Makale

SİGARA VE SAĞLIĞIMIZ

SİGARA VE SAĞLIĞIMIZ

Prof. Dr. M. Mihri Mimioğlu*
H.Ü. Fen Fakültesi Öğretim Üyesi

“2000 yılında herkese sağlık” Dünya Sağlık Örgütü’nün sloganıdır. Ama bu amacın, gerçekleşmesini engelleyen nedenlerin başında hiç kuşkusuz, sigaraya bağımlılık yüzünden oluşan hastalıklar gelmektedir.

Tütün 16. yüzyılda Amerika’dan Avrupa’ya ithal edilmiş ve oradan, kısa süre içinde, doğu ülkelerine yayılmıştır. Birçok memlekette sağlığa, zararlı diğer otlara karşı sıkı yasal önlemler alındığı halde, organizmamızı sinsi sinsi kemiren tütün üzerinde sosyal, ekonomik ve psikolojik nedenlerle hemen hiç durulmamıştır.

Yeryüzünde yaklaşık 45 milyon hektar verimli tarlada tütün üretimi yapılıyor. Onun yerine insan, sağlığına yararlı bitkiler yetiştirilse daha iyi olmaz mı?

Oysa tersine 1976 yılında üretilen tütün rekor düzeye ulaşmış ve 5.5 mil­yon tonu bulmuştur. Tütün, ticari önemi nedeniyle, Amerika, Afrika, Asya, Avrupa, Orta Doğu ve Oseaniya’nın 120 ülkesinde üretilmektedir.

Dünyamızda tüketilen sigara sayısı 1970 yılında 3180 milyar iken 1976 da 3850 milyara yükselmiştir.

Tütün, çeşitli ülkelerin gelenekleri uyarınca, sigara, puro, pipo, nargile, en­fiye, çiğneme ve sigaranın yanık tarafı ağız içine gelmek biçiminde kullanıl­maktadır.

Yapılan incelemelere göre, tütün kandaki oksijen oranını düşürmektedir. Bunun sonucu olarak da vücudun gelişmekte olan organları ve gebe kadınların bebekleri yeterli oksijenden yoksun kalmaktadır.

Tütün, içerdiği katran nedeniyle de, başta akciğer olmak üzere, karaciğer, böbrekler, idrar kesesi, prostat, dudak, ağız, gırtlak, yutak ve yemek borusu kanseri oluşmakta. 20 yıl kesintisiz sigara içenlerde bundan başka kalp, da­mar ve böbrek hastalıkları, bronşit, anfizem, ses telleri zedelendiğinden sesin kısılması -ve diğer solunum yolları rahatsızlıkları, mide ve 12 parmak bağırsakta ülser meydana gelmektedir.

Anne ve babası sigara tüttüren çocukların solunum yolları rahatsızlıkları­na diğerlerine oranla daha çok yakalandıkları saptanmıştır. Ayrıca bebeğin ölü doğması, ani düşükler dünyaya sakat gelmesi gibi olaylara sık sık rastlanır. Sigara içen annelerin dünyaya getirdiği ölü bebek sayısı içmeyenlerden %7.9 daha fazladır. On bir ay nikotinli süt emen bir bebeğin kalp atışları büyük ölçüde zayıflamakta, bu organın hastalıklarına çok erken yaşlarda yakalan­maktadırlar. Bebek sigaranın sadece dumanını teneffüs etse bile, onda normal yakıtlarına oranla, zekâ geriliği ve öğrenme yetersizliği kolayca fark edilir (1, 2, 5, 6).

İkiz kardeşler üzerinde yapılan incelemeler sigara tüttüren ikiz tekinde solunum yolları bozukluklarına rastlandığı halde içmeyende bu hal görülmemiştir.

İstatistiklerin aydınlatıcı verileri ışığında her yıl akciğer kanserinden ölen­lerin %90’ı kalp-damar hastalıklarından telef olanların %25’i ve kronik bron­şitten yaşamlarını yitirenlerin %75’i tütün yüzünden yok olmakta, böylece dünyada her yıl, en düşük rakamla, bir milyon erkek ve kadın yitirilmektedir (5).

