Makale

Akraba Evliliğinin Kültürel Nedenleri- 2 Ankara Örneği

AKRABA EVLİLİĞİNİN KÜLTÜREL NEDENLERİ-2 ANKARA ÖRNEĞİ *

Dursun AYAN **
Rahime BEDER ŞEN **
Semra YURTKURAN **
Gülsen ÜNAL***

Özet:
Bu yazının konusu Ankara merkez ilçelerinde oturan akraba evliliği yapmış ailelerdir. Akraba evliliği yapan 378 kadın ve 346 erkeğe uygula-nan anketle akraba evliliğinin kültürel boyutları anlaşılmak istenmiştir. Araştırma betimsel bir araştırmadır ve kartopu örneklemi kullanılmıştır. Sonuçlar istatistik değerler ve akraba evliliği ile ilgili sözel kültür mirasından örnekler olarak verilmiştir.
Bulgular şimdiye kadar Türkiye’de akraba evliliği ile ilgili yapılan araş-tırma bulguları ile benzerlik göstermektedir. Ancak, akraba evlilikleri Türki-ye genelinde baba soyunda genişlerken, Ankara kent nüfusu örneğinde ana soyunda genişleme göstermiştir. Bu ailelerin çocuklarında herhangi bir ne-denden kaynaklanan sakatlık ve hastalık oranı % 7’dir.
Anahtar Kelimeler:
Akraba Evliliği, Akraba Evliliği İle İlgili Sözlü Kültür Mirası, Eğitim ve Akraba Evliliği, Doğurganlık ve Akraba Evliliği, Ankara

Consanguinity in Ankara
Abstract:
The subject of this study is families of central Ankara that had been es-tablished as consanguineous marriage. It has been aimed to understand the cultural dimensions of consanguineous marriage by applying questionnaire to 378 female, 346 male in consanquinity. This is a descriptive study, and snow ball sampling research techniques have been used. Findings of the re-search showed as statistical values, tables and also samples of oral narrati-ve cultural heritage.
Conclusion of Consanguineous Marriage at Ankara study shows simila-rities of the other studies concerning with consanguinity in Turkey. But still with a remark; consanguineous marriage at Ankara urban districts extents in maternal way, however, generally in Turkey consanguinity extension, have been existing on patriarchal way. Rate of children suffering from di-sability and illness which caused of any reason is %7.
Key Words:
Consanguineous Marriage, Oral Narrative Cultural Heritage Concerning with Consanguineous Marriage, Education and Consanguineous Marriage, Fertility and Consanguineous Marriage, Ankara

Çalışmanın Konusu
Bu araştırmanın konusu ülkemizde geleneksel altyapısı ile uzun zamandan beri süreklilik gösteren akraba evliliği olgusunun kültürel nedenlerini anla-maktır. Bu amaçla Ankara ili merkezi örneğinde akraba evliliği yapmış ailele-rin sosyo-demografik, sosyo-ekonomik özellikleri ile birlikte belirlenen kültü-rel yapılarının akraba evliliği tercihindeki etkisi incelenmektedir. Araştırma sı-rasında edinilen veriler bir yandan istatistiki olarak değerlendirilip ortaya ko-nurken bir yandan da folklorik malzeme olarak bugüne kadar yaşayan sözlü kültür unsurlarına dikkat çekilmek istenmiştir.
Çalışmanın Amacı
Akraba evliliği yapan, yaptıran, tavsiye eden ya da bu konuya tamamen karşı olan herkesin bu konuda bir düşüncesi vardır. Bu düşünceleri savunacak bir dizi gerekçe de mevcuttur. Bütün bunlar akraba evliliği olgusunun kültürel hayatta yansımaları olarak araştırma öncesinde her araştırmacının karşısına çıkmaktadır.
Akraba evliliği konusunun gündemde kalmasını etkileyen nedenlerin ba-şında bazı hastalıkların ve belirgin sakatlıkların kan bağı olan akrabalar ara-sındaki evlilikler sonucunda doğan çocuklarda da görülmesidir. Bilim alanında bu gibi çalışmalar ve tartışmalar sürerken bilimsel araştırma sonuçlarının ka-musal alana çıkması, halk arasında konuşulması insanları büyük bir sorunun cevabını öğrenmeye itmiştir. "Akraba evliliklerinden doğacak çocuklar mutla-ka sağlıksız mı olacak?"
Akraba evliliğine yönelik bu çalışmanın amacı tıp alanındaki gündemi bi-rinci derecede dikkate almasa da, bu konuyu da bir ölçüye kadar akılda tuta-rak, aileleri ve bireyleri akraba evliliği yapmaya götüren nedenleri ve bu gele-neği devam ettiren kültürel dinamikleri tespit etmeye çalışmaktır. Durum tes-pitine yönelik bu çalışma, Türkiye geneli düşünüldüğünde oldukça sınırlı olan, Ankara il merkezi sınırlarında ikamet eden aileleri dikkate almıştır. Ankara ili merkez sınırları içinde oturan, akraba evliliği yapmış ailelerde kadın ve erkek-lere yönelik sorulan sorular ile bu kimselerin yaşları, eğitim düzeyleri, mes-lekleri, ilk evlenme yaşları, evlenme kararının kim tarafından alındığı, nikah şekli, çocuk sayıları, bazı doğurganlık özellikleri, sağlık problemi olan çocuk-ların varlığı ve akraba evliliğine ilişkin özellikler ortaya konmuştur.
Çalışmada Kullanılan Yöntem ve Teknikler
"Akraba Evliliğinin Kültürel Nedenleri-Ankara Örneği" başlıklı çalışma birinci derecede betimsel (Tasviri) bir çalışmadır ve herhangi bir varsayımı dikkate alarak yola çıkmamıştır. Sadece Ankara merkezde oturan aileleri dik-kate alarak yapılan bir saha çalışması kimliğiyle Türkiye genelini kapsayacak diğer çalışmalara destek olduğu, onların belirli yanlarını verileri ile destekle-diği ölçüde işlevsel olacağı düşünülmektedir.
Araştırmada bilgiler birinci derecede anket soruları aracılığıyla toplanmış-tır. Değerlendirme istatistiksel anlamda sayılarla ve yüzdelerle yapılmıştır. Ve-rilerin gruplandırılması ve ifadelendirilmesi için tablolar da eklenerek yazılı metnin anlaşılmasına matematiksel katkı sağlanmaya çalışılmıştır.
Ayrıca, anket soruları içinde, kültürel bakımdan önemli görülen, akraba evliliği ile ilgili atasözleri, deyimler, maniler, kalıplaşmış diğer ifadeler de olabildiğince toplanmıştır. Halkın itibar ettiği, düşünce ve tutumlarını yansıtan sözlü kültür göstergeleri de kısa bir değerlendirme ile sıralanmış, bunların yo-rumlanmasına gidilmemiştir.
Evren ve Örneklem
Bu çalışmada kartopu örneklemesi tekniği ile belirlenen ve akraba evliliği yapmış kadın (378) ve erkeğe (346) anket uygulanmıştır. Ankara’nın farklı semtlerinde oturan ailelerde yöre, eğitim düzeyi, sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik düzey sınıflamalarına gidilmemiştir.
Bu çalışmada Ankara merkezde görüşme yapılan her bir kadın Ankara nü-fusunda 7.894 kişiyi temsil ederken; anket uygulanan her bir erkek de 8.624 nüfusu temsil etmektedir.
Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (1998) verilerine dayanarak yapılan akraba evliliğinin bölgelere göre dağılımını gösteren bir çalışmada (Hancıoğ-lu-Tunçbilek, 1998) İç Anadolu Bölgesinde akraba evliliği oranı %25.6 olarak verilmektedir. Kadın gözlem sayısı ise 1.433’ dür. Ankara’yı ve İç Anadolu Bölgesinin güney kesimini kapsayan tüm nüfus için ise gözlem sayısı 872’dir. Sözkonusu oran ve sayılar ile de karşılaştırıldığında kadın sayısını 378 hane halkı sayısından hareketle yaklaşık olarak hesaplamak mümkündür.
Ankara nüfusu = 2.984.083 (yaklaşık olarak 3.000.000)
Ortalama hane halkı sayısı yaklaşık olarak = 5 kişi
Ankara merkezde yaklaşık hane sayısı = 600.000 hane
Yaklaşık olarak her hane için bir kadın dikkate alınırsa; % 25.6 oranındaki akraba evliliği yapmış kadın sayısı yine yaklaşık olarak 153.600 kadındır. 153.600 kadını temsilen 378 kadınla görüşülmüş ise görüşme oranı yaklaşık % 0.25’dir. Kadın ve erkek sayısı birlikte 724 kişi dikkate alındığında toplam Ankara merkez nüfusundaki 2.984.083 kişiden 4.122 kişiye karşılık bir kişiye anket uygulanmıştır. Bu durumda Ankara merkez nüfusun % 0.14’ü ile gö-rüşme yapılmış olmaktadır.
