Makale

HİCRET

HİCRET

Nafiz DANIŞMAN

Hicret Ne Demektir?

İslâm tarihinde hicret, Hz. Muhammed’in ye Mekke’deki Müslümanlar­dan bir kısmının Medine’ye göç ettikleri demektir. Bu hâdise Milâdın 622 nci yılına rastlar. Mekke’den Hz. Ebû Bekir’le beraber ayrılan Hz. Muhammed, Medine kapılarına Şevval ayının 8 inci (20 Eylül 622) pazartesi günü ulaş­mışlardı.

Hicreti Hazırlayan Sebepler:

Hicretin başlıca sebebi; Mekke eşrafının gurur ve ihtiraslarıdır. Onlar, Hz. Muhammed’in ilâhı maksatlarını, kendisine vahyolunan hakikatleri an­lamak istememişlerdi. Onun müstesna kudretine, sayı, servet, nüfuz ve silâh­ları ile galebe çalacaklarını zannetmişlerdi. Onlar Hz. Muhammed’in üstün ze­kâsını söndürmek, engin emellerini yıkmak, hayra davet eden sesini boğmak ve nihayet mübarek vücudunu yok etmek istemişlerdi.

Hazret-i Muhammed ’in dedesi olan Abdülmuttalib ’in vefatından sonra, himayesi altına alan amcası Ebû Tâlib’i müşrikler durmadan sıkıştırdılar. Muhammed ’i terketmesi için her çâreye başvurdular. Hiçbir şey kâr etmeyin­ce, müşrikler Ebû Tâlib’i bütün akrabaları ile birlikte iki sene müddetle mu­hasara ve boykot ettiler. Müşrikler bu tedbirin bir fayda vermediğini görün­ce, boykottan vazgeçtiler. Bundan bir müddet sonra, Ebû Tâlib vefat etti. Üç ay sonra da Peygamber’in sevgili zevcesi Hz. Hatice Allahın rahmetine ka­vuştu. Mekke’de yakın akrabalarından bile kendisini himaye edecek kimse bulamayan Hz. Muhammed, Tâif şehrine gitti. Şehrin eşrafı Onu fena karşı­layıp üzerine ayak takımını kışkırtıp taşa tutturdular. Yara, bere ve kan içinde Mekke’nin yolunu tutan Ulu Peygamber Allah’dan ümidini kesmedi, ye’se düşmedi. Kureyş eşrafından Mut’in bin Adiyy’in silâhlı himayesi al­tında tekrar Mekke’ye girerek İslâmiyeti yaymağa devam etti.

Bu sırada Yesrib şehrinin en kuvvetli iki kabilesi arasında savaş oluyordu. Bunlardan, evvelâ Evs kabilesinin, bir sene sonra da Hazrec kabilesinin mümessilleri Mekke’ye gelerek birbirlerine karşı koymak için yardım istediler. Hz, Muhammed, her iki heyetin murahhaslariyle görüşerek onları barıştırıp İslâm’a dâvet etti. Hazrec’lilerin murahhasları, Müslüman olarak Yesrib’e döndüklerinde hemşehrileri arasında Müslümanlığı sür’atle yaydılar. Ertesi sene Mekke’ye oniki Yesrib’li daha gelip Müslüman oldular.

Hicretin vuku bulduğu senenin Hac mevsiminde Mekke’ye Müslüman Yesriblilerden 72 erkek ve iki kadın gelerek Peygambere Akabe mevkiinde bîat ettiler ve Peygamberimizi Yesrib’e geldiği takdirde, kendisini koruyacak­larını ve Müslümanlık uğrunda ellerinden gelen her fedakârlığı yapacaklarım vâdettiler.

Hicret Nasıl Oldu?

Bunun üzerine Hz. Muhammed, Mekke Müslümanlarına, hicret için izin verdi ve onlara şu yolda bitap etti: «Allahu Azze ve Celle, size yeni kardeşler ve emniyetli bir yurd verdi.» Müslümanlar küçük kafileler halinde Yesrib’e göç etmeğe başladılar. Onlara ancak Kureyş eşrafının hizmetindeki Müslümanlar katılamamıştı.

Hazret-i Muhammed’in Hicreti Nasıl Oldu?

