Makale

Sürekli doğruyu arayan adam Graudy'nin ardından (1913-2012)

Sürekli doğruyu arayan adam Graudy’nin ardından (1913 - 2012)

Nevin Meriç
Din Hizmetleri Uzmanı


17 Temmuz 1913’te Marsilya’da doğdu. 1952 yılında Sorbonne Üniversitesi’den edebiyat dalında, 1954 yılında da SSCB Bilimler Akademisi’nden bilim dalında doktor unvanını aldı. Fransız Komünist Partisi’nde üst düzeyde görevlere kadar yükselmiş, Fransa’nın ünlü düşünürlerinden biri olarak görülmüştü. Charles de Gaulle, Stalin, Castro, Picasso, Aragon ve Sartre gibi isimlerle sıkça aynı karede yer almıştı. Garaudy, bazıları Türkçeye çevrilmiş 60’a yakın eserin sahibi. 2 Temmuz 1982 günü Cenevre’de Müslümanlığı seçti. Türkiye’de ve bütün dünyada tanınan ünlü Fransız Müslüman düşünür Roger Garaudy (Roje Garodi), Paris’te 99 yaşında hayata gözlerini yumdu. Ölümü de hayat gibi seviyorum diyen büyük düşünür her canlı gibi ölümü tattı ve dünya sahnesinden ayrıldı. Sürekli iyiyi, doğruyu arayan bir insan modeliydi. Doğru bildiğine hemen tabi olur ve fakat yanlışını görünce de bütün imkânları reddedip vazgeçerdi. Dünyanın görmediği ve fakat hakikatin gizlenemeyeceğini tek başına tekrar aktifledi. Dünya basını metazoru vefat haberlerini geçmeye başladıklarında Müslüman dünya onun için çoktan tekfin sürecine geçmişti. Cesurca inandığı değerleri savunan insanların günümüzde örnekliği olan Graudy’i Müslüman dünya çok sevdi.
Doğum: Aile
Mağripli koyu bir Hristiyan büyükanne ve Fransız bir dedesi vardı. Babası rahip okuluna gönderilmiş ve fakat dinsiz olmuştu. Koca ailenin gücü sadece onu okutmaya yetti.
14 yaşında Protestanlığa geçti ama aradığını bulamadığından Katolik oldu. Hristiyanlıkla Marksizm’in birbirinin tamamlayıcısı olduğunu düşünürdü. Üniversitenin felsefe bölümünde okurken gidip Komünist Gençlik Kulübü’nün yetkilisine, “Ben Hristiyanım ve size katılmak istiyorum” der. Çünkü komünizmin insanlar arası eşitliği savunduğuna inanan bir idealisttir. Stalin’le ailecek tanışır. Moskova’da uzun süre ikamet eder ama zamanla Marks’ın istediği komünizmle, uygulanan komünizm arasında dağlar kadar fark olduğunu görür. Artık yüzleşme dönemine geçer. 1933’de tam yirmi yaşındayken “bu dünyada yapmam gereken nedir?” sorusuyla hayatın içine fırlatılıp atıldığını anlar. Her şeyi sorgular. Kendi tabiriyle “idealin gerçekten daha gerçek” olduğuna ve olabileceğine yürekten inanır. Sovyetler Birliği’ne tapınırcasına bağlanma fikrinden vazgeçer. Bütün dünyayı turlamaya, her medeniyet ve kültürü, her din ve inanışı ana kitaplarından okumaya devam eder.
İslam’la karşılaşması
