Makale

İMAM-HATİP LİSELERİ ÜZERİNDEKİ POLEMİKLERİN HAKLI BİR DAYANAĞI VAR MIDIR, YOKSA...

İMAM-HATİP LİSELERİ ÜZERİNDEKİ POLEMİKLERİN HAKLI BİR
DAYANAĞI VAR MIDIR, YOKSA...
İmam-Hatip Liseleri üzerine son zamanlarda artan bir hızla- "Tek taraflı" değerlendirmeler yapılıyor. Bazı basın organlarında; yetkili-yetkisiz ağızlarda.. Bu değerlendirmeler ise "cevapsız" kalıyor. Öyle olunca da, bu müesseseler hakkında kamuoyunda "yanlış" kanaatlar oluşuyor.
İMAM- HATİP LİSELERİ GERÇEĞİ
İmam-Hatip Liselerinin "kanunî" amacı
nedir?
Bu okul mezunları "Kanun"la belirlenen
amaca değil de, başka branşlara mı
yöneliyorlar?
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın "din görevlisi "ne
olan ihtiyacı ile İmam-Hatip Lisesi okul ve
öğrenci sayısının karşılaştırılması nasıldır?
Bu okullara ve mezunlarına karşı bazı
çevrelerce gösterilen "teyakkuz" durumunun
makûl bir sebebi var mıdır?
Diğer meslek liseleri karşısında İmam-Hatip
Liselerinin mesleğe yönelme durumu nedir?
Bu ve buna benzer sorular ve cevaplan, konu ile ilgili kamuoyunda bile "berrak" değildir. Sebebi ise kamuoyunun aydınlatılmamasıdır.
Bu inceleme yazısında yukarıda-ki istifhamlara cevaplar aranacak; İmam-Hatip Liselerinin "Dünü-Bugünü-Yarını" ile ilgili birçok sualin cevabı "arşiv bilgileri" ve "belge"lere dayanılarak cevaplandırılacaktır.
Amacımız, 40 yıldan buyana millet irfanına hizmet eden ve bu yıl 34’üncü mezunlarını veren bu müesseseler aleyhine kamuoyunda yaygınlaştırmaya çalışılan "yanlış"ları düzeltmektir.
CUMHURİYET DÖNEMİNDE DİN EĞİTİM-ÖĞRETİMİ VE İMAM-HATİP LİSELERİ
"Cumhuriyet" ve "Tevhid-i Tedrisat" dönemi - başlangıçta-"din eğitim-öğretimi"ni kaldırmamıştır. Durum "Meclis" hükümetleri döneminde de aynıdır.
Nitekim 1920 yılında Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen eğitim programında eğitimi"dini ve milli" hale getirilmesi kararı alınmıştır.
Yine Tevhid-i Tedrisat Kanunu gereği, yüksek din tahsili yapmak isteyenler için "Darülfünun"bünyesinde İlahiyat Fakültesi açılması öngörülmüştür.
Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun yürürlüğe konulduğu 1924 yılında İlkögretmen Okullarında da (İbtidâi Dârülmüallimin-Dârülmüallimât) keza dinbilgisi dersleri mevcuttur. 1931 yılından itibaren din eği-tim-öğretiminin bulunmadığı bir dönem başlamıştır. 1931 yılında il-köğretmen okulları ve diğer orta dereceli okulların müfredat prog-ramlarından din dersleri çıkarılmış; 1932-1933 ders yılında İmam Hatip Okulları ve İlahiyat Fakültesi "öğrenci yetersizliği" gerekçe gösterilerek kapatılmıştır.
1924 yılına kadar uygulama, mevcudun devamı şeklindedir.
1924 yılında yürürlüğe konulan "Tevhid-i Tedrisat Kanunu" medreseleri kaldırırken, din eği-tim-öğretimine kapıyı açık tutmuştur. Bütün okullar Milli Eğitim Ba-kanlığı’na bağlanırken aynı kanun gereği ilkokula dayalı 4 yıllık İmam-Hatip mektepleri açılmış; buraları bitirenler ortaokul mezunu sayılmıştır.
ÜÇÜNCÜ MADDE - Şeriye ve Evkaf vekâleti bütçesinde mekâtip ve medarise tahsis olunan mebaliğ Maarif bütçesine nakledilecektir.
DÖRDÜNCÜ MADDE - Maarif vekâleti yüksek diniyat mütehassısları yetiştirmek üzere Darülfünunda bir İlahiyat fakültesi tesis ve imamet ve hitabet gibi hidematı diniyenin ifası vazifesiyle mükellef memurların yetişmesi için de ayrı mektepler küşat edecektir.
BEŞİNCİ MADDE - Bu kanunun neşri tarihinden itibaren terbiye ve tedrisatı umumiye ile müştegil olup şimdiye kadar Müdafaai Milliyeye merbut olan
(Tevhid-i Tedrisat Kanunu, "İmam-Hatip" mektepleri ve "İlahiyat Fakültesi" küşad edilmesini öngörüyor.)
Bu tarihten itibaren, yaklaşık 15 yıl süreyle bir "inkıta" donemi yaşanmıştır. Bu dönemde vatandaşlar kendi imkânlarıyla "ilmi-hal"lerini öğrenme ve "din adamı" yetiştirme yollarına başvurmuşlardır.
Bu "kesinti" döneminin sakıncası nihayet farkedilmiş; 1946 yılında "İmam-Hatip Kursları"; 1949 yılında "İlahiyat Fakültesi"; 1951 yılında ise "İmam-Hatip Okulları" açılmıştır.
İmam-Hatip Okullarının açılması ile çocuğuna "dinî" ve "millî" motifli eğitim yaptırmak isteyen ailelerin önüne, arzu ettikleri bir imkân doğmuştur. O yıllarda yeni-yeni açılmakta ve duyulmakta olan Kur’an Kurslarından, hatta ortaokullardan bu okullara büyük kayma oldu. Tıpkı, İlahiyat Fakültesi açıldığı yıl, diğer fakültelerde okuyan öğrencilerin 3 yıla kadar varan sene kaybını göze alıp, bu fakültelere kaydoldukları gibi.. Yaşları dolanlar küçülterek, ortaokullarda okuyanlar kayıtlarını naklederek İmam-Hatip Okullarına girdiler. Böylece, okumayan ve çoğu okumayacak olan köy çocuktan tahsil imkânına kavuştular.
İMAM-HATİP OKULLARI
ÜZERİNDEKİ İLK TEREDDÜTLER
İmam-Hatip Okulları açıldığı yıllarda, bu okullar ve öğrencileri üzerinde karşılıklı iki tereddüt vardı:
1- Bir kesim, "Bu Müfredat programı, bu öğrenim süresi ve metodu İle bu okullardan ehliyetli din adamı, mihrab adamı yetişmez!" diyordu. Bu kanaatta olanlara göre "Devlete bağlı" bu okullardan olsa olsa "dindar entellektuel" insanlar yetişebilirdi. Din adamlığı ise daha yoğun dini-mesleki eğitim, daha uzun süreli tahsili gerektirirdi. Bu anlayışa göre hem şekil ve metod yanlıştı, hem de yoğun kültür dersleri içinde dini mesleki derslere ağırlık verilemezdi. Daha önemlisi din adamında bulunması gerekli "nosyon" da bu terbiye sistemi ile kazandınlamazdı. Mesleki "vekar" ve "salâbet", ancak kendi ruhani havası içerisinde verilebilirdi.
2- Diğer bir kesim ise, "karşı" endişe taşıyordu: Arapça, Kuran, Fıkıh, Hadis, Tefsir, Kelâm gibi derslerin okutulduğu bir müessesenin "Tevhid-i Tedrisat" sistemine ve genç Türkiye Cumhuriyetinin temel ilkelerine ayak uydurama-yacağı tereddüdünü. Bu anlayışa göre bu okullar, yeni devlet düzeni içerisinde çevresi ile uyumsuz; ayağı yere basmaz, "fanatik" insanlar yetiştirirdi... Türkiye Cumhuriyeti Devletinin "din eğitimi"ne karşı bir "temel"e oturduğu varsayımından hareket eden ve dine karşı 1930-1946 arası katı uygulamaları temsil eden bu görüş sahipleri, görünüşte "Devlet" adına bir hassasiyet gösteriyorlardı ama, bu görüş "Devlere, devlet millet bütünleşmesine "zarar veriyordu.