Tütüne bağımlılığın yaygınlaşma ve kökleşmesinde kişinin sosyo-ekonomik dulumu ile bundan gelir sağlayanların giriştikleri propagandanın rolü de kü­çümsenemez. Böylece tütün, özellikle gelişmekte olan ülkelerde geleceğin en önemli sağlık sorunu olarak gündemdeki yerini almaktadır. Bu gibi yörelerde halk durumun ciddiyetini kavrayamadığından epidemiyi kökünden kazımak için aile görgüsü, eğitim, öğretim, sosyal, yasal ve ekonomik önlemlere başvurul­ması da düşünülmemektedir.

Nasıl ki vaktiyle veba ve kolera gibi öldürücü salgın hastalıklar doğudan kaynaklanmış ve batıya yayılarak birçok değerli insanın canına kıymış ise, şimdi de batıdan gelen tütün afeti doğuyu perişan etme yolundadır. Tütün in­sanı ölüme yavaş yavaş sürüklediğinden umursanmamakta, ülkelerin ekonomik yapılarıyla yakın ilişkili olduğundan üzerinde durulmamaktadır.

Gelişmekte olan ülkelerde tütüne bağımlılıktan ileri gelen hastalıklar, diğer salgınlar, yetersiz ve dengesiz beslenme ve spor yapma olanaklarının bulunma­ması bu sağlık sorununu daha geniş boyutlara vardırmaktadır.

Oysa sigara tüttürmek dünyada belki de kişinin kendini tek başına ko­ruyabileceği biricik hastalık etkenidir ve ondan kurtulma önlemlerinin alınma­sı da zor olmasa gerekir. Çünkü sigara bırakılınca yukarıda sözü edilen tüm hastalıkların nedenleri de ortadan kalkmış olacaktır (12).

Tütünün akciğer kanserine neden olduğu, yapılan deneysel araştırmalarla, dünyanın dört bucağında kesin olarak gün ışığına çıkarılmıştır. Kronik bronşit ve anfizem gibi hastalıklar ise akciğer kanserinden daha çok sayıda yaşamına son vermekte ya da felçli durumda yıllarca yatağın esiri kalmaktadır. Örneğin, 1977 yılında İngiltere ve Galler’de erkeklerin 1/20’si ya kadınların 1/50’si bu hastalıklardan ölmüştür. Oran kadınlarda daha düşük görülüyorsa da son yıllarda tiryakilerin artması sonucu yükselme olmuştur.

Hong-Kong’da akciğer kanserinden ölenlerin sayısı yıldan yıla artmakta, kadınlarda görülen, en yüksek olay sayısına burada rastlanmaktadır.

Çin’de akciğer kanseri 1963’den 1975 yılına kadar iki misli artmıştır.

Hindistan’da yapılan bir araştırma sonucuna göre, filtreli ve filtresiz si­garalarda katran ve nikotin oranı aynı bulunmuş, bu yöntemin insanı koru­madığı ortaya konmuştur.

Gelişmekte olan ülkelerde sigara, katran ve nikotin oranı yüksek tütünden imal edilir; Çin, Hindistan ve Filipinlerde bir sigarada 21.33 mg katran bulunduğu halde gelişmiş ülkelerde bu miktar 0,5–20 mg arasındadır.

Gelişmekte olan yörelerde bu yüzden kişiler daha çok hastalanmakta, daha sık doktora gitmek zorunda kalmakta ve dolayısıyla iş günlerinde, enerjilerin­de azalmalar olmakta, ilaç masrafları da git gide artmaktadır.

Ağır parasal yükümlülüklerle satın alınan ilaçlar kullanılırken sigara tüttürülürse onun yapısını bozmakta, günde 20 sigara içenlerin aldığı ilacın tabiatı tümüyle değişmekte, sürekli ilaçla yaşayanların ise sigarayı kesinlikle bırak­maları gerekmektedir (8).

Yapılan incelemelere göre, nikotin kan damarlarının kaslarını daraltmakta ve bu yüzden kan basıncı yükselmektedir. Ayrıca böbreküstü bezlerin salgısı artmakta bu nedenle tansiyon yükselmektedir. Vücudumuzun bir günlük C vitamini ihtiyacı 250 mg’dır. Bir günde tüttürülen 10 sigara bu miktarın tümünü yok etmeye yetmektedir (10).

Gelişmiş Ülkelerde Tüketilen Tütün:

Amerika Birleşik Devletlerinde yapılan araştırmalara göre, gençler ara­sında sigara içenlerin sayısı azalmakta 50 yaştaki erkek ve kadınlarda oran artmaktadır; çalışan kadınlar daha çok sigara içmekte, geliri az olan erkek­lerde sigara sayısını arttırmaktadır.

