Makale

Akrabayı Gözetmek

Akrabayı Gözetmek

Dr. Durak Pusmaz
Haseki Eğitim Merkezi Müdürü

Mstah (R.A.) sahabe- i kiramın büyüklerindendi. Hz. Peygamberin insanları Islama davetinin ilk günlerinde müslüman olmuştu. Müslümanlarla beraber Medine’ye göç ederek mühacirlik şerefine ermişti. Hz. Peygamber (S.A.S.)le beraber Bedir ve diğer gazvelere iştirak ederek büyük yararlılıklar göstermişti. Hz. Ebû Bekir’in teyzesinin oğlu idi. Son derece fakirdi. Hz. Ebû Bekir (R.A.) onu evinde büyütmüştü, kendisine yardım ederdi. Ifk hadisesine her nasılsa onun da ismi karışmıştı. Mistah’ın annesi oğlunun böyle bir işe isminin karışmış olmasına çok üzülmüş, ona beddua bile etmişti. Hz. Ebû Bekir de bundan çok müteessir olmuş, artık Mistah’a yardım etmeyeceğine dair yemin etmişti. Bunun üzerine Nûr Sûresinin 22. âyeti inmiştir, meali şöyledir: "Sizden fazilet ve servet sahibi kimseler, yakınlığı bulunanlara, yoksullara, Allah yolunda göç edenlere bir şey vermemeğe yemin etmesinler, affetsinler, hoşgörsünler. Allah’ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah bağışlayandır, esirgeyendir."
Bu olayda ve bu olay üzerine inen âyet-i kerimede dikkatimizi çeken bazı noktalara temas etmek istiyoruz.

1- Hz. EBÛ BEKİR’İN FAZİLETİ:
İsmi zikredilmemekle beraber âyet-i kerimede "sizden fazilet ve servet sahibi kimseler..." ifadesinde Hz. Ebû Bekir’in faziletine işaret vardır.