BOŞA ÇIKAN ENDİŞELER
Aradan geçen 40 yıl içerisinde, geçmişin şartlarında belki de "haklı" ve "iyi niyetli" her iki tereddüdün de tahakkuk etmediği görüldü..
Açıldığı yıllardan itibaren geriye doğru gelindikçe "kültür ve "meslek" dersleri öğretim kadro-ları "takviye" edildi; "mesleki tatbikat"a daha çok ağırlık verildi; İlahiyat Fakültesinin yetişkin, vasıflı, idealist ilk yıllar mezunlarının öğretim kadrolarına gelmeye başlamasıyla, sadece öğretim açısından değil, mesleki şuur açısından da memnuniyet verici bir "ekol"leşme başladı, öğrenciler gittikleri her yerde her kesimden insanlarca, sanki başka dünyadan gelmiş varlıklar gibi olağanüstü bir "ilgi" ile karşılandılar ve "morali-ze" oldular. Müesseselerini iyi "temsil" etme şuuru, salâbeti kazandılar.
ÖĞRENCİLER
GİTTİKLERİ
HER YERDE-
HER KESİMDEN
İNSANLARCA
OLAĞANÜSTÜ
BİR İLGİ İLE
KARŞILANDILAR.
1959 yılından itibaren, gidebilecekleri yüksek okullar, "Yüksek İslâm Enstitüleri" açılmaya başlandı. Üniversitelerin çeşitli bölümlerine gitmek isteyenler, üniversite kapılan kendilerine kapalı olduğu için "Lise bitirme" imtihanlarına girdiler. İlk yıllarda Liselerin her 3 sınıfinda okunan bütün derslerden; daha sonra ise sadece "son sınıf" derslerinden sorumlu tutulan İmam-Hatip Okulu mezunları, Lise öğretim kadrolarını hayrete düşüren başarılar gösterdiler; "Lise" öğrencileri arasında örnek disiplin ve tavırlar sergilediler. Girdikleri "Üniversite" imtihanlarında da, dikkat çekici basanlar sağladılar.
1972 yılından itibaren "meslek liseleri" haline getirilerek, üniversitelerin kapılan kendilerine açıldığında, "İmam-Hatip Okulu" mezunları, lise fark derslerini vermek suretiyle üniversitelerin çeşitli bölümlerine zaten yayılmış bulunuyorlardı.
İmam-Hatip Lisesi mezunları bu gün bir yandan Diyanet İşleri Başkanlığı kadrolarında "mihrab", "İrşad" ve müftülük hizmetlerini ehliyetle yürütür ve temsil ederken,diğer yandan "tıp", "hukuk", "mühendislik", "öğretmenlik", "idarecilik" gibi çok çeşitli branşlarda, içerisinde bulundukları meslek mensupları ile uyum halinde; ifrat-tefrit hiçbir aşırılığa kapılmadan, ülkemize örnek hizmetler sergilemektedirler, vermektedirler.
NE DEDİLER?
Din Öğretimi
Genel Müdürü
olarak
İmam-Hatip
Liselerini
değerlendirir
misiniz?
HALİL HAYIT
İmam-Hatip Liseleri; öğrencilerini, bir taraftan yüksek öğrenime hazırla-mak, diğer taraftan da Diyanet İşleri Başkanlığının ihtiyaçlarını karşılayacak özelliklere sahip olarak yetiştirmek durumundadır. Okullarımızda uygulanmakta olan öğretim programlan da bu amaçların gerçekleşmesini sağlayacak şekilde düzenlemiştir.
Takdir edileceği gibi okullarımız, Millî Eğitimimizin genel amaçlan yanında, özel amaçları bakımından da büyük önem arzetmektedir. Zira İmam-Hatip Liseleri; öğrencilerini, toplumu dinî konularda aydınlatma, dini hizmetleri en iyi şekilde gerçekleştirme yanında kültürel, ekonomik ve sosyal gelişmeleri takip edebilme fonksiyonlarını yerine getirebilecek seviyede yetiştirme gibi önemli görevler üstlenmiştir. Bu kurumlarda eğitim-öğretim; tamamen Devletin gözetim ve denetimi altında devam etmektedir.
Okullarımız, azız milletimizin büyük teveccühüne de mazhar olmuştur. Milletimizin, okullarımıza karşı gösterdiği ilgi ve itibar, her türlü övgü ve takdirin üstündedir. Bu ilgi ve itibara layık bir şekilde çalışmayı, okullarımızın eğitim öğretim seviyelerini istenen ve beklenen noktaya ulaştırmak için her türlü gayreti göstermeyi, ulvî ve kutsî bir görev sayıyoruz.
İMAM-HATİP LİSESİ MEZUNU DİN GÖREVLİSİ İHTİYACI
"İmam-Hatip Liseleri, din görevlisi ihtiyacından fazla açılmıştır". İmam-Hatıp liseleri ile ilgili polemiklerden biri bu... Öyle mi. değil mi araştırmadan, ilgili teşkilât olan Diyanet İşleri Başkanlığından herhangi bir bilgi almadan-, resmi bilgi ve belgelere başvurmadan...
Türkiye’de 67 bin cami mevcut. Şehir merkezlerinde büyük camilere birden çok "İmam-Hatip", birden çok "Müezzin-Kayyım" verilmesi gerektiği bir yana, her camiye tek "İmam-Hatip", tek "Müezzin-Kayyım" verilse bile, sadece cami görevlisi olarak 138 bin eleman gerekli.. Bugüne kadar toplam 69 bin cami görevlisi verilebilmiş.
Kaldı ki Diyanet İşleri Başkanlığının İmam-Hatip Lisesi mezunu elemana olan ihtiyacı cami görevlisinden, yani "İmam-Hatip" ve "Müezzin-Kayyım "dan ibaret değil. Diyanet İşleri Başkanlığı Özel Sınav Yönetmeliğine göre "Kuran Kursu öğreticisi", "Memur", "Daktilograf" bilcümle görevlilerin İmam-Hatip Lisesi mezunu olması şartı getirilmiş.
Bütün bunlar bir araya getirildiğinde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın halen 73707 İmam-Hatip Lisesi mezunu elemana ihtiyacı var. 14.200 İmam-Hatip, 55.397 Müez-zin-Kayyım, 4.110 Kuran Kursu öğreticisi olmak üzere halen toplam 73.707 İmam-Hatip Lisesi mezunu elemana ihtiyaç bulunuyor. Genel İdare ve teknik hizmetler sınıfı personel bunun dışında..
Diyanet teşkilâtı "yaşlı" bir teşkilât. Emeklilik süresini dolduran çok sayıda eleman hızla emekli oluyor ve kadrolar boşalıyor. Ayrıca, nüfus artışına paralel olarak her yıl 1500-2000 civarında yeni cami, 300-500 civarında yeni Kuran Kursu açılıyor. Bu sebeple de, meselâ 10 yıl sonra İmam-Hatip Lisesi mezunu eleman ihtiyacının -asgari ölçülerde- 73 binlerden 163.137ye yükseleceği, Diyanet arşivindeki belgelerden anlaşılıyor.
NE DEDİLER?
Prof. Dr. E. RUHİ FIĞLALI
Dokuz Eylül
Üniversitesi
İlahiyat
Fakültesi
Dekanı olarak İmam-Hatip Liselerinin genel durumu hakkında görüşleriniz nedir?
İmam-Hatip Liseleri, ülkemizin ihtiyaç duyduğu aydın din adamını yetiştirmek amacıyla kurulmuş meslek okullarıdır. Bu okulların, gerek program ve müfredat, gerek işleyişleri açısından yeniden gözden geçirilmesi, günümüz din bilimlerinin gelişmesine uygun bir yapıya kavuşturulması gerekir. Yurt sathına yayılmış ve vatandaşın maddi ve manevi açıdan açık desteğini gören bu kurumların kemiyetten ziyade keyfiyet açısından güçlü ve değerli bulunmaları, sanırım, çok daha önemli ve öncelikli bir konudur.