Norveç’te 1957–1975 yılları arasındaki istatistiklere göre, 14 yaşındaki er­kek çocuklarda içenlerin oranı %57 den %46 ya düşmüş ama kızlar arasında %36’dan %51’e yükseldiği görülmüştür. Sigaraya karşı bu düşkünlüğün oluş­masında anne ve babanın rolü önemli görülmüştür. Sigara kullanmayan ebevey­nin %10’unun çocukları-tiryaki olduğu halde, sigara içilen evlerde bu oran er­keklerde %67, kızlarda %78’e kadar yüksek bulunmuştur. Bu durum şunu gös­termektedir ki, genç jenerasyon yaşlandıktan sonra da tüttürmeye devam ederse toplumda sigara içenlerin sayısı yıldan yıla hızla artacaktır.

Yine Norveç’te 1968 yılında 14 yaşındaki kızların %5’i sigara tüttürdüğü halde 1975 de bu oran %15’e yükselmiş ama yapılan antipropaganda sonucun­da 1980 yılında oran %10’a düşmüştür.

İsviçre’de askere çağrılan gençler üzerinde bir araştırma yapılmış sigara içenlerde kalp atışlarının düzensiz olduğu, nefes darlığı, koşma hızlarında düşüş görülmüştür. Bu ülkede söz konusu salgın üzerinde titizlikle durulmuş ve yüz güldürücü sonuçlar alınabilmiştir. Nitekim 1973–1975 yılları arasında 16 yaşındaki erkeklerin sigara içme oranı %41’den ;%31’e, kızlarda ise %47’den %45’e düşmüştür. İsveç’te 1971 yılından bu yana kız ve erkek gençler arasın­da sigara içenlerin sayısında azalma dikkati çekmektedir, sevindirici bir olay olarak karşılamak gerekir.

Dünya Sağlık Örgütü, Sigara Alışkanlığı ile Savaş Komitesinin 23 ülkede yaptırmış olduğu araştırmaların sonuçlarına göre, tütüne bağımlılık yaş iler­ledikçe artmaktadır. Örneğin, Kanada’da 10 yaşındaki çocukların %6’sı, 18 yaşındakilerin %38’i tiryakidir.

Avustralya’da 15–19 yaşındaki erkeklerin %30’u sigara içmekte, kızlarda da yaş ilerledikçe oran artmaktadır. Bu ülkede 10 yaşındaki erkek çocuklar haf­tada ortalama,7, kızlar ise 5 sigara içiyorlar; 18 yaşındakilerin içtiği sigara sa­yısı 14’ü buluyor. Bu ülkede 1964–1974 yıllarında erkekler arasında sigara içen­lerin oranında %45’den %40’a bir azalma görülmüş ama kadınlar arasında %28’den %29’a bir artış kaydedilmiştir.

Yeni Zelanda’da 1976 yılında erkeklerin %38’i, kadınların %30’u tiryaki bulunmuştur.

Fransa’da 10–17 yaşındakilerin % 30’unun tüttürdüğü belirlenmiş, Bordo böl­gesinde sporla sigaranın ters orantılı olduğu, sigara içenlerin spor yapamadık­ları, sporu uluslararası düzeyde uygulayanların %75’inin sigaradan tiksindiği, olimpiyatlara katılanların ise hiç içmedikleri anlaşılmıştır.

Batı Almanya’da 10–12 yaşındaki çocukların %36’smın her gün sigara iç­tikleri saptanmıştır.

İngiltere’de yapılan araştırmalara göre kız öğrenciler arasında sigaraya en çok bağımlı olanlar hemşirelik ve kuaförlük gibi meslek okullarına devam edenlerdir. Sanat okullarının erkek öğrencileri de günde ortalama 20 sigara tüttürüyor.

İtalya’da 15 yaşlı erkeklerin %60’ı sigara içmektedir. Avusturya’da Sağlık ve Çevreyi Koruma Bakanlığının halkı aydınlatmak için ortaya attığı slogan “Sigara tüttürmeden de işlerinizde başarılı olursunuz”dur. Bu mesaj ülke halkının %99’u tarafından benimsenmiş, pratisyen he­kimlerin %80’i posteri muayenehanesine asmıştır. Açılan kampanyayı izleyen günlerde sigara tüttürenlerin sayısında azalma olmuştur.

