Makale

GURBETTE RAMAZAN

GURBETTE RAMAZAN

Halit Güler
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı

Bir Ramazan ayını daha, tekrar kavuşmak niyazıyla geride bıraktık. Nedense Ramazan ayından ayrılış, Ramazan ayına kavuşmak kadar heyecanlı olmaz. Zira Ramazan-ı Şerif; Kur’an neş’esiyle, oruçla, sahur ve iftar sofralarıyla, teravihle, yardımlaşma ve ziyaretlerle gelir, insana yönelik bu zengin programıyla bir ay kalır ve sonra gider.
Ramazan ayı dünyanın her tarafına aynı programla gelir. İnanmış insanlar, bu programı benimseme ve uygulama derecelerine göre rahmet ve bereket ayının nimetlerinden faydalanırlar. Yeryüzünde yaşayan bütün Müslümanlar birbirlerini görmeyerek, ama hissederek Ramazan ayını ihya etme yarışı içerisine girerler. Bulundukları her yerde samimiyet derecelerine ve dinî kültürlerine uygun çevre imkanlarını da devreye sokarak bir Ramazan havası ve yaşayışı oluştururlar.
Ben, geride bıraktığımız Ramazan ayının ilk onbeş gününü bu ulvî yarışa katılan yurtdışındaki vatandaş ve soydaşlarımızın bir bölümü arasında geçirdim. Bu yarış tabirini bilerek kullanıyorum. Almanya ve Hollanda’da gördüklerimi kısaca anlattığım zaman siz de bana hak vereceksiniz.
Yurtdışında geçirdiğim bu onbeş günlük Ramazanı size niye aktarmak istiyorum. Bunun önemli iki sebebi var:
1. Rızık temini için yurdundan, yuvasından uzak kalan vatandaşlarımızın Ramazan’a ilgilerini ve din hizmetine sağladıkları desteği size duyurmak ve böylece yurtiçindeki Ramazan’la, yurtdışındaki Ramazan’ın bütünleşmesini sağlamak.
2. Uğradığım camilerde gördüğüm farklı ama, Islama yakışan ve cami kültürüne renk katan örnekleri anlatmak ve neticede ayrı ayrı camilerde görülen bu güzel örneklerin, her camide benimsenip uygulanmaya konulmasına yardımcı olmak.
Ramazan-ı şerifin başlangıcından bir gün önce Köln DİTİB merkezindeyiz. Başkan Yardımcısı Lütfi ŞENTÜRK ve T.C. Bonn Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri Osman Nuri GÜRSOY’la beraberiz. Almanya’da kalacağımız süreyi vatandaşlarımızın gönüllerindeki Ramazan heyecanına uygun bir programla değerlendirmek istiyoruz.
PROGRAM gereği ilk Teravih namazını Vesselink camiinde kıldım ve ilk konuşmayı da bu camide yaptım. Kubbesiyle ve minaresiyle Ramazan’la ibadete açılan bu mabed , mütevazi bir Anadolu camisini andırıyor.
Namazdan sonra camiye Almanlar geldi. DİTİB görevlilerinden Zeki OKUR Hocaefendi onlara güzel Al-mancasıyla cami ve Müslümanlık hakkında bilgi verdi. Cami derneği tarafından bir Anadolu sofrası zenginli-ğiyle kendilerine ikramda bulunuldu. Bu güzel tabloda hizmete koşan gençlerin varlığı Türk toplumunun geleceğinin güzel olacağı konusunda bize ümit veriyordu.
Bu ikramdan sonra cemaatin sıcak ilgisine aynı sıcaklıkla veda ederek otelimize döndük.
(6 Mart 1992 Cuma)
Ramazan ayının ilk Cuma’sını gurbetteki vatandaşlarımla geçireceğim için sevinçli idim.
