Makale

EDİTÖRDEN

EDİTÖRDEN

Çalışmak, insanlık için ürün, fikir ve değer üretmek İslâm’ın önem verdiği ve değişik vesilelerle teşvik ettiği bir erdemliliktir. Çalışmak, toplumların geleceği ve istikbalde olmak istedikleri yerdir, başarının mihenk taşıdır. Medeniyetler inşa eden, ilimde, sanatta, ticarette büyük atılımlar gerçekleştiren, insanlığın ufkunu açan ve hayatlarını kolaylaştıran işler yapabilmek ancak çalışmakla mümkündür. Bu yüzden ilim ve teknolojinin büyük bir hızla ilerlediği çağımızda, iş ve çalışma ahlâkı her geçen gün daha da önem kazanmaktadır. Esasen iş ve çalışma etiği kültürümüzde köklü bir geçmişe sahip olan kadim bir prensiptir. Bu kültürde, “halka hizmet Hak’ka hizmettir” düsturu hâkimdir. İnsanlara faydalı olan, insanların en hayırlısı olarak kabul edilir. Yaptığı her işi layıkıyla yapmak (ihsan) hedeflenir. Meslek ahlâkına uyulduğu, işin kalitesinden ödün verilmediği ve dürüst çalışıldığı takdirde, bunun aynı zamanda manevî bir kazanım olduğu düşünülür. “İnsan için ancak çalıştığı vardır. Şüphesiz onun çalışması ileride görülecektir. Sonra çalışmasının karşılığı kendisine tastamam verilecektir.” (Necm, 40-41) buyruğu çerçevesinde başarının ve mükâfatın sırrı çalışmada aranır. Bu sebepledir ki yapılan iş, bir ibadet neşvesi ile yapılır. Bu anlayış ve felsefe ile yapılan iş elbette güzel, kaliteli ve sonuç verici olur. Bunun topluma yansıması da pek çok hayırlı kazanımlara kapı aralar. Nitekim, 13. ve 19. yüzyıllar arasında, üretimde iyi ahlâkın, doğruluğun, kardeşliğin, yardımseverliğin kısacası bütün güzel meziyetlerin birleştiği bir sosyo-ekonomik düzen olan ahilik, çalışma hayatına getirdiği ahlâkî kurallarla zengin ile fakir, üretici ile tüketici, emek ile sermaye, millet ile devlet arasında iyi ilişkiler kurarak herkesin huzur içinde yaşamasına önemli katkılar sağlamıştır. Bunun bir benzerini tarihimizdeki hisbe teşkilatında da görmek mümkündür.

Yaptığı işe alın terini, göz nurunu ve gönlünü katan, ibadet ciddiyetiyle çalışan bahtiyar insanların artması hepimizin arzusu değil midir? Bu anlayışla görev yapan, hizmet üreten, insanlığa fikir ve düşünce ufukları açan kişiler, “kavmin efendileridir.” Özellikle din hizmetinde zorluklara katlanan, doğumunda, düğününde, hüznünde kısaca, hayatın pek çok karesinde halk ile iç içe olan din gönüllüsü görevlilerimizin ülkemize kazandırdığı artı değerler gözden uzak tutulmamalıdır.

Bu ayki gündem konumuz “hizmet ahlâkı.” Sizleri birbirinden değerli kalemlerin yazılarıyla baş başa bırakıyor, bir sonraki sayıda yeniden birlikte olmayı diliyorum.

Dr. Yüksel Salman