Makale

MEDYA KRİTİK

İslâm Medeniyeti Geri Dönüyor

İslâm Medeniyeti, İnsanlık tarihinde çok kısa süre zarfında geIişip büyüyen bir medeniyettir. İslâm Dini’ni kabul eden milletlerin el birIiği ile meydana getirdikleri ortak bir medeniyet olan İslâm Medeniyeti ile Müslümanlar, CebeI-i Tarık Boğazından Çin seddine kadar olan bir sahayı ellerine geçirmiş, buradaki halka şefkat ve merhamet göstermişlerdir. Bir müddet sonra Müslümanlar fen, iIim, sanat, iktisat, tıp, edebiyat, felsefe gibi iIimlerde en büyük medeniyeti kurdular. İslâm Medeniyeti, Asya, Afrika ve Avrupa’nın önemIi bir kısmını içine almakla kalmadı. ÖzeIIikle günümüz Avrupa’sının medeniyeti olarak biIinen Batı Medeniyeti’nin geIişmesinde de önemIi rol oynadı. Bugün aktif fonksiyonunu kaybetmiş gibi görünmekle birIikte, hâlen yaşamakta olan bu medeniyetin, Batı Medeniyeti üzerinde büyük bir tesiri vardır.

Müslüman biIim adamları gerek biIimsel çalışmalarıyla, gerekse keşif ve araştırmalarıyla pek çok sahanın öncüsü olmuşlardır. Müslümanların tarihte diğer topluluklara göre, iIim, sanat, kültür, toplumsal hayat ve birarada yaşama kültürü gibi konularda ortaya koydukları örnekIik ortadadır. Diğer yandan tarihî süreçte durağanlaşan İslâm Medeniyeti, bu vaziyette dahi Batı Medeniyetine örnekIik etmiştir. Batı Medeniyeti, geIişmesini İslâm Medeniyetine borçludur. Nitekim R.V.C. Bodley’in (1546-1613) “Rönesansı İslâmiyet’e borçluyuz” sözü, bu gerçeği dile getirir. Bundan başka hâlâ günümüzde bile Osmanlı müesseseleri üzerinde yapılan çalışmalar örnek alınarak bazı geIişmelerin ortaya çıktığı görülmektedir. Batı dünyası Farabi, İbni Sina, GazaIi gibi İslâm filozoflarının eserleri, asırlarca ilmî mahfillerde kaynak eser olarak okutulmuştur. Ayrıca, Batı dünyası üniversitelerinde XII. yüzyılın sonlarından itibaren tıp dersleri konularını, İbni Sina’nın “Kanun” adlı eseri ile İbni Rüşd’ün tıbbî risaleleri üzerine bina etmekteydi. Batı dünyası, istisnaları dışında dinî taassubu sebebiyle, İslâm dünyasındaki geIişmeleri görmezIikten geldiği gibi, bazen de bu gelişmeleri önemsemez bir tavır takınmaktadır.

James WiIsdon The Financial Times Gazetesi’ndeki makalesinde, İslâm Medeniyetinin biIimsel yönünü inceleyerek dikkat çekici bir başlık kullanmış: “İslâm Medeniyeti geri dönüyor!” Oldukça heyecan uyandıran bu yazısında Wilsdon, Nasiruddin et-Tusi ve Ibni Nefis isimlerinin birçok insan tarafından, Isaac Newton veya Albert Einstein’dan daha da az biIindiğini dile getirmektedir. “Ama bu ve diğer İslâm âIimleri 12 ve 13. yüzyıldan, günümüzün modern biIimini şekillendirip, yön veren düşünürlerin başında geIir” diyen yazar, makalesinde şu ifadeleri kullanmaktadır: “Çin örneğinde olduğu gibi, İslâmî biIimlerin ve yeniIiklerin, büyük geIişmelere vesile olduğu bir dönemden sonra çok uzun süren bir düşüş yaşanmıştır. 2005 yılında Arap dünyasında yer alan 17 ülkenin toplam yayımladığı biIimsel yayın sayısı 13. 444 -ki bu rakam Harvard Üniversitesinin tek başına yayımladığı 15. 455 biIimsel yayından daha da az.

İslâm dünyasında, son 12 ayda çok dikkat çekici geIişmeler yaşandı. 2007 Mayısında Birleşik Arap EmirIikleri, Arap Üniversitelerinde araştırma merkezleri kurulması için 10 milyar dolarlık bir yatırım yaptı. Nijerya’da hükümet, eğitim ve araştırmaları desteklemek için petrol teknolojileri geIiştirme fonuna 5 milyar dolar aktardı. Katar’da 2500 dönümlük bir eğitim şehri Doha’nın dış kısmında inşa edildi ve burası dünyanın en büyük beş üniversitesinin kampüslerini içinde barındırıyor. 2006 Ağustosunun başlarında Suudi Arabistan Kralı Abdullah, Taif’te biIim ve teknoloji alanında üniversite çalışmaları için 2.6 milyar dolarlık yatırım yaptı. Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek,”teknoloji biIimlerinin on yılı” programını başlattı. Çok yönlü olarak biIim ve yeniIik alanında yoğunlaşma yaşanıyor. 2005 yılında İslâm Konferansı Örgütü 10 yıllık eylem programını duyurdu. Bu programda 2015 yılına kadar eğitimde gerçekleştirilecek reformlar hedefleniyor ve üye ülkelerin 2015 yılına kadar gayri safi yurtiçi hasılanın % 1.2’sini araştırma ve geIiştirme projelerine harcamaları öngörülüyor.

YeniIikleri uzun süreIi refah unsuru olarak gören petrol zengini ülkelerden, bununla alakalı büyük destekler geIiyor. Ülkelerin tek tek bu yeniIikler tablosundaki gayretleri görülmeye değer. Çok azı Avrupa, Japonya, Amerika ile ya da Çin ve Hindistan’ın ortaya çıkan biIim gücüyle rekabet ediyor. Ama Finlandiya, İrlanda ve Singapur gibi küçük uluslar son 10 yıl içinde, küresel yeniIiklerle alakalı başarı öykülerine imza attıklarına göre, İslâm dünyası da bizi şaşırtabiIir.” Hâlâ ciddi oranda bir beyin gücü İslâm dünyasının dışında bulunuyor, oldukça yetenekli biIim adamları ve mühendisler kariyerlerine Amerika ve Avrupa’da devam etmek istiyor. Geri dönenlerin Çin ve Hindistan üzerinde olumlu sonuçlar doğurduğu görünüyor. (21.10.2007-Habertürk)

Yazar makalesinde özetle birtakım iIginç tespitler ve itiraflarda bulunmakta ve İslâm coğrafyasındaki bazı ülkelerin ilme ayırdıkları meblağlardan yola çıkarak, İslâm Medeniyeti geri mi dönüyor sorusunu ortaya atmaktadır. Batı ile aradaki açık farkı da ortaya koyan yazar, bu mütevazı çabaların sonuç verebileceğini de vurgulamaktan geri durmuyor ve buna iIişkin bazı örnekler veriyor. İslâm, biIimsel anlamda yeniIiklere karşı değildir. İIim alanında faaliyeti nafile ibadetten üstün gören dinin mensuplarına çalışmak, ilerlemek, aradaki açığı kapatmak ve elbette medeniyetlerini yeniden taçlandırmak düşer.