İMAM-HATİP LİSESİ MEZUNLARININ YÖNELME DURUMLARI
(Orijinal taplolar formata uymadıından alınamamıştır)!!!!!!!!!!
Yukarıdaki tabloda. 2000 yılında muhtemel toplam din görevlisi ihtiyacı görülmektedir.
İmam-Hatip Liselerinden yılda 18 bin öğrenci mezun oluyor.
Tabloda, İmam-Hatip Liselerinden mezun olanların sayısı ve bunların "mesleğe" ve "Yüksek Öğretim"e yönelme oranları belirtiliyor. Buna göre devlet tarafından verilebilen kadro ile sınırlı olmak üzere 18 bin mezunun yandan fazlası, yani yıllar itibariyle her yıl yaklaşık 9-10 bin kişi mesleğe intisab ediyor.
Bunu belirleyen de şüphesiz "Kadro" ihdası... Devlet kadro verirse intisap gerçekleşiyor,ihtiyaç kapanıyor. Daha çok kadro verilebilse, şüphesiz mesleğe intisap oranı artacak.
Diyanet Kadrolarının İmam-Hatip Lisesi mezunları başvurmadığı için ilkokul mezunu elemanlarla doldurulduğunu ifade eden bir
DİYANET KADROLARI İLKOKUL
MEZUNLARI İLE Mİ DOLDURULUYOR?
Resmi bilgi ve belgelere göre İmam-Hatip Lisesi mezunu görevli ihtiyacını belirten rakamlar bunlar. Halen mevcut 73 bin eleman ihtiyacı, -yıllar geçtikçe bu sayı artacak- yeni kadrolar verildikçe peyderpey dolduruluyor. Bu konuda sun’i herhangi bir problem mevcut değil. Zira resmi kadro verildikçe mezunlar din görevliliğine kayıyor ve tabii bir oluşum, "denge" yi sağlıyor.
Yukarıda İmam-Hatip Lisesi mezunları başka branşlara kaydıkları için Diyanet kadrolarının ilkokul mezunu elemanlarla doldurulduğuna dair bir mesnetsiz değerlendirme kupürü görülüyor. !!!(Tablolar bu sayfalara alınamamıştır)!!! Halbuki yukarıda da görüldüğü gibi ilgili yönetmelik bu tür iddiaları yalanlıyor. Zira "Müftü", "Vaiz", "Murakıp" olabilmek için Yüksek Din öğrenimi (İlahiyat Fakültesi) mezunu; "İmam-Hatip", "Kuran Kursu Öğreticisi" ve genel idare hizmetleri Kadrolarına atanabilmek için ise en az İmam Hatip Lisesi mezunu olmak gerekiyor.
İmam-Hatip Liseleri, yılda yaklaşık 18 bin mezun veriyor, "Bütçe" ve "kadro" imkanları ile orantılı olarak, çağrı yapıldıkça bu mezunlar münhal kadrolara intisab ediyorlar. Hem de açık yerin üç-beş katı sayıda... Yanı ilkokul mezunu elemana kesinlikle ihtiyaç duyulmuyor. ÖLÇÜ YANLIŞ KONULUNCA
Buraya kadar yazılanlar, Diyanet İşleri Başkanlığının ihtiyaç duyduğu İmam-Hatip Lisesi mezunu din görevlisi sayısını ve bu okul me-zunlarının Diyanet kadrolarına intisap oranlarını belirtiyor. Görüldüğü gibi, bu konuda herhangi bir problem mevcut değil.
Diyanet Teşkilâtının büyük rakamlarda din görevlisine ihtiyacı var, fakat maliyenin tahsis edebildiği kadro sayısı sınırlı.. Resmî kadrolar verilebildikçe ise, kaynak eleman sıkıntısı yok, derhal dolduruluyor.
Kadro tahsisi yapılmadığı için yılların birikimi sonucu ortaya çıkan potansiyel ihtiyaç ise 80 bine yaklaşmış bulunuyor.
Resmi arşivler ve rakamlar bunu ifade ediyor ve hiç bir gayri tabiîlik gözlenmiyor. Fakat burada ifadesi gerekli bir gayri tabiilik var. o da İmam-Hatip Liseleri ve bu okullara alınacak öğrenci sayısını "Din Görevlisi" ihtiyacı ile belirlemeye ve dengelemeye çalışmaktır. Türkiye’de ve dünyanın neresinde okul sayısı ve okullara alınacak öğrenci miktarı (belki askerî okullar hariç) mezuniyetten sonra girecekleri resmi devlet kadrolarına göre tesbit ediliyor ki!..
Ticaret Lisesi mezunları hep ticaret branşında; çok çeşitli san’at okulu mezunları sanatkâr; Kız Meslek Lisesi mezunları hep "Biçki-Dikiş Hocası" mı oluyorlar? Diğer meslek, okulları ve bu okullara alınacak öğrencilerin sayısı, mezun olunca girebilecekleri resmi kadro sayısına göre mi kotalanıyor, belirleniyor?
Gerçek şudur ki, İmam-Hatip Liselerine çocuklarını gönderen vatandaşlar, "çocuğum illa resmî din görevlisi olsun" veya "illa da falanca branştaki yüksek öğrenime devam etsin" diye tercih yapıyor değiller. Bu okulları daha verimli, daha disiplinli, daha şümullü görüyorlar. Çocuklarını gönderenler pişman olmuyorlar. Arzu ettikleri misyonu bu müesseselerde görüyorlar. "Kanun önünde eşitlik" ise, "imkân ve fırsat eşitliği" ise. herkes kendi iradesi ile bir branş seçebiliyorsa, bırakalım, bazıları da İmam-Hatip Liselerini ve bu okullarda verilen terbiye modelini seçsinler.. Biz de bunu S3ygı ile karşılayalım... "Çağdaş " olmanın da, demokrasiye saygının da gereği bu değil midir?
İMAM-HATİP LİSELERİNİN AMACI "SADECE İMAM-HATİP YETİŞTİRMEK" MİDİR?
İmam-Hatip Liseleri, sadece "İmam-Hatip" yetiştiren müesseseler midir? İmam-Hatip Liseleri üzerine yapılan değerlendirmeler-deki bir "yanlış" bu ! Deniliyor ki, İmam-Hatip Lisesi mezunları niçin sadece "İmam-Hatip" olmuyor da başka branşlara da intisab ediyorlar?.
"Milli Eğitim Temel Kanunu"nda İmam Hatip Liselerinin amacı iki hedefli olarak belirtilmiş: Hem "Meslek"e, yani Diyanet kadroları ve ilahiyat Fakültelerine, hem "yüksek öğrenim"e eleman hazırlamak şeklinde..
Şöyle:
"İmam-Hatip Liseleri imamlık-hatiplik ve Kur’an Kursu Öğreticiliği gibi dini hizmetlerin yerine getirilmesi ile ilgili elemanları yetiştirmek üzere Milli Eğitim Bakanlığınca açılan orta öğretim sistemi içinde hem mesleğe hem yüksek öğrenime hazırlayıcı programlar uygulayan öğretim kurumlardır". (Madde:32)
Millî Eğitim Temel Kanunu’nun 32. maddesi, İmam-Hatip liseleri için iki hedef çiziyor.(İlgili madde küpürü buraya alınamamıştır!!!)
NE DEDİLER?
İZZET
ÖZEN
Bazı
çevrelerde ve
basın
organlarında
İmam-Hatip
Liseleri ile
ilgili olumsuz
yaklaşımlar sergileniyor. Bu olumsuz
bakış ve yaklaşımları değerlendirir misiniz?
İmam-Hatip liseleri-bildiğim kadarıyla- önümüzdeki sene 40’ıncı kuruluş yılını idrak edecek. Bu okullarda okuyan ve mezun olanlar yüzbinleri buluyor. Ana-baba ve yakınlarıyla ise milyonları..
Nesi varmış bu çocukların ? Anarşi ve teröre karışmış tek İmam-Hatip Lise-si mensubu var mı? Polisine, askerine tetik çeken tek İmam-Hatipli mevcut mu?
Yapmasınlar!. Bu tür olumsuz değerlendirmeler, bu kadar büyük kitleyi "sistemin dışına iter"se, bundan ülke zarar görür.. Bunda kimsenin yararı yok...

