi idi, ve çiçekle­ri çıkıp salkımları olgun üzümler verdiler: ve Firavun’un kasesi elimde idi: ve üzümleri alıp onları Firavun’un kâsesi içine sıktım, ve kâseyi Firavun’un eline verdim.77

Kur’an’da anlatılan rüyada asma üç çubuk ve salkım motiflerinden bahse­dilmez ve daha önce de söylediğimiz gibi yine Kur’an’da yer almayan Tekvin anlatımına göre rüyalar, Yusuf’un zindan arkadaşlarına hal ve hatırlarını sor­ması üzerine anlatılmıştır.

Yusuf, Tekvin’e göre baş barmenin rüyasının yorumuna hemen geçer. Oy­sa Kur’an’a göre Yusuf yorumlamaya başlamadan önce onlara dini öğütler ve­rerek, irşad ve davet görevini yerine getirir:

"(Yusuf) şöyle dedi: ’Size rızık olarak verilecek yemek henüz size gelmeden önce bu (rüya)mn yorumunu size haber veriyorum. Bu (yorum) Rabb’imin ba­na öğrettiği şeylerdendir. Ben, Allah ’a iman etmeyen, âhıreti de inkar eden bir kavmin dinini terk ettim. Atalarım İbrahim, îshak ve Yakub’un dinine uydum. Bizim, herhangi bir şeyi Allah’a ortak koşmaya hakkımız yoktur. Bu (tevhid), bize ve bütün insanlara Allah’ın bir lütfudur, ama insanların çoğu şükretmez­ler. Ey benim zindan arkadaşlarım, (düşünün bir kere) birbirinden ayrı pek çok tanrılara (inanmak mı) daha iyi, yoksa Bir ve Kahhar olan Allah’a (inanmak) mı? Siz, Onu bırakıp ancak sizin ve atalarınızın taktığı birtakım (anlamsız, boş) isimlere tapıyorsunuz. Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Hüküm yalnız Allah’ındır O, yalnız kendisine tapmanızı emretmiştir, işte doğ­ru din budur. Ama insanların çoğu bilmezler. Ey zindan arkadaşlarım (rüyanı­za gelince)... 1,78

Uzun sayılabilecek bu irşad ve davet sahnesinin ardından Yusuf, rüyaları yorumlamaya geçecektir. Ancak daha önce gerçekleştirilen bu irşad ve davet safhası Kur’ân’ın yoğun dînî mesaj dokulu bir kitap oluşunu destekler ve Kur’ân adına bu tavır oldukça önemlidir. Çünkü insanların Hakka ulaşması ve işlerini en güzel şekliyle yapmaya çalışan sâlih kulların, elde ettikleri her imka­nı Allah’a davet yolunda kullanması son derece hayatidir. Tüm bu incelikler Kur’ân anlatımında görülürken Tekvin anlatımı ise baş barmenin rüyasının yo­rumunu en geniş şekliyle yapmaya girişir ve kısaca ona üç gün sonra yeniden eski işine döneceği müjdesini verir.79

Kur’an’da Yusuf’un kurtulacağını müjdelediği sakiye "beni efendinin ya­nında an"%0 şeklindeki veciz talebi, Tekvin anlatımında yerini neredeyse karşı- dakine yalvaran bir edaya bırakmaktadır ki oldukça düşündürücüdür. Çünkü bu durum yine her iki anlatım arasındaki "Nübüvvet" meselesine farklı pence­relerden bakıldığını göstermektedir:

"Fakat sana iyilik olduğu zaman, beni hatırına getir, rica ederim, bana lüt­fet, ve beni Firavun’a söyle ve beni bu evden çıkar; çünkü gerçek ben İbranîler diyarından çalındım, ve burada dahi zindana konulacak bir şey yapmadım. "81

Kur’ân anlatımında baş sâkinin ve baş ekmekçinin hem rüyalarının anlatı­mı hem de yorumları peşpeşe yapılırken Tekvin anlatımında ilkinin rüyasının anlatımı ve yorumlanması tamamlandıktan sonra diğerinin rüyası anlatılmak­ta ve yorumlanmaktadır. Buna göre baş ekmekçi, "sakinin gördüğü rüyanın müjdeli olduğunu görünce kendi rüyasını anlatır. Rüyasında başının üstünde üç sepet beyaz ekmek gördüğünü; en üstteki sepette Firavun’un her çeşit yiye­ceğinden bulunduğunu ve kuşların sepetteki yiyecekleri yediklerini anlatır.82

Kur’ân anlatımında bu rüya "diğeri ise asılacak, kuşlar onun başından yi­yecek 1,83 diye yorumlanırken, Tekvin anlatımı daha detaylı bir yorum yapar. Rüyada görülen üç sepet, üç gündür ve üç güne kadar Firavun ekmekçisinin başını koparacak, onu ağaca asacak ve kuşlar da başının üstünden etini yiye­ceklerdir.84

Kur’an’da yer almayan ama Tekvin’in kaydettiği anlatıma göre Firavun, üç gün sonra kendi doğum gününde baş sakiyi ve baş ekmekçiyi zindandan çıka­rarak ilkini şakilik görevine geri döndürür, diğerini ise asar.85 Yusuf’un baş sa­kiden talebi hakkında Tekvin "fakat baş saki Yusufu hatırlamadı, ve onu unuttu "86 derken; Kur’ân hak-batıl ayrımında alınması gereken ibreti ön plana çıkarır, insana ezeli düşmanım hatırlatır ve "Fakat şeytan o adama (Yusuf un durumunu) efendisine söylemeyi unutturdu, (bundan dolayı Yusuf) birkaç yıl daha zindanda kaldı1,87 diyerek insanın her zaman sadece Allah’a güvenmesi gerektiğini hatırlatır.

Kur’ân’a göre bu olaydan birkaç yıl88, Tekvin’e göre ise "iki tam yıl" son­ra89 Firavun bir rüya görür. Aslında Kur’ân’a göre Firavun bir rüya görmüşken, daha doğrusu iki rüya gördüğü belirtilmemişken, Tekvin’e göre Firavun iki ay­rı rüya görmüştür:

"...Firavun bir rüya gördü; ve işte ırmağın yanında duruyordu. Ve işte, ır­maktan bakılışta güzel ve ette semiz yedi inek çıktı, ve sazlar arasında otlanı­yorlardı. Ve işte, onlardan sonra, bakılışta çirkin ve ette cılız başka yedi inek çıktı, ve ırmağın kenarında ineklerin yanında durdular. Ve bakılışta çirkin ve ette cılız inekler bakılışta güzel ve semiz yedi ineği yediler.

Ve Firavun uyandı. "90

ineklerle ilgili rüyasını birinci seferde gören Firavun, başaklarla ilgili rüya­sını da ikinci seferde görür:

" Ve uykuya varıp ikinci defa rüya gördü; ve işte, bir sapta yedi semiz ve iyi başak çıktı. Ve işte, onlardan sonra cılız ve şark rüzgârından yanmış yedi ba­şak bitti. Ve cılız başaklar yedi semiz ve dolgun başağı yuttular. Ve Firavun uyandı, ve işte, rüya idi. "91

Kur’ân ise kralın rüyasını oldukça veciz bir şekilde ve belirtildiği gibi "inek" ve "başak" motiflerini birlikte zikrederek şöyle anlatır:

"Kral dedi ki: ’Ben, rüyamda yedi zayıf ineğin yediği yedi semiz inek görü­yorum. Yedi yeşil, yedi de kuru başak (görüyorum). "92

Hem Kur’ân’a hem de Tekvin’e göre Firavun’un gördüğü bu rüyayı tabir edebilecek kimse çıkmaz. Bunun üzerine baş sâkî zindanda unuttuğu Yusuf’u hatırlar. Ancak hatırlama ve bunu itiraf şekli Kur’ân ve Tekvin anlatımında bi­raz farklıdır. Kur’ân’a göre baş sâkî bu rüyanın yorumunu yapabileceğini, an­cak hemen kendisinin zindana gitmesi gerektiğini söyler.91 Tekvin anlatımı ise her zaman olduğu gibi daha detaylıdır. Zira baş sâki Firavun’a, daha önce ken­disiyle kralın astırdığı baş ekmekçinin zindanda gördükleri rüyalarını ve bun­ların yorumunu en doğru şekilde yapan zindan arkadaşlarım anlatır ve yoru­mun haber verildiği şekliyle aynen vuku bulduğunu söyler. Halen zindanda ya­tan o İbranî arkadaşının bu rüyayı da en doğru şekilde yorumlayabileceğini sözlerine ekler.94

Dikkat edilirse Kur’ân’a göre hemen zindana koştuğu söylenen baş sâki, Tekvin’de bütün öyküyü anlatmaktadır. Aslında burada yeri gelmişken kayde­dilmelidir ki olayların Tekvin’in anlattığı şekilde vuku bulmuş olması müm­kündür. Çünkü Kur’ân anlatımıyla her hangi bir çelişki oluşturmamaktadır. Ancak Kur’ân, hidayet doğrultusunda yarar mülahaza etmediği için bu tür de­tayları atlamaktadır. Onun bu yönü, Kur’an’ı hem bir tarih kitabı olmaktan korumakta ve hem de Eski Ahit anlatım tekniğinden uzaklaştırmaktadır.

Yusuf’un zindandan çıkma şekli ise Kur’an’la Tekvin arasında farklıdır. Kur’ân’a göre derhal zindana koşan baş sâki, Yusuf’tan rüyanın yorumunu öğ­renmiş ve bunu krala haber vermek için hemen geri dönmüştür.95 Dolayısıyla Yusuf hapisten, kralın "onu bana getirin"96 demesi üzerine kurtulmuştur. Ken­disini krala götürmek üzere gelen adamına "efendine dön de sor, ellerini kesen o kadınların maksadı neydi?"91 diyerek zindandan çıkmadan önce masumiyeti­nin herkes tarafından öğrenilmesini sağlamıştır. Bu noktada Kur’an, "liderlik" alanında ortaya koyduğu çok önemli bir etik algı içermektedir. İnsanlara yön veren ve toplumlara mâlolan liderler lekesiz olmalıdır. Kendisi bizzat suçsuz bi­le olsa halkın nazarında ithamlardan da temizlenmiş olmalıdır. Aksi taktirde li­der ve önder konumundaki insanların toplumları etkilemesi ve onları peşinden sürüklemesi pek mümkün olmaz. Hz. Yusuf’da zindandan çıkmadan önce üze­rinde en küçük bir itham lekesinin kalmamasını, suçluluğu konusunda zihinler­de en küçük bir şüphenin bulunmamasını murad etmiştir. Çünkü o insanları yönetecek ve onları Hakk’a irşad edecek bir peygamberdir.

