Makale

aramıza hoş geldiniz

Doç. Dr. Fikret Karaman
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı

aramıza hoş geldiniz

Bilindiği üzere son on yıldan bu yana Başkanlığımızın asıl hizmet alanını teşkil eden İmam-Hatip, Kur’an Kursu öğreticisi ve Müezzin Kayyım gibi kadrolara, açıktan atama yapılamamıştır. Oysa ki Diyanet İşleri Başkanlığının her yıl ortalama olarak emeklilik, ölüm, kurum değiştirme ve yeni yapılan camilerin ibadete açılması gibi nedenlerden dolayı 2000-2500 kadar yeni personele ihtiyaç duyulmaktadır. Ortaya çıkan bu boşluk, zamanında doldurulmayınca her geçen gün katlanarak artmaya devam etmektedir. Ancak söz konusu ihtiyacı karşılamak amacıyla ara bir çözüm olarak 2001 yılından itibaren 65/ Sayılı Devlet Memurları Kanununun 86 ncı maddesine göre münhal bulunan köy ve kasaba imam-hatip kadrolarına açıktan vekaleten atama cihetine gidilmiştir.
Şüphesiz ki bu uygulama ile Diyanet hizmetlerinde geçici bir rahatlama sağlanmıştır. Fakat kısa bir süre sonra vekalet usulü ile alınan elemanlar, özlük haklarıyla ilgili konularda çeşitli problemlerle karşılaşmışlardır. Çünkü Vekil imam- Hatipler, aylık ücretlerinin ancak üçte ikisini alabilmektedirler. Diğer yandan izin, nakil ve terfi gibi özlük hakları da bulunmamaktadır. Hatırlanacağı üzere 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri hakkında Kanun’a, 5338 sayılı kanun ile eklenen bir maddede 9840 vekil görevli aday imam- hatip olarak atanmıştır. Yine 2005 yılı bütçe kanunu çerçevesinde 1060 imam-hatip, 300 Kur’an Kursu öğreticisi, 255 müezzin-kayyım ve 15 vaiz olmak üzere toplam 1630 kişi KPSS Merkezince açıktan atama ile boş kadrolara yerleştirilmesi planlanmıştır. Yazımızın yayımlandığı şu günlerde bu arkadaşlarımızın da göreve başlayacaklarını tahmin ediyorum. Böylece 2005 yılı içinde toplam 11470 yeni personelin Diyanet işleri Başkanlığı taşra teşkilatında göreve alınmış olacaktır. Bu sayı münhal kadrolarımızın tamamına cevap verememekle beraber önemli bir boşluğu dolduracağını de hemen belirtmek gerekir. Bu yüzden biz de bu yazımızı çiçeği burnunda genç meslektaşlarımıza ayırmayı, onların duygu ve düşüncelerine ortak olmayı uygun gördük. Her şeyden önce bu arkadaşlarımıza, "aramıza hoş geldiniz" demek istiyorum. Bu yeni ve önemli görevlerini tebrik ederek Başkanlığımıza, ülkemize, insanlarımıza ve yüce dinimize hayırlı hizmetlerde bulunmalarını temenni ediyorum.
Ülkemizde halen 633 Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun I. Maddesinde belirtildiği gibi "İslam Dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek" görevi Diyanet İşleri Başkanlığına verilmiştir. Takdir edileceği üzere Cumhuriyetimizin kuruluşu ile birlikte Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı bu görev ve hizmeti ancak alanında mesleki eğitim görmüş insanlarla yerine getirmektedir. Buna göre Diyanet işleri Başkanlığı, üç çeyrek asırdan bu yana toplumun ortak değerlerine ışık tutan, birlik ve beraberliğine katkıda bulunan bir kurum olarak bilgiye dayalı, objektif ve bireyler arasında ayırım yapmaksızın vatandaşlık esasına göre hizmet vermektedir. Söz konusu hizmeti; yürürlükte bulunan mevzuat ve kurum birikimi olan bilgi çerçevesinde merkez, taşra ve yurt dışı teşkilatları aracılığıyla yürütmektedir.
Bugün dünyanın çeşitli bölgelerinde yürütülen misyonerlik faaliyetleri ile yazılı ve görsel yayınlar alanındaki yayılmacı politikalar artarak devam etmektedir. Bu sebeple; Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yurt içi ve yurt dışında vatandaşlarımıza ve soydaşlarımıza yönelik sunduğu hizmetler, sadece dini açıdan değil; milli, sosyal, kültürel hatta dünya politikası açısından da önem arz etmektedir. Personel ve kadro alanındaki sıkıntıya rağmen yurt içindeki hizmetlere ilave olarak, AB ülkeleri, Balkan devletleri, Türk Cumhuriyetleri ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olmak üzere toplam 32 ülkede bulunan vatandaş ve soydaşlarımıza da din konusunda aydınlatma, eğitim, sosyal ve kültürel alanlarda hizmet sunulmaktadır. Ayrıca söz konusu ülkelerin bir kısmında da, cami, tarihi eser, okul, ilahiyat Fakültesi ve kültür merkezleri gibi fiziki mekanların inşasına, onarımı- na, iyileştirilmesine ve yaşatılmasına doğrudan destek verilmektedir. Şüphesiz ki sunulan bu hizmetin niteliği ve kalitesi; yetişmiş insan gücü ve mali imkanlarla yakından ilgilidir.