Araştırmanın Bulguları
Araştırmaya ilişkin bulgular üç bölüm halinde değerlendirilmiştir. Birinci bölümde ankete katılan aile bireylerine ait sosyo-demografik ve sosyo-ekonomik özellikler incelenmiştir. İkinci bölümde ailelerin akraba evliliğine ilişkin yaşantıları, düşünce ve davranışlarına ait veriler değerlendirilmiştir. Üçüncü bölümde ise araştırma kapsamındaki bireylerden aktarılan akraba evli-liği ile ilgili sözlü kültür unsurlarına değinilmiştir.
Ailelerin Sosyo-Demografik Özellikleri
Bu bölümde akraba evliliği yapan bireylerin sosyo-demografik özellikle-rinden olan yaş, eğitim, meslek ve medeni durumlarına ait betimsel yorumlar yapılmıştır.
Öncelikle kadınların eğitim düzeyleri ele alınmıştır. Ortaya çıkan sonuçla-rın Türkiye genelini yansıtması bakımından anlamlı olduğu görülmektedir. Ni-tekim Türkiye geneli hatırlanacak olursa, ülkemizde ilkokul mezunu kadınlar çoğunluğu oluşturmaktadırlar. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü (HÜNEE) 1998 Nüfus ve Sağlık Araştırması sonuçlarına göre erkeklerin % 75’i ile kadınların % 60’ı en az ilkokulu bitirmiş, erkeklerin % 19’u ve kadınla-rın % 12’si ortaokulu bitirmiş veya daha yüksek bir eğitim düzeyini tamamla-mıştır (HÜNEE, 1999).
Akraba evliliğine ilişkin bu araştırmada kadınların % 67’si ilkokul mezu-nudur. Bunu % 24 ile lise mezunu olan kadınlar izlemektedir. Okur-yazar ol-mayanlarla fakülte mezunu olanların oranı da % 5’tir.
Akraba evliliği yapan erkeklerin eğitim düzeyleri kadınlara göre daha yük-sek bulunmuştur. Bununla ilgili olarak erkeklerin % 40’ı ilkokul mezunu, % 39’u lise mezunu, % 20’ si de yüksekokul mezunudur.
Araştırmanın konusu itibariyle akraba evliliğini içermesi ve akraba evlili-ğinin geleneksel aile yapılarında yerleşikliğini devam ettirmesi bu çalışmada erkek ve kadınlarda ilkokul mezunu olanların fazla olmasının sebepleri arasın-da gösterilebilir.
Araştırma grubundaki kadınların yaş gruplarına göre dağılımlarına bakıldı-ğında 30-39 yaş grubunda bir yoğunlaşma (% 43) dikkati çekmektedir. Bu grubu % 24 ile 40-49 yaş grubundaki kadınlar izlemektedir. 17-29 yaş grubu-na dahil kadınlar ise % 21 oranındadır. Araştırma bulguları ankete katılan ka-dınların çoğunluğunun doğurgan çağdaki kadınlar olduğunu göstermektedir (% 88).
Erkeklerde de yaş itibariyle en fazla orana % 44 ile 36-45 yaş grubundaki erkekler sahiptir. Bunu % 30 ile 25-35 yaş grubundaki erkekler izlemektedir. 46-55 yaş grubunu temsil edenlerin oranı ise % 20’dir. Araştırmadaki erkekle-rin de özellikle orta yetişkin yaş grubunda yoğunlaştığı görülmektedir.
Mesleki farklılaşma bakımından araştırma grubundaki kadınlara ilişkin ve-riler Türkiye genelindeki profile de uymaktadır. Araştırma bulgularına göre kadınların % 84’ü ev hanımıdır. % 13’ü memur olan kadınların geriye kalanı (% 3) ise serbest meslekle uğraşmaktadırlar.
Araştırma grubundaki erkeklerin çalışma durumlarına bakıldığında % 90’ının gelir getiren bir işte çalıştığı, % 10’unun ise herhangi bir işte çalışma-dığı görülmektedir. Çalışan erkeklerin % 45’inin memur, % 42’sinin serbest çalışan, % 8’inin işçi, % 5’inin ise emekli olduğu belirlenmiştir. Erkeklerde memur olarak belirlenen meslek grubunda yer alanlar arasında polis, baş ko-miser, mühendis, öğretim görevlisi, uzman, askeri personel gibi üst düzey memuriyetlere de rastlanmıştır. Serbest çalışanların yaptıkları işler arasında da muhasebecilik, şoförlük, galericilik, elektrikçilik, kaynakçılık, döşemecilik, avukatlık, kuaförlük, tamircilik, lokantacılık, marketçilik, kasaplık, tuhafiye-cilik, terzilik, matbaacılık, müteahhitlik gibi işler sıralanmaktadır.
Akraba Evliliğinin Kuruluşuna İlişkin Bulgular
Evliliğin kuruluşuna ilişkin özellikler açısından çiftlerin ilk evlenme yaşla-rı, evlilik kararını nasıl aldıkları, nikah şekilleri, başlık parası verilme olgusu üzerinde durulmuştur.
Kadınların ilk evlenme yaşlarına bakıldığında 13 yaşından başlayıp 32 ya-şına kadar uzanan bir yaş periyodunun olduğu görülmektedir. Araştırma kap-samında yer alan kadınlara ait ilk evlenme yaşı ortalaması 19’dur. İlk evlenme yaşlarını gruplara ayırarak değerlendirmek gerekirse en fazla oranı % 61 ile 18-21 yaş grubunda evlenen kadınlar oluşturmaktadır. Bu oran Türkiye profi-line de uymaktadır. Bunu takip eden grup ise %19 ile 22 yaş ve üstü yaş gru-bunda evlenen kadınlardır. Birinci yaş grubunda (13-17 yaş grubu) evlilikleri-ni yapan kadınların oranı ise % 20’dir. Yapılan araştırmalar, eğitim seviyesinin artması ve kadınların çalışma hayatına katılımlarıyla birlikte evlenme yaşının yükseldiğini göstermiştir. Bu çalışma sonunda elde edilen bulgularda kadınla-rın akraba evliliği yapmaları (geleneksel çevre faktörü), ilkokul mezunu olma-ları, yaş itibariyle doğurgan yaşta bulunmaları ve ilk evlenme yaşlarının düşük oluşu (kadınların % 81 oranında büyük çoğunluğu 13-21 yaşları arasında ev-lenmişlerdir) birbirleriyle oldukça ilişkilidir.
1998 Nüfus ve Sağlık Araştırması’nda da, 15-19 yaş grubunda olan kadın-ların % 15’i evlenmiş kadındır. Ortanca ilk evlenme yaşı 20’dir. İlk evlenme yaşında sürekli bir yükselme gözlenmektedir. 45-49 yaş grubundaki kadınların ortanca ilk evlenme yaşı 18 iken, 25-29 yaş grubundaki kadınlar için bu değer 20 olarak bulunmuştur (HÜNEE, 1999).
Akraba evliliği araştırmasında yer alan erkeklerin ilk evlenme yaşları ba-kımından ortaya çıkan sonuçlara göre evliliklerini 18-21 yaşları arasında ger-çekleştiren erkeklerin oranı % 44’dır. Yine evlilikte erken dönem kabul edilen 13-17 yaş grubunda evlenenlerin oranı da % 51 olarak bulunmuştur. 22 yaş ve üzerinde evlenenlerin oranı ise % 5 gibi az bir orandadır. Örneklemi oluşturan grubun akraba evliliği yapmış olmalarının, evlilik yaşını erkeklerde tahmin edilenden daha düşük olmasını sağladığı düşünülebilir. Yapılan bazı çalışma-larda ise daha farklı sonuçların ortaya çıktığı görülmektedir. Nitekim diğer ça-lışmalarda erkeklerin evlenme yaşlarının Türkiye ortalamasına uygun olarak kadınlara oranla daha yüksek olduğu görülmektedir. Bu sonuçlara göre 18 ya-şından daha küçük yaşlarda evlenen erkek oranı kadınlara göre daha düşük, 27 yaş ve üstünde evlenme oranı ise kadınlara oranla çok daha yüksek çıkmıştır. Erkeklerin eğitimi sürdürme eğilimlerinin kadınlara oranla daha yüksek oluşu, bir meslek kazanmak için geçirdikleri süreç gibi nedenlerle ilk evlenme yaşları daha büyük olmaktadır. Kadınlar ise eğitimlerini sürdürmedikleri ve çalışma hayatına katılmadıkları takdirde evlenmeye yönlenmekte/yönlendirilmektedir. Erken yaşta evlenen kadınlar genellikle eğitim düzeyi düşük ve çalışmayan kadınlar olmaktadır. 1998 Araştırması’nda da ortanca ilk evlilik yaşı erkekler için 24 olarak hesaplanmıştır (HÜNEE, 1999).