Mekke’nin müşrik reisleri, büyük bir kuvvetin başına geçmek üzere bulu­nan Hz. Muhammed hakkında karar almak için gizli bir toplantı yaptılar. Kureyşlilerin bir kısmı, Onun göç etmesine mâni olmak istemiş-, bir kısmı Onun uzaklaşmasını daha doğru bulmuştu. Ebû Cehil ise «Muhammed’in, bü­tün Kureyş kabilelerini temsil eden fedailer tarafından bir hamlede öldürül­mesini ve böylece kim vurduya gideceğinden, kanının heder olacağını söyledi. Ebû Cehil ’’in bu fikrini kabul eden müşfikler, vak’a gününü tesbit ve Muham­med’i öldürecek gençleri tâyin ettiler. Kur eyş’in bu kararı üzerine Hz. Mu­hammed, Ebû Bekr’e giderek kendisinin hicreti için de Allah’dan iznin sâdır olduğunu söyledi.

Vak’a gecesi Hz. Muhammed, Amcazadesi Ali bin Ebî Tâlib’i kendi yata­ğında yatırdı ve Allah’a olan sonsuz bağlılığının verdiği sonsuz sükûnet ve fe­rahlıkla düşmanlar arasından geçip Hazret-i Ebû Bekir’le birlikte Mekke’den çıkarak Sevr dağındaki bir mağarada üç gün üç gece bekledi.

Müşrikler Hz. Muhammed’in yerinde, Ali bin Ebî Tâlib’in yattığını gö­rünce şaşkına döndüler, sonra her tarafa adamlar salıp Efendimiz’i arattılar. Onu diri veya ölü getirene yüz deve vâdettiler. Resûllah’ı arayanlar, barındığı mağaranın önüne kadar geldiler. Bu esnada telâşa düşen Hz. Ebû Bekir’e Efendimiz: Üzülme, Allah bizimle beraberdir» diyordu. Cenâb-ı Hak, onları, bütün müslümanların malumu olan büyük bir mucizesi ile kurtardı. Müşrik­lerin Hz. Muhammed’i bulmaktan ümitleri kesilince, develerine atlayan iki dost, en kısa yoldan Medine’ye vardılar.

Hicretin Ehemmiyeti ve Neticeleri:

Medine’de Hz. Muhammed bir Peygambere yakışacak şekilde büyük bir şevk ve muhabbetle karşılandı. Burada dinin nusratına koşacak imanlı bir kit­lenin başına geçti. Hicret, İslâm tarihinin başı sayıldı. Bugün biz Hicretin 1382 inci yılma girmiş bulunuyoruz. Yesrib’e Hicretten sonra «Medînetün- Nebi» yâni «Peygamber’in şehri» adı verildi.

Daha sonra bu iki kelimeden yalnız birincisi kullanılmaya başladı. Medi­ne yalnız Peygamber’in değil, bütün bütün Müslümanların kutsal bir şehri oldu.

Hicret, İslâm’da hareket, faaliyet ve yapıcılık devrinin başlangıcıdır. Mekke devri daha ziyâde sabır, tahammül ve irşad devri idi. Medine devrinde ise, Hz. Muhammed Medine’de İslâmiyet’i gereği gibi yaymak ve kuvvetlen­dirmek için aradığı yardımı, Müslümanlığın temellerini atmak için muhtaç ol­duğu güven ve huzuru buldu. Daha sonra Resûllah Medine’den Arap yarım­adasının her tarafına elçiler gönderdi. Kureyş ile yaptığı savaşlardan galip çıktı. İslâm Dini artık Arap yarımadasının dışına da yayılmak istidadı gös­termeğe başlamıştı.

Hazret-i Muhammed, Habeşistan, Mısır, İran ve Bizans hükümdarlarına mektuplar gönderip onları İslâm’a davet etti. Hicretin onuncu senesinde Mek­ke’yi fethederek Kabe’yi putlardan temizledi.

Büyük Peygamberimiz Vedâ Haccını da ifâ ettikten sonra vazifesini noksansız olarak başarmanın verdiği huzur içerisinde rûhunu Rabbine teslim eyledi. Sonsuz salâhat ve selâmlar olsun Ona.