1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun bu hükmü bugün aynen uygulanıyor. İmam-Hatip Lisesi mezunları bir yandan Diyanet kadrolarına başvurabiliyor, diğer yandan dengi meslek liselerinde olduğu gibi, ÖSYM sistemi içerisinde yüksek öğretim kurumlarına gidebiliyorlar.
Bazı basın organlarında yapılan "aleyhte" değerlendirmeler, çoğunlukla İmam-Hatip Lisesi mezunlarının sadece "İmam-Hatip" olabilecekleri şeklindeki bu "yanlış" temel üzerine kuruluyor.
Emsal meslek liseleri mezunları-nın üniversitelerin çeşitli bölümlerine girme hakkına kimsenin bir şey dediği yok ta, İmam-Hatip Lisesi mezunlarının bu "kanuni hak"kına karşı herkes müteyakkız.. Hani T.C. Anayasasının 10’uncu maddesinde öngörülen "Kanun önünde eşitlik ilkesi"? Hani Milli Eğitim Temel Kanunu’nda sözü edilen Eğitimde imkan ve fırsat eşitliği? "Hakkaniyet", "Müktesep hak" gibi hukukî ilkeler nerde kaldı?. Bu ve benzer sorular İmam-Hatip Liseleri aleyhine sürdürülen yoğun kampanya karşısında zihinlere takılıp kalan cevapsız istifhamlar.
MESLEĞE YÖNELME ORANI
İmam-Hatip lisesi Mezunlannın Diyanet kadrolarına intisab etmeleri de, herhangi bir yüksek öğretim kurumunda tahsil görmeleri de, "Kanuni amacı"na uygundur. Bu sebeple "-Niçin imam olmuyorlar da Hukuka, Siyasala gidiyorlar"? şeklindeki değerlendirmeler, bir yandan bu Kanuni düzenlemeyi bilmemekten, diğer yandan İmam-Hatip Liselerine karşı bir peşin fikirlilikten kaynaklanmaktadır.
Bu "peşin" karşı koyuş üzerinde ileride ayrıca durulacaktır. İmam-Hatip Lisesi mezunlarının "mesleğe yönelme" durumları ise, dayanaksız bazı polemiklerin aksine, dengi meslek liseleri içerisinde bu okulları en önde "Meslekî" müesseseler haline getirmektedir.
MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞINA BAĞLI
MESLEKİ VE TEKNİK ORTAÖĞRETİM
KURUMLARINDAN MEZUN OLANLARIN
MESLEĞE YÖNELME ORANLARI
1-Endüstri Meslek Liseleri %29,0 2-Teknik Liseler %24.4; 3-"Kız Meslek Liseleri"nde %10.3; 4-"Ticaret Liselerinde %23; Not: Bu bilgiler, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyelerinden Doç. Dr. Mahmut ADEM tarafından 1981 yılında yapılan bir araştırmadan alınmıştır.
Yukarıdaki tabloda, meslekî ve teknik orta öğretim kurumlarından mezun olanların mesleğe yönelme oranları görülmektedir.
Bu tabloya göre mesleğe yönelme oranı "Endüstri meslek liselerin "de %29, "Teknik Liselerde %24.4” Kız Meslek Liseleri"nde %10.3; "Ticaret Liselerinde %23; "İmam-Hatip Liselerinde ise %50.15’tir.
Görüldüğü gibi, beş meslek lisesi içerisinde İmam-Hatip Liselerinin mesleğe yönelme oranı en yüksektir. Kız Meslek Liselerini 5’e, diğerlerini 2’ye katlayarak,. Buna rağmen, İmam-Hatip Lisesi mezunlarına yöneltilen "Mesleğe yönelmiyorlar" tarzındaki ithamlar "kast"in ötesinde, başka ne ile izah edilebilir?
NE DEDİLER?
NECATİ ÇERÇİOĞLU
Din Eğitimi
Genel
Müdürlüğü
yapmış bir kişi
olarak
İmam-Hatip Liselerini değerlendirir misiniz?
Bu okullar, açıldığından beri okuma imkânından yoksun bulunan binlerce çocuğumuza okuma fırsatı sağlamış; onları cehalet ortamında kalmaktan kurtarmıştır. Bu okullardan mezun olan gençlerimiz vatanımızın her köşesinde milletimize dini alanda hizmet vermektedirler.
Ayrıca, İmam-Hatip Liselerinden mezun olup ta başka branşlarda öğrenimlerini tamamlayan gençlerimiz, mesleklerinde üstün başarılar elde etmektedirler.
Birçok mezunlar da devletimizin çeşitli kademelerinde onurlu hizmetler vermenin mutluluğunu yaşamaktadır. Ben de, bu öğrencilerin pek çoğunun, yetişmelerinde naçizane hizmet verenlerden biri olarak gurur ve mutluluk duymakta, Cenab-ı Allah’tan bu okulların ve mezunlarının din ve millet yolundaki başarılarının devamını dilemekteyim.