Japonya’da tütünün katran ve nikotin oranı 1970–1975 yıllarında çok düşük düzeye indirilmiştir.

İsrail’de yapılan incelemelere göre, tütün tüketimi oranı göçmenlerin gel­dikleri ülkelere göre değişmektedir. Orta ve Doğu Avrupa’dan göç edenlerin sigara içtiği halde güney doğu Avrupa’dan gelenlerle İsrail’de doğanların %50-53’ü, kuzey Afrika menşeli olanların %60’ı sigara kullanmaktadır,

Kanada’da 8 yaşlı erkek ve kızların %1’i, 18 yaşına basan erkeklerin %48’i ve kızların %33’ü tiryakidir (7, 11).

Gelişmekte Olan Ülkelerdeki Durum:

Gelişmiş ülkelerde tütünün zararları halka yaygın bir biçimde duyurulma­ya çalışılır ve önlenme çareleri üzerinde titizlikle durulurken, bu epidemi, ge­lişmekte olan ülkelerde gün geçtikçe korkunç boyutlar kazanmaktadır. Aşa­ğıda arz edeceğim bilimsel araştırma sonuçları da durumu göz önüne sermiş ola­caktır.

Bangladeş’te sigara tüketimi erkeklerde %71 ve kadınlarda %20’yi bulmuş, erkek doktorların %39’unın sigara tüttürdüğü şaşkınlıkla izlenmiştir.

Pakistan’da tütünün ekonomideki yeri küçümsenemez, yılda üretilen 50–80 milyon kilo tütünün %85’i yurt içinde tüketilir. Tütüne bağımlı olanların %80’i 15 ve daha yaşlı erkeklerdir. Kadınlar pek içmezler. Bu ülkede 1973-­1974 yılında bronşit ve akciğer kanseri dördüncü sırada gelirken, dört yıl sonra birinci sıraya yükselmiştir.

1966 yılında bir seminer dolayısıyla bulunduğum Lahor’de inşaat ustasının iskele üzerinde bir yandan nargilesini tüttürürken öte yandan duvarı örmesi bana ilginç gelmişti.

Hindistan en çok tütün üreten ülkeler arasında üçüncü geliyor. Ürünün %80’i yurt içinde tüketiliyor. 1950 yılında her ergin erkeğe 100 sigara düşerken 1970’de 190’a yükselmiştir. Yirmi yaşın üstündeki erkeklerin 1/3’ü tiryaki ise de kadınlar pek kullanmazlar. Bu ülkede tütünün tarım sektöründeki ekono­mik önemi küçümsenemez.

Nepal’in yoksul durumdaki dağlık bölgesinde erkeklerin %85’i ve kadın­ların %72’si tiryakidir ve o insanlarda doğal olarak akciğer ve kalp hastalık­ları birinci sırayı alır.

Çin’in Henan eyaletinde erkeklerin %56 ve kadınların %1’i, Beijing’de ise 18 yaşından küçük kızların hiç tüttürmediği ama aynı yaş grubundaki er­keklerin %24’ünün tiryaki olduğu anlaşılmıştır.

Filipinler’de sigara kullanmak hoşgörü ile karşılanır. Birçok genç ka­dın ve özellikle üniversite öğretim görevlileri, birbirleriyle yarış edercesine, dumanlan içlerine çekerler. Bu ülkede yaşlı kişiler sigaranın yanan yerini ağızları içinde tutarak onu ters tarafından içerler. Filipinlerin erkeklerinde akciğer kanseri çok yaygın olup kadınlarda da yıldan yıla artmaktadır. Ülkenin en büyük gelir kaynağını tütün teşkil etmektedir.

Sri Lanka’da yapılan bir araştırmaya göre, erkeklerin %48’i, 15 ve daha yukarı yaştaki kadınların %2’si, başkentteki doktorların % 30’u, 15–20 yaşın­daki öğrencilerin %12’si tiryakidir. Sigara maliyetinin yüksek olmasına karşın tüketimde her yıl %8 artış olmaktadır. Akciğer kanseri, koroner kalp hastalık­ları ve tütünün çiğnenmesiyle oluşan ağız kanseri ülkenin çok sık görülen önemli sağlık sorunlarıdır.

