Makale

RAHMET VE BEREKET AYI RAMAZAN

BAŞYAZI
RAHMET VE BEREKET AYI
RAMAZAN

MEHMET NURİ YILMAZ
DİYANET İŞLERİ BAŞKANI

Rahmet ve bereketle, afv ve mağfiretle dolu olan, toplumsal hayatımızda yardımlaşma ve dayanışmayı artıran; merhamet, şefkat vb. İnsanî değerlerin dolu dolu yaşandığı onbir ayın sultanı Ramazan Ayı’na erişmenin sevinç ve huzurunu hep birlikte yaşıyoruz. Bu ayda ibadet hayatımız; gündüzleri oruçla, geceleri teravih namazı ile zenginleşmekte, Kur’an tilâveti ve içerdiği hükümleri anlama çabasıyla da manevî hayatımız yeniden şekillenmektedir.
İçerisinde bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesi’nin bulunduğu Ramazan Ayı, Kur’an-ı Kerim’in beşeriyet ufkunu aydınlatmaya başladığı kutlu zaman dilimidir. Kur’an, bu ayla ilgili olarak "Ramazan Ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği bir aydır." buyurmaktadır. Ramazan ayında rahmetin çoğalacağına, mü’minlerin ibadetlerini yerine getirmelerine engel teşkil eden her türlü engelin ortadan kaldırılacağına ve huzurlu bir kulluk ortamına girileceğine işaret eden Peygamberimiz de, "Ramazan Ayı ’nda cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincire vurulur." buyurmaktadır.
Ramazan Ayı, lafzını okuma, manasını anlama, maksadına uygun hareket etme, emir ve yasaklarına bağlı kalma hususunda mü’minlerin adeta Kur’an’la yıllık sözleşme yaptığı bir aydır.
Ramazan Ayı, oruç ayıdır. Kur’an-ı Kerim’de; "Ey iman Edenler! Sizden öncekilere oruç farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki, korunursunuz." (Bakara-183) denilmektedir. İnsanın İnsanî özelliklerini geliştiren, nefsanî duygu ve davranışlardan uzaklaştıran ve ruhunu zenginleştiren bir ibadet olan oruç, diğer ayların zihinde ve kalpte bıraktığı kiri ve pası temizlemek için bulunmaz bir fırsattır. Sadece bedenin değil kalbin de bakıma alınmasıdır.
İnsanın karakter özelliklerinden bir yanı hayırseverliktir. Yardımlar, açlık ve sefaleti önlemeye yönelik olduğunda daha da anlam kazanır. Her insanın en temel ihtiyacı varlığını sürdürmektir. Açlık ve açıklık insanın varlığım doğrudan tehdit eden boyutlar taşır.
Ülkemizin hemen her yanında yoksulluk ve sefalet manzaralarının yürek parçalayıcı görüntüleri televizyonlar vasıtasıyla evlerimize taşınmaktadır. Gün geçmiyor ki, şu veya bu şehrimizde; aç-açık, terkedilmiş, sokağa bırakılmış, bakımsız ve çıplak insanlarla ilgili haberler ekrana yansımasın. İşte böyle bir ortamda, Ramazan ve Oruç; mü’minleri duyarlı olmaya, hayır faaliyetlerini artırmaya, fedakarlık ve dayanışma ruhunu geliştirmeye çağırmaktadır.
Ramazan Ayı dolayısıyla, fakirin, kimsesizin, yaşlının, öksüzün, ihtiyaç sahiplerinin, açlık ve evsizlikle karşı karşıya kalanların, yanlarında yer alan ve onların elinden tutan hayır sahiplerinin yapmış oldukları fedakarlıkları gördükçe, gözlerimiz yaşarmakta ve duygularımız yoğunlaşmaktadır. İslâm’ın üzerinde durduğu şu iki hususu yeniden düşünmek zorundayız. Bunlardan biri "Veren el alan elden üstündür." başka bir deyişle; "Üreten el tüketen elden üstündür." gerçeğinden hareketle, üretmek ve zengin olmak; diğeri ise, hayırseverlik ruhunu geliştirerek daha düzenli ve organizeli hale gelmek. Bu prensiplere bağlı hareket etmek, bizi Ramazan Ayı’nın ruhuna yakınlaştıracaktır.
Bu ayın dinamizmi ve bereketi ile müslümanlar, iyi niyetle birbirlerinin eksiklerini tamamlamalı, kardeşlik duygularını perçinlemeli ve cennet vatanımızın her köşesinde buram buram sevgi, hoşgörü ve saygı kokuları yayılmalıdır.
Kur’an’ı, orucu, zekâtı, teravihi, fıtr sadakası, hayır ve yardımlaşması, huzur ve kaynaşması ve diğer ibadetleri ile Ramazan Ay ı’nın milletimize, bütün İslâm alemine hayırlar getirmesini, insanlığın hidayet ve barışına vesile olmasını Cenâb-ı Hakk’tan niyaz ediyorum.