Evlilik kararının nasıl alındığı konusunda ailelerin geleneksel ya da de-mokratik tutumlarına bakılmıştır. Sonuçlar açısından ailelerin çoğunluğu % 55 geleneksel bir tavır sergileyerek "ailem karar verdi, biz onayladık" seçeneğine uymaktadırlar. Demokratik bir tutumun ifadesi olan "biz karar verdik, ailemiz onayladı" seçeneğine göre hareket edenler ise % 34 oranındadır. "Rızam ol-madan ailem kararlaştırdı" diyenlerin oranı ise % 12’dir.
Evliliği meşrulaştıran nikah şekillerine bakıldığında, ailelerin % 88 gibi büyük bir çoğunluğunun hem resmi hem dini nikahlı oldukları, sadece % 1’inin dini nikahla evlendiği görülmektedir. Sadece resmi nikahlı ailelerin ora-nı ise % 11’dir.
Araştırmaya katılan ailelere "önce hangi nikahın kıyıldığı" sorulmuştur. Sonuçlara göre ailelerin % 55’inin önce dini nikahları, % 29’unun da önce resmi nikahları yapılmıştır. Hem resmi hem de dini nikahı birlikte yapılanların oranı ise % 16’dır.
Dini nikahın resmi nikahtan önce kıyılması geleneğine ülkemizde yaygın bir şekilde rastlanmaktadır. Bazı yörelerde kız ve erkeğin düğüne kadar birbir-lerini tanımaları ve görüşmeleri maksadıyla dini nikah önceden yapılmaktadır. Bu şekilde gençler için gelenekler ve dinsel yaptırımların öngördüğü şekilde meşru bir taban oluşturulmaktadır.
Araştırmada, toplumumuzda eskiden beri oldukça yaygın bir gelenek olan başlık parası da sorgulanmıştır. Başlık parası, dünyanın birçok ülkesinde görü-len, evlenme ile ilgili en yaygın kültür kalıplarından birisidir. Ülkemizde de çeşitli bölgelerde (özellikle Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerin-de) kırsal kesimde hala süregelen bir kültür kalıbıdır. Başlık parası, evlenecek erkeğin ya da akrabalarının kız babası ya da akrabalarına yaptığı, toplumlara göre değişen hukuksal ve toplumsal uygulamaları içeren armağan niteliğinde bir ödemedir. Bu ödeme genellikle para, hayvan, çeşitli süs eşyaları ya da tö-rensel değerler gibi şeylerdir (Tezcan, 1998). Bu çalışmada da ailelerin % 16’sı evlenirken başlık parası geleneğini uyguladıklarını belirtmişlerdir. Bu oran ülkemizde başlık parasının halen süregeldiğine işaret etmesi bakımından anlamlı bulunmuştur.
Araştırmaya katılanlara "aslen nereli" oldukları sorulduğunda, alınan ce-vaplara göre,en fazla oran % 67 ile İç Anadolu kökenliler olurken, bunu % 12 ile Karadeniz ve % 11 ile Doğu Anadolu kökenlilerin izlediği görülmüştür. Araştırma alanının Ankara olmasının bu sonucu etkilemiş olması normaldir. Bu veriler Ankara’ya göçlerin daha çok çevre il ve ilçelerden olduğuna da dikkat çekmektedir.
Kadınların Doğurganlık Özelliklerine İlişkin Bulgular
Türkiye’de doğurganlık 15-29 yaş grubunda yığılma göstermekte olup, bu grup toplam doğurganlığın dörtte üçünü oluşturmaktadır. En yüksek doğur-ganlık hızı ise 20-24 yaş grubundaki kadınlarda görülmektedir. Doğurganlık eğitim düzeyine göre belirgin bir şekilde farklılaşmaktadır (HÜNEE, 1999).
Bu çalışmada kadınların doğurganlık özellikleri açısından öncelikle ailele-rin çocuk sayılarına bakılmıştır. Buna göre ailelerin % 38’i iki çocuğa sahiptir. Bunu % 34 ile üç çocuğa sahip olanlar takip etmektedir. Bir çocuğa sahip an-nelerin oranı % 13’dür. Dört çocuğu olan annelerin oranı ise % 10’dur. Aile-lerde çok çocukluluğa rastlanmamakla birlikte kadınların doğurganlık tercihle-rinde iki ya da üç çocuklu olmanın çalışma durumları (meslekleri) ve eğitim durumları ile birlikte değiştiği görülmektedir.
Doğurganlık ile ilgili olarak, kadınların "halen gebe olup olmadıkları" so-rusuna verdikleri cevaplarda % 96’sının gebe olmadığı tespit edilmiştir.
Akraba evliliği yapan kadınların daha önce gebe kalıp kalmamaları ve canlı doğumları ile ilgili olarak % 97’sinin daha önce gebe kaldıkları, %96’sının ise daha önce canlı doğum yaptıkları saptanmıştır. Kadınların % 81’inin doğum-dan sonra ölen çocukları olmadığı, % 19’unun ise doğumdan sonra ölen çocuk-larının bulunduğuna ilişkin bilgiler alınmıştır. Kadınların % 14’ünün 1 çocu-ğu, % 3’ünün 2 çocuğu, % 1’inin de 3 çocuğu doğumdan sonra ölmüştür. Ço-cuğun hayatta kalma şansı, annesinin eğitim düzeyi ile yakından ilişkilidir. Türkiye genelinde anneleri eğitimsiz olan çocuklar arasında bebek ölüm hızı bin canlı doğumda 60’dır. Bu hız, anneleri en az ilkokul mezunu olan çocukla-ra göre 1.7 kez daha fazladır (HÜNEE, 1999). Doğurganlık özellikleri bakı-mından kadınların ölü doğumla sonuçlanan gebeliklerinin oranı % 8 olarak çıkmıştır. Kadınların % 33’ü isteyerek ya da istemeden düşük yapmışlardır. Bir düşük yapanların oranı % 18 iken, iki düşük yapanların oranı %8’dir. İkiz ya da üçüz doğuran kadınların oranı da % 6 olarak bulunmuştur.
Akraba evlilikleri ile ilgili olarak yapılan araştırmalar sonucunda bu tür ev-liliklerin doğurganlığı önemli ölçüde etkilediği görülmüştür. Akraba evliliği yapan kadınların diğer kadınlara göre daha fazla doğurdukları gözlenmektedir. Akraba evliliği yapan kadınlarda evlilik süresi arttıkça doğurganlık hızının da arttığı görülmektedir. Başka bir deyişle akrabası ile evlenen kadınlarda da do-ğurganlık zaman içinde azalmaktadır (Beder-Şen, 1998).
Diğer yandan genellikle akraba evliliğine bağlı çocuk ölümleri sözkonusu olduğunda ise tartışmalar çok soyut düzeyde kalmaktadır. Eğer akraba evlilik-lerinde ölü doğumlar, bebek ölümleri ve çocuk ölümleri daha fazla gerçekleşi-yorsa, bunlara neden olarak resesif (gizli) hastalıklar gibi çok faktörlü neden-ler düşünülmektedir. Akraba evliliklerinin etkilerini incelemek üzere yapılan araştırmalar sonunda, akraba evliliklerinde görülen çocuk ölüm fazlalığının sadece akraba evliliğinden ileri gelmediği, çocuk ölümlerinde sosyo-ekonomik nedenlerin büyük payı olduğu, bu nedenler birbirinden ayırdedilmeden akraba evliliğinin etkisinin kesin olarak söylenemeyeceği sonucuna varılmıştır (Han-cıoğlu ve Tunçbilek, 1998).
Bebek ölümleri ile akraba evlilikleri arasındaki ilişki arayan çalışmaların hemen hepsi çocuk temel alınarak yürütülen araştırmalar olup, ölüm nedenle-rinden hareket edilmiştir. Kesin ölüm nedenlerinin saptanmasındaki zorluklar-dan dolayı da arada ilişki kurulması genellikle zor olmaktadır. Ayrıca bebek ölümlerinde önemli etkisi olan kötü sosyo- ekonomik faktörlerin akraba evli-liklerinin sık yapıldığı grupta daha fazla oluşu, ölüm nedeninin akraba evliliği olduğu konusunda karara varmayı güçleştirmektedir.