Cuma vaktine iki saat kala Bergnuestat camiine gitmek üzere DITİB merkezinden ayrıldık. Yağmurlu bir havada 40 km. yol katederek camiye ulaştık. Ramazan’ın ilk günü, mü’min gönüllere rahmet, toprağa yağmur düşüyordu.
Cuma namazını umulanın üzerinde kalabalık bir cemaatla kıldık.
Camideki ahşap kaplama dikkat çekiyordu. Çini mihrap ve kristal avizeler de güzeldi. Bunlann daha güzeli mü’min gönüller ve mütebessim çehreler..
Çinileri mihrapta şekline uygun sıralamak ve ışıl ışıl avizeleri yerlerine asmak, hatta daha da çoğaltmak mümkündür. Müezzin mahfilindeki ve üst cemaat mahallindeki uyumlu ve zevkli ahşap kaplamayı bir yerden alıp getirip takmak mümkün değildir. İşte mabede yakışan bu görüntü, cemaatin mimar diye takdim etmelerinden bile sıkılan Bayburtlu bir işçinin cami heyecanının ve dinî gayretinin eseri. Yalnız Bayburtlu usta mı, daha niceleri...
Namazdan sonra dersanede Kuran-ı Kerim okuyan çocuklar, lokalde sohbet eden gençler, duvarda her hafta değişen gazeteler gördük.
Teravinden önce Köln Merkez Camiinde yaptığım konuşmadan sonra gençleri çoğunlukta görünce Allah’a şükrettim. Almanya’da işçi, işveren, okuyan, resmi kurumlarda çalışan vatandaş ve soydaşlarımız bu mabedle-rimiz sayesinde kaybolup gitmiyorlar diye.
Başkanlığımızca tertiplenen Kuran-ı Kerim yarışmasında dünya 5.si ve Türkiye birincisi seçilen bir genç hafız Abdulkadir Demir, bu camide mukabele okuyordu. Hissettim ki cemaat bu işten memnun.
(7 Mart 1992 Cumartesi)
İkindi namazında T.C. Düseldorf Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Emruilah AKSARI ile beraber Dosmagen ve Çevresi Türk İşçileri camiindeyiz. 5000 m2 lik arsayı satın almışlar ve üzerindeki barakamsı binayı cami haline getirmişler.
Herbiri Anadolunun bir köşesinden buralara kopup gelen cemaati, camiyi tamamlamak üzere ellerinde kazma kürek çalışır vaziyette bulduk. İşten çıkınca evlerine gitmeyip camiye geldiklerini söyleyen fedakar insanlardı bunlar. Camiyi ve çevresini gezdirirken başta dernek başkanı M.Ali GÜLER olmak üzere bu mü’min insanların duydukları dinî heyecanı Allah’ın bize de nasip etmesini niyaz ederek oradan ayrıldık.
Teravih namazını Düseldorf Merkez Camiinde, Manisa Eğitim Merkezinde hoca olan ama Ramazan münasebetiyle Almanya’da bulunan Osman EĞİN’in imamlığında kıldık. Daha önce de gördüğüm bu camideki gelişmeler, memnuniyet verici.
(8 Mart 1992 Pazar)
Bugün öğle namazında Neus Diyanet Merkez Camiini ziyaret ettik. Yalnız bu camiye giderken Krefeld Fatih camiine uğradık. Din görevlisi Mahmut ŞAHİN’i yardımcılarıyla birlikte 150 öğrencinin arasında bulduk. Yapılan işe gıpta ederek yolumuza devam ettik.
Öğle namazını Neus Diyanet Merkez Camiinde 300 civarında cemaatla eda ettik. Takdir ve tebriklerimizin demek mensuplarına ulaştırılmasını din görevlisi Lütfi ÇETİNKAYA ile dernek başkanı Rıza ÇETİN’den rica ederek oradan ayrıldık.
Düseldorf Merkez Camiine tekrar geldiğimiz zaman mevlüt okunuyordu. İdari Ataşemizin annesinin ruhuna bağışlanmak üzere okunan mevlidi ve ilahileri, salat-ü selamlan zevkle dinledik. "Onsekizbin âlemin Mustafa’sı", "Adtgüzel kendi güzel Mu-hammed" aşkına yapılan duaya amin dedik.
