Makale

Editörden

Editörden

Geçen sayımızda insan ve din hizmeti konusunu kapak konusu yapmış, dünyanın cazibesi ve çağın ağır sorunları karşısında bunalan insanı dinin huzur iklimine davet etmiştik. Gerek bildirimlerden, gerek insan konusunu ele alan yazılar, gerekse din hizmetine yeni açılımlar getiren yazıların okuyucularımız üzerinde önemli izler bıraktığını memnuniyetle müşahede etmekteyiz.
Bu sayımızın kapak konusu; Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün din anlayışı ve bu anlayışın şekillenmesine katkı yapan okuduğu dini kitaplardır. Bir kimsenin din hakkındaki düşünce ve tasavvurlarını öğrenmek o kimsenin düşünce dünyasına nüfuz edebilmek bakımından çok önemlidir. Buradan hareketle Ali Sarıkoyuncu ile Mehmet Bulut’un yazılarına yer veriyoruz. Bu yazıların iyi bir başlangıç olacağını düşünüyoruz.
Her sayımızda İslâm’ın kurucu kavramlarından birini genişçe irdeleme gibi bir hedefimiz bulunmaktadır. Bu sayımızda insanın Allah’a karşı sorumluluk bilincini ifade eden "takva" kavramına yer veriyoruz. Bu kilit kavramı anlamadan İslâm’ın anlam ağını çözmenin hiç de kolay olmayacağı kanaatindeyiz. Bu bakımdan Ekrem Keleş’in yazısı önem arz etmektedir.
Maalesef ülkemizde genellikle ehil kimseler yerine ehil olmayanlar görüş açıklamayı sürdürmektedir. Bu zaafiyetimiz din gibi çok hassas bir alanda da görülmektedir. Bunun olumsuz etkilerinden toplumu korumak için ehil olanların duruma vaziyet etmesi gerekir. Buradan kalkarak ülkemizin din hiyerarşisinin en başında bulunan Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Ali Bardakoğlu hocamızla dinî hayatımıza ilişkin temel meseleler üzerinde bir söyleşi yaptık. Başkanlığa atandıktan sonra ilk defa dergimize verdiği bu mülâkatta hocamız, ilim hayatından hizmet alanına, doğudan batıya, temel dinî meselelerden günümüz meselelerine birçok konu üzerinde ufkumuzu açan, bize yeni anlayışlar sunan fikirler serd ettiler. Bu söyleşiden çok şeyler öğreneceğimizden eminim.
Burhaneddin Tatar hocamız da her zaman olduğu gibi, bu sayımızda da bilginin paylaşımı tabirini felsefî derinliğiyle incelemektedir. Ona göre bilginin paylaşımı kavramı ancak bilginin dönüştürülmesi ve yeniden üretilmesiyle gerçek anlamını kazanacaktır. Bu ufuk açıcı yazıyı da zevkle okuyacağınızdan kuşkum yoktur.
Birbirinden kıymetli yazılardan sadece birkaçına atıfta bulunabildik, idrak ettiğimiz bu tefekkür ayının manevî ikliminde bu yazılar maneviyatımıza ve bilgi dünyamıza çok şeyler katacaktır.
Ruhumuz üzerine çöken ağırlıklardan kurtulmak ve özgürleşmek için bir fırsat olarak karşımıza çıkan Ramazan’ın hepimiz için hayırlar getirmesini niyaz ediyorum.
Gelecek sayıda buluşmak dileğiyle.
Yaşar Çolak