Bu çalışmada yukarıdaki bilgiler ışığında, anket uygulanan ailelere “önemli sağlık problemi olan çocukları olup olmadığı” sorulmuştur. Sonuçlara göre ai-lelerin % 93’ünün hasta çocuklarının olmadığı, geriye kalan % 7’sinin çocukla-rında (Toplam 26 çocuk) ise aşağıdaki hastalıkların mevcut olduğu saptanmış-tır:
Hastalık Çeşidi Sayı
- Zeka geriliği 4 çocuk
- Serebral palsi 4 çocuk
- İşitme bozukluğu 2 çocuk
- Konuşma bozukluğu 2 çocuk
- Menenjit 2 çocuk
- Anatomik bozukluk 2 çocuk
- Görme bozukluğu 2 çocuk
- Spastik engellilik 1 çocuk
- Ortopedik bozukluk 1 çocuk
- Böbrek rahatsızlığı 1 çocuk
- Epilepsi 1 çocuk
- Astım 1 çocuk
- Fenil Ketonüri 1 çocuk
- Akdeniz Anemisi 1 çocuk
- Hepatit B 1 çocuk
Araştırmaya katılan ailelerdeki hasta çocukların, 7 tanesi dayı oğlu-hala kı-zı evliliğinden; 5’i amca çocukları evliliği ile teyze çocukları evliliğinden; 4’ü hala oğlu- dayı kızı ile kardeş torunları evliliğinden, 1 tanesi de teyze torunu evliliğinden olan çocuklardır. Bu hastalıkların akraba evliliğinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı hususunda araştırmamızda ilişki aranmamıştır.
Akraba Evliliğine İlişkin Bulgular
Ülkemizde kırsal ve kentsel alanlarda çeşitli fonksiyonlar itibariyle kendini gösteren akrabalık ilişkilerinin toplumsal alandaki yansımalarından biri de ak-raba evlilikleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Gerek akrabalık kurumu gerekse akraba evlilikleri sosyo-kültürel sistemimizde yer alan önemli gerçeklikler-dendir.
Yapılan araştırmalar göstermiştir ki Türkiye’de akraba evlilikleri uzun yıl-lardır kuşaklar boyunca yaygın biçimde yapılagelmektedir (Şaylı, 1991). Ak-raba evlilikleri amca, dayı, hala, teyze yani kardeş çocukları evliliği olarak yakın akraba evlilikleri şeklinde tanımlanmaktadır. Bunun yanında ikinci de-rece akraba evlilikler olan kardeş torunlarının evliliğine de rastlanmaktadır. Daha sonra üçüncü derece ve uzak akrabalar gelmektedir.
Türkiye’de akraba evliliğinin ülke çapındaki sıklığına, çeşitliliğine ve çeşitli sosyo-demografik özelliklerine ilişkin bulgular geniş çaplı sosyo-demografik araştırmaların sonuçlarından elde edilmektedir (Tunçbilek ve Hancıoğlu, 1998). Bu konuda yapılan başlıca çalışma Serim Timur’un Türk aile yapısını çeşitli formlarıyla ortaya koyduğu 1968 Türkiye Aile Yapısı ve Nüfus Sorun-ları Araştırması adlı çalışmasıdır. 1968 araştırması verilerine göre ülkemizde kırsal kesimde evli çiftlerden akrabalarıyla evli olanlar % 36’dır. Akraba evli-liklerinin % 29’u kardeş çocukları evliliğidir. Kardeş çocukları evliliği arasın-da da amca çocukları evliliği % 9’dur (Timur, 1972).
1983 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması verilerine göre de birinci ve ikinci derece akraba evliliklerinin tüm evlilikler içindeki payı bütün Türki-ye’de %21’dir (HÜNEE, 1983).
1988 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması sonuçlarına göre ise akraba evli-likleri % 20, yakın akraba evlilikleri ise % 15 oranındadır. Yani, yapılan her beş evlilikten biri akraba evliliğidir. Akraba evliliği yapan kadınlar akraba ev-liliği yapmayan kadınlara göre bir yıl daha erken evlenmektedir. Akraba evli-liği yapanlarda ilk evlenme yaşı 18, akraba evliliği yapmayanlarda ise 19 ola-rak hesaplanmıştır (HÜNEE, 1988).
Devlet Planlama Teşkilatı (1992) tarafından yapılan Türk Aile Yapısı Araş-tırması’nda da akraba evliliği yapanların oranının % 17 olarak tespit edilmiştir.
1993 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması verilerine göre de doğurgan çağdaki kadınların % 23’ü akraba evliliği yapmışlardır. Akraba evliliklerinin büyük çoğunluğunun birinci derece kuzen evlilikleri olduğu, en çok yapılan evliliğin ise amca çocukları arasında olduğu görülmüştür. Bulgular Türkiye’de son yıllarda akraba evliliklerinin sıklığında önemli bir değişme yaşanmadığını göstermektedir (Tunçbilek ve Hancıoğlu, 1998).
Beder-Şen’in (1997) TNSA 1993 verilerine dayanarak yaptığı çalışmada halen ilk evliliğini sürdüren kadınların (6124) % 15.2 ’sinin birinci dereceden ve % 7.8’inin ikinci dereceden akrabaları ile evlendikleri (toplam akraba evli-liği yapanların oran (% 23) belirtilmektedir. Zaman içinde birinci ve ikinci dereceden akrabaları ile evlenenlerin oranının azaldığı, buna karşın akraba dışı yapılan evliliklerin oranının arttığı görülmektedir.
1993 Nüfus verileri göstermektedir ki oldukça hızlı ekonomik, sosyal ve demografik değişmelerin yaşandığı ülkemizde akraba evliliğinin yaygınlığı devam etmektedir. Akraba evliliği hem kadın hem de erkeğin eğitim düzeyle-rinin yüksek olduğu, Türkiye’nin gelişmiş yörelerinde yetişen ve bu yörelerde yaşayan ve kent kökenli gruplar arasında düşük düzeylere inmekte, ancak geri kalan nüfus gruplarında yaygın bir uygulama olarak varlığını sürdürmektedir (Tunçbilek ve Hancıoğlu, 1998).
Akraba evliliğine ilişkin bu araştırmada da temel soru eşlerin birbirleriyle akrabalık dereceleri olmuştur. Araştırma sonuçlarına göre, akraba evlilikleri-nin en fazlası % 23 ile teyze çocuğu evlilikleridir. Bunu % 21 ile dayı-hala çocuklarının evlilikleri ve % 17 ile amca çocuklarının evlilikleri izlemektedir. Bu sonuçlara göre araştırmamız kapsamındaki ailelerin % 81’i Birinci Derece Akraba Evliliği yapmıştır ki bu bulgu akraba evliliği literatürü ile de paralel-lik göstermektedir. Araştırmada İkinci Derece Akraba Evliliği yapanların çoğu (% 6) kardeş torunları iken, amca torunu evlilikleri % 4 oranındadır.
Yine yukarıda sonuçlara göre araştırmada yapılan akraba evliliklerinin ana soyuna dayalı evliliklerde (teyze çocuğu evlilikleri, dayı-hala çocuğu evlilikle-ri) daha fazla olduğu görülmüştür.
Araştırmada akraba evliliğinin kuşaklar arası sürekliliği ile ilgili olarak ka-dınların ve erkeklerin anne-babalarının da akraba olup olmadıklarına bakılmış-tır. Kadınların % 23’ünün ebeveynleri de akraba evliliği yapmışlardır. Bunla-rın % 76’sı birinci dereceden akrabalardır.
Kadınların % 81’nin eşleriyle I. Derece akraba olduğu hatırlanacak olursa, bu bulgu akraba evliliğinin belli oranlarda bir gelenek olarak korunduğuna ve bu şekilde sürekli kılındığına işaret etmesi bakımından çarpıcı bir sonuçtur.
Bu konuda erkekler açısından da benzer sonuçlar bulunmuştur. Erkeklerin % 23’ünün ebeveynleri de birbirleriyle akrabadırlar. Araştırma geneline göre ebeveynlerin akrabalık oranı düşüktür. Ancak yine de ebeveynlerin akrabalık derecesi dikkate alınacak olursa I. derece akraba evliliği yapmış olmaları (% 75) bu geleneğin süregenliğine de işaret etmektedir.
Akraba evliliği ile ilgili olarak kadınlara ve erkeklere "niçin akraba evlili-ğini tercih ettikleri" sorulmuştur. Kadınların % 42’si birbirlerini önceden tanı-dıkları ve güvendikleri, % 34’ü sevdikleri, % 19’u da ailelerine yabancı girme-sini istemedikleri için akraba evliliği yapmayı tercih etmişlerdir. Ailelerin sa-dece % 3’ü beşik kertmesi olduklarını belirtmişlerdir.
Kadınlara "akraba evliliği yapmanın doğacak çocukların sağlığı açısından herhangi bir sakıncası olup olmadığı" sorulduğunda, sakıncası olmadığını sa-vunanlar % 29’dur. Bu düşünceye katılanlar % 30, sakıncası olabileceğini sa-vunanlar ise % 30 olarak belirlenmiştir. Kadınların çoğu akraba evliliğinde sağlıksız doğan çocuklarının olabileceği ihtimalini göz ardı etmemektedirler.
"Akraba evliliğinin doğacak çocukların sağlığı açısından zararlı olduğunu kimden öğrendikleri ya da nereden duydukları" hakkındaki soruya kadınların % 49 ’u doktorlardan, hastanelerden ve çevrelerinden, % 42’si televizyon veya kitaplardan, % 9’u da kendi yaşantılarından öğrendiklerine ilişkin cevaplar vermişlerdir. Kadınların bu konudaki bilgilenme ve etkilenme kaynakları bü-yük oranda doktorlar ve medya olmaktadır.