Aynı gün ikindi namazını Duisburg Genç Osman Camiinde kıldık. Cami görevlisi Mustafa DEMİR tarafından Kur’an-ı Kerim öğretilen ve hafızlığa çalıştırılan gençlerin okuduğu mukabeleyi Türk toplumunun önündeki aydınlık günleri görerek dinledik. Demek Başkanı Ziya GÜL’ü de aynı samimiyet ve heyecanda gömlekten memnun olduk.
Dislagen Selimiye Camii Gençlik Teşkilatının tertiplediği iftar yemeğine katıldık. Yemekte komşu demeklerin gençlik kollarının temsilcileri de vardı. Ramazan gibi canlı, oruç gibi dinamik, teravih gibi huzurlu ve sahur gibi dualı bir sofra. Sevinç duymamak mümkün değil. Gençlik Teşkilatı Başkanı Erdinç Ergun yemekten sonra gençlerle ilgili çalışmalar hakkında bilgi verdi. Din Hizmetleri Ataşesi Emruilah AKSARI, din görevlisi Alaaddin ÖZKAN ve demek başkanı Ali TOPAL bir iftar sofrasında gençlerle bizleri buluşturmaktan son derece memnun görünüyorlardı.
Bu akşam gençlerle konuştuk ve oruçta buluştuk. Va’z kürsüsünden inerken cemaatten birisi bir zarf uzattı. ’Bu zarfı münasip görürsen Ankara’da açarsın" dedi. Ben sabredeme-yerek açtım. Zarfın içinden çıkan kağıtta şunlar yazılıydı:
"Sayın hocam, hoş geldiniz.
DİTİB’in yayın hizmetinden çok memnunuz. Allah birliğimizi bozmak isteyenlere fırsat vermesin (Amin). Avrupada bizim evlerimiz camilere yakın değil. Bu sebeple çocuklarımızı tek başına camilere gönderemiyoruz. Sizden çocuklarımız için bir video bantı hazırlatmanızı istiyoruz. Ab-dest, namaz, okunacak dualar, lüzumlu dini bilgiler ve terbiye hakkında. Çocuklar bu konuları videodan daha iyi öğreniyorlar. Neus Türk işçileri adına.".
Bu mektup da beni iftarda beraber olduğumuz gençlerin varlığı kadar sevindirdi. Çok şükür bu mektup sahibi gibi vatandaşlarımızın büyük bir kısmı iç çekişmeleri bırakarak kendi-sinin ve çocuklarının dinî geleceğini düşünmeye başlamış. Vatandaş "kürsüye çıkıp konuşmak kolay, bu çocukları nasıl yetiştireceğiz, gençleri bu bataklıktan nasıl kurtaracağız, biraz da bunlara kafa yoralım, bize yol gösterin" demek istiyor. Yerden göğe kadar haklı demek bile yetmiyor.
(9 Mart 1992 Pazartesi)
Bugün saat 10.30 da DİTİB konferans salonunda T.C. Bonn Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri Osman Nuri GÜRSOY’un Düseldorf bölgesindeki sürekli ve geçici din görevlileriyle toplantısı vardı. Ben de bu toplantıya katıldım ve yurtdışı din hizmetlerinin önemiyle, nezaketiyle ilgili bir konuşma yaptım. Konuşmadan sonra da bir başka yere gitmek zorunda olduğum için salondan ayrıldım. Emrullah AKSARI ve din görevlisi Ahmet DİLSİZ’le birlikte Duisburg Hacı Bayram Camiine gittik. İşçi kardeşlerimizden Levent ALTUNKAY-NAK’ın kullandığı arabayla caminin önüne varınca demek başkanı Hamit TÜRKKAL’ın bizi beklemekte olduğunu gördük. Islâmın ilk yıllarında inşa edilen camiler gibi dikdörtgen şeklindeki bu binayı cami haline getiren mü’min ellerin de öpülmeye layık eller olduğunu düşündük. Bu karaktere sahip insanlarla sohbet etmenin zevkiy-le yine yollara düştük.
