Makale

ALLAH’IN SEVGİLİ KULLARINDAN OLMANIN YOLU

ALLAH’IN SEVGİLİ KULLARINDAN OLMANIN YOLU

Osman KESKİOĞLU

Furkan Sûresi’nden: (Âyet: 63 - 76)

O Rahman olan Allah’ın öyle kulları var ki, yeryüzünde tevazu’la, vakar­la yürürler. Kendini bilmezler anlara söz, attığı vakit onlara: «Selâmetle...» de­yip geçerler.

Onlar gecelerini Rablerine Kıyamlar ve Secdelerle geçirirler. .

Onlar: «Ulu Tanrımız, derler, Cehennem azabım bizden uzak kıl»... Onun azabı sürüb giden bir azabdır.

Orası ne fenâ bir yer, ne kötü bir duraktır.

Onlar mallarını harcarken israf etmezler, cimrilik de yapmazlar; ikisi or­tası bir yol tutarlar.

Onlar Allah ile birlikte başka bir tanrıya tapıp duâ etmezler; Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar; zina da yapmazlar. Her kim bunla­rı yaparsa büyük vebal altında kalır ve cezasını bulur.

Onun Kıyamet günü ise azabı kat kat olur ve orada hor, hakir temelli kalır.

Şu kadar ki, tevbe ve îman edib iyi ve yararlı işler işliyen kimseler müstesnâdır. Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Çünkü Allah bağışlayı­cı ve merhamet edicidir.

Kim tevbe edib iyi, yararlı iş işlerse, şüphesiz O, Allah ’a tertemiz dönmüş olur.

Onlar yalan yere şâhidlik etmezler, münasebetsizliklere rastladıkları za­man yüz çevirib oradan vekarla geçerler.

Kendilerine Allah’ın âyetleri anıldığı zaman onlara karşı sağırlar ve kör­ler gibi, davranmazlar.

Onlar, «Yâ Rab, derler, eşlerimizi ve çocuklarımızı bizim için göz aydınlığı kıl! Bizi müttekîlere öncül yap!»

İşte bunlar sabrettiklerinden dolayı Cennet’te yüksek makamlarla mükâ­fatlandırılırlar. Orada esenlik ve sağlık dilekleriyle, selâmla karşılanırlar.

Orada temelli kalırlar. Orası ne güzel yer ve ne güzel makam.

*

* *

Furkan Sûresi’nin bu âyetlerinde Allah’ın has kullarının vasıfları beyan olunmaktadır. İbn-i Abbas Hazretlerinden rivayet olunuyor ki, Rahman’ın kullarından maksad müzminlerdir. Allah’a inananlardır. Bu âyetlerdeki yüksek vasıfları kazanmak için bu tâlimata riâyet edenler olgunlaşır; ancak olgun­laşan insanlar Rahman olan Allah’ın kulları olmağa liyakât kazanırlar. Rahmân’ın kulu olmak büyük bir şereftir. Onlarda bulunması gereken vasıflar sekiz grupda toplanmıştır. Bunlar, faziletli bir toplumun faziletli ferdlerinin va­sıflarıdır. Bunları biraz açıklıyalım:

1 — Onlar yürürken bile itidalden ayrılmazlar, vakarla yürürler. Davra­nışları güzel, hareketleri yumuşak ve nâzik kimselerdir. Kaba-saba hareketler­den, saygısızlıktan uzaktırlar. Kendini bilmez takımı edebsizlikle onlara takılıb lâf atınca, o gibilere aynı şekilde mukabeleye tenezzül etmezler. Vakarlarını korurlar, kabalıklara bile nezâketle cevap verirler.

2 — Onlar yatarlar, kalkarlar; Rablerine ibâdet ve secdeden geri kalmaz­lar. Yatışları, kalkışları Allah içindir. Zira kulun şerefi ibâdetle artar. Kulu Allah’a yaklaştırır ve sevgili kılar.

3 — Onlar daima Allah’tan halâs, dilerler, kötü akıbetlere düşmekten, azabdan Allah’a sığınırlar. Daimâ bu hâl üzere bulunurlar.

