Makale

MEVLİD VE HATİM OKUTMAK HAKKINDA

MEVLİD VE HATİM OKUTMAK HAKKINDA

Sadettin EVRİN

Mevlitcilik ve para ile hatim okutmak İslâm Dîni’nin ilk sâfiyetinde mevcut olmayan hususlardır. Vakıa mevlid büyük Peygamberimize olan sevgi ve saygıyı beslemek için çok hayırlı bir şeydir. Fakat istismara vesile olmaktadır. Mevlid manzûmesi birkaç kısımdan nîürekkeptir. Mevlidciler bunlann hepsini ve aralarında kendilerinden kattıkları kasideleri de okumak suretiyle oldukça uzun bir zaman doldurmakta, bu sebeple de müteaddit şahıslar işe karışarak faydalanma yolunu bulmaktadırlar.

(Allah adı) bahrinin Regâib kandilinde

(Vilâdet) “ Mevlid ”

(Mi’rac) ” Mi’rac ”

(Merhabâ) ” Berat ” yatsı namazından sonra okunması muvafık olur. Böyle yapılırsa, hem Radyoda ve câmideki zaman tahdid edilmiş, hem de istismarcılığa meydan verilmemiş olur.

Vefat edenler için şahıslar tarafından okutturulmak istendiği zaman vilâdet, merhabâ ve mi’rac bahislerinin tekrârında sebep ve münâsebet yoktur. Yalnız Vefât-ı Nebevi kısmının okutulması münâsip olur.

İnkilâptan önce Radyoda ve câmilerde o kadar mevlid okutulmuştur ki, artık mevlid dinlemek eskisi kadar alâka vermez bîr hâle gelmişti. Bu i’tibarla tadını kaçırmamak ve bunu bir nizâma koymak lâzımgelir.

Bir camide bir buçuk sahife okuyup başka câmiye gitmek tarzında para ile hatim yapanlar vardır. Dinleyiciler güzel sese itibar eder. Halbuki, Kur’an dinlemek, yalnız bu âhenkli okuyuşun verdiği dinî heyecandan ibaret olmamak lâzım gelir. Kur’ân-ı Kerîm’de Muhammed sûresinin 24 üncü âyetinde buyurulur ki: “Onlar Kur’an’ı düşünüp taşınmazlar mı? Yoksa onların kalbleri üzerine kilit mi vurulmuştur?” Allâh’ın bu serzenişine mukabil, bizde ancak ölülerin ruhlarına hediye edilmek maksadiyle ve mânâsı hiç düşünülmeden okunur. En ziyâde hediye için okunan (Yâ-Sîn) sûresinin (…) âyeti, Kur’ân’ın diriler için gönderilmiş olduğunu hatırlatır.

Tefsir kitaplanm kendi başına alıp okumak imkânını bulamayan halk kitlelerine yine Türkçe basılmış yeni tefsir kitaplarından ve bunu icap ettiği yerinde biraz açıklamak sûretiyle ahlatmak daha faydalı olur. Asıl bu keyfiyet camilerde devam ettirilmelidir.

Kendi sosyal durumumuz gözetilerek meselâ ticarette ihtikâra asla sapmıyan bir dürüstlük, temizlik, iyi ahlâk, iyi vatandaş olmak gibi konulardaki hadîsler bilhassa ele alınarak bunların da îzâhı gereklidir.

Bu ihtiyaçlara mukabil verilmekte olan vaazlarda ilim hâricinde sözlerle vatandaşlar gafil bırakılmaktadır. Câmilerde sallana sallana muhtelif köşelerde Kur’ân okuyan çocuklar, sadaka toplamağa alışarak şahsiyetlerini kaybederler. Büyüdükleri zaman da o karakteri takip ederler. Bütün bunlar din adamlarının şerefini küçük düşürmektedir.

Müftü, vâiz ve Câmi hizmetinde bulunanların bu hususları önemle ele alıp münasip şekilde tatbik edecekleri, bu hizmete olan liyâkatlerinden beklenir.

HADÎS

Ebû-Hüreyre’den rivayet olunuyor:

Demiştir kİ, Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu:

Allâhu Teâlâ pâktir; pâk olandan başkasını kabul etmez. Allâhu Teâlâ Peygamberlerine neyi emretti ise mü’minlere de onu emretmiştir.

Peygamberlere: “Ey Peygamberler, pâk ve helalinden yiyiniz, yararlı işler işleyiniz”;

Mü’minlere de:“Ey îmân edenler, nzık olarak size verdiğimiz pâk ve helâl şeylerden yiyiniz” buyurdu. Ondan sonra Resûl-i Ekrem Efendimiz buyurdu ki:

Allah yolunda uzun seferlere katlanan, saçları birbirine karışmış, yüzü gözü toza bulanmış biri, “Yâ Rab, Yâ Rab!” diyerek ellerini gök yüzüne açıyor, halbuki yediği haram, içtiği haram, giydiği haramdır; haram ile beslenmiştir. Böylesinin duâsı nereden kabûl olunacak?”

(Müslim)