İKİ ENGEL
İmam-Hatip Lisesi mezunlarının "mesleki kadro"lara ve "mesleki yüksek öğretim "e intisapları önünde iki pratik engel bulunmaktadır. Bu engeller olmasa, mesleğe yönelme oranının daha da artacağı muhakkaktır.
1- Bu engellerden ilki, "ihtiyaç" a rağmen Diyanet İşleri Başkanlıgı’na yeterli kadro tahsis edilememesidir. Diyanet İşleri Başkanlıgının yoğun ve yüklü kadro ihtiyacı malûmdur. Yıllar içerisinde birikmiş bu yüklü ihtiyaca rağmen tansis edilen kadro sayısı yetersiz kalmakta ve onlar da İmam-Hatip Lisesi mezunu elemanlarca "hızla" doldurulmaktadır.
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞINA 1966-1989 YILLARI ARASI TAHSİS EDİLEN KADROLAR
1970-2,272/ 1971-218/ 1973-2,696/ 1974-4,878/ 1975-2/ 19763,590/ 1977-1,500/ 1978-2,190/ 1979-2,033/ 1980-2,513/ 1981—/1982—/1983-304/ 1984-7,500/ 1985—/1986-6,000/1987-11,80/1988-5,450/1989-380 Toplam: 56,053
Tabloda, son 20 yılda Diyanet İşleri Başkanlığına tahsis edilen kadroların yıllara göre dağılımı görülmektedir. Bu 20 yıl içerisinde 56 bin 053 kadro tahsis edilmiş ve bunlar boş kalmamış, doldurulmuştur. 1984 yılında ihdas edilen 25 bin kadro, 3 yıl içerisinde peyderpey serbest bırakılmış, her ilanda mevcut kadronun üç-beş katı İmam-Hatip Lisesi mezunundan başvuru gerçekleşmiştir. 1988 yılında verilen 5450 kadronun serbest bırakılan kısmına vuku bulan müracaat, keza mevcudu 5’e, 6’ya katlamaktadır. Demek "Devlet" kadro verdikçe, bu kadrolar İmam-Hatip Lisesi mezunu elemanlarca hızla doldurulmaktadır. Buradan şu sonuç çıkıyor. Mesleğe yönelmeyi, tahsis edilen resmi kadro sayısı tayin etmektedir. Daha fazla kadro verilse mesleğe yönelme de o oranda artacaktır. Yani %51’lerden daha yukarılara.. Başvuracak kadro bulunmamasının faturasını din görevlisi olmak üzere sırada bekleyenlere yüklemek herhalde haksızlık olur.
2- İmam-Hatip Lisesi mezunları-nın "mesleki branş"larında çalışma arzularına ikinci engel, "mesleki yüksek öğrenim" kurumları olan İlahiyat Fakültelerindeki kontenjan uygulamasıdır.

