Makale

Ömrünü Kur’an Hizmetine Adayan Bir Hafız:Osman Karanfil Hoca Efendi

Ömrünü Kur’an Hizmetine Adayan Bir Hafız:
Osman Karanfil Hoca Efendi


İlim yolculuğuna ait hatıralarını bizlerle paylaşan hocamız, bir Sübhaneke’yi geçmek için bir ay Aksaray Muratpaşa Camii’den Fatih’e İsmail Efendi’ye devam ettiğini söylerdi.


Bünyamin Albayrak
Program Geliştirme Daire Başkanı


31 Mart 1934 yılında Sivas’ın Doğanşar ilçesi, Karkın köyünde mütevazı bir hayat süren Ali Efendi ve Hesna Hanım’ın bir erkek çocukları dünyaya gelir. Hz. Osman Efendimiz gibi Kur’an hadimi olmasını diledikleri yavrularına “Hafız Osman” adını verir Karanfil ailesi. Hafız Osman’ın ilim yolculuğundaki ilk rehberi babaannesi Seher Hanım’dır. Kur’an aşığı olan Hoca Efendi’ye memleketi dar gelir. Bilgisini artırmak, daha büyük ilim deryalarına ulaşmak, güçlü pınarlara kavuşup son Osmanlı temsilcilerinden müstefit olmak ister. Bu ilim aşkı Hoca Efendi’yi ilmin merkezine, İstanbul’a hicrete mecbur kılar.
29 Mayıs 1951 de 16 yaşında adını her ağzına aldığında gözleri yaşaran çok kıymet verdiği hocası, Sultan Ahmet Camii Başimam-Hatibi reisülkurra merhum Gönenli Mehmet Efendi’nin maddi ve manevi himmetine sığınır ve 60 kuruş harçlıkla eğitimine devam eder.
Babaannesinde başladığı hafızlığını Şehzadebaşı Camii’nde, Fatih Camii Başimamı merhum Siirtli Ömer Efendi’de tamamlar. Kur’an kıratına büyük önem veren Osman Hoca Efendi reisülkurra İsmail Bayrı (Kesikbacak) Hoca Efendi’den talim, tecvit ve tashih-i huruf dersleri alır. Zaman zaman ilim yolculuğuna ait hatıralarını bizlerle paylaşan hocamız, bir Sübhaneke’yi geçmek için bir ay Aksaray Muratpaşa Camii’den Fatih’e İsmail Efendi’ye devam ettiğini söylerdi. İlim yolculuğunu hiç aksatmadan devam ettiren hocamız yıllar sonra ilerlemiş yaşına rağmen şeyhü’l-kurra Mahmud Sarıcaoğlu Hoca Efendi’den Cezeri’yi okur.
Arapça tahsiline Yozgatlı Ahmet Şahin Hoca Efendi’de Emsile, Bina, Maksud okuyarak başlar. Arap Edebiyatı muallimlerinden merhum Tayfur Dinçkol Hoca Efendi’den Izzi, Merah, Avamil, İzhar, Kâfiye ve Molla Cami; Aksaray Murat Paşa Camii İmam Hatiplerinden merhum Mustafa Efendi’den Hadis-i Kutsi, Hadis-i Erbain ve Tefsir-i Hammami; Diyarbekirli Marangoz Muhammed Tahir Hoca Efendi’den İmamı Nevevi’nin Hadis-i Erbain; Abdurrahman Hoca Efendi’den Merakılfelah, Kuduri, Münebbihat; askerlik vazifesini yaparken Bitlis Müftüsü merhum Abdülkerim Saruhan Hoca Efendi’den Şerhu’l-Emali; Türkistanlı merhum Celalettin Karakaş Hoca Efendi’den Usul-ü Hadis, Tac ve Buhari Şerif’in ilk iki cildini; hadis âlimi Emin Saraç Hoca Efendi’den 3. ve 4. ciltleri; merhum Prof. Dr. İbrahim Canan Hoca’dan Sahih-i Müslim ve Sünen-i Tirmizi ve Ali Ulvi Hoca Efendi’den Mülteka ve Hidaye okur.
Aksaray Muratpaşa Camii’nde geçirdiği zorlu yılları çok defa yad eden hocamız nice günler yer yokluğundan, bir yatağı iki kişiyle paylaşma mecburiyetinde kaldıklarını, tuvalet sırası beklerken tecvit bilgilerini tazelediğini, yemek almak için kuyruğa girdikleri Kızılay Aşevindeki kazanın içinde nohut, fasulye vb. sayılacak kadar az olduğunu, yağın suyun yüzünde belirecek kadar az konulduğunu, yokluk yıllarını hatırla(tı)rdı.
Kursta nöbetçi olduğu günlerde etleri yemeyip tabağın kenarına bırakan, ekmek bayat diye yemeyen veya mevcut yemekleri beğenmeyen öğrencilere sitem eder, o zor günleri hatırlayarak, çöpe atılmasına engel olurdu.