Bu konuda erkeklerin % 78’i televizyondan ya da kitaplardan öğrendikleri-ni; % 13’ü de doktorlardan ya da çevrelerinden duyduklarını belirtmişlerdir. Geriye kalan %6’sının öğrenme yolu ise kendi yaşantılarıdır. Erkeklerin bu konudaki bilgilenme kaynakları kadınlardan biraz daha farklıdır.
Akraba evliliğinin kültürel aktarımla kuşaklar arası nasıl bir gelişim göste-rebileceği hususunu ortaya koymak amacıyla kadınlara ve erkeklere çocukları-nın akraba evliliği yapmalarını nasıl karşılayacakları sorulduğunda, yarıya ya-kını (% 47) akraba evliliğini onaylamayacaklarını, % 17’si ise onaylayacakla-rını ifade etmişlerdir. % 36’sı ise "fark etmez" cevabını vermişlerdir. Bu so-nuçların akraba evliliğinin gelecek kuşaklarda daha da azalabileceğine dair mesajları içerdiği savunulabilir. Bu konuyla ilgili olarak, erkeklerde de benzer sonuçlar kaydedilmiştir. Nitekim erkeklerin % 45’i çocuklarının akraba evlili-ği yapmasını onaylamamakta, % 18’i onaylamaktadırlar. % 37’si ise akraba evliliğinin fark etmeyeceği görüşündedir.
Kadınlara ve erkeklere "İslam dininin akraba evliliğine nasıl baktığını bilip bilmedikleri" sorulduğunda % 38’i bu konuda herhangi bir bilgiye sahip olma-dıklarını belirtmişlerdir. İslam dininin akraba evliliğini onayladığını savunan-ların oranı % 46’dır. Kadınların % 9’una göre İslam dinince akraba evliliği teşvik edilmektedir. Yasakladığını söyleyenlerin oranı da % 7 olarak tespit edilmiştir. Bu soruya erkeklerin % 60’ı dinin onayladığını savunmaktadırlar. Sonuçlar açısından akraba evliliğinin kültürel ve yapısal sürekliliğinin arka-sında geleneklerin yanı sıra dini algılamaların etkisinden de bahsedilebilir.
Yine akraba evliliği hususunda kadınlara ve erkeklere akraba evliliği yap-maktan memnun olup olmadıkları sorulmuştur. Kadınların büyük çoğunluğu (% 80) akraba evliliği yapmaktan memnundurlar. Akraba evliliği yapmaktan memnun olan kadınların gerekçeleri arasında eşlerini sevmek ve iyi anlaşmak (% 72), eşlerinin tanıdık olması ve yabancı biriyle evliliğin daha kötü olabile-ceği (% 28) gibi ifadeler yer almaktadır. Bu ifadelerin geleneksel bir evlilik şekli olan akraba evliliğinin temelinde yatan yapı taşları olabileceği düşünül-melidir. Akraba evliliği yapmaktan dolayı memnun olan erkeklerin oranı %83’dür. Buna gerekçe olarak erkeklerin % 87’si eşlerini sevmelerini ve an-laşmalarını, % 13’ü de adetlerin devam ettirilmesini önemli görmektedirler.
Akraba evliliği yapmaktan dolayı memnun olmayan kadınların ve erkekle-rin oranı % 16’dır. Bu konuda kadınların % 32’si eşleri ve aileleriyle geçine-mediklerini, diğer % 32’si aile içi ilişkilerin herkesçe bilindiğini ve her şeye karışıldığını neden olarak göstermektedirler. Çocukların hasta olmasını gerek-çe gösterenlerin oranı da % 22’dir. Bu hususta erkeklerin % 83’ü çocukların hasta ve özürlü olmasından dolayı memnun olmadıklarının belirtirken, % 14’ü ise “eşim ve ailesi ile çok yüz-göz olduk, mutlu değilim” görüşündedirler.
"Akraba evliliğinin ne gibi olumsuz yönleri olabileceği" konusunda kadın-ların % 28’i doğacak çocukların hasta olma riskini öne sürmüşlerdir. Bunu % 26 ile aile baskısının ve müdahalesinin devam etmesini, % 14 ile seçme şansı-nın olmamasını savunanlar izlemektedir. Kadınların % 23 ise akraba evliliği-nin hiçbir olumsuz yönü olmadığı inancındadırlar. Bu konuda erkeklerin % 44’ü çocukların hasta olmasını, % 38’i aile baskısı ve müdahalenin devam et-mesini, % 19’u da seçme şansının olmamasını sıralamaktadırlar.
Akraba evliliğinin olumlu yönleri konusunda ise kadınların % 47 gibi ya-rıya yakını "aileler tanışık olduğu için eşler arasında çatışmaların engellendiği" görüşündedir. Kadınların % 33’ü de adetlerin devam ettirilmesini akraba evli-liğinin olumlu yönü olarak görmekteyken, "malın bölünmemesi" olarak ifade-lendirilen geleneksel kalıba uyanların oranı ise sadece % 4’dür. Bu sonuçlar açısından akraba evliliğinin temelinde yatan meselelerden biri olan malın bö-lünmemesi gibi maddi ihtiyaca dayanan maddi kültür öğelerinin yerini daha manevi temelli kültür unsurlarının aldığı savunulabilir (Tanıdık olması, karşı-lıklı güven gibi). Akraba evliliğinin olumlu yönleri konusunda erkeklerin % 57’si ailelerin tanışık olmasının eşler arasındaki çatışmaları engellediği görü-şündedirler. Erkeklerin % 40’ı adetlerin devam ettirilmesini, % 3’ü de malın bölünmemesini savunmaktadırlar.
Araştırmada akraba evlilikleri ile ilgili diğer bir konu da kadın ve erkekle-rin akraba evliliklerinin sağlıksız doğumlara yol açtığı düşüncesine katılıp ka-tılmadıklarıdır. Kadınların % 80’i bu düşünceye katılırken, % 16’sı ise katıl-mamaktadırlar. Akraba evliliği sonucunda doğacak olan çocukların sağlıksız olabilecekleri düşüncesine katılan kadınların % 73’ü buna gerekçe olarak biyo-lojik aktarımı yani hastalıkların genlerle aktarılacağını, % 17’si kan uyuşmaz-lığının sakat doğumlara yol açabileceğini savunmaktadırlar. Kadınların % 10’u da kendilerinin bizzat yaşamış olmasını sebep olarak belirtmektedirler.
Erkekler yukarıdaki düşünceye katılanların oranı % 65, katılmayanların oranı ise % 25 olarak bulunmuştur. Akraba evliliğinin doğacak çocukların sağlığı açısından sakıncalı olduğunu bildiren erkeklerin % 67’si gerekçe olarak biyolojik aktarımı ya da kan uyuşmazlığını; % 22’si kendi çevresinden gördü-ğünü ileri sürmektedirler. % 11’i de çocuklarında böyle bir sorunun yaşanma-sını savunmaktadırlar.
Akraba evliliğinin doğacak çocukların sağlığı açısından sakıncası bulunma-dığını savunan erkeklerin % 83’ü kendi çocuklarının sağlıklı olmalarını; %13’ü bunun tıbben ispat edilmediğini ifade ederken geriye kalan %4’üne gö-re akraba olmayanlarda da sakat doğumlara rastlanmaktadır.
Akraba evliliği ile ilgili olarak "akraba evliliğini yapmalarına akrabalar, komşular ya da uzak akrabalarından tepki gösterenlerin olup olmadığı"na iliş-kin soruya cevap olarak kadınların % 14’ü bu konuda çevrelerinden tepki al-dıklarını belirtmişlerdir. Akraba evliliğine tepki gösterenlerin % 6’sı aile fert-lerinden biri (anne, baba, ya da ağabey gibi)’dir. Geriye kalanlar arasında "amca, teyze, dayı, hala, diğer akrabalar, komşular, arkadaşlar" yer almıştır. Tepki verenler aileler arası ilişkilerde olumsuzluklar yaşanabileceğini, sakat doğumlar olabileceğini, aile baskısı olabileceğini öne sürmüşlerdir.
Araştırmadaki Çeşitli Değişkenlere Ait Çapraz Tablolar
Bu çalışma metodolojik olarak ilişki arayıcı bir çalışma değildir. Betimsel bir nitelik taşımaktadır. Bu nedenle de araştırmamızda bağımsız değişkenler-den hareketle bağımlı değişkenlerin açıklanması ya da hipotez sınanması gibi bir yaklaşıma gidilmemiştir. Yapılan saha araştırmalarında temel sosyo-demografik değişkenlerin (eğitim, yaş, meslek, yaşanılan yer vb.) düşünce, davranış ve tutumlarda meydana getireceği farklılıklar araştırmaların da temel argümanıdır. Özellikle eğitim olgusunun kişilerin kültürel, sosyal, psikolojik yapılarında etkili olduğu varsayımı bu araştırmanın da kabullerinden birisidir Bu kabulden hareketle araştırmada eğitim değişkeninin çeşitli değişkenlerle ilişkisine bakılmış ve anlamlı yorumlara gidilmiştir.