Tayland’da 10 ve daha yukarı yaştakilerin 1/5’i sigara içer, erkeklerin % 50-58’i tiryaki olduğu halde kadınların ancak %2-4’ü sigara kullanır. Bu ülkenin kuzeyinde kadınların %20’si değişik şekillerde tütün tüketir. Bunlarda kanser, koroner kalp hastalıkları ve kronik akciğer rahatsızlıklarında son yıl­larda artış görülmüştür.

Etiyopya’da 15–17 yaşındaki erkeklerin %20’si tütüne bağımlı hale gel­diği ama az sayıda kızın sigara tüttürdüğü saptanmıştır.

Afrika halkı çok yoksul durumda olduğundan tütüne yanaşamıyorsa da geliri artanlar tüttürmektedir; erkekler kadınlardan, kentlerdekiler kırsal bölgelerdekilerden daha yoğun sigara kullanmaktadır.

Latin Amerika’nın sekiz kentinde yapılan araştırmada, erkeklerin %45, kadınların %18’inin sigara tüttürdüğü, erkeklerde en yüksek oranın %58 ile La Plata’da saptandığı açıklanmıştır. En düşük oran ise %34 ile Lima’da bulumuştur. Kadınlar arasında en yüksek oran Santiyago ve Karakas’da (%26), en düşük olarak da Lima’da (%7) bulunmuştur (6, 12)

Tütünün Tutsağı Olmaktan Kurtulma Yollarını Şöylece Özetleyebiliriz:

Toplum Sağlığını kendine dert edinen bir ülke yönetiminin tütünün korkunç etkilerini görmezlikten gelmesi hoş karşılanamaz.

Bu önemli sağlık sorunu üzerinde araştırma enstitülerinde yıllardan beri incelemeler yapılmakta alınan sonuçlar yayınlanmaktadır. Bu epideminin ge­lişmiş ülkelerden gelişmekte olanlara yayılmakta olduğu bir gerçektir. Bu ül­kelerde tütünle sıkı ilişki halindeki hastalıkların yanında, diğer salgınlar, ye­tersiz ve dengesiz beslenmenin de devreye girmesiyle toplum sağlığının ne denli bozulacağını tahmin etmek güç olmasa gerekir.

Oysa kişiler sigarayı bırakarak ya da tüttürmeyi azaltarak yakalanmak üzere oldukları hastalıklardan kurtulur, sağlıklarına kavuşabilirler. Evrensel olarak denebilir ki sigara tüketimi halkın sosyo-ekonomik düzeyi ile ilgilidir. Ağır işlerde çalışanlar hafif iş görenlerden daha çok tüttürürler. Araştırma yapılan her yerde solunum yolları hastalıklarıyla kullanılan sigara sayısı ara­sında yakın bir ilişki bulunmuştur.

Gelişmiş ülkelerin hiçbirisinde sigarayı yasaklayan bir yasa çıkarılamamıştır. Pratik bir sonuç veremeyeceği düşünülerek bu yola gidilemiyor. Bu korkunç salgının kökünü kurutmak için önce kırsal bölgelerde sağlık koşulları stratejisine ağırlık vermek gerekir. Bu konuda ilgili ülkelerin tarım politika­sı, yürürlükteki yasalar ve sosyo-ekonomik durumun, önemli rolü olduğundan bu iş sadece sağlık kontrolünü üstlenen kuruluş personelinin üstesinden gelebileceği nitelikte değildir.

Her şeyden önce daha çocuk yaşta iken gençlerin bu konuda eğitilmeleri, aileden başlamak üzere onlara örnek olunması gerekir. Elinde sigara bulunan bir ana, baba, öğretmen ve hekim çocuklara bu konuda bir öneride bulunmak hakkına sahip olamaz.

İnsan, özellikle erginlik çağında niçin sigaraya bağımlı duruma gelme ih­tiyacını duyar? Bu tutkuda en büyük etken evinde sigara tüttürülmesi ve yakın arkadaşlarının sigaraya bağımlı durumda olmalarıdır. O çağda kendilerine bir büyük­lük süsü vermek, tütünün etkisini merak ederek denemek ister. Çevredeki olaylara karşı bir tepki duygusunun gelişmeye başlaması sonucu onda sigaraya karşı isteği kamçılar. Bunlardan başka çeşitli iletişim araçlarıyla yapılan propagan­da, toplantılarda gösteriş olsun diye, arkadaşlarına sigara tutmak ve onların sigaralarını yakmak arzusu da tütüne olan tutsaklığı artırır.

