Makale

Başyazı - Ramazan Ayının Manevi Atmosferinde

Başyazı


Mehmet Nuri YILMAZ
Diyanet İsleri Başkanı

Ramazan Ayı’nın Manevi Atmosferinde

Cenab-ı Hakk’a sonsuz hamd ve şükürler olsun ki, maneviyat ve feyz ikliminin en bereketli mevsimi olan Ramazan-ı Şerifi bir kere daha idrak etmiş bulunuyoruz. Recep Ayı ile başlayıp, mübarek gecelerle devam eden kutlu zaman dilimleri, nihayet Ramazan Ayı’na ulaşmış bulunmaktadır.
Yakın çevremizdeki pek çok mü’min kardeşimiz, geçen yıl Ramazan Ayı’nı idrak etmiş oldukları halde, bu yıl içinde dar-ı bekaya rıhlet etmiş oldukları için, bu Ramazan Ayı’nda aramızda bulunamıyorlar. Bu vesile ile ömrün ve zaman denilen nimetin önemini daha şuurlu bir şekilde kavrayalım ve vefat etmiş mü’minleri rahmetle analım.
Bu ayda eda edilen diğer ibadetler yanında; Kur’an, sadaka-i fı- tır ve özellikle oruçla özdeşleşen Ramazan Ayı; Kur’an’ın nüzulünün başlangıcı olması ve bu ayda Kur’an-ı Kerim’in en çok okunup hatmedilmesi dolayısıyla âdeta Kur’an Ayı olarak isimlendirilmiştir. Gerçekten de Türkiyemizde Ramazan-ı Şerif, Kur’an tilavetinin ve mukabele şeklindeki hatim okumaların yoğun olarak devam ettiği, Vahy-i İlahi’nin müminlerin gönüllerinde ve dimağlarında temerküz ettiği bir mübarek zaman dilimidir. Türk-islam şairleri ve yazarları, Ramazan Ayı ile ilgili eserlerinde bu manevi atmosferi tasvir etmeye çalışmışlar; oruçlu insanların ruh hallerini açıklamaya girişmişlerdir. Din psikolojisi bilimi açısından önemli olan bu davranışlar dini duygunun yaşanması demek olan “Dini Tecrübe” olayı açısından da önemli olan fenomenlerdir. Klasik edebiyatımızdaki rama- zaniyyeler yanında; ediplerimizin Ramazan, oruç, teravih vb. islami unsurları yorumlayan yazıları psikolog ve eğitimci gözü ile yeniden yorumlanmalı; İslam dininin iman ve ibadet düsturlarındaki estetik unsurlar sanatçılarımız tarafından yeniden keşfedilip açıklanmalıdır.
Cehalet, zulmet, şirk ve sapıklık bulutlarının kararttığı dünya semasını yepyeni bir hayat anlayışıyla kökten değiştiren son ilahi kitap olan Kur’an-ı Kerim, miladdan sonra B1Ü yılında, Cebrail (a.s.]’ın aracılığı ile Peygamberimizin zatında bu ayda bütün insanlığa gönderilmeye başlanmıştır. Bu yüce olay, bizzat Kur’an-ı Kerim’de şöyle bildiriliyor:
“Ramazan Ayı, insanlara yol gösterici, doğruyu eğriden ayırdetmenin açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır.”
(Bakara: (185)
Bu kadar feyizli ve bereket dolu olan bu manevi atmosferden gereğince faydalanabilmemiz için; mübtela olduğumuz kötü alışkanlıklarımızı, beşeri zaaflarımızı ter- ketmeli, yeni faziletler ve hasletler kazanmak yolunda atılım içinde olmalıyız. Bedeni gıda ve ihtiyaçlarımızı belli zamanlar içinde terkederek giriştiğimiz irade mücadelesi yanında, ruhi iç disiplinimizle kendi huy ve karakterimizi daha iyiye yöneltmek hususunda da kararlı bir ortam içinde olmalıyız. Böyle bir halet-i ruhiyye içinde idrak edilerek ihya edilen Ramazan Ayı’nın müslümanların ruhi-ahlâki tekamülünde köklü-olumlu tesirler icra etmesi muhakkaktır. “Nefsini bilmek ve hevay-ı nefse hakim olmak” ana fikri etrafında yoğunlaşacak bir irade cehdi ve gayreti, mü’minleri bu şuura eriştirebilir. Ferdi seviyede gerçekleşen bu diriliş ve uyanış hali gelişerek müminin diğer duygu ve düşüncelerini de etkileyecek, neticede şahsiyetinin gelişip, olgunlaşmasını sağlayacaktır.
İslam’ın öngördüğü manevi ve iradi disiplini sağlayan mü’minler, hassas bir kalp rikkatine erişmekte, diğer mü’min kardeşlerini, diğer insanları ve hatta diğer bütün canlıları düşünen “diğergam” yani “özgeci” insanlar haline yükselmektedirler. Tasavvufta ileri bir merhale olarak hedeflenen; “İnsan-ı Kâmil” mertebesinin özellikleriyle de örtüşen bu manevi mertebe sayesinde, toplumların ve milletlerin her zaman sahip olmayı özlediği “iyi vatandaş-iyi insan” tipolojisi, İslam’ın kendi iç dinamikleriyle gerçekleşmektedir.
Yüzelli yıldan beri çok hızlı bir kültür değişimi geçiren milletimizin yaşadığı bunca yabancılaşma ortamında, böyle manevi hâzinelerini ve milli bütünlüğünü kuvvetlendirecek dinamik değerlerini koruyabilmiş olması büyük bir nimettir. Yüzde yüze yakını Müslüman olan milletimiz; mukaddesatını koruyarak, gelecek yüzyılda kendi milli medeniyetinin şaheserlerini ortaya koyacaktır. Geleceğin toplumlarında dayanışma ortamı, ortak kültürel değerler etrafında gerçekleşecektir.
Bütün vatandaşlarımızın, müslüman kardeşlerimizin ve Diyanet camiasının Ramazan-ı Şeriflerini tebrik ediyor, ülkemiz, milletimiz ve bütün İslam dünyası için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hakk’tan niyaz ediyorum.