Makale

Orucu anlamanın anlamı

Orucu anlamanın anlamı
Kâmil Büyüker

Hayatı, ona yüklenen anlamla anlamlandırabilmek ve o düzlemde tanzim etmek hayatın düzeni ve sürekliliği için esastır. Hayatın en büyük anlamını da kulluk ve ibadet oluşturur. Rabbimiz, bu noktada bizleri “anlamaya” ve “anlamlandırmaya” davet eder. Oruç ibadeti de yeri ve hususiyeti önemli bir mevkide olan ibadetlerimizdendir. Orucu anlamak yetmez orucu anlamanın anlamını da bilmek gerekir. Bu hususta Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından ibadetlerin hikmetine vurgu yapan bir dizi kitap yayınlandı. Yayınlanan serinin maksadı şöyle açıklanmış: “Elinizdeki eser, “Hikmetler Serisi” adı altında, dinimizin temel ibadetleri başta olmak üzere, seri kapsamındaki konuları hikmet boyutuyla ele alan, böylece, okuyucuyu sadece bilgilendirmekten ziyade, ibadeti sevdiren, hikmetlerini düşündüren ve kulluğa teşvik eden bir formatta hazırlandı.” İçinde bulunduğumuz ramazan ayının hikmetini yoğun bir şekilde yaşatacak ve anlaşılmasına vesile olacak kitabın ismi “Orucu Anlamak”. Eserin yazarı Doç. Dr. Soner Gündüzöz, bugüne kadar pek de alışık olmadığımız bir üslupla, dilin ve edebiyatın da imkânlarını kullanarak, farklı bir Ramazan ve Oruç kitabı hazırlamış. Yazar henüz orucun anlam dünyasına girmeden, havsalamızı bu istikamette uyandırmaya çalışıyor:

“Belki de orucu anlamak için en iyi yol, yine orucun kendisidir. Ne var ki ibadetlerimizi bilgiye dayalı olarak yapmak, orucu tanımak ve orucun abideleştiği ramazanın güzelliklerini anlamak için okumaya ihtiyacımız var.” (s.10.)

Bir nevi eserin yazılış gayesi de diyebileceğimiz bir husus, yani “Orucu anlamak” yine orucun kendisiyle mümkün. Yazar burada Hira metaforunu bizim için bir nirengi noktası olarak gösteriyor. Hira’ya yürüyoruz, her şeyin başladığı ilk an’a, ilk sırra mazhar oluyoruz: “Ramazan ayı gelirken nasıl yeryüzünde birtakım hazırlıklar başlarsa göklerde de buna benzer hazırlıklar yapılır. Bu ay, Hira’yı yâd eder. Kur’an’ın Peygamber’e inişine Kadir gecesinde müminleri ortak etmek ister.” (s.20.) Ve neden Hira’da kutlu buluşmanın gerçekleştiği ay Ramazan? Bunun üzerine de çokça düşünmek gerekiyor. Bu yüzden yazar Hira ile ilgili tasavvurlarımızı açıyor ve zorluyor. Ramazan ayı biliyoruz ki kötülüklere kalkan, iyiliklere kapıdır. Yazar bu durumu şu cümlelerle ifade eder:

“Ramazan ayında gökler iyiliklere daha bol sevap yağdırır. Ramazan’da gökle yer buluşur. Tüm dünya Allah’ın arşının gölgesine girer. Ramazan, kötülüklere dur deme vaktidir. Kötülükler artık hapsedilmelidir. Üzerlerine kapılar kapanmalı, zincirler geçirilmelidir.” (s.20.)

Sabrın ramazanlaştığı bir ay
Ramazan ayında sık teleffuz edilen şeylerden birisi de sabırdır. Çünkü en fazla sabra ihtiyaç duyduğumuz bir aydır ramazan. Unuttuğumuz bir gerçek daha var ki sadece oruçlu olduğumuz vakitlerde değil, hayatımızı ramazanlaştırdığımız her zaman diliminde sabra ihtiyacımız var. Esere kulak verelim: “Müminin hayatı sabır ile şükür arasında geçer. İnanan insan için üçüncü bir yol yoktur ki! Çünkü üçüncü yol isyandır. İsyan insani bir eylem olamaz, imanla bağdaşmaz. Oruç, sabrı ve şükrü harmanlayan, isyan kapılarını kilitleyen bir ibadettir. Onu diğer ibadetlerden ayıran, kişiye dolaysız ve vasıtasız şekilde kulluk bilincini hissettirmesidir.” (s.31.)