İkindi namazında Obemausen Aya-sofya Camiine uğradık. Namaz vakti değildi ama Din görevlisi Ali KAYGU-SUZ ile demek başkanı Hüseyin KÜÇÜK, cemaatımızı almıyor diye camiye ilave yapmakla meşguldüler. Hayırlı işler dileyerek Du- ^m isburg Palman Diyanet Merkez Camiine iftara yetişmek üzere arabamıza bindik. İftardan sonra hemen va’za başladım. Cemaat çok kalabalık olduğu için va’zımı uzatmayarak namaza tam vaktinde başladık.
Teravih namazını müteakip bizi beklediklerini haber aldığımız cemaate yetişmek üzere hızlı şoför Mehmet Ustanın kaptanlığında Duisburg Yıldırım Ba-yezid Camiine geldik. Gece sohbetimiz bu yolu da katetmeye değdi.
Bu camiden sahura yakın bir vakitte ilgili arkadaşlarımızın davetini reddetmeyerek, Duisburg Mehmet Akif Camiine geldik. Gerçekten gecenin bu saatinde beraber bulunmaya de-ğer sayıda bir cemaat bizi bekliyoı-muş. Fahri görevli emekli İmam Nazım Turan OSMANÇELEBİOĞLU, demek başkanı Ali AL başlarında olmak üzere. Demek başkanı sohbetten sonra da bizi bırakmadı ve sahurda evinde misafir etti. Buranın konusu da Rusya’daki Türk Cumhuriyetlerindeki gelişmelerdi.
(10 Mart 1992 Salı)
Bugün Frankfurt’a gitmek üzere Osman Nuri GÜRSOY’un arabasıyla saat 08.30 da Köln’den ayrıldık. Saat 10.30 da Frankfurt Merkez Camiine geldik. Buradan da bu bölgedeki din görevlileriyle toplantının yapılacağı Türk Kültür Merkezi salonuna gittik. Görevliler hazır oldukları için toplantı hemen başladı. Benim konuşmamdan sonra söz alan Osman Nuri GÜR-SOY, o bölgenin özellikleri ve müşavirliğin çalışmaları hakkında görevlilere bilgi verdi. Bu toplantı da bir önceki gibi faydalı geçti.
Frankfurt’ta ilk teravih namazını Offenbach Türk İslâm Küftür Cemiyeti Yavuz Selim Camiinde Frankfurt Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşemiz Niyazi GÜNEŞ’le beraber kıldık. Bu camide Türkiye’den Muttalip GÜL ho-caefendi vaazediyordu. Namazdan sonra demek odasında konuşurken VVahlen İslâm Merkezi Cemiyeti Başkanı Mustafa DOĞRU ile arkadaşı Cavit ALPUL bizi ertesi akşam için köylerine ısrarla davet ettiler. Biz de müsait bir zamanımız olmadığı için yarın akşam gelelim diye kendilerine söz verdik.
(11 Mart 1992 Çarşamba)
Bugün saat 12.30 da Frankfurt Merkez Camiine gitmek üzere otelden ayrıldım. Namazdan sonra Niyazi GÜNEŞ’le yürüyerek kısa mesafeli bir şehir turu yaptık. Hava soğuk ve yağmurlu olduğu için bulunduğumuz noktadan fazla uzaklaşmak işimize gelmedi.