Dünyanın değişik yerlerinde gençlerle yapılan açık oturumlarda ileri sürülen düşünceler:

a. Sigara içilen yerde oksijen kalmaz.

b. İlk sigarayı yakmadan kötülüğü onlara anlatılmalıdır.

c. Öğretmen ve doktorlar ellerinde sigara olduğu halde gençleri eğitemez ve önerilerde bulunamazlar; özellikle doktorların kampanyaya aktif olarak katılması mümkün değildir.

Tütünün zararlı etkilerinin ileriki yaşlarda görüleceği gençlere anlatılma­lıdır. Sigaraya para yetiştirmenin çok güç oluşu, solunumda güçlükler, İçme­yenlerin nefret ettiği kokusu, spor yapanlar için havadaki oksijenin sıfıra dü­şebilmesi, onlar için ilk uyanlar olmalıdır. Sigara içenler kısa süre içinde ken­dilerini kısır bir döngü içinde bulurlar. Sağlıklı yaşam için ömür boyu spor yapmak ve dengeli beslenmek zorunludur. Sigara içenler ise bunlardan yok­sun kalacaktan için orta yaşlarda ya felç olur yatakta kalır ya da öbür dün­yayı boylar.

Tütün tekelinden sağlanan gelir nedeniyle savaş yöntemleri üzerinde layıkıyla durulmamaktadır. Oysa Sağlık Bakanlığı, yerel yönetim yetkilileri, hekim­ler, öğretmenler, din görevlileri, anne ve baba salgının kökünü kurutmak için el ele vermelidirler. Özellikle doktorlar kampanyaya aktif olarak katılmalı tü­tünün sebep olduğu hastalıklar konusunda gençleri aydınlatmalıdırlar. Bu gi­rişimde ulusal kuruluşlar, Dünya Sağlık örgütü (WHO), Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Teknik örgütü (UNESCO), Uluslararası Çalışma örgütü (ILO), Birleşmiş Milletler Ti­caret ve Gelişme örgütü (UNCTAD) ve benzerleriyle işbirliği halinde olmalı­dır (9).

Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı ve Yerel Yönetim Yetkililerinin görevi sadece hava kirliliğinin yoğun olduğu bölgelerde bacaları tüttürmeyerek insan­ları üşütmek olmamalı aynı zamanda korkunç bir salgın halini alan sigara­nın hiç olmazsa kapalı yerlerde içilmesine izin vermemek olmalıdır.

Çok yerinde bir davranış olarak benimsediğimiz Glasgow (İskoçya) Bele­diye Başkanının almak üzere olduğu önlemleri örnek olarak vermek isteriz:

Dr. Michael Kelly, tütünün zararlı etkilerine karşı şimdiden büyük bir kampanya başlatmış, 2000 yılında bu ülkede “HİÇ” sigara içilmemesi için tedbir almaya başlamıştır. Bu savaş için 1 milyon Sterlin (yaklaşık 400 mil­yon TL) ödenek ayrılmış olup, iş yerlerine, sinema, tiyatro, bar, kulüpler ve diğer sigara içilen yerlere uyarıcı posterler asılacak, çocuk ve gençlere sigaranın zararları üzerinde bilgiler verilecektir. Bu ülkede her yıl bu yüzden 7000 kişi kanser ve kalp hastalıklarına yakalanarak ölmektedir (3).

A.B.D.lerinin Utah eyaletinde nüfusun yaklaşık %90’ı Mormon dinine mensuptur. Kur’ân-ı Kerîm’den de yararlanılarak hazırlanan kutsal kitaptan alkollü içkileri ve sigarayı kesin olarak yasaklamıştır. Bu nedenle halkın, özel­likle kapalı salon ve taşıtlarda bu maddeleri kullanmasına izin verilmemekte­dir. 1962 yılında Logan Üniversitesinde değerli bilim adamı Dr. DM. Hammond’u tanımak fırsatı bulmuştum. O sırada Laboratuvarında araştırma görevlisi ola­rak çalışan asistanımla bizi akşam yemeğine evine götürmüştü. Meskeninin te­mizliği ve mis gibi kokusu üzerimizde çok olumlu etki yapmıştı.