Yusufun talebi üzerine kral kadınlara olayın iç yüzünü sorarak her şeyin günyüzüne çıkmasını sağlar: ’"Yusufun nefsinden murad almak istediğiniz za­man ne durumdaydınız? ’ dedi. (Kadınlar da) ’Haşa, Allah için biz ondan hiç­bir kötülük görmedik! dediler. Aziz’in karısı da: 7şte şimdi hak yerini buldu, ben onun nefsinden murad almak istemiştim. O tamamen doğrulardandır’ de­di. 1,98

Oysa bunların hiçbirisi Tekvin anlatımında yer almaz. Zira Tekvin’e göre Yusuf, kendisini zindandan çıkartmak üzere gelen kralın adamıyla birlikte der­hal dışarı çıkar ve Firavun’un huzuruna çıkmadan evvel tıraş olur, elbiselerini değiştirir. Huzura girince Firavun Yusuf’a, rüya gördüğünü, ancak onu tabir eden kimsenin çıkmadığım, onun hakkında ise hangi rüyayı duyarsa duysun yorumlayabileceğini duyduğunu söyler. Yusuf ise Firavun’a kendisinin değil ama Allah’ın ona cevap vereceğini söyler.99

Yusuf’un rüya yorumlama yeteneğinin kendisinden kaynaklanmadığını, ama Allah’ın bahşettiği bir lütfü olduğunu söylemesi, Tekvin’de çok yoğun karşılaşılmayan dini mesaja işaret etmektedir ve bu dini hatırlatma Firavun’un huzurunda gerçekleşmiştir.

Firavun’un rüyası gerek Kur’an’da gerek Tekvin’de birbirine oldukça yakın olarak tabir edilir. Kur’an’da anlatıldığına göre Yusuf Mısırlılara yedi yıl süre­cek bolluk senelerinde elde ettikleri ürünün ihtiyaç fazlasını depolarda biriktir­melerini: sonraki yedi yıl boyunca geçecek kıtlık senelerinde ise stok ettikleri bu üründen ihtiyaçlarını karşılamalarım tavsiye eder.100 Ancak rüyanın yoru­muna dahil olarak Yusuf’un söz konusu bolluk ve kıtlık senelerinden sonra vu­ku bulacağını söylediği Kur’an’daki şu haber Tekvin’de geçmez: "Sonra onun ardından bir yıl gelecek ki, o yılda insanlara bol yağmur verilecek ve insanlar

o yıl (bol bol meyve) sıkacaklar. ’”01

Öte yandan daha önce de söylendiği gibi Tekvin anlatımında Kur’an’da ol­mayan şekliyle Firavun’un gördüğü iki rüyaya işaret edilmekte, ancak Yusuf o iki rüyanın tek bir rüya olduğunu söylemekte ve sebebini şöyle izah etmekte­dir. Çünkü durum Allah tarafından sabit olduğu için Firavun’a iki defa göste­rilmiştir.102

9. YUSUF’UN İKBALE KAVUŞMASI:

Tekvin anlatımına göre Yusufun makam sahibi olması onun rüya yorumun­dan çok vuku bulacak bolluk ve kıtlık senelerindeki ürünlerin organizasyonu konusunda yaptığı akıllı ve tedbirli önerilere bağlıdır. Çünkü Yusuf bu zor yıl­ların üstesinden gelebilmek için Firavun’un vakit kaybetmeden hemen akıllı ve hikmetli bir adam aramasını, onu kuvvetli yetkilerle donatmasını ve onun da Mısır diyarının dört bir tarafına işin organizasyonunu yapacak memurlar gön­dermesini söyler. Bu memurlar bolluk yıllarında hasat edilen ürünlerin beşte bi­rini toplayarak depolama işlemini yürütecekler ve kıtlık yılları geldiğinde de in­sanların kıtlık ve yokluktan kırılmaması için depolanan zahirelerin dağıtımı işi­ni üstleneceklerdir. Kur’ân’ın değinmediği bu öneriler, Firavun ve adamları ta­rafından çok beğenilmiştir.103

Bu etkili önerileri üzerine Firavun, Yusuf’u Mısır diyarında yetkide kendi­sine yakın ikinci adamlığa yükseltir. Kur’an anlatımına göre Yusuf kendisinin bilgili bir insan olup koruyuculuk özelliğine de sahip biri olduğunu söyler ve Mısır hâzinelerinin sorumluluğunu üstlenmek ister.104Büyük oranda Kur’an an­latımıyla örtüşen Tekvin ise şunları kaydeder:

" Ve Firavun Yusuf’a dedi: Mademki Allah sana bütün bu şeyi bildirdi, se­nin gibi akıllı ve hikmetli adam yoktur; sen evimin üzerinde bulunacaksın, ve bütün kavmim senin emrin üzerine idare olunacaktır: ben yalnız tahtta senden büyük olacağım.1,105

Görüldüğü gibi burada Kur’an’la Tekvin anlatımları arasında bir fark bu­lunmaktadır ve şudur: Kur’ân’dan anlaşıldığına göre, göreve talip olan Yusuf’ ken; Tekvin’de görevi Firavun’un kendisi teklif etmektedir. Gerçi Kuran anla­tımında ifade edilen göreve talip olma hususunun, Firavun’un Yusuf’a görev teklif etmesinin ardından gündeme gelmiş olması mümkündür. Kaldı ki Hz. Yusuf bir peygamberdir ve dünyalık için göreve talip olduğunu düşünmek de mümkün değildir. Hem sonra görev alacağı kesinleşen kişinin yeteneğini izhar ederek uygun görevi dile getirmesi, dünya makamına hırslanmak olarak da de­ğerlendirilemez. Zaten Islami anlayışa göre göreve dünya makam ve şöhretini arzulayarak talip olmak hoş değildir.1

Tekvin anlatımı yine devamla Firavun’un mührünü parmağından çıkarta­rak Yusufa taktığından, ona ince keten kıyafetler giydirdiğinden, boynuna al­tın zincir takarak taltıflarda bulunduğundan, bütün ahalinin ona mutlaka ita­at etmesini zorunlu kıldığından ve onu şehir kâhini Poti-fera’nın kızı Asenat’la evlendirdiğinden söz etmektedir ki bunlar da Kur’an’da yer almayan konular­dır.107

Yusuf’un başına gelen tüm bu lütuf ve nimetlerin ardından Tekvin’de yer al­mayan, ama Kur’ân’m kaydettiği mesaj iletme özelliği göze çarpmaktadır. Zi­ra tüm bu nimetleri Cenab-ı Hak nasip etmektedir, öyleyse O’na kul olunma­lıdır:

"Böylece Biz Yusufa o ülkede (imkanlar ve) iktidar verdik. Orada dilediği yerde konaklardı. Biz, dilediğimiz kimseye rahmetimizi ulaştırırız, güzel davra­nanların ecrini zayi etmeyiz. İman edip takvalı hareket edenler için ahiret ödü­lü elbette daha hayırlıdır. "108

Yukarıdaki Kur’an anlatımının sonunda yer alan âhiret düşüncesi yine onun temel gayesi hakkındaki tezi teyid etmektedir. Zira kişinin dünya haya­tında elde ettiği makam ne kadar büyük olursa olsun o kimse hep Allah’a şük- retmeli ve daima salih işler yapmaya çalışmalıdır. Çünkü âhiret saadeti her za­man dünyadan daha hayırlıdır. Makam sahipleri Allah’ın hoşnutluğunu kazan­ma ve âhiret hayatlarını güzelleştirme adına iman ve takvayla dolu bir yaşantı sürmelilerdir.

Kur’an’da yer almayan ama Tekvin’in verdiği bir başka detay bilgi de Yu­suf’un Firavun’un huzurunda durduğu zaman otuz yaşında olduğudur.109 Oysa Kur’an, "hidâyet" misyonuna katkı sağlamayacağı gerekçesiyle olmalıdır ki bu tür özel isim, rakam ve bilgilere yer vermez. Hep gözetilen maksat, ibret almak ve Allah’ın büyüklüğünü itiraf etmektir.

Bunun gibi Kur’ân’m değinmediği, ancak Tekvin’in yer verdiği bir başka te­ferruat da Yusuf’un hemen işine dört elle sarılarak görevinde yüksek bir per­formans kaydettiğidir:

"Ve Yusuf Firavun’un huzurundan çıkıp bütün Mısır diyarında dolaştı. Ve yedi bolluk yılında toprak avuçlarla verdi. Ve Mısır diyarında olan yedi yılın bütün yiyeceğini topladı, ve yiyeceği şehirlere koydu; her şehrin etrafından olan tarlada yetişen yiyeceği o şehrin içine koydu. Ve Yusuf deniz kumu gibi pek çok buğdayı, onu hesap etmekten vazgeçinceye kadar yığdı; çünkü sayısı yoktu. "uo

Yusuf’un özel hayatı hakkında Kur’an herhangi bir şey söylemezken Tek­vin bu konuda da bol bilgi sunar. Kıtlık yılı gelmeden önce Yusuf’un, karısı Asenat’tan iki oğlu olur. îlkine "unutturan" anlamında Manasse adını koyar. Zira evlat sevgisi kendisine daha önce çektiği bütün zahmetleri ve babasının evini unutturmuştur, ikinci oğluna ise "semereli" anlamında Efraim ismini ve­rir ve düşkün olduğu diyarda Allah’ın kendisini semereli kıldığını söyler.1"

10. KARDEŞLERİN ZAHİRE ALMAK İÇİN MISIR’A GELMESİ:

Kuran’da yer almayan Tekvin anlatımına göre nihayet kıtlık yılları başlamış ve Yusuf bolluk yıllarına ait ürünlerinin depolama işini en iyi şekilde organize etmiştir.