4 — Onlar mallarını hesaplı harcarlar. Tutumlu ve hesaplı kimselerdir. Para ve mal hayırlı işlere, iyi yerlere, bir ihtiyâcı gidermek için harcanır. Lü­zumsuz yere harcanan para boşa gidiyor demektir, bu ise israftır. Lüzumlu ve hayırlı işlere harcamayıp kısmak da cimriliktir. Ku’ân-ı Kerîm bunların ikisini de: israfı da, cimriliği de yermekte, tutumlu olanları övmektedir. Para gaye değil vâsıtadır, ihtiyâcı gidermek için kazanılır. Yoksa, yığıb üstüne oturmak için değil. Ancak, sarf ederken iktisâda riâyet etmelidir. İktisâda riâ­yet etmek, ferdlerin ve toplumun saadetini sağlar. Para, ihtiyâcı gidermek, is­tihsali arttırmak için harcanmalı, sadece istihlâk mahiyetinde sarf edilmeme­lidir.

5 — Allah’a şirk koşmak, zinâ yapmak, adam öldürmek Büyük günahlar­dır. Bunlar cemiyeti tahrib eden âfetlerdir. Şirk, zina, kati bunların üçü­nün ardı ardına sıralanması bu üç âfetin Tanrı kullarına hiç de yakışmayan şeyler olduğunu gösterir. Allah’a eş ve ortak tutmak, fâni varlıklardan birine Tanrı diye tapmak insanlık haysiyyet ve şerefini küçülten bir şeydir. İnsan böyle Allah’dan başkasına tapacak kadar alçalmamalıdır. Başkasının ırzına geçmek, haksız yere kan dökmek cemiyeti kemiren en büyük âfetlerdendir. Bun­ların hepsi büyük vebali ve cezayı mûcibdir.

Ancak bunlardan tevbe ederek vazgeçib iyi ve faydalı işler işliyen kimse­ler. Allah ’m mağfiretine uğrar, kötülükleri silinir. O gibi kimseler artık iyiler arasına katılarak hayırlı ve güzel işler yaparlar. Şer den hayra dönerler. Böylece kötülükler iyiliklere çevrilir.

6 — Onlar, yalan yere şâhidlik etmekten, müzevvirlik yapmaktan uzak­tırlar. Bu kötü şeylere asla yanaşmazlar. Boş ve muzır şeylerden, münasebet­sizliklerden kaçınırlar. Şeref ve vakarlarının korumasını bilirler.

7 — Onlara Allah’ın âyetleri anılarak Öğüt verildiği zaman duymazlık­tan gelmezler, gerçekler üzerine eğilerek onlardan ibret alırlar.

8 — Onlar, eşlerinin ve çocuklarının kendileri için göz aydınlığı olmasını Allah’tan dilerler: «Yâ Rab, gönlümüze göre ver!» derler. Gönle göre verilen eş ve evlâd insan için bir göz aydınlığıdır, gözlerin nuru, gönüllerin sürûru olur. Bu sevinçle ailenin gözü aydınlanır, onların neş’esi ana-babanın gözlerin­de okunur, o sevincin tatlı emelleri gözlerin hayâline tatlı bir rüyâ gibi doku­nur. Âile saadeti bununla tamam olur. Fakat Rahman kullarının dilekleri henüz tamam olmamıştır. En son dilekleri de şudur: «Yâ Rab, bizi müttekîlere, Allah’a karşı gelmekten ve fenalıktan sakınanlara Öncül yap!»

Yalnız iyi bir kimse olmak değil, iyilerin önünde bulunmak, iyiler iyisi olmak... bu ne yüce bir emeldir. Bu ne kutsal bir dilektir. Âile saâdetinin ar­kasından toplumun saadetini içine alan bu hâlis niyaz, kudsal mefkûre sâhiblerin in en mübarek duâsıdır. İşte Rahmân’ın kullan böyle gönülleri yüce, ruhları temiz kimselerdir.

Allah gönüllerine göre versin, dileklerini kabul buyursun.

★ ★