Bu arada yolumuz bir parka uğradı. Geriden tabiata küsmüş ağaçların arasında grup grup insanların meydana getirdiği bir kalabalık görülüyordu. Bu soğuk ve yağmura rağmen. Yak-laştıkça kalabalık biraz daha belirgin hale geldi. Benimle birlikte yürümek zahmetinde bulunan Niyazi GÜNEŞ, bu parkın esrarkeş ve eroinman kimselerin toplandığı bir yer olduğunu söyledi. Yanlarına vardığımız zaman korkunç tablo bütün dehşetiyle kendini gösterdi. Şimdiye kadar böyle bir manzara ile karşılaşmamıştım, bir daha da karşılaşmak istemem. İnsanları bu hale getiren böyle bir gafleti, hatta ihaneti nefretle reddederim. Aslında bütün dünyanın reddetmesi ve reddetmekle de kalmayıp tedbir alması gerekir.
Dünyanın pek çok yerinde, belki ülkemizde bile böyle manzaralar vardır da galiba biz rastlamıyoruz. Tuhafıma gitti. Cemaat halinde namaz kılan insanları çok görmüştüm de böylesini hiç görmemiştim. İlk defa kime kızacağımı bilemiyordum. Bu genç insanlar nasıl bu hale gemişlerdi. Tam aralarına girme cesaretini gösterebil-seydik, aralarında acaba bizim gençlerden de varmı ki diye bu çarpık suratlara daha dikkatli bakmak isterdim. Yanlarından en yakın mesafeden geçmeye çalıştık. Aralarında satış yapanlar da vardı. Aldıktan zehiri vücutlarına titreyen elleriyle zerketmeye çalışan eğri büğrü suratlı insanlar gördük. Ayak bilekleri ve kollan kanlar içinde, gözleri fırlamış, suratları sararmış. Çamur şeklindeki saçları omuzlarına kadar düşmüş yaratıklar. İşledikleri günahı ağaç dallan bile kapatamıyor. Gündüzleri bu parkta toplananlar geceleri pasajlara dağılırtarmış. Bu insanları düşünmek bizim görevimiz değildi ama ne olursa olsun nihayet insandılar, üzülmeden kendimizi alamadık. Sayılarının giderek artmasından, bu ülkede vatandaşlarımız da yaşadığı için üzüldük. Bu bulanık düşüncelerle Merkez camiine döndük.
Teravih namazını kılmadan bir önceki akşam verdiğimiz sözü yerine getirmek üzere vaazdan sonra cemaatten izin alarak bu camiden ayrıldık. Niyazi GÜNEŞ’le 90 km. mesafedeki VVahlen İslam Merkezi Camiine ulaştığımız zaman saat 22.00 yi gösteriyordu ve cemaat bizi bekliyordu.
Gece olduğu için etrafı pek göremedik ama, gittiğimiz yerin ormanlık ve dağlık bir yapıya sahip olduğunu bir motelde içtiğimiz kahveden anladık. Bu camiye bizim geleceğimizi duyan o civardaki demek başkanları da gelmişler.
Fürtk Türk İşçileri Kültür Demeği Başkanı Nihat BAHÇECİ, Beerfelden İslâm Cemiyeti Başkanı Şevket HALİ-MOGLU, Hirschhom ve çevresi İslâm Cemiyeti Başkanı Ali UZUN gibi.
Bizi misafir eden demekle beraber bu üç demek hasretle din görevlisi bekliyor.
Bu camideki sohbetimizi sahur yemeği ile noktaladık.