San Francisco’da sigara içenlere dairelerde görev verilmeyeceği halka du­yurulmuştur. Sigara içen ve içmeyen kişilerin aynı çatı altında çalışmalarının sakıncaları meydandadır.

Alkollü içkilerle birlikte tüttürmek, dengesiz ve aşırı beslenme ve aşırı kilo da eklenince insanın orta yaşın üstünde sağlıklı bir yaşam süreci içinde kalabileceği düşünülemez. Dünyanın her yerinde kliniklere göğüs hastalıkla­rından ve miyokart enfarktüsünden yatanlar arasında sigarayı bırakanların oranı yüksek düzeydedir. Ama ne yazık ki çok kez iş işten geçmiş olur ve has­tayı sağlığına kavuşturmak mümkün olmaz.

Sigaranın tutsağı olmak nikotine olan tutku dışında bir tür davranış iti­yadıdır. Hele yemeklerden sonra dudaklar arasında bir nesnenin bulunması arzu edilir. Eller irade dışında paketin bulunduğu cebe daldırılır.

Bu alışkanlığı unutmak için bazı tiryakiler dudaklarının arasına boş bir ağızlık ya da kürdan sıkıştırarak, parmakları da bir teşbihle hareket ettirerek sigaraya bağımlılıktan kurtulabilmişlerdir. Yemeklerden sonra özellikle nikotinli sakız çiğneyerek sigaradan kurtulmak daha kolay olmaktadır.

Bazı gelişmiş ülkelerde kafeterya ve restoranlarda, gazete satılan kulü­belerde, snack barlarda, otomatik makinalarda sigara satılmasına izin verilmemektedir.

Ofislerde sigara içenlerle aynı odayı paylaşmak zorunda olan sigara içmeyenler çok rahatsız olacaktır. Bu durumu göz önünde bulunduran Dünya Sağlık Örgütü’nün yetkilileri Cenevre’deki çalışma binasında sigara yasağı getir­meyi düşünmektedir.

Sağlık ve Sosyal Bakanlığı, Yerel Yönetim Yetkilileri kıraathane, sinema, tiyatro, kitaplık ve hastanelerde sigarayı yasaklamalıdır. Tiyatronun lobisinde tüttürülen sigara dumanı salona yayılmakta herkesi çok rahatsız etmektedir.

Sigara paketlerinin üzerine “Sağlığınıza zararlıdır” etiketi yapıştırılmalı, özel posta pulları bastırılmalıdır. Kitapların arka sayfalarına tütünün çok za­rarlı olduğu yazılmalı, bu konuda konferans ve sempozyumlar düzenlenmeli, filimler gösterilmeli, broşürler dağıtılmalıdır. Tütüne karşı açılan savaşa TRT ve günlük gazeteler de katılmalıdır.

Gönüllü kuruluşlar, ulusal kanser ve veremle savaş dernekleri tüm iletişim araçlarından yararlanarak sigaranın kötülükleri üzerinde toplumu aydınlatma­lıdır. İlk, orta ve yüksek dereceli okullarda konu ile ilgili sağlık eğitimine bağ­lanmalıdır.

Piyasaya sürülen tütünün katran, nikotin ve karbon monoksit oranı en düşük, seviyede tutulmalı ve paketin üzerine yazılmalıdır.

Şu sloganlar poster halinde her yere aşılmalı sık sık tekrar edilmelidir:

“Tütün mü yoksa sağlığınız mı, hangisi sizin için daha değerlidir?

“O otu tüttürmeden de işlerinizde başarılı olursunuz” (4,5,9)

SONSÖZ:

Havasız (oksijensiz) yerde ateş yakamaz, motorünüzün yakıtını ateşleyemezsiniz. Organizmamızdaki enerjiyi harekete geçirmek için de temiz hava şarttır. Bu nedenle ne kadar çok enerji harcarsak o denli çok solumak zorunda kalırız. Yemeden, içmeden günlerce yaşanabilir ama oksijensiz bir dakika bile yaşanmaz. O halde kirli havalı, sigara dumanlı yerlerden hızla uzaklaşmamız gerekir.

İnsanlar tükettikleri besin maddeleri ve yaşam koşullarıyla doğadan uzak­laştıkça yakalandıkları hastalık türleri de artar.

