Makale

21’ İNCİ ASIR TÜRKİYE’SİNİN İKİ MANEVİ MİMARI İMAM-ÖĞRETMEN

Şerafettin ÖZDEMİR

21’İNCİ ASIR TÜRKİYE’SİNİN İKİ MANEVİ MİMARI
İMAM-ÖĞRETMEN

İki mânevî lider. İmam ve Öğretmen. Yarınların, yarın ki Türkiye’nin mânevî mimarları. Basları bulutlara değecek kadar yüksek, varlıkları arzı darıma dağınık edecek kadar kuvvetli, düşünceleri, felsefeleri, hayalleri Türk insanını çağların üstüne çıkaracak kadar engin ve zengin. Eminim ki, Türk insanı bu iki kahramanın elinden tuttuğu zaman, eteğinden yakaladığı an, görülecektir ki, asılmaz sanılan dağlar asılacak, gidilmez zannedilen Ay’a, Mars’a, Yıldızlara, uzaya gidilecek, yapılmaz sanılan sarp yollar yapılacak, engeller bertaraf edilecek, ileriye, daha ileriye sehbal açıp uçulacak, barısın, sevginin, saygının, hoşgörünün, kardeşliğin, birlik-beraberliğin hüküm ferma olduğu diyarlara gidilecektir.
Bazı batı ülkelerini yer yer gezdim. (Almanya, Hollanda, Belçika vs. gibi) kalkınmışlar, medeniyetin nimetlerinden istifade etmektedirler. Düşündüm, düşündüm. Düşündüm ki, bunlar kendi vatanımda yapılamaz mı? Çilekeş Türk insanının hizmetine sunulamazmı? Kendi kendime cevabım: Evet, oldu. Evet ama, bütün bunlara kim önderlik, kim rehberlik yapacak? Yine cevabım su oldu: İmam ve Öğretmen... Evet, 21 nci asırda, İmam ve Öğretmen, Türk insanını lider millet yapacaktır. Ama, peki nasıl? Çaresi, Formülü, teshisi, düşüncesi nasıl olacaktır veya nasıl olmalıdır? Yarın ki Türkiye’nin kalkınma formülünü kısaca maddeler halinde mütalaa edecek olursak:

Hoşgörü:

İmam ve Öğretmen hoşgörüyü bayraklaştıracak, toplumun her kesimine yaklaşacak, kanaat, düşünce, görüş, ekol, klik, tefriki yapmadan, insanlara tevazu kanatlarını gererek hizmet sunacaktır. Ve sunmaktadır. Toplum içerisinde, bazı insanları, hatalarından, yanlışlarından dolayı, yargılarca- sına, takbih ve kınayarak değil, peygamber metodu olan, iyilikle, güzellikle, nefret ettirmeden, suç islemeye müheyya insan, yeniden topluma kazandırılacaktır.

Birlik-beraberlik:

Buhranlı, kaos dolu, kıtal yüklü, savaşlarla perişan olmuş bir yirminci asrı bitirmek üzereyiz. Ülkemizde bin yıllık mazinin kahramanları, maalesef ve maatteessüf, fırsatçılar, fesatçılar, dış güçlerin lanse ettikleri çömezler ve yarasalar, dini, imânı, kıblesi, Kur’an-ı, vatanı ve bütün değerleri bir olan bir milletin evlatlarını bugün sokağa dökmek istemektedirler.
Hal böyle iken, İmam ve Öğretmen, yılmadan, usanmadan, bıkmadan, korkmadan, azmini ve iradesini yitirmeden, ümitsizliğe düşmeden, birlik ve beraberliği sağlama cihadını başlatmalıdır. Okulda, camide, kahvede, vaazda, hutbede mevzu, birlik-beraberlik olmalıdır.