Hayatını Kur’an hizmetine adayan Osman Karanfil Hoca Efendi; 22 yıl (1960-1982) Mecidiyeköy’de, 20 yıl (1981-2001) Bayrampaşa Yeşil Camii Kur’an Kursu’nda, 7 yıl (2003-2010) Bayrampaşa Kocatepe Kur’an Kursu’nda ve 10 yıl (2000-2010) oğlu Muhammed Karanfil Hoca’nın Kur‘an Öğreticiliği yaptığı Bahçelievler Yenibosna Merkez Camii Kur’an Kursu’nda hafızlık, Tecvit, Talim ve Tashih-i Huruf dersleri verdi. Bununla beraber, isteyenlere Sarf, Nahiv, Celaleyn Tefsiri, Buhari, Riyazü’s-Salihin ve Kuduri dersleri okuttu. Bugün birçok talebesi Diyanet İşleri Başkanlığımızın çeşitli kademelerinde görev yapmakta olan hocamız 200’den fazla hafız yetiştirmiştir.
Talebe yetiştirmeye, ders okutmaya çok büyük önem veren hocamız halkın içinde olmaya, vaaz-irşat faaliyetlerine de zaman ayırırdı. 1996-2006 yılları arasında Kur’an hizmetlerine eşzamanlı olarak Bayrampaşa Mega Center Camii’nin mihrabında imamlık yapmış, minberinden imanlı gönüllere nur saçmıştır.
Osman hocamızın Kur’an’a olan aşkı, talebe yetiştirmeye olan sevdası hiçbir zaman sekteye uğramamıştır. Mecidiyeköy Gülbahar mahallesindeki evinin bulunduğu çevreyi Daru’l-Erkâm misali medreseye çevirmiş, genç yaşlı demeden isteklilere Kur’an öğretmeye ve onları irşat etmeye çalışmıştır. Yeşil cami Kur’an Kursu’nda görev yaparken böbrek yetmezliği (diyaliz) hastalığına yakalanan evladı kurra hafız Abdulkerim’in (hem babası hem hocası hem de hizmetçisi olmuş) tedavi süreci de hizmetini engellememişti. Ömrünün son demlerinden kursa gitmeye sağlığı elvermeyince (evine yakın olan) Kocatepe Kur’an Kursu’ndan hafızları evine davet edip onlara tashih-i huruf dersleri vermeye devam etmiştir. Bizler her ziyaretine gittiğimizde hasta yatağında yatarken (Allah’a hamd eder) büyük bir heyecanla hâlâ talebe okutmaya devam ettiğini söylerdi.
Günümüz Kur’an hadimlerine örnek olacağını düşündüğüm, Osman Karanfil hocamızın (tüm öğrencileri tarafından malum olan) bazı özelliklerini burada paylaşmak istiyorum:
Öncelikle iyi bir Müslüman ve dava adamıydı: Olaylara iman penceresinden bakar, Kur’an ve sünnet zaviyesinden değerlendirirdi. İslam’ın güzel ahlakını, emir ve yasaklarını öncelikle kendi hayatına uygular, sonra da ailesine ve talebelerine tavsiye ederdi. Genç yaşta evladını kaybettiğinde o büyük imtihana karşı vakur bir duruş sergilemişti.
Misafire ikram etmeyi çok severdi: Hocamızın masasında mutlaka ikram edeceği bir şeyler bulunurdu. Hiç olmasa ya bir çay şekeri veya misk kokusuyla ikramda bulunurdu. Talebelerinden aileleri İstanbul dışında olanlarla ayrıca ilgilenir, aileleri geldiğinde evinde misafir ederdi. Gerektiğinde talebelerinin yırtık/sökük elbiselerini evinde tamir ettirirdi.
Zevkiselim sahibiydi: Odasında onlarca çiçeği bulunur, onlarla ayrı ayrı ilgilenirdi. Kaza ile de olsa çiçeklere bir zarar dokunsa gözyaşı dökerdi. Doğadaki her bitkinin Allah’ı zikrettiğini en iyi bilenlerdendi.
Babacan, sabr-ı cemil ve ihlaslı idi: Hafız yetiştirmek gibi zorlu bir görevde talebelerine karşı hoşgörülü ve sabırlıydı. Yüzüne bazen babacan bir tebessüm takılıverirdi. Heybetli duruşunun altında yufka bir yürek ve duygu yüklü bir kalp taşıdığını tüm öğrencileri bilirdi.