Aslında vücudumuz, aklımızın alamayacağı kadar, eksiksiz çalışan, mükem­mel bir sistemdir, iyi bakımla ilerlemiş yaşlarda bile, 6–7 yıl gibi kısa süre içinde kendini yenileştirebilir. Çünkü ona karşı yönelen bütün düşmanlara kar­şı en modern silâhlarla donatılmıştır.

Vücudumuzun başlıca savunma aracı kandır. Bu sıvının görevini layıkıyla yapabilmesi için de bol oksijen ve dengeli beslenmeye ihtiyacı vardır. Bunu, mi­demizin pişmiş, kızartılmış, vitaminsiz yemeklerle doldurmadan, çiğ yeşillik ve taze meyvelere ağırlık vererek ve açık havada spor yaparak sağlayabiliriz. Kapalı yerlerde sigara içmeye devam edersek kanımızı zehirler, kalp-damar-böbrekler üçlüsünü çok güç durumlarda bırakmış oluruz.

Şu bir gerçek ki, cennet yurdumuzun eşsiz güzelliklerini nasıl hoyratça kirletiyorsak, organizmamızı da bilinçsiz ve dengesiz beslenme (oburluk ve şişmanlık) tütün ve benzeri zehirli maddelerle tahrip ediyoruz.

Aslında bu tip bir davranış içinde bulunmaya kimsenin hakkı yoktur. Çev­resine en çok yararlı olacağı çağında kendini ölüme sürükleyen kişinin vatan sevgisinden söz edilebilir mi? Onların yerine başkalarını getirmek çok kez mümkün olmamaktadır.

Hiç kuşkusuz herkes sağlıklı bir yaşamın özlemi içindedir. Ama bilerek ya da bilmeyerek, kötü huylu bir sele kapılmış gibi, kendimizi korkunç alışkanlık­lar içinde bulabiliyoruz. Bol oksijenden yoksun kalınca gitgide güçsüz düşece­ğimiz için spor yapmak istesek de nefesimiz yetersiz kalacaktır. Spor yapma­yınca da sağlıklı bir yaşam sürdürmemiz olanaksızdır, işte böyle bir kısır döngü içinde bocalamamak için kendimizi toparlamalı, irademize hâkim olmalı ve çevremizde örnek bir kişiliğe bürünmeliyiz.

Kanımızca uygar insan sağlığının değerini bilen, toplumu seven, başkala­rını rahatsız etmeyen, her bakımdan tutumlu insandır. Bencil bir kişinin hiçbir zaman medeni olamayacağı kanısındayız.

Eşsiz ATA’mıza layık olmak istiyorsak yalnız kendimiz için yaşamamalı yurdumuz, ulusumuz, ailemiz ve kendimize karşı yerine getirmek zorunda ol­duğumuz görevler bulunduğunu unutmamalıyız.

KAYNAKLAR

(*) Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Beytepe-Ankara’dan iktibas edilmiştir.
(1) Anon. : Sigarayı doğacak çocuğunuz için bırakmalısınız. Hürriyet, 29.11.1983.
(2) Anon. : Kalbinizdeki zehir sigara. Güneş 2, 26.11.1983.
(3) Anon : Glasgow Belediye Başkanının sigaraya karşı açtığı büyük savaş. Hürriyet, 26.10.1983.
(4) Anon. : Treatment of cigarette dependence. WHO Chronicle, 33: 98-100, 1979.
(5) Anon. : Smoking or Health, the choice is yours. WHO Chronicle 33: 127­130, 1980.
(6) Anon. : Smoking and health in Asia. WHO Chronicle, 36 (4): 156-159,1982.
(7) Benjamin, B. : Tobacco smoking in the world. WHO Chronicle, 33: 94-97, 1379.
(8) Işcan, M. : Sigara ilacın yapısını bozuyor. Güneş, 2.9.1988.
(9) Masironi, H. : Controlling the smoking epidemic. WHO Chronicle 33 : 322­325, 1979.
(10) Mimioğlu, M.M. : Yüksek tansiyon. Yapı ve Kredi Bankası Yayınları, Sosyal Hizmetler Servisi, 6, 15-16, 1982.
(11) Willard, N. : Tobacco against yonth : Internttional warnings. WHO Chro­nicle, 35 (2) : 73-74, 1982.
(12) Willard, N. : Tobacco : Third World Warning. WHO Chronicle 37 (3) : 86-90. 1983.