" Ve Mısır diyarında yedi bolluk yılı bitti. Ve Yusuf un söylemiş olduğu gi­bi yedi kıtlık yılı gelmeye başladı, ve bütün memleketlerde kıtlık vardı: fakat bütün Mısır diyarında ekmek vardı. Ve bütün Mısır diyarı aç kalınca, kavim Firavuna ekmek için feryat ettiler, ve Firavun bütün Mısırlılara dedi: Yusufa gidin: Onun size diyeceğini yapın. Ve kıtlık bütün yeryüzü üzerinde idi, ve Yu­suf yiyecek bulunan bütün yerleri açıp Mısırlılara satıyordu, ve kıtlık Mısır di­yarında şiddetlendi. Ve bütün memleketler buğday satın almak için Mısır’a, Yusuf a geldiler; çünkü bütün yeryüzünde kıtlık şiddetli idi. "m

Yine Tekvin anlatımına göre Mısır’a isabet eden şiddetli kıtlık, Yakub ve oğullarını da vurur ve Yakub, oğullarını aileleri için gerekli zahireyi satın al­mak için Mısır’a gönderir."111

Kur’ân’m ve Tekvin’in ortaklaşa anlatımlarına göre kardeşleri Yusuf’un ya­nma geldiklerinde Yusuf onları tanımış, onlar ise Yusuf’u tanıyamamışlardır.114 Aslında bu bilgi daha önce zikredilen Yusuf’un kuyuya atıldığı zamanlarda on yedi yaşında olduğunu söyleyen Tekvin anlatımını çürütmektedir. Çünkü on yedi yaşındaki bir genç yaklaşık olarak gelişmişliğe adım atmış demektir, ve bundan sonra yüz sîması çok fazla değişikliğe uğramayacaktır. Aslında Ku- rân’ın da desteklediği görüşe göre kuyuya atıldığında Yusuf oldukça küçük bir çocuk olduğu için ağabeyleri huzuruna çıktıklarında onu tanıyamamışlardı.

Kardeşlerini tanıyan Yusuf, onları konuşturmak ve ailesi hakkında malu­mat almak maksadıyla başta onlara oldukça sert davranır, hatta onları Mısır’ın içişlerini öğrenmeye çalışan casuslar olmakla itham eder. Kur’an’da yer alma­yan bu sahneyi Tekvin şöyle anlatır:

" Ve Yusuf kardeşlerini görüp onları tanıdı, fakat kendisi bir yabancı imiş gibi davranarak onlara sert söyledi; ve onlara dedi: Nereden geliyorsunuz? Ve dediler: Yiyecek satın almak için Kenân diyarından. Ve Yusuf kardeşlerini ta­mdı, fakat onlar kendisini tanımadılar. Ve Yusuf onlar hakkında gördüğü rü­yaları hatırladı, ve onlara dedi: Siz çaşıtsınız: memleketin çıplaklığını görmek için geldiniz. Ve ona dediler: Hayır efendim, ancak kulların yiyecek satın al­mak için geldiler. Biz hepimiz bir adamın oğullarıyız: Biz doğru adamlarız, kul­ların çaşıt değildir. Ve onlara dedi: Hayır, fakat memleketin çıplaklığını gör­mek için geldiniz. Ve dediler: Biz kulların, on iki kardeşiz: ve işte, küçüğü bu­gün babamızın yanındadır, biri de yoktur. Ve Yusuf onlara dedi: Çaşıtsınız di­ye size söylediğim budur: Bununla tecrübe edileceksiniz, Firavun’un hayatına yemin ederim, küçük kardeşiniz buraya gelmedikçe buradan çıkmayacaksınız. Sizden birini gönderin de kardeşinizi getirsin, ve siz bağlanacaksınız, ta ki, siz­de hakikat var mı diye sözleriniz tecrübe olunsun; yoksa Firavun ’un hayatına yemin ederim ki, siz çaşıtsınız. Ve üç gün onları hapishaneye koydu. "115

Kur’ân’m değinmediği bu sahne sayesinde Yusuf, kim olduğunu kardeşleri­ne sezdirmeden ailesi hakkında bilgi sahibi olmuştur. Yine Tekvin anlatımın­dan anlaşıldığına göre Yusuf, üç gün kardeşlerini hapiste tuttuktan sonra on­lardan birini alıkoyarak dönüşte küçük kardeşlerini de getirmeleri şartıyla ev­lerine ailelerinin ihtiyacı olan zahireyle birlikte dönmelerine izin vermiştir."6 Bu konuşmalar devam ederken kardeşler arasında tartışma çıkar ve Yusuf’un ken­dilerini anlamayacağını düşünerek bu tartışmayı onun önünde yapmaktan çe­kinmezler. Çünkü onlar daha önce Yusuf’la tercüman vasıtasıyla konuşmuşlar­dır. Nihayet Yusuf, kardeşleri arasında Şimeon’u seçerek gözleri önünde bağ­lar ve küçük kardeşleriyle beraber geri dönünceye kadar onu gözaltında tu­tar."7 Oysa Kur’an, bu safhada kardeşlerden her hangi birinin Yusuf tarafın­dan alıkonuşundan hiç bahsetmez.

Kur’an ve Tekvin’in ortak anlatımına göre küçük kardeşleriyle geri dönme­lerini teşvik maksadıyla Yusuf, onlara karşı son derece cömert davranır ve hat­ta adamlarına haberleri olmadan her birinin parasını kendi çuvalına geri koy­malarını emreder."8

Tekvin’e göre kardeşler paralarının zahirelerle birlikte çuvallarına geri ko­nulduğunu yolda farkederler. Zira dinlendikleri bir yerde onlardan biri eşeğine yem vermek için çuvalım açınca parasını görür ve heyecanla bunu diğerlerine haber verir.115

Oysa Kur’ân’a göre paralarının çuvallarına geri konulduğunu evlerine dön­düklerinde, küçük kardeşleri Bünyamin’i kendileriyle beraber tekrar yollaması için babalarını ikna etmeye çalışırken farketmişlerdir.120

Kur’an ve Tekvin anlatımına göre oğullar Kenan’a, babalarının yanma dön­düklerinde ona olanı biteni anlatırlar. Gerçekte gayeleri, babalarının küçük kardeşleri Bünyamin’i kendileriyle beraber Mısır’a göndermesi konusunda izin vermesini sağlamaktır. Ne var ki burada Kur’an ve Tekvin anlatımları arasın­da özellikle anlatım tekniği açısından büyük fark bulunmaktadır. Mesele bilin­diği için bütün olayı Kur’an, iki satırlık bir âyette "Babalarına döndüklerinde ’ey babamız ölçü bize yasaklandı, kardeşimizi bizimle gönder de (ihtiyacımız olan zahireyi) Ölçüp alalım. Biz kardeşimizi mutlaka koruruz’ dediler. "m şek­linde özetlerken Tekvin anlatımı yine oldukça uzundur ve kardeşlerin başına gelen her şeyi ayrıntısıyla anlatmaktadır.122

Öyle anlaşılıyor ki oğullar, bir taraftan Bünyamin’i kendileriyle beraber Mı­sır’a geri gönderme konusunda babalarını ikna etmeye çalışırken, bir taraftan da hayvanlara yüklü zahire çuvallarım boşaltıyorlardı. Hem Kur’ân’a hem Tekvin’e göre sermayelerinin kendilerine geri verildiğini bu esnada görürler.123 Oysa daha önce Tekvin. 42. Babın 27. cümlesinde bir kardeşin konak yerinde eşeğine yem vermek için çuvalı açtığında parasının geri verildiğini söylemiştir. Elbette bu farklılık, Tekvin’in tutarsızlığı adına kaydedilecek bir durumdur. Aslında bu durumu, Eski Ahit’in ilk beş kitabım oluşturan çeşitli telif unsurla­rına ait metinlerin yerlerini muhafaza edişlerinin bir göstergesi olarak değerlen­dirmek mümkündür.

Küçük oğlunu ağabeyleriyle göndermeye gönlü olmayan Yakub’un oğulla­rıyla tartışmasını hem Kur’an hem Tekvin kaydetmektedir. Yine detay ve anlatım tekniği farkıyla Kur’an’da konu "daha önce kardeşi için size güvendiğim gibi onun için de size güveneyim öyle mi? dedi. Koruyucu olarak en hayırlı Al­lah’tır ve O, merhametlilerin merhametlisidir”’24 ifadeleriyle yer alır ve Allah’ın kulların hayatında her zaman aktif olarak yer aldığı mesajı hatırlatılır. Tekvin ise bu dini mesajı hatırlatmaktan uzaktır ve hikaye üslubu içinde şu satırlara yer verir:

"Ve babaları Yakub onlara dedi: Beni çocuklarımdan ettiniz: Yusuf yok, ve Şimeon yok, Benyamin’i de alacaksınız; bütün bunlar benim başıma geliyor. Ve Ruben babasına söyleyip dedi: Eğer onu sana getirmezsem, benim iki oğlumu öldür; onu benim elime ver, ben de onu sana geri getiririm. Ve dedi: Benim oğ­lum sizinle beraber inmeyecektir: çünkü kardeşi öldü, ve yalnız bu kaldı: eğer gideceğiniz yolda kendisine bir zarar değerse, o vakit benim ak saçımı ölüler di­yarına kederle indireceksiniz. "125

Kur’ân’a göre de neticede oğulların kardeşlerini koruyacaklarına Allah adı­na yemin etmesi üzerine Yakub, küçük oğlunu onlarla göndermeye razı olur. Ancak Tekvin’de yer almayan Kur’an anlatımına göre oğullarına bir tedbir ola­rak şehre farklı kapılardan girmelerini tavsiye eder. Gerçi hüküm, yalnız Al­lah’ındır ve O’nun takdirinde var olan bir musibet, bu tür önlemlerle sayılama­yacaktır. O halde, önlemler alındıktan sonra Allah’a Yakub gibi tevekkül et­mek, yapılacak en güzel iştir.126

ilgili âyette hükmün özellikle Allah’a ait olduğunun söylenmesi Kur’ân’m getirmeyi hedeflediği dini mesajı desteklemektedir. Hatta küçük kardeşin alı- konuşundan bahseden 76. âyette, tüm olayları düzenleyen ve kontrol edenin Allah olduğunun ifade edilmesi Kur’ân’m kıssa anlatırken dahi benimsediği te­mel mesajdan kopmadığım göstermektedir.

Tekvin anlatımı ise Yakub’un zahireleri kalmayınca küçük oğlu için izin vermiş olduğundan söz eder. Oysa Yakub, daha önce Yusuf’un alıkoyduğu oğ­lu Şimeon’un kurtuluşu için harekete geçmemişken yiyeceği kalmayınca küçük oğlu Bünyamin için izin vermiştir.127

Aslında bu durum karşımıza dünya geçimliğinin insan hayatı karşısındaki değerine bir peygamberin bakışı problemini çıkartmaktadır ki bunun İslam an­layışındaki peygamberlik özellikleriyle bağdaşması mümkün gözükmemekte­dir. Daha açık bir deyişle Eski Ahit’in nübüvvet özellikleriyle Kur’ân’m getir­diği nübüvvet özelliklerinin çok farklı olduğu bir kez daha ortaya çıkmış ol­maktadır.

