Makale

GERÇEĞE ULAŞAN ŞEHZÂDE

Dr. Mehmet Önder

GERÇEĞE ULAŞAN ŞEHZÂDE


Bir ülkeye hükmeden padişahın canı gibi sevdiği bir oğlu vardı. Tahtının tek varisi bu şehzâdeydi. iyi yetiştirilmiş, her türlü bilgiyle bezenmişti.
Bir gece padişah rüyasında oğlunun ansızın öldüğünü gördü: Büyük bir üzüntü içinde uyanınca ALLAH’a şükürler etti. Etti ama gönlüne de bir şüphe girdi. "Ya bir gün gerçekten ölüverirse, ben ne yaparım, tahtımın varisi kim olur?.." diye düşündü, oğlunu evlendirmeye karar verdi. "Hiç olmazsa bir torun sahibi olurum. O bana varis olur" diyordu. Fakir, fakat gönlü zengin bir dervişin ay parçası gibi güzel, huyu güzelliğinden de üstün bir kızını oğluna istedi.
Karısı:
- Bir padişahın oğlu, yoksul bir dervişin kızıyla
nasıl evlenebilir? Çeyiz olarak bize ne verebilirler?..
dediyse de padişah:
- Temiz bir kişiye yoksul demek hatadır. Onun kalbi zengindir, bu da ALLAH vergisidir...
diyerek, düğün hazırlıklarına girişilmesini emretti.
Ne yazık ki, Şehzâde, bu sırada, Kâbil’li büyücü, ihtiyar bir kadının tuzağına düşmüş, onun için yanıp yakınıyor, gözü dünyayı görmüyordu.
Zavallı Şehzâde onun aşkından eriyip bitmekte, onun bir sözünü iki etmemekte, papuçlarını öpmekteydi. Bu aşkla zayıflamış, sararmış, bir deri, bir kf mik olmuştu.
Padişah çaresizdi. Oğlunu bu dertten kurtarmak için ülkesinin her köşesinden doktorlar getirtmiş, oğlunu kurtarması için sabahlara kadar Allah’a dua etmişti. Şehzâde, öd ağacı gibi yanıp duruyor, günden güne tükeniyordu.
Sonunda saraya, usta bir doktor çıkagelmişti.
Padişah’a:
- Bu kadınla kimse başa çıkamaz. Şehzâdenin haline acıdım. Onunla ancak ben başa çıkabilirim. Allah’ın izniyle, o’nun büyüsünü kökünden yıkar, bozarım. Müsterih olunuz...
Diyerek hazırlığını yaptı. Neler yapılması gerektiğini söyledi. Gerçekten de kısa bir süre sonra, büyü bozuldu.
Şehzâde kendine gelir gelmez, koşa koşa babasının tahtına vardı, yüzünü, gözünü sürdü. O koca karı benim aklımı nasıl çeldi? diye hayretler içindeydi.
Padişah sevinç içinde emirler verdi, düğün şenlikleri başladı. Bu sırada büyücü kadın, kederinden ölmüştü. Şehzâde, gerdek gecesi gelini görünce büsbütün şaşkınlığa uğradı. Bu güzeller güzelinin karşısında, kendinden geçti... Allah’a şükürler etti.
Bir yıl sonra Padişah, söz arasında oğluna:
- O eski sevgilini hiç hatırlıyor musun? diye sorunca Şehzâde:
- Bırak baba, dedi. Ben şimdi mutluluk yurdun- dayım. O aldanma yurdunun kuyusundan kurtu’- dum artık...
diye Allah’a şükürler etti.
MESNEVİ: - inanan kişi, yol buldu da Ai’- nurunun bulunduğu yöne, yüz çevirdi mi, b‘; le olur işte.
- Kardeş, bil ki şehzâde sensin... Bu es; dünyada yeniden doğmuşsun. Kâbil’U büyücü kadın, bu dünyadır. Kimleri, rengine, kokusuna esir etmemiştir. (Beyit: 3188-3190).
Kendine gel de nefesi kutlu, düğümler çözen, Allah dilediğini işler, sırrını bilir birisini (yol gösterici gerçek bir mürşidi) ara.
(Beyit: 3198).