(12 Mart 1992 Perşembe)
Bugün beni alıp Stutgart’a götürecek arkadaşlarımı Merkez Camiinde bekliyorum. Nihayet geldiler. Saat 15.00 da Stutgart’a gitmek üzere T.C. Stutgart Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Hasan TAŞALTIN ve din görevlisi Mehmet YİĞİTLE Frankfurt Merkez Camiinden ayrıldık. Yolumuzda önemsiz bir değişiklik yaparak inşaatın hangi noktaya geldiğini merak ettiğimiz Fortzayın Camiine uğradık. Din görevlisi Fikret LATİFOGLU ile demek başkanını caminin inşaat işleriyle uğraşır vaziyette bulduk. Kubbesiyle, minaresiyle ve çevresiyle güzel bir eser ortaya çıkmış. Rama-zan’ın son haftası teravih namazlarının yeni camide kılınabileceği müjdesi bizi sevindirdi. Bizim sevindiğimiz gibi zaman zaman bu caminin varlığından rahatsızlık duyan kimselere de Allah’ın insaf nasip etmesini dileyerek oradan aynldık. Bu müjde ile yolumuza devam ederek iftara Stutgart Fatih Camiine yetiştik Din Hizmetleri Ataşemiz Hasan TAŞALTIN, Din görevlisi Mehmet YİĞİT ve demek başkanı M.Ali BAYRAM’la iftar sofrasında ve teravih namazında beraber olduk
(13 Mart 1992 Cuma)
Cuma namazını Sindelfigen Haym Camiinde kıldık. Vakitlice çıkmıştık ama ufak bir trafik kazası geçirdiğimiz için ezana yarım saat kala camide olabildik. Cami görevlisi Sadettin GENÇ ve demek başkanı Mehmet ÇOBAN. Her ikisi de hasbî ve gayretli insanlar. Daha şimdiden yer alabilmek için 600 bin Mark toplamışlar. Ellerindeki meblağın artmasını sağlaya-madık ise de, kendileri için dua ederek oradan ayrıldık
İftarda Ludvvigsburg Yavuz Sultan Camiinde idik. Namazdan önce va’zetmiş olmama rağmen namazdan sonra da Orta Asyadaki Türk Cumhuriyetlerine yaptığım seyahatlerle ilgili izlenimlerimi dinlemek istediklerini söylediler. Bu sohbette soydaş Cumhuriyetlere ilginin ve sevginin çok canlı olduğunu hissettim. Demek lokalinde din görevlisi Ekrem ÖZTÜRK ve demek başkanı Sami ERCAN, Kamwesheim Ayasofya Camii demek başkanı Osman AVCI, Harrenberg Ulu Camii demek başkanı Ali İhsan DALKILIÇ, Türkiye’den misafir Dr. Ahmet BALTACI, D. Ali ERFİDAN, Sıtkı SAKINAN, H.Hüsevin VAROL, din görevlisi Emin YİĞİT ve hemşehrim Durmuş KURBİ ile sohbetimiz sahura kadar sürdü.

(14 Mart 1992 Cumartesi)
Bugün Hollanda’ya geçeceğim. Beni ve diğer yolcuları Amsterdam’a ulaştıracak uçak saat 10.05 de havalandı. Aşağıyı hiç göstermeyen yoğun bulutların üzerinde benim gibi oruçlu olduğuna inandığım bir boşluğun sonsuzluğunda yolumuza devam ediyorduk. Mesafe kısa olmasına rağmen uçakta ikram boldu. Hostes’e yapılan ikramları geri çevirirken onun dilinde oruçlu olduğumu söyleyemedim ama, üzüntüsünü önlemek için hissettirmeye çalıştım. Amsterdam şehri uçaktan çok güzel görünüyor. Bu sebeple insan uçağın inmemesini ve şehrin üzerinde hep dolaşmasını istiyor. Hava alanında beni karşılayan din görevlisi Süleyman Necati AKÇEŞME’nin arabası ile Hollanda Diyanet Vakfına geldik. Güzel bir bina. Biraz istirahat ettikten sonra otele geçtim. İftarı din görevlisi Yakup AKIN’la birlikte Malatyalı bir vatandaşımızın evinde yaptık. Mescidi Aksa Camiindeki vaaz ve namazdan sonra rahatsız olduğunu haber aldığım T.C. Den-hak Din Hizmetleri Müşaviri Dr. Fahri DEMİR’i evinde ziyaret ettim.
(15 Mart 1992 Pazar)
Bugün saat 13.30 da Hengelo’da "Manevî Değerlerimiz" konulu bir konferansım vardı. Bu konferansa yetişmek için Sosyal Yardımcımız H.Hüseyin SULA’nın arabası ile saat 11.00 de otelden ayrıldık. Öğle namazını aynı şehirde Ayasofya camiinde kıldık.