Tekvin anlatımından anlaşıldığına göre Yakub oğullarına memleketin efen­disine birtakım hediyeler götürmelerini söyler ki bunlar da Kur’an’da geçmez:

" Ve babalan İsrail onlara dedi: Eğer şimdi böyle ise, bunu yapın; kapları­nızda bu memleketin iyi şeylerinden alın, ve o adama bir hediye, biraz pele­senk, ve biraz bal, baharat ve mür, fıstık ve badem götürün, ve yanınıza iki kat para alın, ve çuvallarınızın ağzında geri verilmiş olan parayı elinizde geri götü­rün; belki bir yanlışlık olmuştur; ve kardeşinizi alıp kalkın, ve o adamın yanı­na dönün, ve o adamın önünde Kadir olan Allah size merhamet ihsan etsin, di­ğer kardeşinizi ve Benyamin’i size teslim etsin. Ve ben çocuklarımdan edilecek­sem, edileyim. "128

Bu alıntıda Yakub’un oğullarına yanlarında iki kat para götürerek önceki hesapta bir yanlışlık olması durumunda buna hazırlıklı olmaları öğüdünü ver­mesi, onun dürüstlüğü adına önemli bir delil olarak alınabilir.

Kur’an, küçük kardeşleriyle beraber Yusuf’un yanma ikinci gelişleri sahne­sini oldukça kısa anlatır ve sadece Yusuf’un küçük kardeşini yanına alarak "ben senin kardeşinim, onların (bize) yaptıklarına üzülme”’19 dediğini aktarır. Buna karşılık Tekvin anlatımı her zaman olduğu gibi yine oldukça detaylıdır ve Kur’an’da yer almayan anlatımlar içerir:

Yusuf, öz kardeşi Bünyamin’i öteki kardeşleriyle beraber görünce evinin kâhyasına onları eve götürmesini ve davar kesip yemek hazırlamasını emreder, zira öğle yemeğini birlikte yiyeceklerdir. Bütün bunlar olurken kardeşler kor­karlar ve daha önce çuvallarından çıkan paralardan dolayı cezalandırılacakla­rını sanırlar. Bunun üzerine kardeşler evin kâhyasına yaklaşarak olanı biteni anlatırlar ve o paraları geri getirdiklerini söylerler. Kâhya ise onları teselli ede­rek korkmalarını gerektirecek bir mesele bulunmadığını, zira kendilerine iade edilen paraların Allah’ın bir lütfü olduğunu söyleyerek kardeşleri Şimeon’u yanlarına getirir. Öğleye doğru Yusuf eve gelince kardeşler Kenan’dan getirdik­leri hediyeleri Yusuf’a takdim ederler ve karşısında saygıyla eğilirler. Merhaba­laştıktan sonra Yusuf onlara yaşlı babalarının ne halde olduğunu sorar ve ya­şadığını öğrenir, selâmette olduğu haberini alır. Bunun üzerine gözü öz karde­şi Bünyamin’e takılır ve onun daha önce bahsettikleri küçük kardeşleri olup ol­madığını sorar. Bu sözleri konuşurken yüreği yanan Yusuf çok duygulanır, ağ­lamamak için kendini zor tutar ve odasına girip ağlar. Sonra yüzünü yıkayıp kardeşlerinin yanma tekrar gelir ve yemeğe başlarlar. Sofrada onlarla beraber Mısırlı olan başkaları da vardır. Mısırlıların îbranîlerle yemek yemesi mekruh olduğu için onlara ayrı yemekler konur. Kardeşler sofraya büyükten küçüğe doğru dizilerek otururlar ama Bünyamin’e ayrılan yemek ötekilerin beş katıdır. Nihayet yemek bitmiş ve birlikte hoş vakit geçirmişlerdir.130

Kur’an ve Tekvin’in ortak anlatımına göre bu kez Yusuf, Bünyamin’i alı­koymak için tuzak hazırlar ve Bünyamin’in yükü içine su tasını koyar. Ancak burada Kur’an’la Tekvin arasında çok önemli bir ayırım söz konusudur. Zira Kurân’a göre tası Yusuf un kendisi koymuş. Tekvin anlatımına göre ise evinin kâhyasına koymasını emretmiştir.131

Bu farkın önemi Râzî’nin de dediği gibi132 Kur’ân’m hiçbir yerinde Mısırlı gö­revlilerin veya hizmetçilerin kardeşlere yönelik hırsızlık suçlamalarını Yusuf’un emriyle yaptıklarına dair herhangi bir ifade geçmemesinden kaynaklanmakta­dır. Zira görevliler ve hizmetçiler bu suçlamayı kendiliklerinden görev gereği yö­neltmişlerdir. Çünkü onlar, Yusuf’un malikânesinde ağırlanan en son misafirle­rin kardeşler olduğunu ve dolayısıyla hırsızlığı da onların yapmış olabileceğini düşünmüşlerdir.

Gerçekte Yusuf’un kendisi, krala ait su kabını gözde kardeşi Bünyamin’in yükü arasına koymuştur. Küçük kardeşine karşı duyduğu yoğun ilgi ve sevgi sebebiyle bunu yapmış ve özellikle kardeşlerinin bilmemesi için konuyu hizmet­çilerinden bile gizlemiştir. Zaten Bünyamin’in yükünden tası bulanın da yine kendisi olması, onun bu planı hizmetçilerinden de gizli yaptığını iyice güçlen- dirmektedir.133

Tekvin’in tek başına gerçekleştirdiği anlatıma göre Yusuf kardeşlerinin her birinin parasım ilkinde olduğu gibi yine çuvallarına koydurur.134

Hem Kur’ân hem de Tekvin’e göre Yusuf’un adamları, kaybolan tası bul­mak için kardeşlerin arkasından bağırarak onlara yetişirler.135 Kur’ân’a göre kardeşler meseleyi öğrenince kendilerinin Mısır’da bozgunculuk yapmak için gelmediklerini, hırsız olmadıklarını söylerler ve tas kimin yükünde çıkarsa ona el konulması gerektiğini ifade ederler.136 Tekvin anlatımına göre ise kardeşler, şehirden daha yeni ayrılmışlardı ki Yusuf evin kâhyasına gidip evde yemeğe ka­lan adamların arkasından yetişmesini ve onlara iyiliği niye kötülükle ödediklerini sormasını emreder. Kâhya onları yakalar ve efendisinin kullandığı ve onun­la fal baktığı kâseyi niye çaldıklarım sorar. Bunun üzerine kardeşler çok şaşı­rırlar ve böyle bir suç işlemediklerini söylerler.137

Kur’an’la Tekvin’in ortak anlatımına göre yüklerin aranması büyükten kü­çüğe doğru başlamış ve nihayet kâse Bünyamin’in çuvalında bulunmuştur. Tekvin’e göre tası bulanlar hizmetçiler iken, daha önce de belirtildiği gibi Kur’ân’a göre ise tası bulan Yusuf’un kendisidir.138 Kardeşler Yusuf’a onun ye­rine kendilerinden birini almaya razı etmek için yalvarmışlarsa da onu ikna edemezler.135 Hatta kardeşler Bünyamin’i suçlarken Yusuf’a da aynı tür bir suç­la ilgili göndermede bulununca içinde yer eder. Tekvin’de yer almayan bu sah­nenin Kur’ân anlatımı ise şöyledir:

"(Kardeşler) dediler ki: ’(Bu çocuk) çaldıysa bundan önce kardeşi de çalmış­tı; Yusuf bunu içinde sakladı ve onlara açmadı. (İçinden) ’Sizin durumunuz da­ha beter! Anlattığınız şeyi en iyi Allah bilmektedir’ dedi. "14°

Kıssanın bundan sonraki anlatımında Kur’ân ile Tekvin arasında önemli bir ayırım vardır. Nitekim Kur’ân’a göre Yusuf’u iknada başarısız kalan kardeşler ümitsiz bir şekilde kendi aralarında konuşmaya başlarlar. Büyük kardeşleri ar­tık babasının yüzüne bakamayacağını söyleyerek Kenan’a dönmeyeceğini, kar­deşlerinden memleketlerine dönerek olanı biteni babalarına anlatmalarını ister. Bu haberleri öğrenen Yakub’un kederden gözleri kör olur. Bir müddet sonra Yakub oğullarına gidip Yusuf ve kardeşini aramalarını ister ve hiçbir zaman Allah’tan ümit kesmemelerini tavsiye eder. Bunun üzerine kardeşler zahire ala­cak fazla da paraları olmamasına karşın yine Yusuf’un huzuruna çıkarlar ve ai­lelerinin kötü durumda olduğunu söyleyerek paralarının eksik oluşuna bak­maksızın kendilerine tam ölçek vererek tasaddukta bulunmasını isterler.141 Bu­rada dikkat çeken bir husus, Kur’ân’m geride kalan kardeşleri Bünyamin’le il­gili herhangi bir talepte bulunduklarından bahsetmemesidir. Muhtemelen bu­nun sebebi, suçu sabit bir suçlu hakkında her hangi bir söz etmenin faydasız olacağını bilmeleridir.

Tekvin anlatımında ise Bünyamin’in alıkonuşunun ardından kardeşler, Ke­nan’a, babalarının yanma değil, doğrudan Yusuf’un evine geri dönmüşler, önünde yere kapanarak yalvarmışlardır. Zira onlar Bünyamin yerine kendile­rinden birisini köle yapmasını isteseler, yaşlı babalarının çocuğunun hasretine dayanamayarak öleceğini dile getirseler de Yusuf razı olmaz.142 Bu arada kar­deşler babasının küçük kardeşlerinin ayrılığına niye dayanamayacağını da açıklarlar:

" Ve babam kulun bize dedi: Bilirsiniz ki, karım bana iki oğul doğurdu: ve biri yanımdan gitti, ve: Mutlaka parçalandı, dedim: ve şimdiye kadar onu gör­medim: Bunu da benden alırsanız, ve ona bir zarar değerse, ak saçımı kederle Ölüler diyarına indirirsiniz. Ve şimdi babam kulunun yanına vardığım zaman, çocuk bizimle beraber olmazsa, onun canı çocuğun canına bağlı olduğundan, çocuğun bizimle beraber olmadtğtnt görünce, olur ki, ölür. Ve kulların baba­mın ak saçını ölüler diyarına kederle indirirler. Çünkü kulun babama çocuk için kefil olup dedim: Onu sana getirmezsem, ebediyen babama karşı suçlu ola­yım. Ve şimdi rica ederim, çocuğun yerine efendime köle olarak kulun kalsın: ve çocuk kardeşleriyle beraber çıksın. Çünkü çocuk benimle beraber olmazsa, nasıl babama gideyim, ve babama gelecek fenalığı göreyim. 1,143

Tekvin’e göre tüm bunları dinleyen Yusuf kendini tutamayarak bağırır ve kardeşlerinden başka herkesin dışarı çıkarılmasını ister. Yanında kardeşlerin­den başka kimse kalmayınca hıçkıra hıçkıra ağlar, öyle ki Mısırlılar onun ağ­lamasını işitirler. Kardeşlerine kendisinin Yusuf olduğunu söyleyerek, babası­nın yaşayıp yaşamadığını sorar. Kardeşleri ise şaşkınlıktan kendisine cevap ve­remezler.144

Görüldüğü gibi Tekvin anlatımında açık bir iç çelişki görülmektedir. Zira son safhaya kadar defalarca kendisine babasının sağ olduğu haberi verilen Yu­suf sanki bunu ilk defa duyuyormuş gibi tepki vermektedir.

