Makale

HURAFELER

BAŞYAZI

MEHMET NURİ YILMAZ
Diyanet İşleri Başkanı

HURAFELER

DİNİN aslında bulunmayan, birtakım yollarla sonradan dine sokulan ve toplumda dinî inanç gibi telakki olunan söz, fiil ve davranışların tümü bid’attır, hurafedir, batıl inançtır. Bunlardan kurtulmanın çaresi ise, değişmemiş ve kıyamete kadar da değişmeyecek yegâne Hak din olan İslâm’ı aslî kaynaklarına dayanarak insanımıza öğretmektir. Çünkü İslam "Hakk geldi, batıl zail oldu. Muhakkak batıl zail olucudur" düsturuyla bütün batıl düşünce, kanaat ve inançları, kısaca batıl olan her şeyi yok edicidir.
GÜNÜMÜZDE, İslâm Dini ile bağdaşmayan, akla ve mantığa uymayan o kadar çok hurafe var ki, insan bunlara inananlara hem hayret ediyor, hem de üzülüyor. İlim, fen, teknik ve medeniyetin böylesine geliştiği bir ortamda hâla insanların, İslâm’ın 14 asır önce ortadan kaldırdığı hurafelerle uğraşması gerçekten üzücüdür.
BİRİ, dişi ağrıyanın mezar taşını ısırıp arkasına bakmadan evine dönerse diş ağrısının kesileceğine, bir diğeri de Cuma günü ezan okuyan müezzine minareden eşarbını veya mendilini sallattırırsa ya da bir gecede yedi mahalle çeşmesini açıp, suyunu akar vaziyette bırakırsa kısmetinin açılacağına inanmaktadır. Bir başkası, sabah yataktan kalkar kalmaz, belki de yüzünü bile yıkamadan, o günkü falını öğrenmek için telefona sarılmakta veya gazeteyi açıp, ilk ış olarak o günkü ’alına bakmaktadır.
BAYKUŞUN ötmesinden, köpeğin ulumasından, yıldızın kaymasından, göz seğirmesinden, burun kaşınmasından, kulak çınlaması veya yanmasından ne manalar, ne hükümler çıkaranlar, cuma gecesi ev temizlemenin ve cumartesi günü çamaşır yıkamanın uğursuzluk getireceğine inananlar, evlerinde ruh çağırma seansları için toplantılar düzenleyenler, hayatını şansa bırakanlar... vs. toplumumuzda maalesef oldukça fazladır.
HURAFELERİN bazıları var ki, toplumumuzu sosyal açıdan da olumsuz olarak etkilemektedir. Bu tür hurafelerin bazıları günlere, bazıları temizlik ve sağlığa, bazıları zamana, bazıları da kadınlara ve çocuklara dairdir. Toplumumuzda menfi etkileri olan bu hurafeler gelişmemize de manidirler. Bunların günlerle ilgili olanlardan birkaçını sıralayalım:
- Salı günü işe başlanırsa bitmez.
- Pazar günü çalışmak uğursuzluktur.
- Çarşamba gecesi işe başlanırsa, "Çarşamba" karısını kızdırır ve o eve kötülüğü dokunur.
- Çarşamba günü süt içmek, ev satınalmak iyi değildir.
Cuma akşamı ve cuma günü ev temizlemek günahtır.
- Cumartesi günü çamaşır yıkamak uğursuzluk getirir.
DİKKAT edilirse hemen hemen haftanın bütün günleri ya belaya, ya da günaha sebep gösterilmiş, çalışmamız sanki suç kabul edilmiştir. Oysaki Sevgili Peygamberimiz "iki günü birbirine eşit olan aldanmıştır" demiştir.
Temizlik, kadın ve sağlıkla ilgili şu hurafelere de bir bakalım:
- Başı ağrıyan bir kadın camiye gider; yazması ile camiyi süpürür ve yazmayı tekrar başına örterse ağrısı geçer.
- Ev süpürülürken süpürge birine dokunursa uyuz olur. Süpürgeye tükürülürse hastalık bulaşmaz.
BUNLAR ve bunlara benzer birçok hurafeler toplumumuza büyük zararlar vermektedir. Bu nedenle bunlarla adabınca mücadele etmek sağduyulu herkesin, özellikle de dini halkımıza doğru öğretme durumunda olan din görevlilerimizin görevidir.
İnsan, yaratılışı itibariyle inanmaya ve telkine müsaittir. Başına bir dert, bir bela ve sıkıntı gelince, deva ve şifa umuduyla her çareye başvurmakta, her duyduğunu yapmaya kalkışmaktadır.
İNSANLARIN bu zaafını bilen bazı kişiler; üfürükçüler, muskacılar, cinciler, falcılar, yeni moda adıyla medyumlar bundan istifade etmektedirler. İnsanın duygu, düşünce ve inancını istismar ederek onu, yanlış yollara sevketmekte ve menfaat sağlamaktadırlar. Zaman zaman bu yanlış yollara sevketmeler insanların felâketine ve hatta hayatına bile malolmaktadır. Ekonomik yönü de olan bu işin önlenebilmesi hayli zor gibi görünmekle birlikte, aslında çok kolaydır. Çare, hurafelerden uzak, saf ve gerçek manadaki Islâmî inancı insanımıza vermek, neslimizi sağlam bir ruh ve inanç yapısına sahip olarak yetiştirmektir.
ŞU husus çok iyi bilinmelidir. Allah (CC) Kur’an-ı Kerim’i mü’minlere rahmet ve şifa olarak indirmiştir. Bu nedenle Kur’ân-ı Kerîm’i hiç kimse inananlara zulüm, dert ve eza için kullanamaz. Zira bunu, Cenab-ı Allah yasaklamıştır. Allah’a ve Rasûlüne inanan ve gönülden bağlananlar, bunun rahatlığı, güveni ve iç huzuru içerisinde olmalıdırlar. Çünkü Allah mu minlerle beraberdir ve onlara hiç kimse hiç bir şekilde zarar veremez. Bu güven duygusu insanda ne kadar güçlü olursa insan da o nispette güçlü ve huzurlu olur.
DERGİMİZİN bu sayısında "Gündem", ağırlıklı olarak Hurafeler konusuna ayrılmıştır. Gündemin amacına ulaşmasını diliyorum.