Başkanlığımızın hizmet kervanına katılan bu elemanlarımızın yaklaşık olarak 2700 kadarı ilahiyat fakültesi, 8770 kişi de imam - Hatip Lisesi mezunudur. Ayrıca bunlardan 3500 kişi de hafızdır. Kabul etmemiz gerekir ki din hizmetlerinde hafız olmak bir ayrıcalıktır. Mihrap, minber ve kürsü hizmetlerinde büyük kolaylık sağlamaktadır. Gerçekten yeni elemanlarımızın bu öğrenim düzeylerine; mesleki tecrübe ile alan ve sosyal bilgiler de ilave edilirse çok daha sağlıklı ve başarılı bir hizmet imkanı elde edilecektir. Ne var ki diğer mesleklerde olduğu gibi din hizmetlerinde de pratik, psikolojik ve sosyal anlamda çok daha dikkatli, temkinli esnek ve objektif olmak gerekmektedir. Çünkü toplumu din konusunda aydınlatmada; bilgisizliğin, tecrübesizliğin, öfkenin, katı davranmanın ve duygusallığın yeri yoktur. Bu nedenle henüz mesleklerinin baharında olan bu arkadaşlarımızın hizmetlerine, geleceklerine ve başarılarına katkı olur ümidiyle bazı hususları hatırlatmak ve onlarla paylaşmak istiyorum.
1-insanı başarılı kılan en önemli etkenlerden biri; şüphesiz ki kişinin kendi görev alanını tanıması ve onu sevmesine bağlıdır. Bu yüzden genç yaşta din hizmeti gibi hassas bir sorumluluğu üstlenen kardeşlerimiz ilk uygulama anında endişe ve heyecana kapılabilirler. Oysa ki bu husus diğer görev ve meslekler için de ge- çerlidir. Örneğin bir sürücü ilk arabayı kullanırken, bir öğrenci sınıfta ders anlatırken, bir öğretmen ilk derse girerken kısaca yeni bir zemin ve ortamla ilk kez karşılaşırken bir yabancılık ve heyecan duymak mümkündür. O halde genç meslektaşlarımız, hemen işin başında endişe ve heyecana kapılmamalıdır. Görev alanlarını iyice tanımaları ve benimsemeleri gerekir. Çünkü onların görevlerinin ortak paydası toplumu din konusunda aydınlatmaktır. Zira din; akıl sahibi insanları kendi tercihleriyle bizzat hayırlı olan şeylere götüren ilahi bir kanundur. Buna göre din, kaynağı itibariyle Allah’a, tebliği yönünden peygambere, uygulanması bakımından da insanlara nisbet edilmektedir. Kanaatimce Diyanet hizmetinin ana esprisi de burada şekillenmektedir. O halde, din hizmetini tanıma ve anlatma gibi şerefli bir görevle çalışma fırsatı doğduğu için sevinç ve mutluluk içinde Allah’a hamd etmek gerekir.
2-Mesleğin ilk günlerinde caminin mihrabında, minberinde, kürsüsünde ve minaresinde bazı eksikliklerimiz, dil sürçmelerimiz hatta yanlışlıklarımız bile olabilir. Bu geçici ve psikolojik davranışlardan dolayı ümitsizliğe kapılmak veya mahcup olmak kesinlikle doğru değildir. Zaman içinde bunların hepsi aşılacaktır. Ezberler artacak, hitabet rahatlayacak ve alan bilgileri artacaktır. Bu gelişmeler üzerine kendini daha güven içinde hissetmeye başlayacaktır. Hatta çevresinden takdir ve teşekkür bile alacaktır. Artık her geçen gün mesleğinden duyduğu hazzı çevresiyle paylaşacaktır.