Öte yandan Yusuf’un kardeşlerine gerçeği söylemesi Tekvin anlatımı ile Kur’an arasında görülen ortak motiflerdendir. Kur’ân’a göre kardeşler birbir­lerine kavuşmuşlar, Yusuf kardeşlerine Allah tarafından affedilecekleri müjde­sini vermiş ve gömleğini götürerek babasının yüzüne sürmelerini, böylece göz­lerinin açılacağını, ardından da bütün ailesini Mısır’a, yanma getirmelerini is­temiştir.145

Tekvin anlatımında da Yusuf kardeşlerini büyük müjdelerle ve zengin hedi­yelerle gönderir ve babalarıyla beraber bütün ailelerini Mısır’a getirmelerini is­ter. Kur’an’dan farklı olarak Tekvin Yakub’un gözlerinin kör olduğundan bah­setmediği için doğal olarak yüzüne sürülecek Yusuf’un gömleğinden de söz et­memektedir.146

Kur’an’dan farklı olan bir başka Tekvin anlatımı da Yusuf’un kardeşleriyle alakalı olarak Firavun’u zikretmesidir. Kur’an’da Firavun sadece gördüğü rüva ve Yusufa devlet görevi vermesi bağlamında anılmaktayken147 Tekvin’de, Yusuf’tan ailesini Mısır’a getirmesini isteyen ve onlan türlü lütuflarla taltif ede­ceği sözünü veren bizzat Firavun’un kendisidir.148

11. YAKUB’UN YUSUF’A KAVUŞMASI:

Tekvin anlatımı, Yakub’a oğlu Yusuf’un müjdeli haberlerinin ulaşmasını şöyle anlatır: Kardeşler Mısırdan çıkıp Kenan diyarına gelirler ve ona Yusuf’un hâlâ yaşadığım, bütün Mısır diyarının hükümdarı olduğunu söylerler. Ya- kub’un yüreği soğuktur, çünkü onlara inanmamıştır. Nihayet kendisini aldır­mak için Yusuf’un gönderdiği arabaları görünce babaları Yakub kendine gelir ve “yeter, oğlum Yusuf hâlâ yaştyor; gideyim, ve ben ölmeden evvel onu göre­yim " diyerek sevincini belli eder.149

Öte yandan bu sahnenin Kur’an’daki paralel anlatımı, oldukça heyecan ve duygu yüklüdür, hatta mucizelerle doludur. Zira Yakub, oğullan Mısır’dan ay­rılarak güzel haberlerle Kenan’a doğru yola koyulunca: Yusuf’a dair müjdeli haberlerin geleceğini " Yusuf un kokusunu duyuyorum" diyerek yanındakilere söylemiş, ancak onlar bunun ihtiyarlığın getirdiği bunaklık hali olduğunu ileri sürerek inanmamışlardır. Bir diğer mucize ise, müjdelerin gerçek olmasının ve Yusuf un gömleğinin Yakub’un yüzüne sürülmesinin ardından gözlerinin açıl­masıdır.150 Bu anlatımların hiçbirisi Tekvin’de yoktur:

Yine Tekvin’de yer almayan Kuran anlatımına göre yaşanan bu mucizelerin üzerine oğullar babalarından günahları için Allah’tan af dilemesini isterler ve Yakub da kendileri için af dileyeceğini, zira Allah’ın çok affedici ve merhamet­li olduğunu söyler.151

Burada yine olayların sonunda Allah’a davet mesajının gerçekleştiği görül­mekte ve kullar ne kadar isyankar olurlarsa olsunlar Allah’ın çok affedici ve çok merhametli olduğu vurgulanmaktadır.

Tekvin anlatımı Yakub’un Kenan’dan Mısır’a göçünü çok detaylı olarak anlatır ve onun yolculuk öncesinde Allah’tan vahiy aldığını söyler ki bunlar Kur’an’da yoktur.

Nitekim Yakub sahip olduğu her şeyi yanına alarak Mısır’a doğru göç eder ve Beer-şeba’ya geldiğinde kurbanlar keser. Allah İsrail’e o gece rüyasında vah- yederek "Yakub, Yakub! Ve Ben Allah, babanın Allah’ıyım: Mısır’a inmekten korkma; çünkü orada seni büyük bir millet edeceğim; Mısır’a ben seninle bera­ber ineceğim; ve mutlaka seni yine çıkaracağım; ve senin gözlerini Yusuf’un eli kapayacaktır" diye seslenir.152

Mısır’a göç eden Yakub ailesinin detaylı kimlik bilgilerini anlatan Tekvin’e göre153 hanımları dışında Yakub’la Mısır’a gelen ailenin sayısı altmış kişidir.134

Yakub’un Yusufla karşılaşma sahnesi Kur’an anlatımında oldukça sade ger­çekleşir ve Yusuf, anne babasını yanma alır ve onlara ’Allah’ın izniyle Mısır’a güvenle girin’ diyerek esenlikler diler.155

Tekvin anlatımına göre ise Yakub, Mısır’a girmeden oğlu Yahuda’yı geliş­lerini Yusuf’a haber vermesi için önden göndermiş156 bunun üzerine Yusuf’da gerekli hazırlıkları yaparak misafirlerini karşılamaya çıkmıştır ki bunlar Kur’an’da yer almayan hususlardır. Buna göre Yusuf arabasını hazırlar ve ba­bası İsrail’i karşılamak üzere Goşen’e çıkar. Babasını görünce kendisini takdim eder ve onun boynuna kapanıp uzun süre ağlar. Bunun üzerine İsrail de Yu­suf’a "Senin yüzünü gördükten sonra, şimdi öleyim, çünkü sen hâlâ yaşıyorsun" der.157

12. YAKUB VE AİLESİNİN MISIR’A YERLEŞMESİ:

Misafirlerini bütün sıcaklığıyla karşılayan Yusuf onlara Firavun’a gelişleri­ni haber vereceğini, görüştükleri zaman ne iş yaptıklarını sorduğunda kendile­rinin çocukluktan beri koyun sahibi olduklarını ve bu yüzden de çobanlık yap­tıklarını söylemelerini ister. Çünkü Mısırlılara göre her çoban mekruhtur. Kur’an’da yer almayan bu anlatımlara göre Yusuf ayrıca kardeşlerinden Go­şen’e yerleşebilmek için Firavun’dan izin istemelerini söyler.158

Tekvin’in tek başına bildirdiği anlatıma göre Firavun görüşmede Yusuf’un ailesine çok iyi davranır, onlara bol lütuflarda bulunur, hatta kardeşlerinden becerikli olanlara iş de verebileceğini söyler ve onların Goşen’e yerleşmelerine izin verir.159 Firavun, Yakub’la da görüşür ve aralarında ilginç bir konuşma ge­çer:

"Ve Yusuf babası Yakub’u içeri getirdi, ve kendisini firavunun karşısında durdurdu: ve Yakub Firavun’a hayır dua etti. Ve Firavun Yakub’a dedi: Öm­rünün yıllarının sayısı kaçtır? Ve Yakub Firavun ’a dedi: Gurbet yıllarımın sa­yısı yüz otuz yıldır; ömrümün yıllarının sayısı az ve kötü oldu, ve babalarının gurbetlerinin günlerinde ömürlerinin yıllarının sayısına varmadı. Ve Yakub Fi­ravun’a bayır dua etti, ve Firavunun yanından çıktı.1,160

Buna karşılık Kur’an anlatımında Yusuf’un ailesine kavuşması esnasında onun çocuklukta gördüğü rüyaya gönderme yapılmakta ve Yusuf’un dilinden "babacığım, işte bu, önceden gördüğüm rüyanın te’vilidır "161 ifadeleri yer al­maktadır.

Kur’an, Yusuf’un sahip olduğu nimetlerin Cenab-ı Hakkın birer lütfü oldu­ğunu yine Yusuf’un dilinden hatırlatarak162 kıssanın kökeni hakkındaki şu önemli ifadelerle anlatımı sona erdirir:

"(Ey Muhammed) bu (anlattıklarımız) sana vahyettiğimiz gayb haberlerin- dendir.,l163

Buna karşın Tekvin’in kıssa anlatımı daha bitmez. Yakub ve ailesi Mısır di­yarında yaşarken yine şiddetli kıtlık günleri devam etmekte ve Yusuf idarecilik yeteneklerini en iyi şekilde kullanarak kötü günleri atlatmaya çalışmaktadır. Fakat kıtlığın çok ağır geçmesi hem Mısır hem Kenan halklarım borçlu bırakır. Çünkü hiçbirisinin buğday alacak parası kalmaz. Bütün parayı daha önce za­hire karşılığında Yusuf’a vermişlerdir. Yusuf elde ettiği bütün parayı Firavun’a getirir. Paraları biten Mısır ve Kenan halkları yine buğdaya muhtaç olurlar, bu kez de Yusuf onlara davarları ve sahip olduktan diğer hayvanlar karşılığında zahire verebileceğini söyler. Nihayet halkın tüm parası tükendiği gibi sahip ol­dukları bütün davar sürüleri ve binek hayvanlan da biter ve tamamıyla Fira- vun’un mülkü haline gelirler. Halklar kıtlığın ikinci yılında yine gelerek buğ­day isterler ve bedenlerinden ve topraklarından başka verecek hiçbir şeylerinin kalmadığını söylerler. Yusuf onlara bu kez de toprakları karşılığında buğday verir. Böylece Yusuf Mısır’ın bütün toprağını Firavun’un mülkü haline getirmiş olur.164

Neticede Firavun’un özel tahıl istihkakına sahip kâhinler dışındaki tüm Mı­sırlı halk, toprağını ve kendilerini ekin karşılığında satmak zorunda kalır.165 Mısır’ın bütün topraklarım ve Mısırlı halkı etik yönü tartışılabilir bir yöntem­le Firavun’un üzerine geçiren Yusuf, daha sonraki bir hamleyle de mahsûlün beşte birini devlete vermeleri şartıyla halkın eski tarlalarında çalışmalarına mü­saade ederek toprakların âtıl kalmasına engel olur. Geri kalan beşte dörtlük kısmın bir payım tarla tohumu için, bir kısmını yiyecekleri için, bir kısmını ev­lerinde olanlar için, geri kalan payı da çocuklarına yiyecek olarak ayırmalarını söyler.166