Kadınların eğitim düzeyleri ile ilk evlenme yaşları arasındaki ilişkiye ba-kıldığında, değişkenler arasında anlamlı sonuçlar çıkmıştır. Kadınların her üç eğitim grubunda da ilk evlilik yaşının 18-21 yaş diliminde yoğunlaştığı belir-lenmiştir. Türkiye’de ortalama evlenme yaşının 21 olduğu hatırlanacak olursa bizim araştırmamızın sonuçlarının Türkiye geneline uyması beklenen sonuçlar dahilindedir. 22 yaş ve üzerinde evlenenler arasında en fazla oranı da fakülte mezunu kadınlar (% 47) oluşturmuştur.
Tablo 1. Akraba Evliliği Yapan Kadınların Eğitim Düzeylerine Göre İlk Evlenme Yaşları
Eğitim Düzeyi Evlilik Yaşı Toplam
S %
13-17
S % 18-21
S % 22+
S %
Okuryazar değil 8 47,1 9 52,9 17 100,0
İlkokul 59 23,4 150 59,5 43 17,1 252 100,0
Lise 7 7,6 63 68,5 22 23,9 92 100,0
Üniversite 9 52,9 8 47,1 17 100,0
Toplam 74 19,6 231 61,1 73 19,3 378 100,0
Okur-yazar olmayan kadınların çoğunluğu (% 47) erken denilebilecek 13-17 yaş grubunda evlenmişlerdir. Oysa üniversite eğitimi alan kadınlarda evli-liğini 13-17 yaş grubunda yapan hiçbir kadına rastlanmamıştır.
HÜNEE 1998 Araştırması’nda da ortanca ilk evlilik yaşı ile eğitim düzeyi arasında doğru orantı olduğu bulunmuştur. Özellikle eğitim düzeyi en az orta-okul olan kadınlar ile diğer kadınlar arasındaki farklılıkların belirgin olduğu; en az ortaokul mezunu olan kadınlarda ortanca ilk evlilik yaşı olan 23.5, eği-timi olmayan kadınların ortanca ilk evlilik yaşından 6 yıl daha yüksek olduğu hesaplanmıştır. Erkeklerde de eğitim durumuna göre ortanca ilk evlilik yaşın-da görülen farklılıklar kadınlarda olduğu kadar dikkat çekici bulunmamıştır. Kadınlarda görülen daha yaşlı kuşaklardan daha genç kuşaklara doğru ortanca ilk evlilik yaşındaki artış, kocalarda görülmemiştir.
Tablo 2. Akraba Evliliği Yapan Erkeklerin Eğitim Düzeyleri İle İlk Evlilik Yaşları
Eğitim Düzeyi Evlilik yaşı Toplam
S %
13-17
S % 18-21
S % 22+
S %
Okuryazar değil 2 40,0 3 60,0 5 100,0
İlkokul 75 57,7 46 35,4 9 6,9 130 100,0
Orta-Lise 70 53,8 55 42,3 5 3,8 130 100,0
Yüksekokul 24 35,3 42 61,8 2 2,9 68 100,0
Toplam 171 51,4 146 43,8 16 4,8 333 100,0
Erkeklerin eğitim düzeyine göre ilk evlenme yaşlarına bakıldığında okur-yazar olmayanların % 40’ının 13-17 yaşları arasında, % 60’ının ise 18-24 yaş-ları arasında evlendikleri, yani 22 ve daha yukarı yaşlarda evlenen olmadığı görülmektedir. İlkokul ve orta öğretim düzeyinde eğitim görmüş erkeklerde de bu çalışmaya göre geç denebilecek yaş grubunda evlenenlere az rastlanmak-tadır. Üniversite düzeyinde eğitim almış erkeklerde ise çoğunluk orta yaş gru-bunda 18-21 evliliğe rastlanmaktadır (% 62). Yani üniversite eğitimli akraba evliliği yapan erkekler kadınlara göre büyük oranda erken evlilik eğilimi gös-termişlerdir. Bu sonucun araştırmaya özgü bir sonuç olduğu ifade edilebilir.
Tablo 3. Kadınların Eğitim Düzeyi ile Evlilik Kararının Nasıl Alındığı
Eğitim Düzeyi Evlilik Kararı Toplam
S %
Rızam olma-dan ailem ka-rarlaştırdı
S % Aileler karar-laştırdı, biz onayladık
S % Biz karar verdik, ailem onayladı
S %
Okuryazar değil 7 41,2 6 35,3 4 23,5 17 100,0
İlkokul 34 13,5 150 59,5 68 27,0 252 100,0
Lise 3 3,3 44 47,8 45 48,9 92 100,0
Üniversite 6 35,3 11 64,7 17 100,0
Toplam 44 11,6 206 54,5 128 33,9 378 100,0
Kadınların eğitim düzeylerine göre evlilik kararının nasıl alındığı konu-sunda elde edilen verilere bakıldığında, okuryazar olmayan kadınların % 41’inin evlilik kararları rızaları olmadan aileleri tarafından kararlaştırılmıştır. Aynı grupta "ailem kararlaştırdı, biz onayladık" şeklinde ifade edilen ve gele-neksel ve yaygın bir uygulamadan söz edenlerin oranı ise % 35’dir. "Biz karar verdik, ailemiz onayladı" diyenlerin oranı ise % 23’dür. Üniversite mezunu olan kadınlara bakıldığında "rızam olmadan ailem kararlaştırdı" ifadesi hiçbir karşılık bulmamış, fakat kadınların % 65 gibi büyük bir oranı "biz karar ver-dik, ailemiz onayladı" şeklindeki demokratik tavrı ifade etmişlerdir. Tablo 3’den de görüldüğü gibi kadınların eğitim düzeyleri yükseldikçe evlilik karar-larının alınmasında kendi seçimlerini sergileyebilmelerine ilişkin oranlar da yükselmektedir.
Tablo 4. Akraba Evliliği Yapan Erkeklerin Eğitim Düzeyi ile Evlilik Ka-rarının Nasıl Alındığı
Eğitim Düzeyi Evlilik Kararı Toplam
S %
Rızam olma-dan ailem ka-rarlaştırdı
S % Ailem karar-laştırdı, biz onayladık
S % Biz karar ver-dik, ailem onayladı
S %
Okuryazar değil 1 20,0 2 40,0 2 40,0 5 100,0
İlkokul 12 8,8 83 60,6 42 30,7 137 100,0
Orta - Lise 10 7,4 73 54,1 52 38,5 135 100,0
Üniversite 4 5,7 30 42,9 36 51,4 70 100,0
Toplam 27 7,8 188 54,2 132 38,0 347 100,0
Erkeklerin eğitim düzeylerine göre evlilik kararlarının alınmasında kimle-rin etkili olduğu konusunda elde edilen verilere bakıldığında bütün eğitim dü-zeylerinde "rızam olmadan ailem karalaştırdı" diyenlerin oranı en düşüktür. Okuryazar olmayan, ilkokul mezunu ve orta eğitimli erkeklerin çoğunluğu (sı-rasıyla % 40, % 60, % 54) ailelerinin evliliklerini kararlaştırıp kendilerinin de onayladığını belirtmiştir. Üniversite mezunu olanlarda ise beklenildiği gibi % 51 oranı ile çoğunluğu evliliklerini kendilerinin kararlaştırıp ailelerinin de onayladığı konusunda bilgi vermişlerdir. Tablo 4’den de anlaşılacağı gibi ka-dınlarda olduğu gibi erkeklerin de eğitim düzeyleri yükseldikçe evlilik karar-larının alınmasında kendi tercihlerini sergileyebilmelerine ilişkin oranlar da yükselmektedir.
Tablo 5. Kadınların Eğitim Düzeyleri ile Akraba Evliliği Yapma Sebepleri
Eğitim Düzeyi Akraba Evliliği Yapma Nedenleri
1 (*)
S % 2 (*)
S % Toplam
S %
Okuryazar değil 12 75,0 4 25,0 16 100,0
İlkokul 179 71,0 73 29,0 252 100,0
Lise 51 55,4 41 44,6 92 100,0
Üniversite 6 35,3 11 64,7 17 100,0
Toplam 248 65,8 129 34,2 337 100,0
1 (*) Malın bölünmemesi, aileye yabancı girmemesi, önceden tanıma avan-tajı, beşik kertmesi.
2 (*) Sevdiği için.