İkinci Dünya Savaşı çıktığında Fransız ordusunda asker olan Graudy Fransa’nın Hitler’le işbirliği yaptığını görünce birkaç arkadaşıyla birlikte “İşbirlikçiliğe hayır!” el ilanlarını hazırlayıp kışladaki tuvaletlerin içine yapıştırır. Onun yaptığı anlaşılınca yakalanıp, Fransız sömürgesi olan Cezayir’in çölüne sürgün edilir. Bir başka disiplin suçu daha alınca Fransız komutan hepsinin kurşuna dizilmesi emri verir. O anda hiç öngörülemeyen bir şey olur. Cezayirli Müslüman askerler Fransız komutanın onlarca kırbacına rağmen ateş etmezler. Buna çok şaşıran Garaudy savaş bittikten sonra Müslüman askerlerin davranışının nedenini araştırır. Ve onların inancında eli silahsız bir adama ateş etmeyi “küfür/kâfirlik” olarak gördüklerini ve dahi imanlarını kaybetmemek için ateş etmediklerini öğrenir ve çarpılır. İslam’ı araştırır. İslam felsefesini inceler. Hidayetine giden yol böyle açılır.
Garaudy’nin medeniyet anlayışı
Roger Garaudy, 5000 yıllık insanlık geçmişinin bilincinde olup; İslam, Latin Amerika, Afrika, Asya medeniyetlerinden müteşekkil evrensel bir diyalog taraftarı olmuştur. “Nasıl bir entelektüel” sorusunu; “Bütün din, medeniyet ve kültürler konusunda derin bilgiye sahip bir entelektüel. Bildiğini eyleme dönüştürerek adaletsizliğe ve zulme başkaldıran bir aydın. İnsanlığın mutluluğu ve huzuru için gözünü budaktan esirgemeyen ve bu uğurda her şeyi göze alabilen bir düşünür” diye cevaplar, birçok kitabını çeviren Cemal Aydın.
Bütün bu çabaya rağmen kimseye yaranamayan bir insandır Graudy. Komünistken “Öte âlem inancı olmayan, Allah’a imanı taşımayan bir sistem ayakta kalamaz! Zaten Marks’ın hayal ettiği komünizm bu değil!” deyip, Hristiyan papazlarla komünistler arasında diyalog başlatır. Komünizmin kalesi olan Sovyetler Birliği Çekoslovakya’ya müdahale edince isyan bayrağı açar ve komünistler kendisini dışlar. “Eski Yunan’dan ta 16. yüzyıldaki Rönesans’a kadar, insanlığın felsefe yapmaması, düşünmemesi mümkün değildir! O boşluğu İslam düşünürleri doldurdu!” dediği için ‘Batılı aydınlar’ tarafından dışlanır. “Hristiyanlık, İmparator Konstantin’in çarpıttığı bir şekle bürünmüş, o zamandan beri ezilenin değil ezenin yanında yer almıştır!” dediği için de Hristiyan din adamlarının aforozuyla karşılaşır. “Hitler bizi öldürdü diye diye dünyanın vicdanlarını kanatıp istismar ediyor, fakat Hitler’in size yaptığının daha insafsızını şimdi Filistinlilere sizler kendiniz yapıyorsunuz!” dediği için de Yahudiler, Siyonistler kendisine düşman kesilir.
Batı’nın dışladığı Garaudy’yi İslam dünyası bağrına basar. İran, Ürdün, Suriye, Libya vb. pek çok İslam ülkesinden taltif görür ve önemli ödüller kazanır.
Garaudy “Medeniyetler Arası Diyalog” tezini de ilk defa ortaya atan, bunun için bir Enstitü kuran ve bu konuyla ilgili de eserler yazan biridir. Nazım Hikmet’le tanışır. Garaudy’nin eserlerini Türkçeye ilk çevirenler arasında Doğan Avcıoğlu ismini görürüz. 1982 yılında Müslüman oluncaya kadar farklı kesimler kendisinden tam 12 eser çevirir! “Le Monde (Lö Mond)”da “Niçin Müslüman Oldum?” başlıklı yazısı çıkınca ise kendisinden yüz çevirirler.
Dünyada zulme, haksızlığa karşı tek başına meydan okuyan ve kazanan güzel bir mümindir Graudy. Allah rahmet eylesin.