Makale

Dosta Özlem

Dosta Özlem

Dr. Bahattin Akbaş
Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı

Âlemlere rahmet Efendimiz fena âleminden irtihali esnasında kulaklarda hep sedalanacak olan şu mesajı dillendiriyordu: “En Yüce Dosta”… Evet O’ndan geldik ve gidişimiz de ancak O’nadır. Hz. Peygamber Rabbini “en yüce dost” olarak görüyor ve ona öyle sığınıyordu. İltica manasında Rabbimizden başka sığınacağımız bir melce ve merci var mıdır? Her daim “hay” ve “kayyum” olan ancak O’dur. En çok sevdiğiniz yakınlarınız an gelir ölür, ötelere göçer ama O “hüve’l-bakidir” ebedîdir. “Ağaca dayanma kurur, insana dayanma ölür.” sözü bu gerçeğe atıfta bulunur. Yüce Kur’an müminlerin Allah’a dayanıp güvenmelerini öğütler. (Âl-i İmran, 3/160; Tevbe, 9/51; Teğabun, 64/13.) Allah’ın en güzel dost olduğunu Kur’an ferman eder: “O ne güzel dost, ne güzel yardımcıdır!” (Enfal, 8/40; Hac, 22/78.)
Allah’ın dostluğu ve Allah’ın dostları Kur’ani bir kavramdır. Her şeyde hasbiliği ve Allah rızasını arayanlar O’nun dostlarıdır. Allah’ın dostlarına ne bir korku ve ne de bir hüzün vardır: “Bilesiniz ki, Allah’ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyeceklerdir de. Onlar, iman etmiş ve Allah’a karşı gelmekten sakınmış olanlardır. Dünya hayatında da ahirette de onlara müjde vardır. Allah’ın sözlerinde asla değişme yoktur. İşte bu, büyük başarıdır.” (Yunus, 10/62-64.) Hakiki dost Allah, O’nun Rasulü ve müminlerdir. Onları dost edinenler pişman olmazlar. “Sizin dostunuz ancak Allah, O’nun peygamberi ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namaz kılan, zekâtı veren müminlerdir. Kim Allah’ı, peygamberi ve iman edenleri dost edinirse bilsin ki; galip gelecek olanlar yalnız Allah’ın taraftarlarıdır.” (Maide, 5/55-56.)
Hakk’a dost olanların zirvesi şüphesiz Allah’ın habibi olan Hz. Muhammed’dir. Âlemlere rahmet olarak vasfedilen, server-i serbülendimiz Hz. Peygamberimiz Muhammed Mustafa’ya gönüller dolusu selam ve salatlar olsun. Tarihte hiç kimse onun kadar sevgiye mazhar ve muhabbete layık olmadı. İnsanlık sevdi onu sevgiye layık diye. En başta Yüce Rabbimiz sevdi onu canan diye. Bir gayrimüslimin dediği gibi beşeriyet onun gibi bir dehayı bir defa gördü; bir daha göremeyecek… Ama onun örnekliği, engin şefkat ve merhameti, yaşayan Kur’an oluşu her daim nazarlarımızda ve mefkûremizde ışık tutmaya devam edecektir.
O en güzel insanlığı gösterdi bize. O rahmetin en müstesna makes bulduğu şahsı manevisi ile hem kuldu hem de Rasul. Biz insanlar sende bulduk kemali. Senin şahsında gördük insan-ı kâmili. Hakiki dostu, dostluğu, vefayı sende gördük. Sana dost olabilmenin tahassürü kaplar benliklerimizi. Sanadır, senin bize karşı düşkünlüğünedir özlemimiz, senin yüce örnekliğinedir.
Tahassürümüz sanadır. Hasretimiz en güzel dostadır. Farklı makamlarda ve zamanlarda da olsak müminler olarak onun sevgisi ve dostluğu hep gönüllerimizde ve içimizde yaşamaktadır. Ve o en güzel örnek kişinin ancak sevdiğiyle, gerçek manada dostuyla beraber olacağını müjdeler: “Kişi sevdiğiyle beraberdir.” (Müslim, Birr, 161.) Yüce Mevlamız şöyle seslenmiştir: “Kim Allah’a ve peygambere itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine nimetler verdiği peygamberler, sıddıklar (doğrular), şehitler ve salihler (iyi adamlar) ile beraberdir. Onlar ne iyi arkadaştırlar! Bu Allah’tan bir nimettir. Her şeyi hakkıyla bilen olarak Allah yeter.” (Nisa, 4/69-70.)
Allah’a ve O’nun Rasulüne gönülden itaat insanlıkta kemale eren yücelerle hemdem olmayı ve onların dostluğunu kazanmayı temin ediyor. Müminler ve muvahhitler olarak Allah’ı, Rasulünü, müttaki ve muhlis müminleri gerçek dostlarımız bilmek bizi dünya ve ahirette büyük kurtuluşa ulaştıracaktır.
Allah’ı sevmek, O’nun sevdiklerini sevmek ve dost edinmek… Müfessir Elmalılı’nın Tefsir dibacesindeki niyazında olduğu gibi dua edelim: “İlahî! Sen sevdirmezsen, ben sevemem. Sevdir bize hep sevdiklerini. Yerdir bize hep yerdiklerini. Yâr et bize erdirdiklerini. Sevdin Habibini, kâinata sevdirdin. Sevdin de hilat-i risaleti giydirdin. Makam-ı İbrahim’den Makam-ı Mahmud’a erdirdin. Server-i asfiya kıldın. Hatem-i enbiya kıldın. Muhammed Mustafa kıldın. Salat ü selam, tahiyyat ü ikram, her türlü ihtiram ona, onun âline, ashabına ve etbaına ya Rab!” (Elmalılı, M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, l, 1.)