Kadınların eğitim düzeyleri ile akraba evliliği yapma sebepleri arasında an-lamlı ilişkiler olduğu görülmektedir. Eğitim düzeyi düşük kadınlarda akraba evliliğinin yapılma sebepleri arasında "önceden tanıma avantajı", "aileye ya-bancı girmemesi", "malın bölünmemesi" gibi geleneksel ifadeler yer almıştır. İlkokul mezunu kadınların % 71’ i, okuryazar olmayanların % 75’i birinci ka-tegoriyi tercih etmişlerdir. İkinci kategoride yer alan ve severek evlendiklerini söyleyenler en fazla % 65 ile üniversite mezunu, % 45 ile lise mezunu kadın-lar arasındadır. Bu konuda eğitim düzeyinin düşmesi ile birlikte tedrici bir azalma da görülmektedir. Üniversite mezunu kadınların diğer gruptaki kadın-lara nazaran davranışları belirgin bir şekilde farklılaşmaktadır.
Tablo 6. Akraba Evliliği Yapan Erkeklerin Eğitim Düzeyleri ile Akraba Evliliği Yapma Sebepleri
Eğitim Düzeyi Akraba Evliliği Yapma Nedenleri
1 (*)
S % 2 (*)
S % Toplam
S %
Okuryazar değil 2 40,0 3 60,0 5 100,0
İlkokul 83 61,9 51 38,1 134 100,0
Lise 93 68,9 42 31,1 135 100,0
Üniversite 39 56,5 30 43,5 69 100,0
Toplam 217 63,3 126 36,7 343 100,0
1 (*) Malın bölünmemesi, aileye yabancı girmemesi, önceden tanıma avan-tajı, beşik kertmesi.
2 (*) Sevdiği için.
Erkeklerin eğitim düzeyleri ile akraba evliliği yapma sebepleri konusunda her eğitim grubunda erkeklerin çoğunluğu malın bölünmemesi, aileye yabancı girmemesi, önceden tanıma avantajı gibi geleneksel ifadeleri seçmiştir. Üni-versite mezunu erkeklerde oranların birbirine yakın olması da dikkat çekmek-tedir.
Tablo 7. Akraba Evliliği Yapan Kadınların Eğitim Düzeyi ile Evliliklerin-de Başlık Parası Alınıp Alınmadığı
Eğitim Düzeyi Başlık Parası Toplam
S %
Evet
S % Hayır
S %
Okuryazar değil 4 23,5 13 76,5 17 100,0
İlkokul 50 19,8 0,2 252 100,0
Lise 7 7,6 85 92,4 92 100,0
Üniversite 17 100,0 17 100,0
Toplam 61 16,1 317 83,9 378 100,0
Ülkemizde özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde varlığını devam ettiren başlık parası konusunda araştırma sonuçları değerlendirildiğin-de, kadınların eğitim düzeylerinin yükselmesi ile birlikte başlık parası adetinin azaldığı ve ortadan kalktığı görülmüştür. Başlık parası ile evlenen kadınlar özellikle ilkokul ve ilkokula kadar gelen eğitim düzeylerinde etkili olmaktadır. Eğitim düzeyinin yükselmesinin toplumsal değişmede oynadığı anahtar rolün fonksiyonu burada da aşikardır. Nitekim fakülte mezunu kadınların hiçbirinde başlık parası sözkonusu olmamıştır. O halde bu araştırmanın temel bulguları doğrultusunda başlık parası geleneğinin eğitim düzeyi yükseldikçe azaldığını ya da ortadan kalktığı savını ileri sürebiliriz.
Tablo 8. Akraba Evliliği Yapan Kadınların Eğitim Düzeyi ile Sahip Ol-dukları Çocuk Sayısı
Eğitim Düzeyi Çocuk Sayısı Toplam
S %
1-2
S % 3
S % 4
S %
Okuryazar değil 5 29,4 3 17,6 9 52,9 17 100,0
İlkokul 104 41,9 99 39,9 45 18,1 248 100,0
Lise 63 75,8 21 25,0 84 100,0
Yüksekokul 14 82,4 2 11,8 1 5,9 17 100,0
Toplam 186 50,8 125 34,2 55 15,0 366 100,0
Kadınların eğitim düzeyi ile sahip oldukları çocuk sayısı arasında sonuçla-rın anlamlı olduğu saptanmıştır. Nitekim lise mezunu kadınların % 75’i 1 ya da 2 çocuğa sahip iken üniversite mezunu kadınların % 82’si 1 ya da 2 çocuğa sahiptir. İlkokul mezunu olanlarda ise bu oran % 42’dir. Eğitim düzeyi yük-seldikçe çocuk sayısının azalması iki değişken arasında ters orantılı bir ilişki-nin olduğunu göstermektedir. Ancak bu sonuç birden fazla faktörün birlikteli-ği ile daha iyi anlaşılabilir. (Kadının çalışma durumu, kentleşme gibi).
Araştırma sonuçları genel olarak değerlendirildiğinde eğitim olgusunun temel sosyo-demografik ve sosyo-kültürel değişkenlerden biri olarak toplum-sal kalıp ve yargıları değiştirebilme işlevinin bu araştırmada da ortaya kondu-ğu görülmüştür.
Akraba Evliliği İle İlgili Sözlü Kültür Bulguları
Bütün kültürler genel kabul görmüş konularda ve fikirlerde bir bilgi biri-kimi oluşturarak bunu gelecek kuşaklara aktarmaktadırlar. Deyimler ve atasöz-leri şeklinde sözlü kültürde ifadesini bulan bilgi ve düşünce birikimleri mani, türkü ve tekerleme, bilmece gibi diğer folklor unsurlarında da kendini göster-mektedir.
Okur-yazarlığın yaygın olmadığı, kitle iletişim araçlarından yoksun olunan dönemlerde bilgi aktarımının birinci derecede sözlü kültür malzemesine da-yanması hem halk edebiyatı geleneğinin temelini hem de yazılı edebiyatın kaynaklarını oluşturmuştur. Okur-yazarlığın yaygınlaşmaya başladığı dönem-lerde de sözlü kültür geleneğinde bilgi aktarımı önemini yitirmemiş, hatta bazı koşullarda yazılı metinler kadar etkili olmaya devam etmiştir. Ortak bilgi biri-kiminin aktarımında, bilgilerin akılda kalabilmesi için olabildiğince kafiyeli, ahenkli, estetik ve ebedi bir yön de gelişmiştir. Kısa, anlaşılır, kafiyeli ifadeler bu nedenle olsa gerek, uzun yıllar yaşayabilmiştir.
Gündelik hayatın bütün yönlerine ilişkin bilgi ve değer yargısı içeren halk kültürünün, genelde akrabalık, evlilik ve aile, özelde de akraba evliliğine iliş-kin olarak kültürel mirası yansıtması normaldir. Akraba evliliği ile ilgili ola-rak bu başlık altında verilecek halk bilgisi birkaç başlık altında toplanmıştır.
Atasözleri
Atasözleri bu konuda çalışan araştırmacılar tarafından uzun yıllardan beri farklı tanımlanmış olsa da "Tecrübenin Çocuğu" ve "Atalardan gelen ve onla-rın yüzyıllar içindeki tecrübe müşahadelerine dayalı düşüncelerini öğüt ve hü-küm şeklinde nakleden anonim mahiyette kısa ve özlü söz" (Oy, 1992) tanım-larında olduğu gibi, tecrübe ve yaygın kabul görmüş olma özelliğini tüm ta-nımlarda içermiştir. Ancak, bir konu ile ilgili olarak atasözlerinin genelinde olduğu gibi diğer folklorik malzemede birbirleri ile çelişen ifadeler yer alsa da bu durum onların tecrübe ve genel kabul görmüşlüğünü ortadan kaldırmamak-tadır. Bu durumu basit bir çelişki olarak almak yerine, aynı olgu ile ilgili fark-lı görüntüler olarak düşünmek gerekir. Zıtlıklar bir olayın ya da olgunun oluşmasında farklı taraflarda olanların kendi taraflılık konumlarını ortaya ko-yabilmektedir.
Örneğin evlilik ve bekarlık birbirine zıt olgulardır. Bir kişi için birisinin varlığı diğerinin yokluğu demektir. Oysa atasözlerinden birisi aile kurmayla ilgili "Bekarlık sultanlıktır" derken, bir diğer atasözü "Bekarın yakasını bit, parasını it yer" demektedir. Akraba evliliği konusunda da bir atasözü "Kendi kötün elin iyisinden daha iyidir" derken bir diğeri "Akrabanın akrabaya yaptı-ğını akrep yapmaz" diyebilmektedir. Kısaca, birbirine zıt bilgi ve değerler va-rolsa da evlilik ve akraba evliliği olgusu tarihsel ve sosyolojik sürekliliği olan kültürel bir gerçekliktir.
