Makale

Yüksek Ufuklara Sahip bir İmam ve Müezzin Olmak

Yüksek Ufuklara Sahip bir İmam ve Müezzin Olmak

Eller tekbir için kalkarken semaya, ilahî huzura çıkmış olmanın heyecanı ile titrer. Dünya kovulmuş ve rahmani tecellilerin kıblegâhına yüz dönülmüştür.

Yunus Bayraktar
Ramazanlar Köyü Cami İmam Hatibi Dursunbey / Balıkesir

Bu dünyadan ötelere uzanan, vahiy kokulu manaların sözcüsüdür onlar. Dillerinde Rahman’ın son mesajı yankılanır ve yer bulur nasipli yüreklerde. Sanki Davud (a.s.)’un makamlarından makam lütfetmiştir âlemlerin Rabbi onlara. Asaletlerinde, okudukları geçmiş nebilerin hatıralarından damıtılmış çizgiler bulursunuz siz onların. Ahlakları, mihrabın gerçek sahibinden alınan incilerden süslü.
Cennetten bahseden ayetleri okurken onlar, sanki ayaklarımız yerden kesilir ve saadet müjdeleri dolu sesleri etkiler dinleyenleri. Ama cehennemden bahsederse Allah kelamında, o zaman hüzün yansır bizlere onların sadalarından. Vahdaniyetin minberdeki en güzide temsilcileridir onlar. Yüklendikleri manevi ağırlık omuzlarını büker ama şahsiyetleri dimdik, kutlu önderlerdir onlar.
Eller tekbir için kalkarken semaya, ilahî huzura çıkmış olmanın heyecanı ile titrer. Dünya kovulmuş ve rahmani tecellilerin kıblegâhına yüz dönülmüştür. Huşu ile bağlayıp ellerini ve ardından kelamların en güzelini seslendirir secde izli cemaatine. O üzerine söz söylenmez rüku için tekbir yine kubbelerde. Allahü Ekber... Azim olan Allah her türlü noksanlıktan münezzeh, teslim olanların dillerinde. İlahî irtibatın zirvesi ve kulluğun en görkemli duruşu için alınları secdede... Hiçbir makamın erişemeyeceği yüce makamın kapısındadır işte, hem de en mütevazı hâliyle…
Semaya uzanan minarelerden, tevhit çağrısını günde beş defa bize hatırlatan cennet bülbülleri müezzinlerimiz var bir de...
Seher doğmak için, onların ellerini kulaklarına tıkayıp gür sesiyle seslenişini bekler. Öğle, vaktini aşmayı, ikindi sırasını akşama devretmeyi, gece ise sekineti yeryüzüne indirmek için onların çağrısına mı muhtaç ne? Kurtuluşa ermenin yollarını hatırlatırlar her daim tüm kâinata...
‘Allah’ nidası yükseldi mi ürperir ruhlar. Bir de ‘Ekber’ sözü yükseldi mi yıkılır tüm batıllar. Şehadetler ısıtır soğuk iklimli gönül diyarımızı. Hele o namaz çağrısı yok mu! Dilleri lal eder, elleri işten keser. Çeker alır kararmış ruhları engin denizinde temizlemek niyetiyle. Arındırmaktır amacı kirlenmiş dimağları. Kurtuluşun nazlı çiçeğini uzatmaktadır şimdi de o temiz sesiyle. Öyle bir kokusu var ki; erişen ona miski amber aramaz bir daha.
Ve yeniden... Erittiği ruhları yeni bir manevi kalıba sokmak ve dimdik doğrultmak için tekbirler yankılanır onlar aracılığıyla yine gökkubbede. Allah’tan başka ilahın olmadığı ile bitirirken çağrısını, âlemin susuzluğu dinmiştir bile…
Gönle verdiği bu taze mevsim hissi, cennetten ödünç alınan esenlik olsa gerek. Rableri tarafından verilen bir güvenceyle, ateş korkusundan emin kılınan kulların meşk melodileri dökülüyor sanki onların dillerinden. Esenlik ve selametin en içten dilekçisidir onlar. ’’Allahümme entesselam ve minkesselam’’ dillerinde tespih, hamdler kulluklarının naçizane göstergesidir…