HAZRET-Î PEYGAMBER’İN HİCRETİ[1]
Muhterem cemâat!
Bugünkü hutbemizde Peygamber Efendimiz’in hicretinden bahsedeceğiz. Peygamberler zuhur ettikçe, cehaleti, zulmü, günah, ye mâsiyeti kötüledikleri için kendilerine cedrelerindeki nisanların ekseriyeti hemen diüşman kesilir. Her peygamberin hayatı ilkin böyle yalnızlık ve kimsesizlik içinde geçer. Bu sırada onları muhafaza eden, onların kalblerine kuvvet ve teselli vererek vazifelerinde devam ettiren kuvvet ancak Zât-ı Kibriya’nın kuvvetidir.
Her peygamberde olduğu gibi, Peygamberimiz Hazret-i Muhammed de, risâletini tebliğe başladığı zaman bütün Mekkeliler Ona düşman kesilmişler ve Ona yapmadıkları eziyet kalmamıştı. Fakat Resûl-i Ekrem Efendimiz çektiği bunca eza ve mihnetlere, bunca işkencelere rağmen asla yılmamış, çektiklerinin intikamını almayı da düşünmemiştir. Zira Allah’ın kendisine yardım ederek bir gün dînini üstün ve aciz kılacağında, İslâmîn nurunu bütün cihana yayacağında hiç şüphesi yoktu.
Resûlullah Efendimiz, peygamberliğinin 11 ve 12 nci senelerinde, o vakit adı Yesrib olan Medine’den bazı taraftarlar kazanmış, bunlar vâsıtasiyle Müslümanlık Medine’ye girmiş ve kökleşmeğe başlamıştı. Bunun, üzerine evvelâ Peygamber Efendımiz’in ashabı, sonra da Ebû Bekir’le birlikte kendileri Mekke’den ayrılıp Medine’ye hicret etmişlerdir.
İşte, muhterem cemaat, İslâm tarihinde yepyeni, çok canlı ve verimli bir devir açan Hicret-i Nebeviyye budur. Hakikaten Müslümanlığın Medine devri çok verimli olmuştur. Zira Mekke müşriklerinin zulüm ve baskısı yüzünden Müslümanlığın halka gereği gibi tebliğ edilemeyen diriltici ve aydınlatıcı esaslarını, Medine’ye hicretten sonra huzur ve emniyetle neşretmek imkânları hâsıl olmuştur. Hicret İslâmda yeni bir devir açtığı gibi bir tarih başlangıcı olarak da kabul edilmiştir.
Hicrî senenin başı olan Muharrem ayının bu bakımdan büyük önemi vardır.
Muhterem cemâat, şunu unutmamak lâzımdır ki, cereyan eden iyi veya kötü hâdiselerin hepsinin bir öncesi vardır. Hepsi hayatımızın geçmiş bir devresinde vermiş olduğumuz yanlış veya doğru bir kararın neticesidir. Gelecek günlerin verecekleri acı veya tatlı meyveler geçmiş günlerde ekilmiş tohumların mahsulleridir.
Önümüze yeni bir yıl açılmıştır. Bu yıl içerisinde ekeceklerimizi önümüzdeki yıllarda toplayacağımıza şüphe yoktur. Binâenaleyh her hususta dikkatli olalım, geçmişten ibret alalım, hatâlardan sakınalım. Cenâb-ı Hak hepimizi ilâhî rızâsına uygun amellere muvaffak eylesin, âmin.
★ ★ ★
(Bu hutbe Nafiz Konuk tarafından hazırlanmış, Hutbe Komisyonunun tetkikinden geçmiştir.)