Sürekli yenilenme, plân ve program üretimi:

İmam ve Öğretmen, işsizliği önleme bakımından, dört mevsimin birden yaşandığı yurt topraklarımız da, seracılık, tavukçuluk, sütçülük, çilekçilik, her türlü meyve ve sebze, mantar üretimi ve modern tarımın en âlâsı yapılamaz mı? Elbette, “Can biter" deyimiyle maruf topraklarımız da her türlü üretim yapılabilir. Yeter ki, dayanışma, birleşme olsun, kooperatifler kurulsun, yeter ki Türk insanı bir araya gelsin. Peki, bu milleti bir araya getirmede, en etkili, motor güç kim olacaktır. Elbette ki, İmam ve Öğretmen. Ayrıca,
Türk insanının, yola, hastaneye, sağlık ocağına, okula, ihtiyaç varsa camiye, köprüye gereksinimi vardır. O halde, ma- betle-mektebi ayrı ayrı düşünmemek gerekir. Camiye, Kur’an Kursuna yardım ne kadar makbul ve sevab ise, hastaneye, mektebe, kışlaya da yardım, o derece ecirli bir ibadettir. “Hastaneyi mektebi, kışlayı Devlet yapsın. Camiyi, minareyi de millet yapsın." Düsüncesi sanırım sağlıklı bir düşünce değildir. Öyleyse, İmam-Öğretmen İkilisi, söz konusu hizmetlerde de terkipçi, sentezci olacaktır.

Mutlaka eğitim-öğretim:

Türk Milletinin iki düşmanı vardır. Bir cehalet, İkincisi fakirliktir. Zaten, bir takım huzursuzluğumuzun altında yatan etkende bu ikisidir. İste, İmam-Öğretmen İkilisi, okuma- yazma seferberliği konusunda, yaslı, genç, kız, kızan, kadın-er- kek ayrımı yapmadan insanımızı tenvir edecektir. Bilgisayar çağında yasadığımızı zihinlerde canlı tutacaktır. Coğrafî şartlar neyi gerektiriyorsa onu yapmak lazım. Örneğin, halıcılık kursu, arıcılık kursu, biçki-dikis-nakıs kursu vs. gibi kurslar açılabilir. Kadın-erkek issiz vatandaşa is temin edilmiş olunur. Yine öncümüz İmam-Öğretmen olmalıdır.

Kente göçü önleme:

Şehrin tası, toprağı alItundur” düşüncesinden hareketle, üzülerek ifade ediyorum. Zaman zaman kahrımdan teessüre boğuluyorum. Türk insanı köyden kaçıyor. Bağını, bahçesini, arazisini, sığırlarını, traktörünü, koyunlarını bırakıp, günlük kullandığı eşyalarını omuzlayıp, köyünü terkediyor. Terkediyor ama, asıl problem bundan sonra başlıyor. Kentlerin varoşlarında, çok zor şartlarda yasama mücadelesi veren insanımızı gördükçe, üzülüyor, üzülüyoruz. Peki, göçü kim önleyecek? Elbette verilecek cevap: İmam ve Öğretmendir.
Netice olarak:

İmam-öğretmen İkilisi, Türk Milletinin can damarı, göz bebeği, kalbi, duygusu mozaiği, çimentosu-harcıdır. Dün, bugün öyle idi, Yarınlarda da böyle olacaktır. Türkiye’miz, İmam- Öğretmenden büyük hedefler, fevkalade icraatlar ümit etmektedir. Mâzide, Fâtih’le, Yavuz’la, Atatürk’le ve tüm ecdadımızla omuz omuza yürüyen bunlar olmuştur. Yine bunlar olmalıdır. Daha dün yakın tarihimizde Millî Mücadelede Türk Milletinin zafere ulaşmasında bu ikili rehberlik yapmıştır. Onun için, yine diyoruz. Madem ki, 21 nci asır, Türk Asrı olacaktır. Türk Milletini, laf ve lafazanlık bir yere götürmeyeceğine göre, öyle ise, hiç vakit kaybetmeden, haydi iş basına...