NE DEDİLER?
ARSLAN ÖZDEMİR
Master Öğrencisi

Bazı çevrelerde ve basın organlarında İmam-Hatip Liseleri ile ilgili olumsuz yaklaşımlar sergileniyor. Bu olumsuz bakış ve yaklaşımları değerlendirir misiniz?
Bir Batılı müsteşrik şöyle der "-Balıklar gibi denizde yüzmesini, kuşlar gibi gökte uçmasını öğrendik. Ama insan gibi yerde yürümesini bir türlü öğrenemedik."
İmam-Hatip Liseleri de -diğer mektepler gibi- devletin okulları..Bu memleketin çocukları..
Herkes güzeli sevecek diye bir kural yok. Güzele, iyiye karşı çıkan da ebet olacak. Bu biraz da demokratik çoğulculuğun gereği. Bizi bunlar üzmez.
Bu olumsuzlukları davranışlarımızla, hizmetlerimizle müsbete, iyiye çeviremiyorsak, asıl ona üzülürüzİMAM-HATİP LİSESİ MEZUNLARI BU GÜN BİR YANDAN DİYANET KADROLARINDA, DİĞER YANDAN ÇEŞİTLİ BRANŞLARDA İFRAT-TEFRİT, HİÇ BİR AŞIRILIĞA KAPILMADAN, ÜLKEMİZE ÖRNEK HİZMETLER SERGİLEMEKTEDİRLER.
İLAHİYAT FAKÜLTELERİNE
AYRILAN KONTENJANLAR
(1983-1990 ARASI)
1983-1984- 1,740
1984- 1985-1,739
1985- 1986-1,491
1986-1987- 1,394
1987-1988- 1,186
1988- 1989-1,222
1989- 1990-1,180 Tabloda, ÖSYM sisteminin başladığı 1983-1984 öğretim yılından itibaren İlahiyat Fakültelerine alınan toplam öğrenci sayılan görülmektedir.
Tablonun incelenmesinden, yıllar itibariyle fakülte sayısı ve mezun öğrenci miktarı arttığı halde, kontenjanın -artacak yerde-azaldığı görülmektedir.
Diğer meslek lisesi mezunlarına kendi branşlarındaki yüksek ögrenim kurumlarını tercih ettikleri takdirde "artı puan" uygulanırken, İmam-Hatip Lisesi mezunlarının tabii olarak tercih edecekleri İlahiyat Fakültelerinin kapısına artı puan bir yana bir de kontenjan engeli konulması, izahı güç bir durum ortaya çıkarmaktadır.
İmtihanlarda İlahiyat Fakültelerini tercih eden İmam-Hatip Lisesi mezunu öğrencilerin fevkalade sınırlı tutulan kontenjan sebebiyle başka fakültelere kaymış bulunmalarının faturasını da, -eğer aramak gerekli ise- mezunlarda değil, sınırlı kontenjan uygulamasında aramak gerekir.
Gerçek şu ki, İmam-Hatip Lisesi mezunları münhal kadro bulunduğu takdirde, öncelikle Diyanet’i, yani "İmam Hatip" olmayı tercih etmekte, boş kadro bulunmadığı için ise, kanunun tanıdığı diğer imkana (Üniversite tahsiline) yönelmektedirler. İlahiyat Fakültesinde uygulanan "kontenjan" tatbikatı İmam-Hatip Lisesi mezunlarının Dini Yüksek öğrenime yönelmeleri önüne konulmuş resmi bir engeldir. Resmi "kadro" yokluğu ve Dini Yüksek Öğrenim önündeki "kontenjan" uygulamasına rağmen İmam-Hatip Lisesi mezunlarının "meslekî kadro"lara ve "Meslekî Yüksek Öğretim"e yönelme oranlarının diğer meslek liselerini 2ye, 3’e, 5’e katlaması, aksi iddiaları çürüten, iddia sahiplerini yalanlayan "gerçek" sonuçlardır.
NE DEDİLER?
YAKUP
ÜSTÜN
İmam-Hatip Liselerinin ilk mezunları olarak, 40 yıl sonra bu okulları nasıl değerlendiriyorsunuz
Sorunuz beni gerçekten heyecanlandırdı.
Bu okulların ilk mezunlarından biri olmak, bu neslin öncülerinden biri olmak demektir. Hayatım boyunca bunun hep bilincinde oldum. Onu.) için ne zaman bu okullardan söz edilse 40 yıl, gözümün önünden sinema şeridi gibi geçiyor. Adeta ayağım yerden kesiliyor. Bu okullar eğitim ufkumuzdan doğan bir ışıktır. Bu ışıktan yararlanan binlerce, onbinlerce genç, irfan ordusuna katıldı. Bu okullar sayesinde, tek yönlü aydın tipi değişti.
Halkın dört elle sahip çıktığı bu okullar, şüphesiz 40 yıl öncesine göre büyük mesafeler katetti. Bununla beraber alt yapıda, ders programlarında ve öğretmen konusunda hâlâ birtakım problemler var
Bu vesile ile bir arzumu ve bir üzüntümü dile getirmek istiyorum.
Bu okullara buradan yetişmiş, hayatını kazanmış kimseler yerine hâlâ esnaf, işçi, ve halk kesiminden vatandaşlarımız sahip çıkıyor. Gönül, bu pınardan içen insanların artık kendi yuvalarını sahiplenmesini istiyor.
Bu güzide müessesemizde okuyan çocuklarımızdan bazılarının günlük heyecanlara kapıldıklarını üzülerek görüyorum. Bunlar az, fakat var. Bütün evlatlarımızın bu geçici heyecanlarla değil, kendilerini istikbale daha iyi hazırlayacak ilmî çalışmalarla dolu-dopdolu olmalarını temenni ediyorum.
Buna rağmen, İmam-Hatip Liseleri, irili ufaklı sıra dağlar gibi, bütün yurt sathında milletimizin ümidi olmaya devam ediyor.