Ramazan ayında her evde tatlı bir telaş vardır. Fakiri de zengini de bu hazzı kendi imkânları ölçüsünde yaşar. Ancak dört başı mamur mükellef sofralarımız için gösterdiğimiz hassasiyeti gönül sofralarımız ve gönül iklimimiz için gösterebiliyor muyuz? Burada da yazar bizi muhasebeye çağırır:

“Nasıl ki ramazan ayına önceden açılan yufkalar, kesilen erişteler, çarşı pazardan alınan erzaklarla maddi bakımdan hazırlanıyorsak, işlediğimiz günahlara bir daha dönmemek üzere ettiğimiz tövbelerle ve yaptığımız bağışlanma yakarışlarıyla da manevi bir hazırlık yapmalıyız.”
“Ramazan ayında günahlarımızı bağışlaması için var gücümüzle uğraşarak, yepyeni bir dimağ ve şuurlu taze ve nurlu bir bayram sabahına uyanmalıyız. Allah Resulü’nün “Günahlarını bağışlatmadan ramazanı geçirmiş olanın burnu yerde sürtünsün” (Tirmizi, Daavat, 100.) dediği kimselerden değil, “İnanarak ve sevabını Allah’tan umarak ramazanı ihya edenlerin geçmiş günahları bağışlanır” müjdesini verdiği insanlardan olmak için, ha gayret!” (s.43.)

Ha gayret dostlar, biz de bu ramazan ruhlarımıza, gönüllerimize, meskenlerimize, meclislerimize dedirtelim ha gayret!.

Kur’an hayatımızın her anında…
Hira’da bir ramazan vahye ilk kez muhatap olan Rasul, hem sorumlu oldu hem de bize sorumluluklarımızı hatırlattı, bizleri uyardı, uyandırdı. Ya sonra? Unuttuk, yanlışa düştük, saptık, sendeledik… Ama yolculuk devam ediyor, fırsatlar tükenmedi, hazinesi bol Rabbimizin. Yeter ki o sağlam kulpa tekrar sarılalım. Kur’an ayı olan ramazanda Kur’an’la hemhâl olalım:

“Ramazan’da başladığımız Allah ile sohbetimizi diğer on bir aya taşıma, Kur’an’ın feyiz ve bereketiyle hanelerimizi şenlendirme, viran olmuş kalplerimizin pasını onun nuruyla cilalama ve elifinde, lamında, miminde gözlerimizi gezdirme mutluluğunu hiç terk eder miyiz biz? (…)

Hira’dan yuvamıza ışık olup süzülen Kur’an’ı raftaki yalnızlığından kurtarmaya, sanki sararmış bir suretmiş gibi duvara astığımız bezden mahfazası içinden çıkarıp okumaya ne dersiniz? Çünkü bizim ona ihtiyacımız var…” (s.74.)
Orucun hikmetlerinden bir demet

Eser sadece hikmetleri değil, orucun ilmihâlini de ihtiva ediyor. Bu açıdan ramazan boyunca yanınızda bulundurulması gereken bir el kitabı hüviyetinde. Mukabeleler, sahurlar, iftarlar, itikaflar, sadakalar, zekâtlar, teravihler vs. hepsi başlı başına birer bahis olarak ele alınmış. Yazarın “Orucun hikmet derinliklerinde gezinmek” bahsinden özellikle bazı başlıkları zikretmekte fayda var:
* Oruç, kulun kalbi üzerinde birikmiş günah tortusundan sıyrılmasını sağlar.
* Oruç sayesinde imanın lezzetine varan mümin, nefsinin açlığını manevi gıda ile bastırır.
* Oruç tutan kişi, nefsinin zincirlerini kırarak Allah’ın ipine sarılmış olur.
* Oruçla açlık çeken insan, yoksulun, muhtacın durumunu anlar ve az ile yetinmenin önemini daha iyi kavrar.
* Oruç insanı gaflet, şehvet ve firkat girdabından çıkartıp hikmet, ibadet ve iffet surlarıyla çevrili kulluk hisarına ulaştırır.
Biz susalım, Hira konuşsun
Ve nihayet eserin sonunda “Hira’nın Gözyaşları” var. Yani bizim gözyaşlarımız, vahyin muhatapları olan, sorumlu varlık olan bizlerin gözyaşları. Yazar eseri hem bir dua hem de bir temenni yerine geçecek cümlelerle bitiriyor. Biz de “amin” diyoruz:
“Hira’nın gözyaşları kalbine aksın…

Cebrail’in kanat sesleri, ihtiyar Varaka b. Nevfel’in “Keşke senin nübüvvetine ben de yetişebilseydim” sözüne karışsın… Her ramazan evlerimize Hira’dan nur damlasın… Gönlümüz dinlesin Hira’nın sesini. Gönüllerimiz, Beytullah’ın Beyt-i Ma’mur’a baktığı gibi, Allah’ın arşına baksın… Ellerimizden melekler tutsun diye, avuçlarımız göklere açılsın… Ve günahlarımız her ramazanda aksın diye, bırakalım gözyaşlarımız Hira’nın gözyaşına karışsın…” (s.123.)