13. YAKUB’UN ÖLÜMÜ:

Tekvin’e göre Mısır’a bütün ailesiyle temelli yerleşen ve Goşen vilayetinde on yedi yıl yaşayan Yakub nihayet yüz kırk yedi yaşında ömrünün sonuna ula­şır ve Yusuf’tan cenazesini Mısır’da değil Kenan’da defnetmesini ister.167 Oğul­larına yaptığı çeşitli vasiyetlerden168 sonra ruhunu teslim eden Yakub, oğlu Yu­suf tarafından mumyalatılır ve bundan kırk gün sonra cenazesi Firavun’un da müsaadesiyle Kenan’a defnedilir.169

Babalarının ölümünden sonra kardeşler, Yusuf’un kendilerinden intikam almasından korkarlar ve Yusuf’tan önceki günahları için af dilerler. Oysa Kur’ân’a göre bu özür dileme sahnesi Yusuf’un kardeşlerine kendini ilk tanıt­ması sırasında gerçekleşmiştir.170 Tekvin anlatımına göre Yusuf onlara şu etki­li cevabı verir: "Korkmayın, çünkü ben Allah’ın yerinde miyim?’1

14. YUSUF’UN ÖLÜMÜ VE KISSANIN SONA ERİŞİ:

Tekvin’e göre hayatı boyunca Yusuf, babasıyla beraber Mısır’da oturur ve yüz on yıl yaşar. Oğlu Efraim’ın üçüncü göbek oğullarını görür ve öteki oğlu Manassen’in oğlu Makir’in çocukları da Yusuf’un dizleri üzerinde doğarlar. Yusuf ölürken kardeşlerine; "ben ölüyorum; fakat Allah mutlaka sizi araya­caktır, ve bu diyardan sizi İbrahim’e ve İshak’a ve Yakub’a yemin ettiği diya­ra çıkaracaktır. Ve Yusuf: Allah sizi mutlaka arayacaktır, ve kemiklerimi bura­dan çıkaracaksınız” diyerek İsrail’in oğullarına yemin ettirir. Nihayet Yusuf yüz on yaşında ölür ve onu mumya edip Mısır’da bir tabuta koyarlar.172

Bu anlatımların hiçbirisi Kur’an’da yer almaz çünkü Kuran, Yusuf un ba­basıyla kavuşmasından sonra aslında kıssayı bitirmiş ve dini öğüde geçmiştir.173 Zira ona göre önemli olan bir kıssayı tarih kitabı gibi baştan sona kadar anlat­mak değil, insanların yaratıcılarını tanıyabilmelerini mümkün kılmaktır. Sahip olunan tüm imkanlar bu gayenin tahakkuku için kullanılmalıdır. Bu yüzden Kur’an, kıssa anlatımını da bu doğrultuda kullanılabilecek bir imkan olarak değerlendirir. Esasında Yusuf Sûresinin hemen tüm pasajlarında sik sık "dini mesaj" dokusunu görmüş olmamızın sebebi de budur.

Kıssa anlatımını 100. âyette bitiren Kur’an, sûre sonuna yani 111. âyete ka­dar öğüt verme misyonunu yerine getirmeye devam ederken Tekvin anlatımı da en son cümlesine kadar hikaye anlatımına devam etmektedir.

Kur’an’ın sûre sonuna kadar yer verdiği mesajın içeriğine göre Hz. Muham- med (sav) yeni bir peygamberdir ve en son ilahi mesajı insanlara iletmekle gö­revlidir. Getirdiği mesajlar, kendi fikirleri olmayıp, Allah’ın bildirdiği vahiyler­dir. insan vahye uygun yaşadığı müddetçe dünyada ve ahirette hayır bulacak­tır.174 Kulların Allah’a imanlarını ve teslimiyetlerini diri tutmak için göklerde ve yerde nice ibret alınacak âyetler varedilmiştir. Ne var ki kâfirler bu âyetlerin yanından yüz çevirerek geçerler. Zira "onların çoğu Allah’a şirk koşmadan iman etmezler.’’ 175

ibret ve öğüt almak isteyenler için öncekilerin hayat hikayelerinde de âyet­ler, ibretler bulunmaktadır. Bu sûrede anlatılan Yusuf kıssası da bunlardan bi­ridir ve bu yüzden Kur’an’da yer almıştır Kur’an bu hikayeyi anlatmakla düşü­nen insanların hem ibret almasını sağlamış, hem de önceki semavi kitapların yanlış ve tahriflerini tashih ederek önceki peygamberlerin getirdiklerini onay­lamıştır:

"Elbette onların hikayelerinde akıl sahipleri için ibret vardır. Bu (Kur’an), uydurulan bir söz değildir; ancak kendinden önceki (ilahi kitapların) tasdik edilmesidir, her şeyin açıklanmasıdır; iman edenler için de bir kılavuz ve rah­mettir.’’ 176

SONUÇ:

Yapmaya çalıştığımız bu mukayeseli araştırmada ulaşılan sonuçları genel hatlarıyla şu şekilde sıralamak mümkündür:

1- Kur’an hidayet ve dalâlet motiflerinin yoğunlukla işlendiği İlâhi bir ki­taptır. Hangi konuyu ve olayı anlatırsa anlatsın hep gözettiği gaye, insanın hakkı görmesini sağlamak ve Rabbine kulluğunu hatırlamasını mümkün kıl­maktır. Söz konusu bu tespiti, özellikle Yusuf kıssasındaki gerek Yakub (as)’m gerekse Yusuf (as)’ın söz ve davranışlarında doğrulamak mümkündür.

Nitekim Kur’an’da Yusuf kıssasının, Allah’ın insan hayatı üzerindeki engel tanımaz ve nüfuz edilemez otoritesi ve yönlendirmesini göstermek maksadıyla anlatıldığı rahatlıkla söylenebilir.

Oysa Tekvin anlatımı bir din ve manevi mesaj kitabı görünümü vermekten çok, kabile tarihi anlatan bir kitap izlenimi uyandırmaktadır. Kur’an’da anla­tılan paralel şahıslar, yani Yakub ve Yusuf Tekvin’de İslâmî anlamda peygam­ber olmaktan çok, sıradan kabile liderleri görünümü verirler Kur’an’da görü­len tevekkül ve sabır, Tekvin anlatımındaki Yakub’da pek görülmezken, Yusuf da falcı bir tip olarak karşımıza çıkar.

Çalışmamız içinde de yer yer değindiğimiz gibi bunun sebebi, Eski Ahit’in peygamberlik anlayışıyla Kur’ân’ın getirdiği peygamberlik anlayışının aynı ol­mayışıdır. Bu yüzden Eski Ahit’de sıradan bir insan hakkında dahi düşünüldü­ğü zaman yüz kızartan hadiseler peygamber hakkında da açıkça anlatılmakta­dır.

2- Anlatım özelliği açısından Kur’an; hidayete imkan vermeyen detaylara hemen hiç girmeyip son derece sade ifadeler kullanarak kıssa anlatırken; Tek­vin bunaltı verecek derecede tekrarlarla doludur. Örneğin kıtlığın şiddetli oldu­ğu motifi, Tekvin’in 41. 42 ve 43. bablarında defalarca tekrar edilmektedir.

3- Şahıs isimleri, yer isimleri, sayılar ve kesin rakamlar Tekvin’de çok yo­ğun geçmekteyken Kur’an, hiç böylesi detaylara girmez; zira o, bu detaylarda hidayete müteallik bir yön mülahaza etmez.

4- Kur’an anlatımında herhangi bir çelişki görülmezken Tekvin anlatımı muhtemelen detaylara çok fazla girdiği için zaman zaman çelişkilerden kurtu­lamaz. Yusuf’u Aziz’e, Ismâilîlerin mi, Medyenlilerin mi sattığı böyle bir çeliş­kidir. Çünkü bunların her ikisi de zikredilmektedir. Öte yandan Kur’an ise sa­tışı kimin yaptığından hiç söz etmez.

4- Kur’an’la Tekvin anlatımları arasında dil farkından çok öte, muhteva farkları vardır ki tek başına bu farklar bile, Kur’ân’ın köken olarak hem Tev­rat’a dayanmadığının, hem de Tevrat’ın orijinal metinlerine ilâveler yapıldığı­nın en açık kanıtlandır

5- Maide Sûresinin 48 âyeti doğrultusunda Kur’an, Tekvin’le ortaklaşa an­lattığı bu kıssada da Musa’ya indirileni tasdik etmekle beraber aynı zamanda onun anlatımını tashih ederek önceki vahiylere karşı görevini de yerine getir­miş olmaktadır.

* Çalışmanın müsveddelerini okuyarak gerekli uyarı ve düzeltmeleri yapma zahmetine katlandıkları için ho­calarım Prof. Dr. îshak Yazıcı ve Doç. Dr. Şinasi Gündüz’e teşekkürlerimi sunmak istiyorum.

** Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Tefsir Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Samsun.

1- Bu konuda daha önce yapılmış iki çalışmaya işaret etmek istiyoruz: Malik Bin-Nebi, Kur’ân-ı Kerîm Muci­zesi, çev. Ergun Göze, Ankara 1991, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, s: 148-198; Yaşar Kurt, Kur’an ile Tevrat’ın Kıssalar Yönünden Mukâyesesi, Samsun 1991, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi) s. 61-104; hem Malik Bin-Nebi’nin kitabı, hem de Kurt’un tezi, muhtemelen sadece Yusuf Kıssasına tahsis edilmiş çalışma­lar olmadıkları için karşılaştırmada kimi farklar atlanmıştır. Ayrıca Tekvin ve Kur’an anlatımları baştan so­na aynen iktibas edilerek-belki de-atlandığı söylenen kimi farkların okuyucu tarafından bulunması istenmiş- tir(!)

Ayrıca Mevdudi’nin tefsirinin kıssayı yoğun olarak Kur’an-Ahd-i Atik ve Talmud üçgeninde karşılaştırma­ya çalıştığı ve oldukça da yararlı olduğu ifade edilebilir. Bkz. Tefhîmu’I-Kur’ân, İstanbul 1991, İnsan Yay., c. II, s. 433-502. Zaman zaman bu tür karşılaştırmalar yapan bir başka çalışma için de bkz. Muhammed Esed, Kur’an Mesajı, İstanbul 1999, işaret Yay., c., II, s. 454-479.