BİLMEK
Boşalacakları bilir.
Dolacakları bilirsin;
Göçecekleri bilir,
Kalacakları bilirsin.
Biz, olmuşları bilmeyiz;
Sen, olacakları bilirsin!
Gidecekleri,
Gelecekleri;
Doğacakları,
Ölecekleri;
Ağlıyacakları,
Gülecekleri bilirsin...
Biz, olanları bilmeyiz; Sen, olacakları bitirsin!
A. Nihat ASYA

NE DEDİLER?
AHMET SEVER
Bir emekli edebiyat öğretmeni olarak, İmam-Hatip Liselerini nasıl değerlendirirsiniz?
Ben Edebiyat Öğretmeni olarak çeşitli bölgelerde ve değişik okullarda çalıştım. 1984 yılında Eskişehir’den yılın öğretmeni seçildim. 1985 yılında ise emekli oldum.
Bir müddet Eskişehir İmam-Hatip Lisesinde öğretmenlik yaptım. Edebiyat derslerinde en çok zevk aldığım okul belki orası oldu. Çünkü bu öğrenciler Edebiyat derslerinin konularını diğer okul öğrencilerinden daha çabuk kavrıyorlardı. Zira şiir ve metinlerde arapça ve farsça kelimeler mevcut. Bu sebeple edebiyat derslerinde çok rahat ettim. Ayrıca İmam-Hatip Lisesi öğrencilerinin bir özelliği de hocalarına karşı son derece saygılı olmaları. Öğrenciye yakışmayacak hareketlerde bulunmaktan son derece sakınırlar ve disiplin olayları da çok az görülür.
Toplum içine dağıldıkları zaman da gayet terbiyeli ve insani hareket ettiklerini müşahede etmiş bulunuyorum. ’Bütün bunları göz önüne aldığım zaman, İmam-Hatip Liselerinin memleketimiz için son derece lüzumlu müesseseler olduğunu düşünüyorum.

KİŞİ BİLMEDİĞİNİN DÜŞMANIDIR
Bazı basın organlarında giderek artan bir hızla İmam-Hatip Liseleri aleyhine yayınlar yapılır.
Bir güzel söz var: "Kişi bilmediğinin düşmanıdır" der. İmam-Hatip Liseleri aleyhine yapılan yayınlara bakınca, bu hikmetli "söz"ün ne kadar doğru olduğu ortaya çıkıyor. Zira bu tür yayınlarda -TÜSİAD raporu dahil- kullanılan rakamların, yapılan değerlendirmelerin hemen tamamının yanlış bilgilere dayandığı hemen anlaşılıyor.
6 Mart 1990 tarihli Cumhuriyette İmam-Hatip Lisesi sayısının 717 olduğu yazılıyor. Aynı yazıda 1985-1986 ders yılında İmam-Hatip Lisesini bitiren öğrenci sayısının 43.713 olduğu; İmam-Hatip kadrolarına ilkokul mezunlarının atandığı ifade ediliyor. Acaba "İmam-Hatip Lisesi" sayısını verirken, bu okullar bünyesindeki "Ortaokullar"ı da mı "İmam-Hatip Lisesi" olarak kabul ediyor diye akla geliyor. İmam-Hatip Lisesini bitirenlerin sayısını verirken de keza bu ortaokul mezunlarını da mı "Lise" mezunu saydı istifhamı ortaya çıkıyor. İlkokul me-zunlarının "İmam-Hatip" yapıldığını söylerken de , kimbilir kendisini yanıltan nedir? Zira "Diyanet İşleri Başkanlığı Özel Sınav Yönetmeliği" imam olabilmek için, en az İmam-Hatip Lisesi mezunu olma şartını getirmiş.. "Kişi bilmediğinin düşmanı" ise, bu gazetenin veya diğerlerinin İmam-Hatip Liselerine karşı bu kronik düşmanlıklarının "bilmeme"ye dayandığını kabul etmeye kendimizi zorlayabiliriz. Öyle ya, bunların hiç birinin bir İmam-Hatip Lisesine gidip, idealist öğretim kadrosu ile veya bir sınıfa girip, pırıl-pırıl düşünceli öğrencilerle bir defa olsun diyalogları olmuş mudur? "İstisna" kabilinden olsun, İmam-Hatip Lisesi "mezunu" veya mensuplarından bir tek kişinin "anarşi"ye, "terör"e karıştığını ifade edebilirler mi? Polisine, askerine tetik çeken tek imam-hatipli gösterebilirler mi? "İrtica" iddialarının veya "dinci grup" ithamlarının altından çıkan bir tek imam-hatipli var mıdır? O halde, bu müesseselere karşı takınılan "olumsuz" tavrın sebebi nedir?

BAŞARISIZLIĞA PİRİM Mİ?
Bir gazete de İmam-Hatip Lisesi öğrencilerinin başarılarından yakınıyor. Aynen şöyle diyor: "İmam-Hatip Lisesi mezunları üniversite sınavlarında çok başarılı oluyorlar. Bunun nedenleri değişik. Bu okullarda öğretmen açığı yok. Öğretmenler kaliteli ve bazı dersaneler bu öğrencilere ücretsiz üniversiteye hazırlık kursu veriyorlar..."