2- AKRABALIK BAĞLARININ GÖZETİLMESİ:
Yüce dinimiz İslamiyet akrabalık bağlarının gözetilmesine büyük önem vermiştir. Gerek Kur’ân-ı Kerim’de ve gerekse hadis-i şeriflerde bu konuda dikkatimizi çeken hükümler vardır. Yukarıdaki âyet-i kerimede faziletli ve hali vakti yerinde olan kimselerin, yakınlarına, yoksullara ve Allah yoluna hicret edenlere yardım etmemeye yemin etmemeleri, yardım ettiği yakınlarının kusurları olsa bile affedici ve hoşgörülü olmaları emredil- mektedir. Bu âyet-i kerime indikten sonra Hz. Ebû Bekir, "Evet Rabbimiz, vallahi biz senin bizi bağışlamanı dileriz." deyip evinde büyütmüş olduğu teyzesinin oğlu Mistah’a yardım yapmaya devam etmiştir. Yeminini bozduğu için de keffâret vermiştir.
Akrabalık bağlarının gözetilmesine sıla-i rahim diyoruz. Bunun zıttı kat-i rahimdir ki, akrabalık bağlarını kesmek de-» mektir. Kur’an-ı Kerim’de sıla-i rahimde bulunanlar övül- müş(1), bunu terkedenler ise yerilmiştir(2). Dinimiz insanın akrabaları ile alaka ve münasebetini kesmesini yasaklamıştır. Bu konuda yüce Rabbimiz: "Adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakınınız.’^) buyurmuştur. Burada yüce Rabbimiz kendisine itaati ve akrabalık haklarının gözetilmesini emrediyor, insanlar birbirlerinden bir şey isterlerken veya dilekte bulunurlarken: "Allah hakkı için rica ediyorum", "akrabalık hakkı için rica ediyorum" derler. Ayet-i kerimede geçen "Allah’tan korkun" ifadesi, aile ve akraba haklarının ve ilişkilerinin bozulmasından son derece sakınılması gerektiğini belirtir.(4) Peygamber Efendimiz (S.A.S.) de: "Akrabası ile ilgiyi kesen cennete giremez."(5) buyurmuştur. Sıla-i rahim kapsamı içerisine şu üç husus girer:
a) Akrabayı ziyaret etmek
Bir adam Peygamber Efendimiz (S.A.S.)’e geldi:
"- Yâ Resülellah! Bana, beni cenneti yaklaştıracak ve cehennemden uzaklaştıracak bir amel söyle." dedi. Resûlullah (S.A.S.):
"- Allah’a kulluk eder, ona hiç bir şeyi ortak koşmazsın, namazı kılarsın, zekatı verirsin ve akrabanı ziyaret edersin." buyurdu.
Adam gitmek üzere arkasını dönünce Resûlullah (S.A.S.):
"- Eğer kendisine emredileni yaparsa cennete girer." buyurdu(6).
b) Akrabaya yardım etmek
Dinimize göre müslümanın, yakınlarına karşı bir görevi de muhtaç iseler onlara yardımda bulunmasıdır. Hatiplerimizin her cuma günü hutbenin sonunda minberden inerken okumuş oldukları âyet-i kerimede: "Şüphesiz ki Allah adaletli davranmayı, iyilikte bulunmayı ve akrabaya yardım etmeyi emre- der."(7) buyurulur. Başka bir âyet-i kerimede: "Akrabaya, yoksula ve yolcuya hakkını ver."(8) buyurularak akrabalarımızın üzerimizde haklarının olduğu açıkça belirtilmektedir.
Peygamber efendimiz (S.A.S.) bu konuda şöyle buyurur: "Allah’a ve ahiret gününe inanan, akrabasını görüp gözetsin“(9).
Zekat, sadaka ve diğer, yardımlarda ilk önce akrabamızı gözetmemiz emredilmiştir. Rivayet edildiğine göre bir adam Peygamber efendimiz (S.A.S.)’e sadakaların hangisinin daha faziletli olduğunu sormuş, Resûlullah (S.A.S.): "Kindar (da olsa) akrabaya verilendir"(10) buyurmuştur.
Bir hadis-i şerifte de "Yoksula yapılan yardımın sevabı birdir. Akrabaya yapılanınki ise ikidir. Biri yardım sevabı, diğeri de akrabayı görüp gözetme sevabıdır"(11).
Sahabe-i kiramın en çok hadis rivayet edenlerinden biri olan Enes b. Malik (R.A.)’dan şöyle rivayet edilmiştir: "Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe erişemezsiniz."(12) mealindeki âyet inince Ebû Talha: "Ya Rasûlellah! Öyle anlıyorum ki Rabbimiz, bizden mallarımızın bir kısmını (kendi rızası için vermemizi) istiyor. Ben sizi şâhit tutuyorum ki Berîhâ adındaki bahçemi Allah için verdim" dedi. Rasûlullah (S.A.S.) ona "O yeri akrabana ver, buyurdu. Bunun üzerine Ebû Talha onu Hassan b. Sabit ile Obey b. Ka’b arasında taksim etti"(13).
Fıkıh kitaplarımızda belirtildiğine göre zekat, malın bulunduğu beldedeki fakirlere verilir. Başka bir beldeye nakledilmesi mekruhtur. Ancak zekat verenin başka beldede yakınları veya beldesi halkından daha fakirleri varsa mekruh değildir. Çünkü bu durumda hem farz olan zekat üzerinden düşmüş, hem de sıla- ı rahim yani akrabasını gözetme sevabı alınmış olur(14). Hatta akrabası muhtaç iken, onların ihtiyaçlarını giderinceye kadar insanın başkalarına verdiği sadakanın kabul edilmeyeceği söylenmiştir(15).
Bir de fıkıh kitaplarımızdan hibe (bağış) ile ilgili şu hükmü nakledelim: İnsanın bir yabancıya yapmış olduğu hibeden dönmesi kerahetle caizdir. Şayet hibede bulunduğu kimse yakını ise dönemez(16).
c) İrşad Görevi
Müslümanın yakınlarına karşı bir görevi de gerektiğinde onları irşad etmesi ve kendilerine doğru yolu göstermesidir. Peygamber efendimiz (S.A.S.) irşad ve tebliğ görevine ilk önce yakınlarından başlamıştır(17).