2 -Frederich E. Greenspahn, "Joseph", The Encyclopedia of Religion, ed. Mircea Eliade, 1987, USA, c. VIII, s. 115.

3- Bkz. Abdü’l-Müteâl es-Saîdî, en-Nazmü’l-Fennt fi’l-Kur’ân, Kahire 1992, Mektebetü’l-Âdâb, s.,149.

4- Bkz. Mehdi Bâzergan, Kur’ân’m, Nüzul Süreci, Ankara 1998, Fecr Yay. s. 228.

5- Bkz. Celâlü’d-Dîn es-Suyûtî, el-îtkân fi Ulûmi’l-Kur’âtt, İstanbul 1978, Kahraman Yay. c. I, s. 20; Bkz es- Suyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr ft’t-Tefstri bi’l-Me’sûr, Mektebetü’l-lslâmiyye Tahran, c. IV. s. 2; Ebû Ali el- Fadl b. el-Hasen et-Tabresî, Mecmau’l-Beyân fi Tefsiri’l-Kur’ân, Tahran, tarihsiz, Mektebetü’l-Ilmiyyeti’l- Islâmiyye, c. III, s. 206. Muhammed Izzed Derveze, et-Tefsîru’l-Hadîs, çev Komisyon. II. baskı. İstanbul 1998. Ekin yay. c. II, s, 499; Süleyman Ateş, Yüce Kur’ân’m Çağdaş Tefsiri, İstanbul 1988. Yeni Ufuklar Neşriyat, c. IV, s. 381 Ayrıca bkz. Mustafa Unver, Tefsir Usûlünde Mekkî-Medenî ilmi, Samsun 1998. (Ba­sılmamış Doktora Tezi), s. 132.

6- Bkz. En’âm (6) : 84.

7- Bkz. Gâfır (40) : 34.

8- Daha geniş bilgi için örneğin bkz. ö. Faruk Harman, Yahudi Kutsal Kitapları (Tedkik ve Tenkit), "Tekvin Kitabı" Bölümü, s. 17-28. (Basılmamış çalışma).

9- Bkz. J. Bright, A History of Israel, London 1972, s. 71-73 ; H. H. Rowley, Worship in Ancient Israel: Its Forms and Meaning, London 1967, s. 7-10 ; Georg Fahrer, History of Israelite Religion, Transleted by. Da­vid E. Green, London 1973, SPCK, s. 66-67, 87-89, 137-138, 159-160, 179-180, 182-185; S. David Sper­ling, "God in the Hebrew Scriptures", The Encyclopedia of Religion, ed. Mircea Eliade, 1987, USA, c. IV, s. 1-2; Şinasi Gündüz, "Kur’an Kıssalarının Kaynağı Eski Ahit mi? Yapı, Muhteva ve Kaynak Açısından Torah Kıssaları", Ondokuz Mayıs Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Dergisi, S. 10, s 86-87 ; Maurice Bucail- le, Müsbetîlim Yönünden Tevrat, İnciller ve Kur’an, çev. M. Ali Sönmez, İstanbul 1987, D.l.B. Yay., s. 38; Hayrullah örs, Musa ve Yahudilik, İstanbul 1966. Remzi Kitabevi, s. 35-37 ; Günay Turner, Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, II. Baskı, Ankara 1993, Ocak Yay., s. 193 ; Büyük Larousse, İstanbul 1986, c. XXII, s. 11475, "Tevrat" mad.

10- Bkz. Muhammed Alî el-Bâr, Allâhu celle celâlühû ve’l-Enbiyâu aleyhimü’s-selâm fi’t-Tevrâti ve’l-Ahdi’l- Kadîm, I. Bsk., Şam-Beyrut 1990, Dâru’l-Kalem-ed-Dâru’ş-Şâmiyye, s. 11-41; örs, Musa ve Yahudilik, 35.

11- Tekvin (3) : 8.

12- Tekvin (3) : 8-9.

13- Tekvin (32) : 24-32.

14- Tekvin (2) : 2-3.

15- Bkz. Örs, Musa ve Yahudilik, 35-36.

16- Bkz. Örs, Musa ve Yahudilik, 36.

17- Bkz. örs, Musa ve Yahudilik, 37.

18- Yusuf (12) : 1-3.

19- Tekvin (35) : 23*26 Kitab-ı Mukaddes’ten yaptığımız bu alıntıları Kitabı Mukaddes Şirketi’nin hazırladığı çeviriden verdik. Ancak, günümüz Türkçe’sinde kullanılmayan, örneğin "üzre" yerine "üzere”, "yaşıyalım" yerine "yaşayalım", "kıral" yerine "kral"; "evelce" yerine "evvelce", "iğildiler" yerine "eğildiler”; "epeyi" yerine "epey" gibi kimi kelimelerin imlâlarını değiştirerek verdik. Ayrıca özel isimlerden sonraki kesmeler de tarafımızdan konmuştur. Bkz. Kitabi Mukaddes Eski ve Yeni Ahit, İstanbul 1991, Kitabı Mukaddes Şir­keti.

20 "örneğin Adem’den Nuh’a kadar olan soy kütüğü için bkz. Tekvin (5): 3-32 ; Nuh’un oğullan Sam, Ham ve Yafes’in zürriyetlerinin teker teker sayıldığı soy kütüğü için bkz. Tekvin (10): 1-32 ; İbrahim’in Nuh oğ­lu Şam’a dayanan soy kütüğü için bkz. Tekvin (11): 10-32.

21- Bkz. En’am(6) : 84; Enbiyâ (21) : 78; Nemi (27) : 15, 16 ; Sâd (38) : 30.

22- Sâd (38) : 30.

23- Nemi (27): 16.

24- Tekvin (37) : 1.

25- Yusuf (12) : 4.

26- Yusuf (12): 5.

27- Yusuf (12): 6.

28- Tekvin (37): 5-7.

29- Tekvin (37) : 8.

30-Tekvin (37) : 9

31- Tekvin (37): 10.

32- Örneğin İbrahim, hanımı Sara’yı Firavun’a kızkardeşi diye tanıtarak, onunla ilişkiye girmesine göz yumar. Bkz. Tekvin (12): 11-13. Lut, iki gece üst üste iki kızı tarafından şarap içirilerek sarhoş edilir ve kızlarıyla ilişkiye girer, neticede kızları babalarından hamile kalır. Bkz Tekvin (19) : 30-38. Yakub, bir gece sabaha kadar tanrıyla güreşir, Tanrı şafak sökünce gitmek için Yakub’dan kendisini bırakmasını ister ama Yakub bunu reddeder, neticede kendisini kutsaması karşılığında tanrıyı serbest bırakır. Bkz. Tekvin (32) 24-32.

33- Eski Ahit’de yer alan hemen tüm peygamberler hakkında anlatılan yüz kızartıcı olaylar ve bunların eleştiri­leri için örneğin bkz. el-Bâr, Allah ve’l-Enbiyâ, s. 43-423 ; Ayrıca aynı müellifin başka bir eseri için de bkz. Aynı müelif, el-Medhal li-Dirâseti’t-Tevrâti ve’l-Ahdi’l-Kadtm, I. Bsk, Şam-Beyrut 1990, Dâru’l-Kaîem- ed-Dâru’ş-Şâmiyye, s. 49-90, 224-230.

34- Yusuf (12) : 7. Çalışmamız boyunca Kur’an’dan iktibas ettiğimiz meallerin bir kısmını kendimiz vermekle birlikte büyük çoğunluğunu Süleyman Ateş’in mealinden verdik. Bkz. Süleyman Ateş, Kur’ân-ı Kerîm ve Yü­ce Meali, Ankara, tarihsiz, Kılıç Yay.

35- Bkz. Yusuf (12) : 5, 8 ; Tekvin (37): 4, 5, 8, 11.

36- Tekvin (37) : 2.

37- Tekvin (37) : 2.

38- Yusuf (12) : 19.

39- Yusuf (12) : 17.

40- Yusuf (12) : 8.

41- Yusuf (12) : 9-12.

42- Tekvin (37) : 17-20.

43- Bkz. Yusuf (12) : 11-13.

44- Tekvin (37) : 12-14.

45- Tekvin (37): 15-17.

46- Tekvin (37) : 21-22.

47- Tekvin (37) : 23-24.

48- Yusuf (12) : 15.

49- Yusuf (12) : 16-17.

50- Bkz. Harman, 17.

51- Yusuf (12) : 19..

52- Tekvin (37) : 25-28.

53- Tekvin (37) : 36.

54- Tekvin (39) : 1.

55- Tekvin (37): 29-30.

56- Yusuf (12) : 18.

57- Bkz. Tekvin (37) 31-32.

58- Bkz. Yusuf (12) : 18.

59- Tekvin (37) : 33-34.

60- Yusuf (12) : 21.

61- Bkz. Yusuf (12) : 21.

62- Tekvin (39) : 2-5.

63- Yusuf (12) : 26-27.

64- Yusuf (12) 23-29.

65- Tekvin (39): 7-18.

66- Tekvin (39) 12-15.

67- Bkz. Tekvin (39): 19-20.

68- Bkz. Yusuf (12) : 30.

69- Yusuf (12) : 31-32.

70- Yusuf (12) : 33.

71- Yusuf (12) : 35.

72- Bkz. Tekvin (39): 21-23.

73- Yusuf (12): 36-37.

74- Tekvin (40) : 1-2.

75- Yusuf (12) : 36.

76- Bkz. Tekvin (40) : 5-8.

77- Tekvin (40) : 9-11.

78- Yusuf (12) : 37-41.

79- Tekvin (40) : 12-13.

80- Bkz. Yusuf (12): 42.

81- Tekvin (40) : 14-15.

82- Tekvin (40) 16-17.

83- Yusuf (12): 41.

84- Tekvin (40) : 18-19.

85- Tekvin (40) : 20-22.

86- Tekvin (40) : 23.

87- Yusuf (12) : 42.

88-Yusuf (12) : 42.

89- Tekvin (41): 1.

90- Tekvin (41): 1-4.

91- Tekvin (41) : 5-7.

92- Yusuf (12): 43.

93- Yusuf (12) : 45.

94- Tekvin (41) : 9-13.

95- Yusuf (12): 46-49.

96- Yusuf (12): 50.

97- Yusuf (12) : 50.

98- Yusuf (12): 51.

99- Tekvin (41) : 14-16.

100-Bkz. Yusuf (12) : 47-48.

101-Yusuf (12) : 49.

102-Bkz. Tekvin (41) : 25-32.

103-Tekvin (41): 33-37.

104-Yusuf (12) : 55-56.

105-Tekvin (41) : 39-40.