Fahri din görevlisi Etem ÖZTÜRK ve demek başkanı Şerafeddin BABACAN ile tanıştık. Bu iki arkadaş konferansı tertipleyenlerdendi.
Konferans, din görevlisi Ramazan ÇOKTAŞ’ın okuduğu Kur’an-ı Kerimle başladı. T.C. Deventer Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Ömer ÖNEN’in takdim konuşmasından sonra söz bana bırakıldı. Zamanında başlayan konferans saat 15.30 da sona erdi. 600 kişilik salon dolu idi.
Bir vatandaşımız televizyon yayınlarına el atılmasını, bir başka vatandaşımız da müslümanlığı Hollandalılara anlatacak bir video kaset hazırlanmasını istedi.
İkindi namazını Almelo Yunus Emre Camiinde kıldık. Ramazan görevlisi hafız Sıtkı GÜLLE’nin mukabelesini dinledik. Mukabeleyi takip eden gençleri görünce mukabele bitmeden ayrı-lamadık. Türkiyede bile görmeye alışık olmadığımız canlı bir manzara.
Bu camiden, teravihden önce vazetmem gereken Deventer Merkez Camiine yetişmek üzere aynldık. Din görevlisi Yusuf ÜNAL ve demek başkanı Tayyip AYDIN ile tanıştık.
(16 Mart 1992 Pazartesi)
Bugün öğle namazından önce Amsterdam Fatih Camiinde konuştum. Mihrabın üzerindeki ışıklı "lütfen ilerleyiniz" yazısı ile Fatihli gençlerin yukarı astıkları "Hoş geldin Ramazan" yazılı bez dikkatimi çekti. Din görevlisi Zeki ERHAN, dernek başkanı Osman Beyle namazdan sonra meşhur Dam Meydanına doğru bir yürüyüş yaptık.
Bu camiden ikindi namazından önce ayrılarak Eindhoven Fatih Camiine gittik. İki şehir arasında epey mesafe olduğu için ikindi namazını kılmadan yola çıkmak zorunda kalmıştık. Din görevlisi Talip AKBAL, dernek başkanı Fehmi DÜLGER.
Yazım uzamasın diye din görevlilerimizin ve dernek başkanlarının yalnız isimlerini veriyorum. Hizmetlerine ve değerlerine ait bir parantez açacak olursam gerçekten çok şey yazmam gerekir.
Namazda, müslüman olmuş Hollandalı bir gençle tanıştık. Türkiye’ye gelmek istediğini söyledi. Geldiği takdirde misafir etmekten şeref duyacağımızı söyledim.
(17 Mart 1992 Sah)
Öğle namazını Rotterdam Fatih Camiinde kıldık. Teravihten önce aynı şehirde Mevlana Camiinde konuşma yaptım. Din görevlisi Durmuş ÜÇOK’un evinde Dr. Fahri DEMİR’le beraber iftar ettik. Durmuş ÜÇOK için bir cümle söylemek istiyorum. Sahurda beni otelde bile hiç yalnız bırakmadı. Otelimin bulunduğu şehirden bir başka şehir de görev yapmasına rağmen.
(18 Mart 1992 Çarşama)
Bugün Vakıf merkezinde Lütfi ŞENTÜRK, Dr. Fahri DEMİR, Osman Nuri GÜRSOY, Mehmet KERVANCI ve bendeniz bir değerlendirme toplantısı yaptık. Sonra Hollanda’dan ayrıldık.
(19 Mart 1992 Perşembe)
Saat 10.00 da Köln’den Osman Nuri Gürsoy’un arabası ile hareket ettik ve saat 12.00 de Frankfurt hava alanında idik. Uçağımız saat 13.30 da kalktı ve saat 17.30 da Esenboğa Havaalanına indi.