Yakınma bir yana, işte işin doğrusu bu! "Öğretmen açığı" yoksa bu. okul yöneticilerinin çabası ve başarısı... Öğretmenler de herhalde daha disiplinlidir diyerek bu okulları tercih ediyorlar.
"Öğretmenler kaliteli" ise, bu "kalite" diğer okullarımıza ve öğretmenlerimize örnek olmalı.. vasıflı öğretmen, vasıflı öğrenci yetiştirir, bundan da Devlet, millet, vatan hepimiz yararlanırız.
İmam-Hatip Lisesi mezunları "üniversite sınavlarında çok başarılı oluyorlar" ise, bundan dolayı da çok kişiyi tebrik, takdir, etmeli...
Öğretmenleri, öğrencileri, yöneticileri, velileri... Türk Milli Eğitiminin amacı "başarılı" öğrenciler yetiştirmek değil mi? İşte en tarafsız, objektif, gerçekçi mukayese!.. Fen Liselerinden-Anadolu Liselerine, düz liselerden-Meslek Liselerine, ÖSYM sistemi içerisinde, hepsi aynı şartlarda yarışmıyor mu? İşte fırsat, kim-kimi geçerse!.
Bu sitemlerin bir yanı da şüphesiz "lâtife"... Biz ister Fen veya Anadolu Lisesi, ister düz lise veya meslek lisesi olsun; müesseselerimizin hiç birini diğerine "feda" etmeyiz. Buralarda
okuyan evlatlarımızı da!.. Sitemimiz milletimizin, Devletimizin göz bebeği İmam Hatip Liselerimize ve vatanperver, nezih öğrencilerine haksız bir cüretle habire saldırılmasınadır.

NE DEDİLER?
ŞENER ŞENTÜRK
Din Öğrt. Gn. Md. Yrd.
İmam-Hatip Liselerinde uzun süre öğretmenlik ve müdürlük yapmış bir üst yönetici olarak bu okulları değerlendirir misiniz?
İmam-Hatip Liseleri "devlet-millet" bütünleşmesinin bir simgesi: Arsasını, binasını, pansiyonunu, hâttâ ilk yıllarda, iâşe-ibatesini hep millet temin etmiş/karşılamış. "Devlet" te milletin bu isteğine hüsn-ü kabul göstermiş, kucak açmış.. Bu, bütünleşme"nin bir örneği...
Millet bu okulları niçin bu kadar benimsemiş? Onun da cevabı şu: İdeal terbiye modelini, bu okullarda, oradaki terbiye sisteminde bulmuş. Hem tarihe, hem istikbale bakan eğitim sistemini. İnsan sevgisinin, Allah korkusunun, sorumluluk duygusunun, milli mayanın bu teknede yoğurulduğunu...
İlkokul, ortaokul ve liselere Cumhuriyetin kuruluşundan 60 yıl sonra mecburi din dersleri konulmasını da, ben devlet ve milletin arzusunun kesişmesi, buluşması olarak görüyorum.

KEM SÖZ SAHİBİNE AİTTİR
Bazı basın organlarının sayfalarında artık alıştığımız bir ısrarla saldırılan bu çocuklar, yazılanlara bakarak, gerçekten de "Devlere karşı "tavır" almıyorlarsa, bu onların, kendilerini itham edenlerden "daha vatanperver" olmalarındandır.
Hukukta, İlahiyatta, Tıpta İmam-Hatip menşeli kaç öğrenci ile karşılaşmışsam, verdikleri cevap aynı:"Biz dedikodularla, itham ve karşı ithamlarla meşgul değiliz.. Derslerimiz, kendimizi daha iyi yetiştirme çabamız bize yetiyor. Kem söz sahibine aittir".
Doğru, "kem söz sahibine aittir." Fakat insafsız derecelere ulaşan bu karalama kampanyasının bir "provokasyon (tahrik)" unsuru olmasından korkulur. Unutmayalım ki, "Devlere karşı hiç bir problemi olmayan insanları bu tür tahrikler "gayri memnun"lar
safına ve devletin karşısına itmiştir. Yapılan karşı yayın ve karalamalar "Devlet" adına yapılıyorsa, bunun "Devlere bir faydası yok. Aksine halen yaklaşık 300 bin öğrencisi bulunan ve 40 yıldır mezun veren bu okul mezun ve mensuplarını "Devlere kırgın hale getirir. Maksatları kendi şahsi tercih ve inançsızlıklarını "Devlet" adına empoze ve bu yolda bir karşı kamuoyu oluşturmaksa ki gerçek sebep budur- bunun da açıkça söylenmesi lâzım. Bu, kamuoyuna saygının da bir gereğidir.

İMAM-HATİP
LİSELERİ
DEVLET İLE
MİLLET ARASINDA
BİR BULUŞMA
ÇİZGİSİ..
İŞLEVİ İSE,
AŞIRILIKLAR KARŞISINDA
BÜTÜNLEŞTİRİCİ
OLMAK.
OLUMSUZ
BAKIŞLARA
ALDIRMADAN.,

NE DEDİLER?
CEMAL
CEBECİ
İlahiyat
Fakültesinin ilk
mezunları ve
İmam-Hatip
Liselerinin ilk
öğretmenleri
olarak, 40 bu kadar yıl sonra İmam-Hatip
Liselerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Onları yanlış değerlendirenler var. Yaklaşımım şu: Bilmiyorlar. Bilseler, bir İmam-Hatip Lisesine gidip yakından görseler, o pırıl-pırıl, cıvıl-cıvıl çocuklarla bir buluşsalar, kanaatları hemen değişecek.
Ben şunu teklif ediyorum: "Gıybet" kötüdür. "Su-i zan" ve "iftira’’ da.. "Hüsn-ü zan" ise, olgunluğun, medeniliğin ölçüsüdür.
İmam-Hatip Liselerini eleştirirken hep mesnetsiz değerlendirmeler yapılır. Verilen rakamlar ve istatistikler bile yanlış. Demek yüzeyden ön fikirle yazılıp konuşuluyor.
Bu kimseye fayda sağlamaz.