106-Hatta Harici Müfessir Itfeyyiş’e göre peygamberler hem dünya hem din işlerini en iyi bilen insanlar olduk­ları için böyle görevlere talip olmaları dinen bir zorunluluktur Aksi taktirde yönetilen halk muzdarip olur. Hz. Yusuf şayet göreve talip olmasaydı, insanlar açlıktan telef olurdu. Bkz. Muhammed b. Yûsuf Itfeyyiş. Teysîru’t-Tefsîr li’l-Kur’âni’l-Kerîm, 2. Bsk, Umman Saltanatı 1993, Umman Kültür Bakanlığı Yay. c. VI, s 167-168. Aynı doğrultuda yorumlar için ayrıca bkz er-Râzi. et-Tefsîru’l-Kebîr, IX, 86.

107-Bkz. Tekvin (41): 41-45.

108- Yusuf (12): 56-57.

109- Tekvin (41): 46.

110- Tekvin (41) : 46-49.

111- Bkz. Tekvin (41): 50-52.

112- Tekvin (41): 53-57.

113- Bkz. Tekvin (42): 1-3.

114- Bkz. Yusuf (12): 58; Tekvin (42) 7-8.

115- Tekvin (42) : 7-17.

116- Tekvin (42) : 18-21.

117- Tekvin (42) : 21-24; Ayrıca bkz. Tekvin (42) : 36.

118- Bkz. Yusuf (12) : 59, 62; Tekvin (42): 25.

119- Tekvin (42): 27-28.

120- Yusuf (12) : 65.

121- Yusuf (12) : 63.

122- Bkz. Tekvin (42): 29-34.

123- Yusuf (12): 65; Tekvin (42): 35.

124- Yusuf (12) : 64.

125- Tekvin (42): 36-38.

126- Bkz. Yusuf (12) : 67.

127-Bkz. Tekvin (43): 1-10.

128- Tekvin 174 Yusuf (12) : 109.

175- Yusuf (12): 106.

176- Yusuf (12): 111. (43): 11-14.

129- Yusuf (12): 69.

130- Tekvin (43): 16-34.

131- Bkz. Yusuf (12): 70; Tekvin (44) 1-2.

132- Fahreddîn er-Râzî, et-Tefsîru’î-Kebtr-Mefâtibu’İ-Gayb-, I. Bsk, Kahire 1991, Mektebetü’l-îmân, c. IX, s. 110. Benzer düşünceleri 76. âyetin tefsirini yaparken Taberî ve Zemahşerî de dile getirmektedir. Bkz. Mu- hammed b. Cerîr et-Taberî, Câmiu’l-Beyân an Te’vtli Âyi’l-Kur’ân, Beyrutl408/1988, Dâru’I-Fikr, c. XIII. s. 28. Mahmûd b. Ömer ez-Zemahşeri, el-Keşşâf an Hakâikt Gavâmidt’t-Tenzîl ve Uyûni’l-Ekâtril fî Vü- cûhi’t-Te’vîl, 3. Bsk. nşr. M. Huseyn Ahmed, Kahire-Beyrut 1987, Dâru’r-Reyyân li’t-Türâs, c. II, s. 492.

133- Bkz Yusuf (12) : 76.

134- Bkz Tekvin (44): 1.

135- Yusuf (12) : 70 ; Tekvin (44): 4-5.

136- Bkz. Yusuf (12) : 71-75.

137- Tekvin (44) : 4-10.

138- Bkz. Yusuf (12) : 76 ; Tekvin (44) : 12.

139- Bkz. Yusuf (12) : 78.

140- Yusuf (12) : 77.

141- Bkz. Yusuf (12) : 80-88.

142- Bkz. Tekvin (44): 12-26.

143- Tekvin (44): 27-34.

144- Tekvin (45): 1-3.

145- Yusuf (12): 90-93.

146- Bkz. Tekvin (45) : 24.

147- Bkz. Yusuf (12): 43. 54.

148- Bkz. Tekvin (45) : 16-18,

149- Bkz. Tekvin (45): 25-28.

150- Bkz. Yusuf (12): 94-96.

151- Bkz. Yusuf (12): 97-98.

152- Tekvin (46): 1-4.

153- Bkz. Tekvin (46): 8-25.

154- Tekvin (46) : 26.

155- Yusuf (12): 99.

156- Tekvin (46) : 28.

157- Tekvin (46): 29-30.

158- Bkz. Tekvin (46) : 31-34.

159- Bkz. Tekvin (47) : 1-6.

160- Tekvin (47) : 7-10.

161- Yusuf (12): 100.

162- Bkz. Yusuf (12) : 100-101.

163- Yusuf (12): 102.

164- Tekvin (47) : 13-20.

165- Bkz Tekvin (47) : 22.

166- Tekvin (47): 23-24.

167- Bkz. Tekvin (47): 27-31.

168- Bkz. Tekvin (49): 1-27.

169- Bkz. Tekvin (50) : 2-13.

170- Bkz. Yusuf (12): 91-92.

171- Tekvin (50): 19.

172- Bkz. Tekvin (50) : 22-26.

173- Yusuf (12) : 100. âyetten itibaren

174- Yusuf (12) : 109.

175- Yusuf (12): 106.

176- Yusuf (12): 111.

174- Yusuf (12) : 109.

175- Yusuf (12): 106.

176- Yusuf (12): 111.

KAYNAKÇA:

ATEŞ, Süleyman, Kur’ân-t Kerîm ve Yüce Meali, Ankara, tarihsiz, Kılıç Yay.

___ , YüceKur’ân’ın Çağdaş Tefsiri, İstanbul 1988, Yeni Ufuklar Neşriyat.

EL-BÂR, Muhammed Alî, el-Medhal li-Dirâseti’t-Tevrâti ve’l-Ahdi’l-Kadîm,

I. Bşk., Şam-Beyrut 1990, Dâru’l-Kalem-ed-Dâru’ş-Şâmiyye.

___ , Allâhu celle celâlühû ve’l-Enbiyâu aleyhimü’s-selâm fi’t-Tevrâti

ve’l-Ahdi’l-Kadîm, I. Bsk., Şam-Beyrut 1990, Dâru’l-Kalem-ed-Dâ- ru’ş-Şâmiyye.

BÂZERGAN, Mehdi, Kur’ân’tn Nüzul Süreci, Ankara 1998. Fecr Yay.

BRIGHT, J., A History of Israel, London 1972.

BUCAILLE, Maurice, Müsbet İlim Yönünden Tevrat, İnciller ve Kur’an, çev.

M. Ali Sönmez, İstanbul 1987, Diy. Işl. Bşk. Yay.

BÜYÜK LAROUSSE, İstanbul 1986, c. XXII. s. 11475,Tevrat" mad.

DERVEZE, Muhammed Izzed, et-Tefsîru ’l-Hadîs, çev. Komisyon, II. baskı, İstanbul 1998, Ekin yay.

ESED, Muhammed, Kur’an Mesajı, 5. Bsk., İstanbul 1999, işaret Yay.

FAHRER, Georg, History of Israelite Religion, Tanslated by. David E. Green, London 1973.

GREENSPAHN, F. E., "Joseph", The Encyclopedia of Religion, ed. Mircea Eli- ade, 1987, USA.

GÜNDÜZ, Şinasi, "Kur’an Kıssalarının Kaynağı Eski Ahit mi? Yapı, Muhte­va ve Kaynak Açısından Torah Kıssaları", Ondokuz Mayıs Üniver­sitesi ilahiyat Fakültesi Dergisi, S. 10, s. 49-88.

HARMAN, Ö. Faruk, Yahudi Kutsal Kitapları (Tedkik ve Tenkit), (Basılma­mış çalışma)

ITFEYYlŞ, Muhammed b. Yûsuf, Teysîru’t-Tefsîr li’l-Kur’âni’l-Ketim, 2. Bsk., Umman Saltanatı 1993, Umman Kültür Bakanlığı Yay.

KİTABI MUKADDES ESKİ VE YENİ AHİT, İstanbul 1991, Kitabı Mukaddes Şirketi.

KURT, Yaşar, Kur’an ile Tevrat’ın Ktssalar Yönünden Mukayesesi, Samsun 1991, (Basılmamış

Yüksek Lisans Tezi)

MALIK BlN-NEBl, Kur’ân-ı Kerîm Mucizesi, çev. Ergun Göze, Ankara 1991, Türkiye Diyanet Vakfı Yay.

MEVDUDl, Ebu’l-Alâ, Tefhîmü’l-Kur’ân, 2. Bsk., İstanbul 1991, insan Yay.

ÖRS, Hayrullah, Musa ve Yahudilik, İstanbul 1966, Remzi Kitabevi.

ER-RÂZÎ, Fahreddîn, et-Tefsîru’l-Kebîr - Mefâtihu’l-Gayb-,I. Bsk., Kahire

1991. Mektebetü’1-Imân.

ROWLEY, H. H., Worship in Ancient Israel: Its Forms and Meaning, London 1967.

ES-SAÎDÎ, Abdü’l-Müteâl, en-Nazmü’l-Fennî fi’l-Kur’ân, Kahire 1992, Mek- tebetü’l-Âdâb.

SPERLING, S. David, "God in the Hebrew Scriptures", The Encyclopedia of Religion, ed. Mircea Eliade, 1987, USA.

ES-SUYÛTÎ, Celâlü’d-Dîn, el-îtkân ft Ulûtni’l-Kur’ân, Istanbul 1978, Kahra­man Yay.

___ , ed-Dürrü’l-Mensûr fi’t-Tefsîri bi’l-Me’sûr, Tahran, Mektebetü’l-Islâ-

miyye.

ET-TABERÎ, Muhammed b. Cerîr, Câmiu’l-Beyân an Te’vîli Âyi’l-Kur’ân, Beyrut 1408/1988, Dâru’I-Fikr.

ET-TABRESI, Ebû Ali el-Fadl b. el-Hasen, Mecmau’l-Beyân ft Tefsîri’l- Kur’ân, Tahran, tarihsiz, Mektebetü’l-Ilmiyyeti’l-Islâmiyye.

TÜMER, Günay-Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, II. Baskı, Ankara 1993, Ocak Yay.

UNVER, Mustafa, Tefsir Usûlünde Mekkî-Medenî İlmi, Samsun 1998, (Basıl­mamış Doktora Tezi)

EZ-ZEMAHŞERÎ, Mahmûd b. Ömer, el-Keşşâfan Hakâikt Gavâmidt’t-Tenzîl ve Uyûni’l-Ekâvîl fi Vücûhi’t-Te’vîl, 3. Bsk., nşr. M. Hüseyn Ahmed, Kahire-Beyrut 1987, Dâru’r-Reyyân li’t-Türâs.