Akraba evliliği ile ilgili anket uygulaması sırasında Ankara’da yaşayan ama Türkiye’nin çeşitli yörelerinden gelen kişilerin söyledikleri folklorik malzeme-de de akraba evliliğine ilişkin kanaatlerin olduğu kendini göstermiştir. Anket ile alınan istatistiksel verilerin yanında bu gibi kanaatlerin de önemi göz ardı edilmemelidir. Bu sözlü verilerin, çalışmanın istatistik yönünü sayısallıktan kurtarıp bir ölçüye kadar yorumlamacı bir anlayışla dengeleyeceği düşünül-mektedir. Kaldı ki yapılan ankette akraba evliliğini onaylayanlarla onaylama-yanların durumu atasözlerindeki ikili yapıyla paralellik göstermektedir.
Akraba Evliliğini Onaylayan Atasözleri
1- El kızından akraba kızı iyidir
2- Elin yoğurdundan kendi ekşi ayranımız daha iyidir
3- Kendi kötün elin iyisinden daha iyidir
4- Evde kalan kızın sorumlusu amcasının oğludur
5- Dibi görülmeyen kuyudan su içilmez
6- Elin akıllısından kendi delin iyidir
7- İyi kızı akrabası alır, kötü kız ele kalır
8- Bizi, bilen kurt yesin
9- Elinden aşma dertlere düşme
10- Elle uğraşmaktansa kendi akrabanla uğraş
11- İyi kız evden eve, kötü kız köyden köye
12- Denenmiş ayranı, denenmemiş yoğurda tercih ederim.
13- İyimizi niye el alsın, kötümüzü niye el bilsin?
14- Kepeğimiz köpeğimize yeter
15- Kendi itim kendi bitimi yesin
16- Akrabanın huyu-suyu ve soyu bellidir
17- Bilmediğin atın altından geçilmez
18- Sarımsak içli dışlı, soğan yalnız başlı
19- Caminin içi dururken dışı haramdır
20- Candan yananım başka, yandan yananım başka
Akraba Evliliğini Onaylamayan Atasözleri
1- Akrabadan kız alıp vermeyeceksin
2- Senin gibi akrabayı akrep soksun
3- Ye iç hısım ile alış-veriş etme
4- Akraba ile ye iç alış-veriş yapma
5- Akrabanın yaptığını akrep yapmaz
6- Akraba akrabaya har olur, iki gözü kör olur
7- Akraba akrep acısı
8- El adamı öldürür, akraba hem öldürür hem gömer
9- Bahçedeki ot acıdır
Sonuç ve Değerlendirme
Genel olarak eğitim düzeyinin bu çalışmadaki değişkenler (ilk evlenme ya-şı, evliliğin kararlaştırılması, akraba evliliği yapma nedenleri, başlık parası ve çocuk sayısı) açısından beklenen olumlu etkileri gösterdiği kanıtlanmıştır.
Başlık parası ile akraba evliliği arasında anlamlı bir ilişki kurulamamıştır. Akraba evliliğinin yapılmasında dini bilginin önemli bir etki olmadığı dikkat çekmiştir.
Akraba evliliği yapanların çoğunluğu evliliklerinden memnun olmakla be-raber çocuklarının akraba evliliği yapmasını onaylamamaktadır. Akraba evlili-ği, hastalıklı ve sakat çocuk doğumlarına neden olması bakımından bazı ke-simler tarafından tereddütle karşılanmaktadır. Akraba evliliği yapanların % 7’sinin çocuklarında hastalıkların olduğu tespit edilmiştir.
Kentleşme ile beraber kültürel normlarda değişiklikler olsa bile, kente gö-çün gerçekleşmesinden hemen sonra ani ve kesin bir değişimin olduğunu peşi-nen kabul etmek güçtür. Çünkü kente gelen aileler kendileri dışındaki insan ve toplumsal birimlere karşı bir tolerans geliştirebilmesi için belirli bir sürenin geçmesi gerekmektedir.
Genellikle malın bölünmemesi gibi bir mali gerekçenin akraba evliliğini etkilediği şeklindeki bir düşünceyi destekler veriler sağlanmamış, daha çok ak-raba evliliğinin nedeni ailelerin birbirlerini tanımaları gibi daha soyut bir kül-tür olgusuna dayandırılmıştır.
Çok genel olarak akraba evliliğinin yapılmasında, şimdiye kadar baba soyu ön plan0a çıkarken bu çalışmada anne soyundan akraba evliliği olan teyze ço-cuklarının evliliğinin fazla olduğu kendini göstermiştir. Bunu kentleşme ile kadının ön plana geçmesi şeklinde tampon kurum olarak düşünmek mümkün-dür.
Kaynakça
Altuntek, Serpil, Van Yöresinde Akraba Evliliği, Kültür Bakanlığı Yayınları, An-kara l993.
Balaman, Ali Rıza, Akrabalık, Evlilik ve Türleri, Karınca Matbacılık yay., İzmir 1982.
Bayık, Ayla, "Bornova Eğitim ve Araştırma Bölgesi Naldöken Sağlık Ocağı Bölge-sinde Akraba Evliliklerinin Yaygınlığı", Ege Üniversitesi Hemşirelik Yük-sek Okulu Dergisi, cilt: 9, sayı: 2, 1993.
Beder-Şen, Rahime, Evliliğin Kuruluşuna İlişkin Özelliklerin Doğurganlık İle İlişkisi, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1998.
Bittles, H.Alan, "Emprical Estimates of the Global Prevalance of Consanguineous Marriage" in Contemporary Society, Stanford Univesity, 1998.
Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, "Kan Yakını Evliliklerinin Diyarbakır Top-lumundaki Sıklığı ve Bazı Etkileri Üzerine Araştırmalar" Dicle Üniversi-tesi Tıp Fakültesi Dergisi, l2, (3/4), l985, s. 149-160.
Eliböyük, Zehra, Hacettepe Üniversitesi Çocuk Hastanesi Genetik Ünitesine Baş-vuran Hastalarda Akraba Evliliği ve Tıbbi Sonuçların İncelenmesi, An-kara, 1989.
Eröz, Mehmet, Türk Ailesi, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1977. ayrıca in Dikeç-ligil, B.-A. Çiğdem, (ed), "Türk Ailesi", Aile Yazıları, cilt: I, Aile Araştırma Kurumu yay., Ankara 1991, (s. 225-247).
Eyüboğlu, İsmet Zeki, Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü, (ikinci baskı), Soysal yay., İstanbul, 1991.
Gökçe, Birsen," Aile ve Aile Tipleri Üzerine Bir İnceleme", Hacettepe Sosyal ve Be-şeri Bilimler Dergisi, cilt: 8, sayı:1-2, (s. 46-77), ayrıca aynı yazı için bkz. Aile Yazıları, I, Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Yay., Ankara, 1991, (s. 205-223).
Güvenç Bozkurt, İnsan ve Kültür, (geliştirilmiş dördüncü basım) Remzi Kitabevi, İstanbul, 1984.
Hacettepe University, Institute of Population Studies, 1983 Turkish Population and Health Survey, Hacettepe Üniversitesi yay., Ankara,1987.
Hacettepe University, Institute of Population Studies, 1988 Turkish Population and Health Survey, Hacettepe Ünv. Yay., Ankara, 1989.
Hancıoğlu, Attila - Ergül Tunçbilek, "Akraba Evlilikleri, Sosyo-Demografik Özellik-leri ve Çocuk Ölümleri Üzerine Etkileri", Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi, 1998/41, (s. 139-153).
Oy, Aydın,"Atasözü", maddesi, " Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, cilt: 4, İstanbul, 1992, (s. 44-46).
Örnek, Sedat Veyis, Etnoloji Sözlüğü, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi yay., Ankara, 1971.
Şaylı, Bekir Sıtkı, “Anadolonun Genetik Yapısı Üzerine Çalışmalar: İnfertil Evli-liklerde Belirlenebilen İnfertilite Sebepleri”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 8, (l), 1/3, l991, (s.75-91).
Tezcan, Mahmut, Türk Kültüründe Başlık Parası Geleneği, Kültür Bakanlığı yay., Ankara, 1998.
Timur, Serim, Türkiye’de Aile Yapısı, Hacettepe Üniversitesi yay., D. 15, Ankara, 1972.
Tunçbilek, Ergül, "Türkiye’de Akraba Evlilikleri", Katkı, 6 / (2), 1985, (s. 129-136).
Tunçbilek, E.-M. Ulusoy, "Consanguinity in Turkey in 1988, Nüfusbilim Dergisi, 1989, cilt: 11, (s. 35-46).
Tunçbilek, Ergül-E. Koç, "Consanguineous Marriage in Turkey and its Impact on Fertility and Mortality", Ann. Humain Genetics, 1994/58, (s. 321-329).
----------------------------------
* Bu makalenin ilki Dergimizin Nisan-Mayıs-Haziran 2004, 40/2 sayısında (sh., 73-90) yayınlanmıştır.
** Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Aile ve Sosyal Araştırma Uz-manı
*** Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, İstatistikçi