Makale

Tavaf Kalbe Yapılır

Tavaf kalbe yapılır

Yrd. Doç. Dr. İbrahim Baz
Şırnak Üniv. İlahiyat Fak.

Her ibadetin bir zahiri erkanı yani farzları olduğu gibi bir de manevi erkanı vardır. Namazın manevi ve asli farzı huşu ve ihsan makamında bulunmaktır. Bunun gibi haccın da manevi birtakım erkanı vardır. Halis bir niyet ve seferle başlanır hacca. Tavafla kâinatın seyrine dahil olunur. İhram ile masivadan tecrid olunur. Ve vakti gelir vakfe ile huzur-i Hak’da hazır olunur: Mahşer yaşanır.

Hac seferdir
İnsan daimi bir seyr ve sefer hâlindedir. Lakin çoğu zaman durup düşünmediğinden bilmez seferde olduğunu. Madde ile mananın birlikte seferi olan hac, insana daimi bir seferde olduğunu hatırlatır. Ve her sefer gibi hayat seferinin de sonlu olduğunu öğretir.

Hac önce “seyr ilallah” yani Hakk’a doğru bir yolculuktur. Bir hazırlık gerektirir. Çünkü hazırlık yapılmadan hiçbir yolculuğa çıkılmaz. Bu hâl insana, habersiz ve ani başlayan ölüm yolcuğuna hazırlıklı olma bilinci sunar. Ve hazırlık yapılmadan sefere çıkıldığında nasıl zorluklarla yüzleşildiğini, ne mahcubiyetler yaşandığını öğretir.

Oraya vardıktan sonra “seyr maallah” başlar. Hak ile yolculuk. Orada bin bir edeb gerekir: İncitmemek ve incinmemek.

Ve nihayet dönüş başlar, “seyr anillah”. Allah’ın huzurundan kulların içine, halvetten celvete dönüş. İşte asıl mesele burada başlar. Orada kazanılan hâlin devamı, hassasiyetlerin sürekliliği kulun kalitesini artırır. Bu yönüyle hac, sefer-i mükemmel ve mükemmildir.

Unutulmamalıdır ki sefer sevgiliye yapılır. Ve asıl sefer kemden kemâledir. Sefer, nazar, müşahede ve mükâşefedir. Sefer katrenin ummana vuslat arzusudur.

Hac halvettir
İnsan hayatın istek ve arzularından, tükenmez hayallerinden bazen kendini, varlık sebebini ve var edenini unutur. İslam âlimleri bunun için yaşanan ortamdan uzaklaşıp ya tenha yerlerde bir başına kalmayı ya da kendini yabancı diyarlara salmayı tercih etmişlerdir. İşte hac bütün çevremizi ve sevdiklerimizi terk ettirerek bize bir halvet hâli yaşatır. Manevi bir kamp olur kemal yolcularına. Kulluğuna kıvam katmak arzusuyla yananlara.

Hac kurbandır
İbrahimî bir irade ve İsmailî bir teslimiyet vardır hacda. Canana vuslat için candan ve can gibi sevdiklerinden ferağattır kurban. Aynı zamanda Hakk’ın yolunda, yol kesen emmare nefsin azgınlıklarını kurban etmektir hac. Kurbiyyeti engelleyen, kulluğa kasteden kötülüklerden kurtulmaktır.

Hac şeytana gözdağıdır
Taş atılır şeytanın kör gözüne. Aslında atılan taş, bizi şeytana yaklaştıran nefsin hırsları, kıskançlıkları, enaniyeti, günahlarıdır. Ve şeytanla birlikte taşlanan nefs-i emmaredir: Durmadan kötülüğü emreden nefs.

Hac davete icabet ve Allah’a misafir olmaktır
Lebbeyk! Diyerek yürür hacılar. Buyur Ya Rabbi! Kulun olarak kapına ve evine, “Beytullah’a geldim. Sen davet ettin ve ben itaat ettim. Şimdi evinin kapısındayım. Kulluğumu kabul buyur” demektir.

Hac tevhiddir
Bütün renklerin, yolların, duaların, secdelerin, ellerin ve gönüllerin birleştiği dünyevi son duraktır beytullah. Ve bütün farklılık ve ayrılıkların hakiki ve aslî olmadığını, tevhidin bir tecellisi olduğunu öğreten bir semboldür hac.

Hac ölmeden önce ölmektir
Yardan, yârandan, maldan, evlattan uzaklaşılır. Kim varsa tanınan ve bilinen: Yaşanan evden, yürünen yoldan... Sanki ihram ile kefen giyilir. Böylece bir kıyamet provası yapılır. Ölmeden önce ölmenin, öldükten sonra diri kalmanın anlamı öğrenilir. “Keşke toprak olsaydım” dememek için mahşer ve mizanın, hesaba çekilmenin farkına varılır. Ne mutlu kıyamet aşısı yaptırarak dönen hacılara.

Ey gönül!
Gördün ki hakiki hac, nefsin tezkiyesi ve kalbin tasfiyesidir. Yani kulluğun zirvesi.
Zemzem sana saf olmanı öğütlüyor. Saf yani katıksız. Masivasız.
Kâbe istikamettir. Hiç düşündün mü istikametin neresidir. Beytullah deyip kalma sakın. Ev, sahibi için ziyeret edilir. Maksat, Hakk’ı bulmaktır. Ve O, bilesin ki kâinata sığmazkan, sakın Kâbe’de arama. Hakiki beytullah kalbindir. İşte bunun içindir ki tavaf kalbe doğrudur.

Tavaf kalbe yapılır.
Ve tavaf, kalple yapılır.