SILA-I RAHİMİN FAYDALARI
Yeri gelmişken burada sıla-i rahimin faydalarına temas etmek istiyoruz. Hadis-i şeriflerden öğrendiğimize göre sıla-i rahimin bir takım dünyevî ve uhrevî faydaları vardır. Bunlardan bir kısmı şöyledir:
a- Sıla-i rahim rızkın bollaşmasına ve uzun ömürlü olmaya vesile olur. Nitekim Peygamber efendimiz (S.A.S.): "Rızkının bol olmasını ve ecelinin gecikmesini isteyen kimse, akrabasını görüp gözetsin."(18) buyurmuştur.
b- Sevabı çabuk alınır
Hadis-i şerifte: "Sevabı en çabuk alınacak hayırlar, iyilik ve sıla-i rahimdir. Cezası en çabuk kötülükler de zulüm ve akraba ile ilgiyi kesmektir."(19) buyrulmuştur.
c- Ülkeleri mamur eder
Peygamber efendimiz
(S.A.S.): "Sıla-i rahim, güzel ahlak ve iyi komşuluk, ülkeleri mamureye çevirir. Ömürleri ziyadeleştirir"(20) buyurmuştur.
Müslüman bir kimsenin yakınları kendisiyle münasebetlerini kesseler de onun, onları görüp gözetmesi gerekir. Hadis-i şerifte: "Akrabayı ziyaret eden, kendisine gelenlere giden değildir, asıl ziyaret eden kendisine gelmeyen akrabasına gidendir."(21) buyurulmuştur.
Bir adam:
"- Yâ Resûlellah! Benim akrabam var, ben onlara gidiyorum, onlar bana gelmiyorlar. Ben onlara iyilik ediyorum, onlar bana kötülük ediyorlar. Ben onlara halim (hoşgörülü) davranıyorum, onlar bana cahil (kaba) davranıyorlar" dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (S.A.S.) şöyle buyurdu:
"-Eğer sen dediğin gibi isen, onlara sıcak kül yediriyorsun, demektir. Sen böyle yaptığın sürece daima onlara karşı Allah’tan bir yardımcı seninle beraber olacaktır" buyurdu. (22)

(1) Bkz. Ra’dSûresi: 13/21
(2) Bkz. Muhammed Sûresi: 47/22-23
(3) Nisa Sûresi: 4/1
(4) Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, 11, 502
(5) Buharî, Edeb 11, Müslim, Birr, 18, 19
(6) Buhârî, Zekat, 1; Edeb, 1; Müslim, İman, 12, 14: Nesâî, Salât, 10; Müsned, V, 417-418
(7) Nahl Sûresi: 16/90
(8) Rûm Sûresi: 30/38
(9) Riyazü’s-Salihin ve Tercemesi (D.I.B. Yay.), I, 348
(10) Müsned; el-Fethu’r-Rabbânî, XIX, 53
(11) Müsned; el-Fethu’r-Rabbânî, XIX, 53
(12) Âl-i Imrân Sûresi: 3/92
(13) Müslim, Zekât, 43 (III, 191); Ebû Dâvûd, Zekât 45 (II, 131-132); Müsned, III, 285; Nesâî, Vakf, 2 (VI, 193)
(14) el-lhtiyar, I, 122
(15) el-Lübâb, /, 157
(16) el-lhtiyar, 3, 51-52
(17) Daha geniş bilgi için bkz. D. Pusmaz "Yakınlarımıza Karşı İrşat Görevimiz’ Diyanet Dergisi, Sayı 37, sh. 18
(18) Buharî, Edeb 12
(19) Ibni Mace, Zühd: 23
(20) Müsned; el-Fethu’r-Rabbânî, XIX, 54
(21) Buharî, Edeb 15; Ebû Dâvûd, Zekat, 45; Tirmizî, Birr, 10
(22) Müslim, Birr, 22