Endamı pehlivanları andırırdı: Fiziği ortalamaların üstündeydi. Özellikle talebeleri onun tek koluyla ilerlemiş yaşına rağmen ne ağır yükleri kaldırabildiğini çok iyi bilirlerdi… Sivas/Doğanşar yöresinin güreş oyunlarını iyi bilen hocamız, yörenin bir güreş şenliğinde, gençlik yıllarında meşhur güreşçilerden bir arkadaşının ısrarı üzerine, “Güreşirsem camiye bir kütüphane yaptıracaksın, yenersem kitaplarını da alacaksın.” diyerek o yöreye bir kütüphane kazandırmıştır.
Hizmette hasbi idi: Mesai mefhumu asla zamanla sınırlı değildi. Onun için Kur’an hizmeti sabah namazına müteakip başlar, yatsı namazına kadar devam ederdi. Ders dinlemekten, talebelerine yardımcı olmaktan asla usanmazdı. Cumartesi ikindi namazında öğrencileri evlerine uğurlar, pazar günü genelde kursta bulunmaya çalışırdı. Hocamız (çok zaruret olmadıkça) kursta yemek yemezdi. Talebenin hakkına önem verirdi. Nöbetçi olduğu zaman bakkaldan yumurta, domates vb. şeyler aldırarak yediğine biz öğrencileri şahidiz.
Eğitimde hocalarından öğrendiklerine önem verir ve onları titizlikle uygulamaya çalışırdı. Tashih-i huruf ve maharic-i huruf derslerini temel uygulama olarak kabul eder, harflerin seslendirilmesi ile başlayıp şeddeye kadar devam eden, daha sonra Sübhaneke duaları, Amme cüzü, Yasin, Mülk, Fetih vd.lerini mutlaka tahkik üzere dinlerdi. Öğrencinin ağız yapısı, telaffuz hasletleri bozulmasın diye bu uygulamayı (talim) hafızlık sınavına kadar devam ettirirdi.
Kur’an tilavetinin inceliklerini vakıf-ibtida, manaya dikkat edilmesini, manaya göre seslendirme yapılmasını (Raf-ı savt-hafd-ı savt yapılmasını) vb. konuları mutlaka öğrencilerine hatırlatırdı. Mesela aşr-ı şerif (mihrabiye) okurken sakın azap ayetleri ile bitirmeyin, müjde ayetlerini okuyun, diye tembihlerdi.
Öğrencilerine badi (ikili) sistemi uygulardı. Yani aynı cüz/sayfada olan öğrencileri eşleştirir onlar bir gün önce derslerini sayfa sayfa birbirlerine dinletirler, ders okuyacakları sabah baştan sona bir defada tekrar dersi birbirlerine okurlar öylece hocanın huzuruna varırlardı. Bir öğrenci hocaya dersini okurken diğer arkadaşı da onu takip ederdi. Bir ders defaatle tekrar edilerek ana belleğe yerleşmiş olurdu. Günlük ders okunduktan sonra Hoca Efendi yeni ezberlenecek sayfaları mutlaka önce yüzüne olarak birkaç defa dinler böylece yanlış ezberlemenin (galat) önüne geçmiş olurdu.
Yetiştirdiği talebelerinin İslam’a hizmet etmesini çok önemseyen Hoca Efendi, kendi hocasından rivayetle şöyle derdi: “Rahmetli hocam bir talebesine selam gönderirken sorardı, namazına devam ediyor mu? Talebe okutuyor mu? Eğer olumsuz cevap alırsa selamını geri alırdı.”
Hocamızın talebelerinden en büyük isteği hizmet etmeleri idi. Her talebesi ile ayrıca ilgilenir, onların başarıları için dua ederdi. Bizler kendisine: Hocam! “Falan talebeniz müftü oldu, bir başkası eğitim merkezi öğretmeni/müdürü oldu, bir diğeri ilahiyat fakültesinde öğretim üyesi, MEB’de öğretmen… vb. hizmetlere geldiler.” dediğimizde çok mutlu olur, gözyaşları döker ve onlara gönülden dua ederdi.
Evli ve ikisi kurra hafız dört çocuğu olan merhum Osman Karanfil Hoca Efendi, arkasında Kur’an hizmetine gönül vermiş yüzlerce manevi evlatlar bırakarak 28 Temmuz 2010’da Hakk’a yürüdü. Hoca Efendi’nin kabri, Feriköy Mezarlığında, ‘’Karanfil Hafızlar Çeşmesi’’nin yanındadır. Hz. Peygamber’den bugüne kadar eli öpülesi tüm Kur’an hadimlerine aldığımız her nefes selam olsun. Rahmetli hocamızın; toprağında talebeleri Karanfil; rahmet yağmurları sebil olsun.