Makale

Öfke Kontrolü

Öfke Kontrolü

Abdullah Babaoğlu
Başvaiz / Maltepe-İstanbul


Hayatın akışına aşırı derecede kendini kaptıran günümüz insanının değer yargısı, maddenin ön plana çıkması şeklinde tezahür etmekte ve bu da insani özellikleri alt üst etmektedir.


İnsanı onarılması güç dert, sıkıntı ve zararlara sokan duygulardan biri de öfkedir. Bundan dolayıdır ki atalarımız: "Öfke ile kalkan zararla oturur." demişlerdir. Aslına bakarsanız olaylar karşısında ani reaksiyon gösterme duygusu az çok her insanda mevcuttur. Burada önemli olan öfkenin, hiddetin, tepkinin kontrol altında tutulması, tabir caiz ise, pire için yorgan yakılmamasıdır.
Kâinatın efendisi sevgili Peygamberimiz (s.a.s.)’in de, zaman zaman hiddetlendiği görülürdü. Ancak onun hiddeti, kızması basit dünya menfaati için değil, sadece Allah için idi. (Müslim, Fezail, 77, 2327.) Ünlü müsteşrik Bernard Shaw: "O, kendi dönemindeki çok karmaşık olayları, kızmadan, darılmadan, gücenmeden, kimseyi azarlamadan daima bir kahve içme rahatlığı içinde çözmüştür." demektedir. İşte size onun döneminden iki örnek davranış: Adab-ı muaşeret bilmediğinden dolayı Mescid-i Nebevi’ye bevleden (Nesai, 1/45, Tecrid-i Sarih, 1/165.) bedevi sahabiye ne kadar nazik davrandığı herkesin malumudur. Hudeybiye dönüşü mola yerinde Hz. Bilal (r.a.)’in ezan okuyuşunu alaya alan Ebu Mahzure’nin yanına yaklaşarak, "senin sesin ne güzelmiş" diyerek gönlünü okşaması, ona iman telkin etmesi ve daha sonra onu Kâbe’ye müezzin tayin etmesi, (İbn Mace, Ezan, 2.) Hz. Peygamber (s.a.s.)’den bize miras kalan en güzel nezaket örneklerindendir.
Hayatın akışına aşırı derecede kendini kaptıran günümüz insanının değer yargısı, maddenin ön plana çıkması şeklinde tezahür etmekte ve bu da insani özellikleri alt üst etmektedir. Bundan dolayıdır ki sabır gösterilemediği için basit münakaşalar çoğu zaman cinayetle sonuçlanmakta, bu yüzden aileler perişan olmaktadırlar. Bugün ceza evlerinde yüz yirmi bin civarında tutuklu ve hükümlünün bulunması bu açıdan oldukça düşündürücüdür. O bakımdan ahlak ve fazilet sahibi bir mümin, olayları sükûnetle karşılamalı, daima sulh (Nisa, 4/128.) ve selameti tercih etmelidir. Ayet-i kerimede yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: "Onlar, bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever." (Âl-i İmran, 3/134.) Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) de konuyla ilgili olarak şeytan metaforuna işaret ederek şu tavsiyede bulunmuştur: "Öfke şeytandandır, şeytan da ateşten yaratılmıştır. Ateşi ise su söndürür, öyleyse sizden biriniz öfkelendiği zaman abdest alsın." (Ebu Davud, Edeb, 4, 4784.) Aniden sinirlenip öfkelenen kimse: "Eûzübillahimineşşeytanirracim” diyerek Allah’a sığınırsa (Buhari, Bed’u’l-halk, 11; Ebu Davud, Edeb, 4780.) öfkesi diner. Ayrıca; "Biriniz ayakta iken öfkelenecek olursa hemen otursun, şayet oturunca öfkesi dinecek olursa ne âlâ! Eğer dinmezse o zaman uzansın." (Ebu Davud, Edeb, 3, 4782.) buyuran Efendimiz (s.a.s.) bize bu konuda üç önemli çıkış yolu göstermektedir.
Günümüz modern hayat tarzının daha çok kazanmaya, zengin olmaya ve lüks tüketime endeksli olması ve bu vesile ile insan egosunun ön plana çıkması, bazı televizyon dizi ve filmlerinin bu konuda destekçi olması, insanlar arası ilişkilerde beyefendilik, hanımefendilik, nezaket ve zarifliğin yerini öfke, stres, sinir, kin ve nefretin almasına ve insanların her an patlamaya hazır bir bomba gibi olmasına sebep olmaktadır.
Bütün bunlardan çıkış yolu, Yüce Rabbimizin hayat dolu beyanlarına kulak vermek ve O’nun habib-i edibi Peygamberimiz (s.a.s.)’in örnekliğine gözümüzü ve gönlümüzü açmaktır.