3-Görevlilerimiz dünyada gelişen ve değişen olayları izlemek zorundadır. Çünkü her şey, her an bir gelişim ve değişim süreci yaşamaktadır. Bunlardan uzak ve habersiz durmak mümkün değildir. Şimdiki öğrenim düzeyimiz, sahip olduğumuz bilgiler ve tecrübeler, bu görev için zorunlu olan ilk temel kriterleridir. Bunlarla yetinmek doğru değildir. Zira hayatımdaki sosyal olaylar, sürekli gelişmekte ve değişmektedir. Buna bağlı olarak insanlarımızın ufku açılmakta, beklentileri artmakta ve değer yargıları değişmektedir. O halde toplumun önderi konumunda olması gereken genç meslektaşlarımızın bu hızlı değişim ve dönüşüme seyirci kalmaları da mümkün değildir.
4-Aday görevlilerimiz, bazı zorunlu temel bilgileri okul ve fakültelerinde almış olabilirler. Fakat pratik hayatta başarılı olmak için bu bilgiler yeterli değildir. Özellikle mesleki bilgilerini yenilemeleri ve çok kitap okumaları gerekir. Her geçen gün ezberlerini arttırmalarını, tekrarlarını sürdürmelerini, ilmihal ve fıkıh bilgilerini geliştirmelerini tavsiye ediyoruz. Sosyal konularda cemaat ve çevreleriyle yakın bir diyaloga girmelidirler. Görev yaptıkları köy, belde ve mahallede çocuk, genç ve yaşlı ayırımı yapmadan herkesle severek ilgilenmelidirler. Camiye gelsin veya gelmesin ev ve iş yerlerinin sahiplerini ziyaret ederek insani ilişkilerini sürdürmelidirler. Kısaca onlar; bulundukları yerlerde bazen bir din görevlisi, bazen bir arkadaş, bazen bir komşu, bazen de topluma rehberlik eden bir bilge kişiliğe sahip olmaları gerektiğini asla unutmamalıdırlar.
5-Her kamu görevlisi gibi imam-hatip arkadaşlarımız da ilk görev alırken köy ve beldelerde başlamış olabilirler. Kesinlikle bunu bir mahrumiyet olarak değerlendirmemek gerekir. Tersine bu tür yerlerde geçirilen günler ve yapılan hizmetler belki de hayatımızın en anlamlı günlerini teşkil edecektir. Tanıdığımız insanlar, hayatımız boyunca unutamayacağımız dostlarımız ve arkadaşlarımız olacaktır. Kaldı ki hiçbir arkadaşımız göreve başladığı yerde emekli olmayacaktır. Bir müddet sonra hizmet ve başarısına göre başka bir yere naklen atanacaktır. Önemli olan ayrıldıktan sonra anılmasına vesile olabilecek iyi hizmetler ve hatıralar bırakmaktır.
6-Aday görevlilerimiz, mensubu oldukları kurumu çok iyi tanımak durumundadırlar Onlar bulundukları il ve ilçe müftülüklerine çok yönlü katkıda bulunabilirler. Özellikle Diyanet işleri Başkanlığının kuruluşunu, bu günlere nasıl ulaşıldığını, diğer resmi kurumlar arasındaki konumunu, imkanlarını, görev ve hizmet alanını bilmelerinde yarar vardır. O zaman kurumuna ve kendisine olan güveni daha da artacaktır. Yüksek öğrenimini veya ihtisas kurslarını tamamlamaları durumunda daha üst görevlere atanmaları da her zaman mümkün olacaktır.
Gerçekten tarih boyunca din ve ona ilişkin konular, gündemdeki yerini korumuştur Şüphesiz ki inanç, ibadet, düşünce, ahlâk, adalet, sadakat, barış, sevgi merhamet ve kardeşlik gibi değerlerin özünde ve merkezinde daima din duygusu yer almıştır Peygamberlerin gönderilmesindeki asıl amaç da dini ve onun içeriğini insanlara anlatmaktır Ayrıca tarihte iz bırakan bilginler, düşünürler ve yöneticiler de yine maddi ve manevi gıdalarını dini değerlerden almışlardır. Nitekim insanlık 21. asra girdiği şu dönemde de dini; sosyal hayatın bir gerçeği olarak gündeminde tutmaya devam etmektedir Bu husus, zengin bir tarihe, kültüre, medeniyete ve değerlere sahip olan ülkemiz için çok daha önem arz etmektedir. İşte Diyanet İşleri Başkanlığı seksen bir yıldan beri halkımızın ortak paydası durumunda olan bu kutsal hizmet zincirine katkıda bulunmaya devam etmektedir. Tekrar hatırlatalım ki 2005 takvim yılı içinde saflarımıza katılan 11470 aday imam hatip kardeşimiz azim, gayret ve çalışmalarıyla Başkanlığımızın hizmetlerine yeni bir ufuk, heyecan ve aktivite getireceklerine inanıyorum. Bu vesile ile onları bir kez daha tebrik ediyor ve aramıza hoş geldiniz diyorum.
Yalnız değilsiniz. İnşallah bu önemli hizmeti ve emaneti birlikte yürüteceğiz.